Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/567 E. 2022/775 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/567
KARAR NO: 2022/775
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ: 28/01/2022
NUMARASI: 2017/938 E
DAVANIN KONUSU: Alacak | Tespit | Ticari Şirket | Tazminat
KARAR TARİHİ: 15/03/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle,dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı … Ltd Şti 27/01/2022 tarihli talep dilek- çesinde ; huzurdaki davanın tarafları arasında Gaziosmanpaşa … Noterliği’nin 21/04/2015 tarih ve … yevmiye nolu “Hasılat ve Bağımsız Bölüm Paylaşım Amaçlı İnşaat Sözleşmesi” imzalandığını, sözleşmenin ismi revize bir ek metinle “Düzenleme Şeklinde Kat Karşılığı İnşaat Ve Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi” olarak düzeltildiğini ve … yevmiye sayılı işlem ile 15/05/2015 tarihinde tapuya şerh edildiğini, Sözleşmeye konu gayrimenkul kaydında … T.A.Ş.’ nin 90.000.000 TL bedelli ipoteğinin bulunduğunu, Sözleşmenin 4/6 maddesinin “… ilk satıştan itibaren elde edilen satış hasılatından arsa sahibi adına düşen NET hasılat, arsa sahibinin 18.11.2013 tarih ve … yevmiye sayılı ipotekli borcunun alacaklısı bulunan … A.Ş ne ipotekli borç bitinceye ve ipotek fekkedilinceye kadar arsa sahibi namına yatırılacaktır.” Sözleşmenin 7/1-3 maddesinin “Arsa Sahibi … T.A.Ş’ den veya diğer bankalardan bu arsayı yükümlülük altına sokan ek veya başkaca bir kredi olmayacağı, borçlanmayacağı” hükmünü içerdiğini, arsa sahibi davalı … Ltd. Şti kredi borcunu artırmayacağını açıkça kabul ve taahhüt ettiğiri, Sözleşmenin arsa sahibinin hak ve yükümlülükleri başlıklı 10/2 maddesinde“ … (taşın- maz üzerinde mevcut … T.A.Ş lehine tesis edilmiş olan 18.11.2013 tarih ve … yevmiye sayılı ipotek ve … ada … (yeni …) nolu parsel lehine, … ada … nolu parsel aleyhine tesis edilmiş olan 22.02.2006 tarih ve … yevmiye sayılı irtifak hakkı müstesna olmak kaydıyla) her türlü takyidattan arındırılması, inşaatın bitirilerek hukuki teslimi ve paylaşımın sonlandırılmasına kadar taşınmaz üzerine hiçbir takyidat, yükümlülük getirilmemesi bankadan ek kredi kullanmaması ve taşınmazı yükümsüz vaziyette imar parseli olarak bulun- durması” hükmüne yer verildiğini, Sözleşmenin arsa sahibinin hak ve yükümlülükleri başlıklı 10/2 maddesine göre …’ın bankadan ek kredi kullanamayacağını, ipotek borcunu artıramayacağını taahhüt ettiğini, buna rağmen … ipotek borcunu ödemediği gibi sürekli olarak ipotek üzerinden kredi kullanmaya devam ettiğini, … Ltd. Şti’ nin kullanmış olduğu ek kredilerin teminatı olarak sözleşme konusu arsa üzerinde yüklenicilerin inşa ettikleri projedeki bağımsız bölümlerin kullanıl- dığını, bu bağımsız bölümler üzerine ek ipotek bedelleri yüklenerek, kredi borcunun artırıldığını, Türk Medeni Kanunun 1009. maddesinde “Arsa payı karşılığı inşaat, taşınmaz satış vaadi, kira, alım, önalım, gerialım sözleşmelerinden doğan haklar ile şerhedilebileceği kanunlarda açıkça öngörülen diğer haklar tapu kütüğüne şerhedilebilir. Bunlar şerh verilmekle o taşınmaz üzerinde sonradan kazanılan hakların sahiplerine karşı ileri sürülebilir.” denildiğini, Tapuya şerh edilen ve … T.A.Ş tarafından da muttali olunan söz konusu söz- leşme hükümleri çerçevesinde, şerh tarihinden sonra mevcut ipotekli borç dışında davalı … Ltd. Şti’ ne kullandırılan ek kredilerin hiç bir şekilde kat karşılığı inşaat sözleşmesine konu ipotekli taşınmazı bağlamadığını ve Türk Medeni Kanunu’nun 1009. maddesi 2. Fıkrası hükmü gereği mevcut ipoteğin, şerhten sonra kullandırılan kredilerin teminatını teşkil etmesinin mümkün olamayacağını, Huzurdaki davada alınan bilirkişi raporlarına göre dava konusu inşaatın tamamlanma oranı % 95 , eksik olan %5′ lik kısmın ise iskana ilişkin olduğunu, yüklenicilerin %5′ lik kısım ile ilgili herhangi bir kusuru ve sorumluluğunun bulunmadığını, davalı arsa sahibi … Ltd. Şti’nin haksız bir şekilde yüklenicilere verdiği vekaleti iptal ederek, yüklenicileri azletmesi nedeniyle bu güne kadar projenin iskanının alınamadığını, Yasal mevzuatımıza göre iskan ruhsatını alma yükümlülüğünün arsa sahibine ait oldu- ğunu, İmar Kanunu’nun yapı kullanma izni başlıklı 30 maddesinde”Mal sahibinin müracaatı üzerine yapının ruhsat ve eklerine uygun olduğu ve kullanılmasında fen bakımından mahzur görülme- diğinin tespiti gerekir.” hükmünün bulunduğunu, Davalı arsa sahibi … Ltd. Şti.’nin yüklenici müteahhitleri vekaletten azledip iskan ruhsatının