Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/409 E. 2022/654 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/409
KARAR NO: 2022/654
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/10/2021
NUMARASI: 2020/864 E – 2021/752 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 03/03/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile davalı şirket arasında Mobil Telefon Kurumsal Abonelik Sözleşmesi imzalandığını, davacı şirket tarafından davalı şirkete mobil telefon kurumsal abonelik hizmeti sağlandığını ve kurumsal mobil telefon hatları kullandırıldığını, davalı şirketin 223.043,30-TL asıl alacak tutarındaki fatura borcu ve cayma bedellerinin ödenmediğini, fatura borçlarının ödenmemesi nedeniyle davalı aleyhine T.C. Merkezi Takip Sistemi’nin (Ankara … İcra Müdürlüğünün) … sayılı dosyasında icra takibine başlandığını, davalı şirketin 09/07/2020 tarihinde yetki ve borca yönelik itirazda bulunduğunu ve İcra Müdürlüğü tarafından takibin durdurulmasına karar verildiğini, itirazın haksız olduğunu belirterek T.C. Merkezi Takip Sistemi (Ankara … İcra Müdürlüğünün) … sayılı dosyasında ödeme emrinde yazılı borca ve tüm ferilerine ilişkin itirazın iptaline, takibin devamına, davalının alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının Mobil Telefon Kurumsal Abonelik Sözleşmesi uyarınca kurumsal mobil telefon hattına ilişkin toplam tutarı 223.043,30 TL olan 17 adet fatura borcunu ödemediğini iddia ettiğini, ancak davacının huzurdaki davanın temelini oluşturan fatura alacaklarının kaynağı hakkında hiçbir açıklamada bulunmadığını, davaya konu edilen faturalar incelendiğinde toplam tutarı 1.514,00 TL olan 12 adet faturanın “Kurumsal bilgisayar internet tarifesi” ve “…” açıklaması ile telefon ve internet kullanımına ilişkin olduğunu, toplam tutarı 221.529,30 TL olan 5 adet faturanın ise “…” açıklaması ile “…” ücretine ilişkin olduğunu, davalı şirketin telefon ve internet kullanımı nedeniyle davacıya ödenmemiş herhangi bir borcu bulunmadığını, davalı şirketin davacıdan “…” adı altında herhangi bir hizmet almadığını, dava dışı “…” ise davalı şirketin organizasyonunu üstlendiği “…” etkinliğinin tanıtımına destek olmak üzere davacının müşteri veri tabanını kullanarak kampanya ve fırsatları SMS yolu ile duyurmayı taahhüt etmesine rağmen dava dışı “…”, söz konusu hizmeti verip vermediğine, verdiyse ne şekilde ifa ettiğine dair davalı şirkete bir veri sunamadığını, davacının aktif husumet ehliyeti olmadığını, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, sözleşmenin Uyuşmazlık Çözüm Yeri başlıklı 7. Maddesinde İstanbul Mahkemeleri ve icra dairelerinin yetkili olacağının belirtildiğini, davacı ile davalı şirket arasındaki ticari ilişkinin sadece telefon hattı ve internet kullanımı ile sınırlı olduğunu, uyuşmazlığın ana konusunu oluşturan ve 221.529,30-TL tutarlı analiz hizmetini kapsamadığını, davacı tarafça davalı şirkete taahhüt edilen hizmetin ne şekilde ifa edildiğinin kanıtlanamadığını, ayıplı bir hizmet için ödeme yapılmasının mümkün olmadığını, icra inkar tazminatı şartları oluşmadığını belirterek, öncelikle yetki itirazının kabulü ile dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesini, haksız davanın reddine,davacı aleyhine %20 den az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme,uyuşmazlıkta taraflar arasındaki yetki şartına ilişkin düzenleme 1086 sayılı HMK ‘nın yürürlükte olduğu dönemde yapılmış olduğundan bu çerçevede yapılan incelemede, davacı/alacaklının talebini yetki şartına ilişkin düzenleme gereği İstanbul(Çağlayan) Mahkeme ve İcra Müdürlüğünde yapabileceği gibi, para alacağına ilişkin talepte davacı ikametgahı(Maltepe/İstanbul) olan İstanbul Anadolu İcra Dairelerinden de takip başlatabileceği, ayrıca davalı ikametgah adresi Kadıköy/İstanbul olmakla genel yetkili icra dairesinin İstanbul Anadolu İcra Daireleri olduğu, davacı tarafından seçim hakkının bu yerler içinde kullanılmadığından seçim hakkının davalı tarafa geçtiği ve davalı tarafından HMK 6. Maddesine dayalı ve usulüne uygun şekilde icra dairesinin yetkisine itiraz edildiği, dava dayanağı ilamsız takibin yetkili olmadığı anlaşılan Ankara … İcra Dairesinden başlatılmış olduğu, neticede davalı/borçlunun yetki itirazının yerinde olduğu, yetkili icra dairesinde usûlüne uygun takip yapılmaması karşısında, geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmadığı gerekçesiyle; “Dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine” karar vermiştir. Kararı davacı vekili istinaf etmiştir.