Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/433 E. 2022/2468 K. 28.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/433
KARAR NO: 2022/2468
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/02/2020
NUMARASI: 2017/7 E – 2020/66 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 28/09/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı/borçlu şirketin , kurumsal satış kanalı olan davacı şirketinden hizmet alarak … tarafından yürütülen Kurumsal Cihaz ve Fatura İndirim Kampanyasından yararlandığını, kampanya kapsamında işlemleri gerçekleştirilen davacı şirket ile Kurumsal Cihaz, Hediye Çeki ve Nakit Bütçe Kampanyası Taahhütnamesini imzaladığını, davalı şirket ile imzalanan sözleşme ile belirlenen cezai şart miktarı 11.620,00-TL olduğunu ve işbu taahhütname ile davalı şirketin , bu cezai şartı, işlemiş yasal faizi ve tahsilat amacıyla yapılan masraflarla birlikte herhangi bir ihtar ve ihbara gerek kalmaksızın ilk talepte derhal ödeneceğini herhangi bir müzayaka altında kalmadan kendi hür iradesiyle kabul ve taahhüt ettiğini, ancak davacı şirketçe talep edilmesine rağmen kararlaştırılan cezai şart ödenmediğinden davalı şirket hakkında Gaziosmanpaşa … İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin borca, faize, faiz oranına ve tüm ferilerine itiraz etmesi sonrası takibin durdurulduğunu beyanla, itirazın iptali ile takibin devamına, davalı borçlunun takibe haksız ve kötüniyetli itirazı nedeniyle %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketi tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak başlatılan icra takibine tarafımızca süresi içerisinde itiraz edilmiş ve icra müdürlüğünce takip durdurulduğunu, davacının davasına dayanak teşkil eden “Kurumsal Cihaz, Hediye Çekici ve Nakit Bütçe Kampanyası Taahhütnamesi”nden davalının bilgisi olmamakla birlikte, şirket yetkili temsilcileri tarafından bir taahhüt verilmediğini, davacı tarafından dosyaya konulan Taahhütname’de açıkça görüleceği üzere, taahhütnameye ilişkin birçok husus eksik olmakla birlikte, şirket imza sirkülerine uygun bir imzada olmadığını, Yargıtay kararlarında da açıkça görüleceği üzere, şirketi temsil etme yetkisine sahip kişilerce atılmayan hiç bir imza şirketi bağlamadığını, davacı tarafın dava dilekçesinde açıkça 14.02.2006 tarihli sözleşmeden dolayı kar kaybı ve cezai şart talebinde bulunduğunu,anılan sözleşmede davalı şirketi temsile yetkili imza bulunmadığını,bu durumda sözleşme hükümlerinin davalıyı bağladığından ve geçerli olduğundan söz edilemeyeceğini, diğer yandan imzası kabul edilen 26.11.2004 tarihli sözleşmenin ise 5 yıllık süre sonunda 26.11.2009 tarihinde sona erdiğini, bu tarihten sonra ticari ilişkinin devam ediyor olmasının imzası geçersiz olan 2006 tarihli sözleşmeye icazet anlamına da gelmediğini, bu durumda bu tahhütnamenin davalı tarafından imzalanmadığı, davacının sunduğu sözleşme incelendiği takdirde taahhüdün ne kadar süre ile verildiği, hangi tarihte verildiği, hangi sözleşmeye istinaden verildiği belli olmadığından, davanın reddi ile davacı aleyhine %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatı hükmedilmesini talep etmiştir. Gaziosmanpaşa … İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyasında özetle; 11.620,00-TL cezai şart alacağının faizi ile tahsilinin talep edildiği ilamsız takibin itiraz üzerine durdurulduğu görülmüştür. Mahkeme, davaya konu taahhütname altındaki imzanın davalı şirket temsilcisi …’a ait olduğunu iddia ettiğinden, taahhütnamede bulunan davalı şirket kaşesi üzerindeki imzanın incelenmesi amacıyla dosya kapsamına alınan ve hüküm kurmaya elverişli bulunan 