Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/35 E. 2022/1945 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/35
KARAR NO: 2022/1945
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/09/2021
NUMARASI: 2020/466 E – 2021/523 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 23/06/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının Bakanlar Kurulu’nun 04/05/1995 tarih ve 22277 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 1995/6750 sayılı kararı ile İzmit Büyükşehir Belediyesine bağlı olarak kurulmuş müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğine haiz bir kuruluş olduğunu, davacının davalı …’nun … numaralı iş yeri abonesi olduğunu, uyuşmazlığın davalı tarafından müvekkilinden haksız yere atık su tutarı adı altında tahsil edilen bedellerin iadesi ve atık su bedeli adı altında alınan bedellerin hukuka aykırılığın tespitinden ibaret olduğunu, müvekkili tarafından davalıya taleplerini içerir 11/09/2014 tarihli başvuru yapıldığını fakat davalı tarafça 07/11/2014 tarihli cevap yazısı ile bahsedilen taleplerin reddedildiğini, müvekkilinden tahsil edilen tutarların hukuka aykırı olup iadesinin ve alınan tutarların hukuka aykırılığının tespitinin gerektiğini, müvekkilinden atık su bedelinin tahsil edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, atık su bedeli yükümlüsü olma şartı olarak aranan şartlardan olan kanalizasyon sistemi kullanma ve sanayi abonesi olma koşullarının müvekkili açısından oluşmadığını, müvekkilinin davalı ile su abonelik sözleşmesi imzalayarak müvekkilinin içeriğini müdahale olunmaz şartlarını müzakere etme imkanı bulunmayan bir sözleşme ile imzalanan ve bu sözleşme ile ilgisi bulunmayan ekstra yükümlülükler altına sokulmasının izah edilebilecek ve hukuk düzeninin koruyacağı bir davranış olmadığını, davalının eşitlik ilkesine aykırı davrandığını, atık su tutarı adı altında tahsil edilen tutarların oldukça fahiş olduğunu ve kamu hizmetinin niteliği ile bağdaşmadığını, müvekkilinin biyolojik arıtma tesisi sahip olup hiçbir şekilde kirletmediğini beyan ederek atık su tutarı adı altında alınan tutarların hukuka aykırılığının tespiti, söz konusu tutarların talep ve tahsilinin durdurulması ile atık su bedeli adı altında tahsil edilen tüm tutarların müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;davacının “kullanılmış suların uzaklaştırma bedeli”ni … tarifeler yönetmeliğinin 21. maddesinin ilk cümlesi uyarınca ödemekle mükellef olduğunu, yönetmelik hükümlerinin açık olup, davacının, …’nun hizmetlerinden faydalandığını, atık su bedelinin sadece su ve kanalizasyon hizmeti karşılığı alınan bir bedel olmadığını, yönetmeliğin 21.1.b maddesinin kanalizasyon şebekesi bulunan yerlerde kalan ve kullanılmış su üreten abonelerden atık su bedeli alınacağı hükmünü içerdiğini, yine aynı yönetmeliğin 21.3 maddesinde “kullanılmış sularını kanala, alıcı ortamlara deşarj eden tesis ve işletmelerin özellikleri dikkate alınarak varsa sayaçla ölçülen sarfiyat üzerinden, yoksa sayaç taktırıncaya kadar çalışan personel sayısına veya kendi grubundaki emsallerine göre üretimin niteliğine bağlı olarak hesaplanan su tüketimi üzerinden KSUB alınır” ifadesini içerdiğini, yargıtay kararlarının da savunmalarını teyit eder nitelikte olduğunu beyan ederek davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda; “davacı şirketin … mah. … cd. No:… Çayırova/KOCAELİ adresinde bulunan işyerinde kendisine ait atık su arıtma tesisinin, buraya gelen atık suyun çeşitli biyolojik ve kimyasal işlemlerden geçerek posasının ve suyunun ayrı bölmelere ayrıldığı, biriken posaların ise belirli periyotlarla ücret karşılığı vidanjör ile tahliye edildiği, bu suretle davacının atıksuyu kendi kurduğu arıtma sistemi ile arıttığı, davalı tarafça yapılan herhangi bir arıtma sisteminin davacı tarafça kullanılmadığı, davalının hizmet vermediği bir durum nedeniyle bedel talep edemeyeceği, hal böyle olmasına rağmen davalı …’nun davacıdan hizmet sunmamasına ve davalı tarafından her hangi bir kirlilik meydana getirilmemesine rağmen … numaralı … abonesi olan davacı … A.Ş’ye davalı kurum tarafından dava tarihi olan 17/12/2014 tarihine kadar kesilen faturalardaki atık su bedelleri toplamı olarak davacıda haksız surette 32.270,04 TL tutarında kesinti yapıldığı ” gerekçesiyle davanın KABULÜ ile; davalı tarafça davacıdan kesintisi yapılan 32.270,04- TL atık su bedelinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf başvurusunda özet olarak; bilirkişi raporlarını hatalı olduğunu, bu bedellerin sözleşme gereği alındığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Dairemizce yapılan istinaf incelemesi sonunda 24/09/2020 tarih ve 2018/1467 E- 2020/956 K sayılı kararımızla “Ne var ki; davalı tarafından yapılması gereken atık suyu arıtma işinin davacı tarafından, arıtma tesislerinde yapıldığı da anlaşılmaktadır. Bu durumda; davacıdan tahsili gereken atık su bedelinden, mahkemece hakkaniyete uygun bir miktarda indirim yapılması