Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/547 E. 2022/3068 K. 28.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/547
KARAR NO: 2022/3068
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/10/2021
NUMARASI: 2020/535 E – 2021/706 K
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 28/11/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahke- mesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili Asliye Hukuk Mahkemesi’ne ibraz ettiği dava dilekçesinde; Müvekkili …’in Çamyuva Kemer Antalya adresinde bulunan … bölümünün işletmeciliğini yaptığını, davalı …’in de ortak olmak istemesi üzerine 04/03/2011 tarihinde taraflar arasında Adi Ortaklık Sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme gereğince …’ın davacı …’e ortaklık payı olarak 61.000,00 TL öde- me yaptığını, söz konusu bu ödemenin …’in bankalar nezdinde yaşadığı haciz vs. sıkın- tıları nedeniyle davacının annesi …’in … Bankası Antalya/Altınkum Şubesi’ndeki hesabına gönderildiğini, Adi ortaklık kurulduktan yaklaşık 1 ay sonra …’ın işletmedeki ortaklıktan ayrılmak ve ortaklık payı olarak ödediği 61.000,00 TL’yi geri olmak istediğini, 07/04/2011 tarihinde karşılıklı olarak adi ortaklığın feshedildiğini, …’nın iyileştirilmesi için masraf yapılmasına rağmen müvekkilinin …’dan aldığı 61.000,00 TL’nin iadesini kabul ettiğini, Müvekkilinin zaman içinde ödeyeceğini beyan ettiği söz konusu borç için davalı tarafın müvekkili … ve eşi …’e baskı ve tazyik uygulayarak boş senet imzalat- tığını, adi ortaklığın fesih tarihi ile icra takibine konu senedin tanzim tarihlerinin yakın tarihler olma- sının iddialarını desteklediğini, … ve …’ın, söz konusu 61.000,00 TL’nin bir kısmının da- valı ile birlikte hareket eden …’ın kardeşi …’ın … A.Ş. … İBAN nolu hesabına değişik dönemlerde yapılan para transferleri vasıtasıyla, bir kısmının ise elden yapılan ödemeler yoluyla iade edildiğini, elden alınan ödemelerde makbuz verilmediğini, nihayetinde söz konusu paranın iade edildiğini, Buna rağmen davalının müvekkilinden boş olarak alınan senede sonradan 70.000 Euro bedel yazıp vade koyarak İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosya üzerinden takibe giriştiğini, takibe vaki itirazlarının İstanbul Anadolu 28. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2019/321 esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucu reddedildiğini beyanla, Öncelikle tedbiren takibin durdurulmasını, yargılama sonunda davacıların icra takibine konu edilen senet nedeniyle müvekkillerinin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takibinin iptalini, davalı tarafın % 20 kötü niyet tazminatı ile mahkumiyetini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; kambiyo senedinden kaynaklanan iş bu davanın ticari dava niteliği arz ettiğini ve Ticaret Mahkemeleri’nin görevli olduğunu, öncelikle dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmadığını, senedin zorla alındığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, senet alındıktan sonra geçen 9 yıllık süreye rağmen davacıların buna ilişkin bir suç duyurusunun bulunma- dığını, davacıların hem bir kısım para aldıklarından bahisle senedin eksik doldurulmuş vaziyete veril- diğini hem de bu senet bedelinin tamamını 3. bir şahsa ödediklerini iddia ettiklerini, takibe konu senedin, unsurları tam olarak doldurulmuş vaziyette olduğunu ve kambiyo senedi özelliği taşıdığını, gerçek bir borç ilişkisi nedeniyle verildiğini, bedelinin de ödenmediğini, davacının borcun bulunma- dığı veya itfa yahut imhal edildiği hususunu resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile kanıtlamak zorunda olduğunu, takip konusu senet bedelinin tamamının müvekkiline ödendiği iddia edilmekte ise de, müvekkiline doğrudan bir ödeme yapılmadığını, 3. şahıslara yapılan bir ödeme var ise bu ödeme- lerin müvekkili ve takip konusu senet ile ilgisinin olmadığını, yapılan bir ödeme var ise de bu belge- lerde takip dayanağına ilişkin bir atıf da bulunmadığını, icra mahkemesinde açılan “borca itiraz” davasında, davanın reddine karar verildiğini beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur.İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/599 Esas- 2020/343 karar nolu 03/07/ 2020 tarihli ilamı ile “taraflar arasındaki uyuşmazlığın bonodan kaynaklandığı ve ticari dava arz et- tiği”nden bahisle “göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle DAVANIN USULDEN REDDİNE” karar verilmiş ve hüküm istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmekle dosya Ticaret Mahkemesi’nin esasına kaydedilmiştir.Ticaret Mahkemesi’nce yapılan yargılama sonucu tesis olunan 2020/535 Esas, 2021/706 Karar nolu 05/10/2021 tarihli ilam ile;”Davacıların davasının KISMEN KABULÜNE İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına konu, borçluları … ve … olan, lehdarı … olan, 12/09/2016 vade tarihli, 70.000 Euro bedelli senetten dolayı davalıya 26.758,59 Euro borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istem ile kötü niyet tazminatı isteminin reddine ” karar verilmiştir. İstinaf Başvurusu: Hüküm davacılar ve davalı tarafından istinaf edilmiştir.Davacılar vekili istinaf dilekçesinde:Müvekkili ile davalı arasında imzalanan 04/03/2011 tarihli adi ortaklık sözleşmesinin 07/04/2011 tarih … yevmiye nolu ihtarname ile feshedildiğini, taraflar arasındaki ticari ilişkinin bu şekilde sona erdiğini, Davalı …’ın ortaklık payı olarak gönderdiği 61.000,00 TL’nin de davalının kardeşi …’ın … A.Ş … İBAN numaralı hesabına yapılan para transferleri ve elden yapılan ödemeler yoluyla iade edildiğini, elden yapılan ödemelere ilişkin makbuz bulunmadığını, davacıların davalının kardeşi … arasında hiç bir ticari ilişkisinin bulunmadığını, … ile davacı taraf arasında yapılan mesajlaşmalar dosyaya sunulmuş olup bu mesajlardan davalının ile kardeşi ile beraber hareket ettiğinin ve … hesa- bına yapılan ödemenin davalıya iletilmek üzere yapıldığının açıkça anlaşıldığını, davacı … tarafından yapılan 90.955,00 TL tutarındaki ödemenin 26.758,59 Euro’ya isabet ettiğini 09/10/ 2014 tarihli ödeme dekontunda da açıkça “…’a olan borcumuza istinaden” açıklamasına yer verildiğini, tüm bu ödemelerin adi ortaklık payının geri ödenmesine yönelik olduğunu beyanla ilk derece mahkemesi hükmünün red olunan kısmının kaldırılmasını, davanın tümden kabulünü talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Müvekkilinin davacıya karşı kambiyo senedine dayanarak takip yaptığını, bilindiği üzere kambiyo senedinin kayıtsız şartsız borç ikrarı anlamına gelen ve sebepten mücerret kabul edilen bir belge olduğunu , dolayısıyla HMK’nın 200.maddesi ve TTK’nın kıymetli evrakları tanımlayan 647. maddesi gereği davacının borçlu olmadığı yönündeki iddiasını ispat ile yükümlü olduğunu,Davacı tarafın dava dilekçesinde yer alan “senedin sonradan doldurulduğu” iddiasının yazılı delil ile ispatlanamadığını, ödemelere ilişkin olarak ise davacı tarafından dosyaya yalnızca ban- ka havalesine ilişkin dekontların sunulduğunu, ancak havalelerin davalıya değil başka kişilere yapılan ödemeler olduğunu, müvekkili ile her hangi bir temsil ilişkisi bulunmayan dava dışı kişilere gön- derilen bu paraların müvekkiline yapılmış ödeme olarak kabul edilemeyeceğini, ayrıca gönderilen havale işlemlerinde açıklama bile bulunmadığından bu havalenin dava konusu borç ilişkisine mi yahut başkaca bir hukuki ilişkiye mi dair olduğunun anlaşılamadığını, davanın tümden reddi gerekirken yazılı şekilde kısmen kabul hükmü kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre;Dava , menfi tespit talebine ilişkindir. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenleme ve kavram- ların açıklanmasında yarar vardır: Yargıtay HGK’nun 2020/(19)11-444 Esas, 2022/990 Karar nolu 22/06/2022 tarihli ilamında vurgulandığı üzere; Davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının (yok ol- duğunun) tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı (Kuru-El Kitabı), İstanbul 2013, s. 346). Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzen- lenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır.Bir başka deyişle; kendisine karşı icra takibi yapılmış olan borçlu, ödeme emrine itiraz edilmemiş veya itiraz edilmiş olmakla birlikte yerinde görülmemiş olması sebebiyle icra takibi kesinleşse dahi maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını ileri sürebilir. Bunun için, takip devam ederken alacaklıya karşı menfi tespit davası açabileceği gibi, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise, ödemiş olduğu paranın kendisine verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s. 233). Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukukî ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, menfi tespit davasını açan davacı (borçlu), davalının (alacaklı) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirerek başka bir nedenle hukukî ilişkinin geçersiz olduğunu veya son bulduğunu ileri sürmekte ise bu iddiayı ispat yükü TMK’nın 6. maddesi gereğince davacıya düşer. Örneğin; alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer (Kuru-El Kitabı, s. 370 ilâ 372).İspat için başvurulan araçları ifade eden delillere gelince; HMK’da senet, yemin, tanık bilirkişi, keşif ve uzman görüşü olarak sıralanmıştır. Ancak sayılan bu deliller sınırlayıcı (tahdidi) olmayıp, kanunun belirli bir delille ispat zorunluluğu getirmediği hâllerde taraflar kanunda düzenlen- memiş diğer delillere de dayanabilirler. Delillerin değerlendirilmesinde ise hâkimin bağlılığı ve her bir delile bağlanan hukuki sonuçlar bakımından “kesin” ve “takdiri” deliller ayrımı esas alınarak incelen- me yapılmaktadır. Kesin deliller hâkimin bağlı olduğu ve takdir yetkisine sahip olmadığı delillerdir. 6100 sayılı HMK’nun “ispat hakkı” başlıklı 189. Maddesinin 3. Fıkrası”Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususla, başka delillerle ispat olunamaz.” hükmünü amirdir.Aynı Kanunun 200 maddesine göre; bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştiril- mesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrar ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin yapıldıkları zamanki miktar veya değeri kanunda öngörülen sınırı geçtiği takdirde senetle ispatlanması gerekir. Senetle ispat gereken hallerde karşı tarafın açık muvafakati ile tanık dinlenebilir. Yine Aynı Kanun’un 201. maddesinde de; “Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler iki bin beş yüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.”Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası incelendiğinde; davalı/alacaklı … tarafından …’in asıl borçlusu, …’ın kefili olduğu 12/04/2011 düzenleme -12/08/2016 ödeme tarihli 70.000 Euro bedelli bonoya dayanarak 22/02/2019 tarihinde davacılar aleyhine kambiyo senetlerine mahsus takibe girişildiği, davacıların İcra Hukuk Mahkemesi nezdinde “takip konusu senedin vade tarihi ve tanzim yerinin yazılmadan zorla alındığı, varılan mutabakat gereğince …’ın kardeşi …’ın hesabına borç sene- dinden fazla miktarda miktarda ödeme yapıldığı” iddiasıyla ileri sürdüğü itirazlarının “borçluların ödeme iddiasının İİK 169/a-1 maddesinde belirtilen yasal deliller ile ispat edilemediği” gerekçesiyle reddedildiği, sonrasında menfi tespit talebiyle iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.Davacı dava dilekçesinde ve aşamalardaki tüm beyanlarında “takip konusu senedin davalının ortaklık payı karşılığında alındığını ve ortaklık payının ödendiğini, bu nedenle senedin bedelsiz olduğunu” iddia etmekle beraber davalı taraf alacağını kambiyo senetlerine mahsus takip yoluyla talep etmiş, davacının iddiasına karşılık olarak da “kambiyo senedinin asıl ilişkiden soyut borç ikrarı içerdiğini” beyan etmekle yetinmiş, söz konusu bononun düzenlenmesine neden olan temel ilişki ile ilgili hiç bir açıklama yapmamıştır. Bu noktada ispat yükü davacı borçluya düşmektedir.Dava konusu uyuşmazlık değeri (449.990,18 TL) senetle ispat sınırının üzerinde kalmaktadır. Kural olarak kambiyo senetleri asıl ilişkiden soyut (mücerret) olarak borç ikrarı içeren belgeler olup dava konusu bono üzerinde de ortaklık payı karşılığı verildiğine dair bir açıklama bulunmamaktadır. Ayrıca tarafların bu yönde iradeleri olduğuna dair protokol vs yazılı delil de sunulmamıştır. Davacı tarafça dava dilekçesine eklenen mesaj çıktıları sadece davacı … tarafın- dan yapılan yazılan mesaj metnine ilişkin olup davalı tarafça ne şekilde cevap verildiğine dair bilgi içermemektedir. Davalı taraf da dilekçelerinde bu mesaj