İstinaf dilekçesinde davalı borçlunun ödeme emrine itiraz dilekçesinde borçlunun adresinin İstanbul Anadolu olduğu,takibin İstanbul’da yapılması gerekirken Ankara’da yapıldığını belirterek itiraz ettiğini,MTS sisteminde takibin başka icra mdlüğüne gönderilmesinin mümkün olmadığını,abonelik sözleşmesi 7.maddede merkezi takip sistemi üzerinden yapılan takipte borçlunun icra dairesinin yetkisine itirazının işlemlere etkisinin bulunmadığı,itiraz hakkının takibin kesinleşmesinden sonra yürütülecek işlemler bakımından önem arzettiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; Dava , itirazın iptali talebine ilişkindir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre ; takibin konusu fatura alacağına ilişkindir.İlamsız bir takipte yetkili icra dairesi de İİK 50. maddesinin yollaması ile HMK genel hükümlerine göre belirlenecektir. HMK’nın 6. maddesine göre genel yetkili icra dairesi, davalı gerçek veya tüzel kişinin takibin yapıldığı tarihteki yerleşim yeri icra dairesidir. Aynı Kanunun 10.maddesine göre ise sözleşmeden doğan takiplerde, sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkilidir. Bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Takip davacının seçimine göre, hem genel ve hem de özel yetkili mahkemede açılabilir. Takibin konusu para borcu olduğunda ise, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK 89. maddesine göre, aksi kararlaştırılmadıkça para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilecektir. Davanın dayanağı icra takibine konu para alacağı olup, talep edilen borç TBK 89. maddesi uyarınca götürülecek borçlardandır.İtirazın iptali davası da alacağa dayalı bir dava olduğundan TBK 73 .maddenin uygulanması imkanı da söz konusudur. 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanunun 1. Maddesi uyarınca bu Kanunun amacı; “Abonelik sözleşmelerinden ve bu sözleşmelerin ifası amacıyla tüketiciye sunulup bedeli faturaya yansıtılan mal veya hizmetten kaynaklanan para alacaklarına ilişkin haciz yoluyla ilamsız icra takiplerinin, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) bünyesinde oluşturulan Merkezî Takip Sistemi üzerinden başlatılmasına ve haciz aşamasına kadar yürütülmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” 4.maddesinde, Merkezi Takip Sistemindeki takip talebinin doldurulması ve sisteme kaydedilmesi ile takibin başlatılacağı, 5. maddesinde ödeme emrinin borçluya tebliğ şekli ve 7. Maddesinde ödeme emrine itiraz üzerine yapılacak işlemler düzenlenmiştir. Kanunda borçlunun kendisine gönderilen ödeme emri üzerine nelere itiraz edebileceği sayılmıştır. Yetkiye, borcun tamamına veya bir kısmına ya da alacaklının takibat icrası hakkına itiraz yolu açıktır. Ancak 7155 sayılı yasanın 7/5.maddesine göre , sadece yetkiye itiraz hâlinde alacaklı avukatı, yetki itirazında gösterilen icra dairesinde haciz işlemlerini başlatabilir. Takip talebinde belirtilen icra dairesinde haciz işlemlerinin başlatılabilmesi için bu dairenin bağlı bulunduğu mahkemede yetki itirazının kaldırılması şarttır. Sadece yetkiye itiraz hâlinde, alacaklı avukatı MTS üzerinden yetki itirazının kabulü seçeneğini seçerek, UYAP üzerinden entegre bilişim sistemleri vasıtasıyla borçlunun mal, hak veya alacağı olup olmadığını sorgulayabilir veya yetki itirazında gösterilen icra dairesinde haciz işlemlerini başlatabilir. Yetki itirazını kabul eden avukatın, icra dairesinde takibe devam edebilmesi için; MTS üzerinden “Yetki İtirazının Kabulü” seçeneğini seçerek işlem yapması gereklidir. Yetki ile birlikte borca itiraz edilmesi, bu şekilde işlem yapılmasına engel olmayacaktır. Davacı vekilince bu yola gidilmeyerek itirazın iptali davası açılmıştır. Bu itibarla,ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 361.madde uyarınca gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 03/03/2022