alınmasına engel olduğu gibi iskan ruhsatının alınmasına dönük kendi yasal yükümlülüğünü de yerine getirmediğini, Dava konusu “Düzenleme Şeklinde Kat Karşılığı İnşaat ve Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi” iskan ruhsatı alınıncaya kadar gayrimenkul satışı ve hasılat paylaşımını öngörmekte, iskan ruhsatı alındıktan sonra ise satılmayan gayrimenkullerin ayni olarak paylaşımını öngördüğünü, Türk Borçlar Kanunu’nun dürüstlük kurallarına aykırı engelleme başlıklı 175 maddesi “Taraflardan biri, koşulun gerçekleşmesine dürüstlük kurallarına aykırı olarak engel olursa, koşul gerçek- leşmiş sayılır.” hükmüne amir olduğunu, Davalı arsa sahibi … Ltd. Şti.nin yüklenici müteahhitleri veka- letten azledip iskan ruhsatının alınmasına engel olduğu gibi iskan ruhsatının alınmasına dönük kendi yasal yükümlülüğünü de yerine getirmediği için TBK md 175 uyarınca kanunen iskan ruhsatı alınmış sayıldığını, Bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmeye göre dava konusu gayrimenkullerin ayni paylaşım koşulunun gerçekleştiğini, … T.A.Ş’ ne olan ipotek borcunun artırılmaması ve öncelikle ödenmesinin davalı arsa sahibi … Ltd. Şti’ nin yükümlülüğünde bulunduğunu, davalı arsa sahibi … Ltd. Şti’ nin dava konusu proje nedeniyle bu zamana kadar elde ettiği gelir yaklaşık 136.041.802,81 (yüzotuzaltımilyonkırkbirbinsekizyüziki) TL olduğunu, bu kadar gelire rağmen davalı arsa sahibi … Ltd. Şti, .. T.A.Ş’ ne olan borcunu ödemediğini, Davacı yüklenicilerin talebi ile mahkeme sözleşmenin 4/6 maddesine uygun olarak ihtiyati tedbir kararında gayrimenkul satışlarından elde edilecek paradan davalı arsa sahibi … Ltd. Şti’ nin payına düşen bedelin ipotek borcunun olduğu … T.A.Ş hesabına ödenmesine karar verdiğini, davalı arsa sahibi … Ltd. Şti 03.12.2019 tarihli dilekçesi ile buna da itiraz ettiğini, Mahkemenin … T.A.Ş’ ne olan ipotek borcunun miktarını öğrenme, borcun peşin olarak kapatılması koşullarını görüşmek üzere tasfiye memurlarına yetki verdiğini, davalı arsa sahibi … Ltd. Şti ipotek borcunu yeniden yapılandırdığı ve esnek ödeme koşullarını sağladığı iddiasını öne sürerek 21.12.2021 tarihli dilekçesinde ipotek borcunun peşinen ve defaten ödenmesine de itiraz ettiğini, İskan ruhsatının davacı yükleniciler tarafından alınmasına engel olan ve yasal yüküm- lülüğü olduğu halde kendisi de almayan davalı arsa sahibi … Ltd. Şti ile dava dışı ipotek alacaklısı … T.A.Ş’nin tam kusurlu olduğunu, Davalı arsa sahibi … Ltd. Şti’ nin açtığı ve huzurdaki dava ile birleştirilen kira kaybı ve faiz zararına ilişkin talepli davaların da reddinin gerektiğini, kimsenin kendi kusurundan faydalanamayacağını, Bu koşullarda … T.A.Ş’ ne ait ipoteğin, yüklenicilerin payına isabet edecek gayrimenkuller üzerinde bulunmasının hukuka aykırı olduğunu, Tasfiye heyetinin ihale ile toplu sattığı gayrimenkullerin satışına esas olan değeri, değer- leme firması tarafından taşınmazlar üzerinde bulunan davalı … Ltd Şti’ nin borcundan kaynaklı ipotek miktarı, haciz ve diğer takyidatları göz önünde bulundurarak piyasa rayicinin oldukça altında belirlendiğini, tasfiye heyeti de bu bedelleri esas alarak düşük bedellerle taşınmazların toplu satış işlemini yaptığını, Değerleme şirketleri tarafından belirlenen takyidatlı değerlere göre taşınmazların düşük fiyata satılması nedeniyle alıcılar; hacizsiz, ipoteksiz her türlü takyidattan arındırılmış şekilde taşın- maza piyasa rayicinin neredeyse 1/3’ü kadar bedel ödeyerek sahip olduğunu ve sebepsiz zenginleş- tiklerini, Bu durumda davacı müvekkil … Ltd. Şti.’nin kazanç kaybı yaşayarak ve zarar ettiğini, Ayrıca satışa esas mevcut değerleme Raporları 29.04.2021 tarihli olup 6 (altı) ay önceki piyasa koşullarına göre gerçek değerinin çok altında bedeller belirlenerek hazırlandığını, kaldı ki son dönemde gayrimenkul piyasası hızla yükselişe geçtiğini, taşınmaz fiyatlarının inanılmaz şekilde arttığını, o nedenle satışa esas 29/04/2021 tarihli Değerleme Raporlarının taşınmazların gerçek rayiç bedellerini yansıtmadığını, Huzurdaki dava derdest olup, istinaf ve temyiz aşamalarının bulunduğunu, tasfiye heyeti tarafından toplu olarak ihale yoluyla satılan gayrimenkullerin toplu satışlarına onay verilmesi, tapuda alıcılar adına geçirilmesi ve oradan da üçüncü şahıslara satılması halinde geri dönülmez şekilde telafisi imkansız hak kayıplarına sebep olacağını, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre mahkemenin davacıların talepleri ile bağlı oldu- ğunu, davacıların