27/02/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle; dava ve ihtilaf konusu şüpheli imzaların, mevcut imza örnekleriyle göstermiş olduğu kesin ve açık farklılık nedeniyle davaya konu taahhütnamedeki imzanın davalı şirket temsilcisi …’ın eli ürünü olmadığını ve kendisinin imzasını taklit suretiyle atılmış olduğunun belirlendiği ,dava konusu taahhütnamedeki imzanın davalı şirket temsilcisine ait olmadığı anlaşıldığından bu sözleşme ile kararlaştırılan cezai şart vs. feri haklardan davalı şirketin sorumlu olamayacağı ve davalı şirketi bağlamayacağının açık olduğu,her ne kadar davacı yan davalı şirkete ödenen 7.000,00-TL’lik hediye bedeli ve bu tutara ilişkin davalı şirketçe fatura düzenlenmesi sebebiyle davalı şirketin taahhütnameden haberdar olduğunu iddia etmişse de; bu hususun taraflar arasındaki ticari ilişkinin ispatı hususunda tartışılabileceği; yoksa imzası inkar edilmiş ve alınan bilirkişi raporu ile davalı şirket temsilcisine ait olmadığı belirlenmiş taahhütnamede yer alan cezai şarta ilişkin düzenlemeyi geçerli kılamayacağı gerekçesiyle; “Davanın reddine, davalı yanın kötüniyet tazminatı talebinin reddine” karar vermiştir. Kararı davacı vekili istinaf etmiştir.İstinaf dilekçesinde; taahhütnamenin vekaleten … tarafından imzalandığını, bu konuda araştırma yapılmadan hüküm kurulduğunu,davalı tarafın imzanın …’a ait olmadığı konusunda itirazının olmadığını,davalının söz konusu taahhütnameden haberdar olduğunu, taahhütnameyi imzalayan …’ın imza örneklerini alınarak incelenmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava taahhütnameye aykırılık sebebiyle ceza şart talebine yönelik yapılan takibe itirazın iptali ve icra inkar tazminatı talebine ilişkindir. Medeni Yasa’nın 6. maddesine göre “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” Medeni Yasa’nın bu hükmü 6100 sayılı Hukuk Yargılama Yasası’nın 190. maddesi 1. fıkrasında bir başka biçimde yinelenmiş olup; ” İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” denilmiştir. Bu bağlamda kural olarak davanın taraflarından her biri iddiasını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Taahhütname incelendiğinde, … tarafından imzalandığına dair kayda rastlanmadığı,fotokopi kayıtların ise silik olarak dosya kapsamında bulunduğu anlaşılmakla,sözleşme aslı üzerinde grafolog bilirkişi tarafından yapılan inceleme sonrası davaya ilişkin taahhütnamedeki imzanın davalı şirket temsilcisi …’ın eli ürünü olmadığı,imzanın taklit edildiği belirlenmiştir. Ayrıca bilirkişi heyetinden alınan raporda ise yine imzası davalı şirket temsilcisine ait olmayan taahhütname sebebiyle davalının cezai şart bedelinden sorumluluğunun bulunmadığı tespit edilmiştir. Hatta davacı cevaba cevap dilekçesinde, söz konusu taahhütnamedeki imzanın davalı şirket yetkilisi … tarafından atıldığını ileri sürmekle,istinaf dilekçesinde bu kez taahhütnamedeki imzanın vekaleten … tarafından atıldığını iddia etmektedir. Söz konusu taahhütnamedeki imzanın vekaleten de olsa … tarafından imzalandığına dair kayda rastlanmadığından ve söz konusu vekaletnamenin de davacı tarafça ibraz edilmediği görülmekle, …’a ait olduğu ileri sürülen vekaletnamenin ise dava dışı …’dan istenilmesine rağmen gönderilmemesinin de davaya etkisinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle davaya ve takibe konu taahhütnamedeki imzanın davalı şirket temsilcisi …’ın eli ürünü olmadığı belirlenmekle,davalının bu taahhüdün ihlali iddiasına dayalı olarak cezai şart bedelinden sorumluluğu söz konusu olmayacaktır. Davacı alacağını ve buna yönelik davasını ispat edememiştir. Bu itibarla,ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 28/09/2022