Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/417 E. 2022/2936 K. 14.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/417
KARAR NO: 2022/2936
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/10/2021
NUMARASI: 2017/1081 E – 2021/983 K
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 14/11/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle,dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacı … ,davalı …l ve dava dışı …’nin “TEM yolu üzeri 27 km. … Tesisleri Kurtköy/İstanbul” da bulunan ….Resto- ran’ın işletilmesi hususunda 2006 yılında adi ortaklık kurduklarını, Davacı ile Franchise veren İkbal Restaurant (İKBAL olarak anılacaktır) arasında geçici bir husumet bulunduğundan o dönemde davacının da ortak olduğunun anlaşılması halinde İkbal’in bu ismin kullanım hakkını vermeyeceği düşünüldüğünden davacının bu adi ortaklığın “gizli ortağı” oldu- ğunu, dava dışı …’nin adının da adi ortaklığın resmi kayıtlarında yer almadığını, Taraflar arasında akdedilmiş herhangi bir (yazılı) sözleşmenin bulunmadığını, ancak davacının adi ortaklığın kuruluşundan itibaren adi ortaklığa pek çok kez sermaye desteği sağladığını, hatta taşınmazını ipotek ettirdiğini, bu desteğe karşılık dava dışı ortak tarafından davacıya düzenli ödeme yapıldığını, bu ödemelerin bir kısmının davacının hem hissedarı ve müdürü İlk Adım … Limited Şirketi’ne yapıldığını, 16/02/2011 tarihinde ortaklardan …’ün diğer ortak …’nin sahibi olduğu 1/3’lük hissesinin tamamını satın alması sonucu …’nin ortaklıktan ayrıldığını, bu tarihten itibaren ortaklık paylarının 2/3 …, 1/3 davacı … olarak de- vam ettiğini, 07/12/2016 tarihinde ise “görünüşteki ortak” … ile davacı arasında, adi ortaklığın yönetimine ilişkin hususlardan dolayı tartışma yaşanması üzerine davalının tamamen hak- sız ve hukuka aykırı bir şekilde davacının ortaklığını tanımadığını beyanla kâr payı adı altındaki öde- meleri durdurduğunu beyanla tedbiren işletme değerinin uzman bilirkişilerce tespitini, davacının ortak olduğunun tespiti ile, ödenmeyen kar paylarının kendisine ödenmesini, adi ortaklığın haklı nedenle feshi ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının anlatımlarına göre dahi adi ortaklık ilişki- sinden söz edilemeyeceğini, diğer yandan davacının adi ortaklığa sermaye koyduğuna dair bir beyanda bulunmadığını, salt olarak 2015 yılında taşınmazını ipotek ettirdiğini belirttiğini, zira davacının ortak- lığa ait işletmede çalışmadığını, emek ve sermaye koymadığını, ortaklıkla ilgili hiçbir faaliyetinin bulunmadığını, sadece hesabına para gönderdiğini, böyle bir ilişkinin de adi ortaklık olarak nitelendi- rilemeyeceğini, davacının sadece kefil olduğunu ve kredi borcunu kendisinin ödemediğini, müvek- kilinin dava konusu restoran için 2006 yılında İkbal firmasına isim hakkı olarak 540.000,00 TL civa- rında para ödediğini, yine restoran için 2006 yılında tadilat yaptığını, müvekkilinin geriye dönük ola- rak 350.000,00 TL kira farkı ödediğini, davacının bu masraflara ise katılmadığını, davacının iddiasını tanık ile ispat edemeyeceğini beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi’nce: “1-Davanın 6100 sayılı HMK 114/1 – c ve 115/2 maddeleri gereği dava şartı yokluğu sebebiyle USULDEN REDDİNE, 2-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, 3-Görevli ve yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğuna” karar verilmiştir. İstinaf Başvurusu: Hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; dava konusu uyuşmazlığın adi ortaklığa ilişkin olduğunu, mahkemece yazılan müzekkere üzerine vergi dairesinden gelen cevapta davacının işletme hesabına göre defter tuttuğunun bildirildiğini, her ne kadar davacı tacir değilse de, tacir olan adi ortak- lıkla ilgili hak iddiasında bulunduğunu, TTK 4.maddesi uyarınca davanın ticari dava niteliğinde oldu- ğunu , ihtisas mahkemesi olan Asliye Ticaret Mahkemesi yerine Asliye Hukuk Mahkemesinde görül- mesinin doğru olmadığını beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Eldeki dava, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tari- hinden sonra, 05/10/2017 tarihinde açılmış istinaf edilen kararın niteliğine ve istinaf başvurusuna göre bu aşamada uyuşmazlık davayı görme görevinin hangi mahkemeye ait olduğu noktasında toplan- maktadır. Görev hususunun çözümü için konuya ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenmesi gerekmektedir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/6591 E., 2021/10586 Karar sayılı 21/10/2021 tarihli ilamında belirtildiği üzere; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 4 . maddesinin birinci fıkrası; “(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; a) Bu Kanunda, b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hak- kındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işlet- menin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işle- rine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilen- dirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istis- nadır.” düzenlemesini içermektedir. Anılan düzenleme ile ticarî davalar; mutlak ticarî davalar, nispi ticarî davalar ve yal- nızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grup halinde düzenlenmiştir. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgi- lendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4 . maddesinin birinci fıkrasında bentler hâlinde sayılmıştır.Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanu- nu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür. Bu açıklamalar ışığında; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin, taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Yine, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. Maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı madde gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Ka- nunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak) iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yar- gılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulu- nabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını ince- leyip karara bağlamalıdır.Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ; davaya konu uyuşmazlık adi ortaklığa ilişkindir. Ticaret Sicil Müdürlüğü yazısına göre davalı …’in İTO’nun 818878 sicil numarasında ‘TEM Otoyolu Üzeri, İst. Gir. … Benzin Sahası içi,İkbal Tes. Kurtköy/Pendik” adre- sindeki -dava konusu-işletme ile ilgili gerçek kişi tacir kaydının bulunduğu , davacı …’nın ise İTO’nun 511820 sicil nosunda kayıtlı İlk Adım Prodüksiyon reklam Turizm Tic. Ltd. Şti’nin tek ortağı ve yetkilisi olmasına karşın gerçek kişi tacir kaydının bulunmadığı, ayrıca Beylik- düzü Vergi Dairesi’nin 16/06/2021 tarihli cevabi yazısından davacının gerçek usulde vergi kaydının olmadığı anlaşılmaktadır.Diğer yandan ticaret şirketlerinde “tacir” sıfatı tüzel kişi olarak olarak şirketin kendisine ait olduğundan şirketin ortak ve temsilcilerinin “tacir” sıfatı bulunmamaktadır. Buna göre “ticari dava” niteliği arz etmeyen uyuşmazlığın genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp karara bağlanması gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince verilen kararda vakıa ve hukuki değer- lendirme noktasında, usul ve esasa aykırılık tespit edilmediğinden, davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 md gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 80,70-TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 59,30-TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40-TL HARCIN istinaf eden davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 14/11/2022