dava dilekçesinde aynen taksim, tapu iptali ve tescil talep ettiklerini, sözleş- meye göre tarafların iradesinin de bu yönde olduğunu, Ayni paylaşım koşulları gerçekleşen dava konusu taşınmazların sözleşmedeki pay oranlarına göre sahiplerine dağıtılmasının sözleşmeye ve taraf iradelerine en uygun çözüm olduğunu, taşınmazların tartışmalı ve düşük fiyatlardan davanın taraflarından bir kısmına satılmasının hiçbir amaca hizmet etmediğini beyanla, Kanunen iskan ruhsatı alınmış kabul edilerek, dava konusu gayrimenkullerin sözleş- medeki hisseler oranında ayni paylaşımının yapılması, tasfiye memurlarının ihale yoluyla yaptığı toplu satışların durdurulması ve tapu devirlerinin engellenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesi, tasfiye memurlarının görevine son verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi’nce tesis olunan 28/01/2022 tarihli ara karar ile ” tedbir talebinin reddine” karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu: Hüküm davacı vekili … Ltd Şti tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde: Taşınmazlar üzerindeki ipotekleri kaldırmayan … Ltd. Şti’nin kendi kusurundan faydalandığını ve sebepsiz şekilde zenginleştiğini, Sözleşmede iskan ruhsatı alındıktan sonra satılmayan taşınmazların aynen paylaşımı- nın öngörüldüğünü, … Ltd. Şti’nin kendi kusuru ile iskan ruhsatı alınmasına dair yükümlülüğünü yerine getirmediğini , esasen sözleşmeye göre aynen taksim koşulunun oluştuğunu, taşınmazların söz- leşmedeki paylarına ve taraf iradelerine göre taraflara dağıtılması gerektiğini, Davacı da tapu iptali ve tescil talep etmiş olup mahkemenin talep ile bağlı olduğunu, ancak mahkemece satış yoluna gidildiğini, Ayrıca Projeden satış gerçekleştiğinde satılan bağımsız bölüm üzerindeki banka ipoteği kaldırılarak taşınmazın alıcısına ipotekten ari bir şekilde tescil edildiğini , Eldeki davada ; adi ortaklığın zarar görmemesi için taşınmazların gerçek değerini gös- terir rapor alınmasının talep edildiğini, ilk derece mahkemesince ” taşınmazların her türlü takyidattan ari olarak ve ayrıca takyidatlı değerinin ayrı ayrı belirlenmesi” hususunda rapor alınması için tasfiye heyetine görev ve yetki verildiğini, Ortaklık konusu taşınmazların rayiç bedelinin, -taşınmazlar üzerinde bulunan takyi- datlar (ipotek, haciz vs) gözetilerek- çok düşük miktarda tespit edildiğini, tasfiye memurlarınca da bu tespitler dahilinde satışın gerçekleştirildiğini, Takyidatlı değerlere göre yapılan değer tespitinin ise değerinin çok altında olduğunu, Dosyadaki değer tespitlerinin aylar öncesinde yapıldığını, son 4-5 aylık dönemdeki ekonomik çalkantılarla birlikte taşınmaz piyasasının hızla yükselişe geçtiğini,taşınmazların değerinin çok altında satıldığını, Bu şekilde satışın adi ortaklığa ve müvekkili … Ltd. Şti’ne büyük oranda ve telafisi imkansız bir şekilde zarar verdiğini zarar verdiğini, Ayrıca adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin ihalenin açık ihale olarak yapılması gerekirken rekabet koşulları oluşturulmadan kapalı olarak yapıldığını, Ekonomik olarak hazırlıksız olan müvekkilinin tasfiye heyeti tarafından verilen bir kaç günlük süre içinde böylesine , yüksek bir miktarı temin edemediğinden ihaleye katılmadığını ve pey süremediğini, taşınmazların oldukça düşük bedelle ve tasfiye masasını zarara uğratacak şekilde … Ltd.Şti’ne ihale olunduğunu , öngörülen süre içinde para yatırılmadığından daha da düşük bedelle … tarafından satın alındığını beyanla, Taşınmazların kanunen ruhsatı alınmış kabul edilerek sözleşmedeki hisseler oranında ayni paylaşımını yapılması ve tasfiye heyetinin yaptığı toplu satışların ve tapu devirlerinin engel- lenmesi, tasfiye memurlarının görevine son verilmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, aksi yöndeki 28/01/2022 tarihli mahkeme ara kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Eldeki dosyada; uyuşmazlığın Gaziosmanpaşa … Noterliği’nce düzenlenen 21/04/2015 tarih … sayılı sözleşmeden kaynaklanmakta ve asıl dava adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin talepler içermektedir. Bu durumda, mahkemece; 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’ nun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, Türk Borçlar Kanunu’nun 642.madde ve devamı hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir. Zira, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1. maddesine göre; Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanunu’nun yürür- lüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir. Adi ortaklık ilişkisi, TBK’nun 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bun- lardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir. Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişki- lerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla, tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup; hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilanço düzenlenerek, ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır. Tasfiye usulünü düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 644.maddesine göre; “Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesa- bına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür. Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anla- şamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir. Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oy birliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri gözönünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır. Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.” Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesinde ise ” Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı gi- derler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır. Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortak- ların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.” hükmü yer almaktadır. Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır. (Türk Borçlar Kanunun 642. maddesi) Keza, aynı yasanın kazanç ve zarara katılma başlıklı 623.maddesine göre de; “Sözleş- mede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir. Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder. Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.” hükmünü ihtiva etmektedir. Mahkemece, yukarıdaki yasa hükümlerine göre, öncelikle, ortaklık sözleşmesinde bu hususta hüküm bulunup bulunmadığına bakmak, hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin sözleşmedeki hükümlere göre yapılmasını sağlamak; böyle bir hükmün bulunmaması halinde ise ortakların anla- şarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde ise hakim tarafından tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiyi) tasfiye memuru olarak re’sen atamak olmalıdır. Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuş- mazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir. Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap isten- meli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşı- lanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir. İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işlemi (TMK’nın 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır. Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzen- lenmelidir. Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilan- çosuna göre hakim, (HMK’nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır. Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında; Mahkemece taraflar arasındaki ortaklığın tasfiyesi sürecine geçildiği ve tasfiye heye- tinin atandığı,tasfiye işlemleri kapsamında mal varlığının paraya çevrilmesi yönünden değerleme raporları alındığı,lisanslı firmalarca düzenlenen taşınmaz bölümlerinin değerleme raporlarında baz alınan değerleme kriterlerinde usulsüzlük tespit edilemediği, Tarafların belirlenen rayiç değerler üzerinden ihaleye girmelerinde ve taşınmazları satın almasında yasal bir engel bulunmadığı, Taşınmazlardaki bağımsız bölümlerin satılmasının adi ortaklığın menfaatine olduğu, Ayrıca davanın sonucunu etkiler şekilde esasa ilişkin ihtiyati tedbir kararı verileme- yeceği anlaşıldığından,davalı … Ltd şirketinin “taşınmazların kanunen ruhsatı alınmış kabul edilerek sözleşmedeki hisseler oranında ayni paylaşımını yapılması ve tasfiye heyetinin yaptığı toplu satışların ve tapu devirlerinin engellenmesi, tasfiye memurlarının görevine son verilmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi” ihtiyatı tedbir taleplerinin mahkeme tarafından reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince verilen kararda vakıa ve hukuki değer- lendirme noktasında, usul ve esasa aykırılık tespit edilmediğinden, davacı … Ltd Şti ‘nin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 md gereğince reddine karar verilmesi gerekmektedir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacı … Ltd Şti ‘nin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 15/03/2022