ile ilgili hiç bir açıklama yapmamıştır. Söz konusu mesaj metni taraflar arasında düzenlenmiş ve HMK 202.md anlamında “yazılı delil başlan- gıcı” sayılabilecek bir belge değildir. Diğer yandan taraflar arasında HMK 203. md anlamında yakın akrabalık bağı da yoktur. Ayrıca davalı taraf cevap dilekçesinde tanık dinlenmesine muvafakat etmediğini bildirmiştir.Celp olunan banka kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda; davacı …’in tarafından dava dışı …’ın banka hesabına toplamda 25.307,80 TL tutarında para transferi yapıldığı, bu işlemlerde sadece 09/10/2014 tarihinde yapılan 2.000,00 TL’lik ödemenin “…’a olan borcumuza istinaden” açıklaması içerdiği, diğer para transferlerinde her hangi bir açıklamaya yer verilmediği belirtilmiştir.Ayrıca davacı …’ın ortağı olduğu… şirketinin hesabından yine dava dışı … hesabına 20/07/2015 tarihinde 2.000,00 TL ve 21/06/2016 tarihinde 2.500,00 TL olmak üzere toplam 4.500,00 TL tutarında ödeme yapıldığı ,ancak yine ödemelerin her hangi bir açıklama içermediği tespit edilmiştir. Netice itibariyle takip konusu bononun “davalının ortaklık payı”nın iadesi kapsamında /boş olarak düzenlendiği, zorla alındığı veya anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasını ispata yarar yasal delil sunulmamıştır. Ayrıca yerleşik Yargıtay kararlarına göre, açığa imza atanın sonucuna katlanması gerektiği belirtilmiştir. … ve … tarafından Antalya … Noterliği huzurunda imzalanan 07/04/2011 tarihli tarihli “fesihname”de ” 04/03/2011 tarih, … yevmiye numarasında tastikli bulunan Adi Ortaklık sözleşmesini görmüş bulunduğumuz lüzum üzerine, karşılıklı rıza ve muvafa- katımız ile fesh ettik. Dışarıya karşı borcumuzun bulunmadığı gibi, hariçten de alacağımız yoktur. Birbirimizi kesin olarak ibra ve iskatı hak eylediğimizi, beyan, kabul ve taahhüt ederiz.” denilmiş ise de bu beyanının adi ortaklıktaki dış ilişkiden kaynaklanan hak alacak ve borçlara ilişkin olduğu, iç ilişkiye ilişkin bir ibra ve açıklama içermediği, ayrıca menfi tespite konu senedin bu fesihnameden sonra 12/04/2011 tarihinde düzenlendiği tespit edilmekle fesihnamedeki beyanların bononun etkisini ortadan kaldıracak nitelikte ve aynı kuvvette delil olarak kabul edilemeyeceği açıktır. Davacı tarafça para transferi yapılan dava dışı …’ın davalı …’ın yetkili temsilcisi olduğu ve söz konusu ödemelerin davalının bilgisi ve rızası ile adı geçen kişiye ödendiği ispatlanamamıştır. Bono bedelinin ödendiği de ispat edilemediğine göre “davanın reddi” yerine yazılı şekilde “kısmen kabul” hükmü kurulması usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.Açıklanan nedenlerle ;davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 md. gereğince reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulüne, HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince karar kaldı- rılarak yeniden esas hakkında; “Davanın reddine” karar vermek gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle;A-Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğinceREDDİNE,B-Davalının istinaf talebinin kabulüyle HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince karar kaldırılarak yeniden esas hakkında; 1-Davanın REDDİNE, 2-Alınması gerekli 80,70-TL harcın peşin alınan 7.684,71-TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 7.604,01-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,3-Davalı vekili lehine AAÜT göre hesaplanıp takdir olunan 65.998,62-TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine,4-Davacı tarafça yapılan mahkeme masraflarının üzerinde bırakılmasına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmı karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, İstinaf incelemesiyle ilgili olarak; Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf eden davalıya isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine, Davacı tarafça yeterli istinaf karar harcı peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,Davacının istinaf sebebiyle yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,Davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesin olmakla istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.28/11/2022