gerektiği de düşünülmelidir. Bu itibarla, uyuşmazlık konusunda uzman bilirkişi heyetinden atık su bedelinin hesaplanması için taraf ve yargısal denetime elverişli bir rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerektiği” gerekçesiyle karar kaldırılarak dosyanın dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından dairemiz kararı sonrası bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve “Kök raporda 25/06/2014 tarihinden 25/11/2016 tarihine kadar davalı tarafından fazla tahakkuk ettirilen atıksu bedelleri KDV dahil toplamı; 169.029,27 TL, Ek raporda 26/11/2016 tarihinden 25/09/2019 tarihine kadar davalı tarafından fazla tahakkuk ettirilen atık su bedelleri KDV dahil toplamı; 388.238,49-TL, davalı tarafından fazla tahakkuk ettirilen atıksu bedelleri KDV dahil toplam 557.267,76-TL olduğu,” mütalaa edilmiştir. Her ne kadar bilirkişiden rapor alınmış ise de bilirkişi raporunda ıslah tarihi itibari ile davacının tüketmiş olduğu atık su bedeli hesaplanmamıştır. Yargılamanın yaklaşık 7 yıldır devam ediyor olması nedeni ile bilirkişiden ek rapor alınmamış hesaplama aşağıda izah edileceği üzere mahkememiz tarafından yapılmış ve hesaplanan rakama hakkaniyet indirimi uygulanmak sureti ile hüküm tesis edilmiştir. Gerekçesi ile Davacının davasını ıslah ettiği tarih 11/12/2015’tir. Bu aya ilişkin atık su bedeli toplamı 3677,02 TL olup davacının ıslah talep ettiği tarih itibari ile bu aya ilişkin atık su bedeli 16 gün olarak hesaplanmıştır. ( 3.677,02 tl*16gün /33 gün =1.782,79 TL) ( Fatura dönemi 33 gün olduğu için hesaplama 33 gün üzerinden yapılmıştır)Davacının ıslah ile talep ettiği tarihe kadar işlemiş atık su bedelleri toplamı 92.894,23 TL’dir. 1.782,79+92894,23= 94.677,02 TL (davacının ıslah tarihine kadar talep edebileceği toplam bedel) 94.677,02*50/100 ( hakkaniyet indirimi) = 42.677,01 TL davacının davalıdan talep edebileceği bedel) Her ne kadar davacının davalıdan talep edebileceği bedel 42.677,01 TL olarak hesaplanmış ise de davacının talebi ile bağlı kalınarak 32.270,04 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davacının kendisine ait atık suları arıtmak için kurmuş olduğu tesisin hacmi ve niteliği, dava ve karar tarihine kadar atık su arıtmasına ilişkin davacının davalıdan arıtma hizmeti almamış ve/veya bu yönde talepte bulunmamış olması nedenleri ile hesaplanan atık su bedelinden %50 hakkaniyet indirimi uygulanmasının adalet ve nesafete uygun olacağı mahkememiz tarafından kabul edilmiştir. Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, bilirkişi raporları, mahkememizce yazılan müzekkerelere verilen cevaplar ve tüm dosya kapsamının bir bütün olarak ele alınıp değerlendirilmesi neticesinde; Yargıtay 3. Hukuk Dairsinin istikrar kazanmış uygulaması( Bkz. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2019/163 E. 2020/874 K. Sayılı karar vb kararları) kanalizasyon hizmetinin mevcut olmasının atık su bedeli talebi ve tahsili için yeterli olduğu ancak atık su arıtma hizmetinden yararlanmayan kişi ve kurumlardan atık su bedelinde hakkaniyet indirimi yapılmak sureti ile talep edilebileceği yönündedir. Davacı kurumda yasal şartları sağlayan bir arıtma tesisi olduğu, arıtılan suyun deşarjı için ise davalı kurumca yapılmış bir kanalizasyon/atık su arıtma alt yapı sistemi olduğu, arıtılan suyun deşarjı için davalının sunduğu herhangi bir hizmetten faydalanılmadığı anlaşılsa dahi atık su arıtma bedeli talep edebileceği ancak bu bedelde hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği bu hususların yapılan keşif sonucunda tespit edildiği ve bilirkişi raporunda da belirtildiği anlaşılmış davacının talep edebileceği atık su arıtma bedeline hakkaniyet indirimi uygulanmak sureti ile davanın kabulüne karar verilmiştir. ” gerekçeleriyle 1-Açılan davanın KABULÜ ile; Davalı tarafça davacıdan kesintisi yapılan 32.270,04- TL atık su bedelinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Karara karşı davalı ve katılma yoluyla davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili katılma yoluyla yaptığı başvuruda özetle; dava açıldığı tarihten bu yana, yargılamanın devam ettiği sürede aradan geçen yıllar boyunca, davalı idarenin kamu gücünü kullanarak her ay su faturaları vasıtasıyla müvekkili bankadan haksız olarak atık su bedeli tahsil etmeye devam ettiğini, hesaplama yönünden bilirkişi raporuna itirazları üzerine üzerine mahkemece ek inceleme yapılmasına karar verildiğini ve 20.08.2021 tarihli bilirkişi ek raporunda, davalı idarenin kamu gücünü kullanarak tek taraflı olarak müvekkili bankaya hiçbir hizmet sunmadan cebren aylık su faturaları yoluyla atık su bedeli tahsil etmeye devam ettiği için yapılan hesaplamada; davalı idarenin müvekkilim bankadan KDV dahil toplam 557.267,76 TL haksız olarak tahsil ettiği tespit edildiğini, 13.09.2021 tarihli dilekçeleriyle güncel belirlenen KDV dahil toplam 557.267,76 TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmesini talep ettikleri halde mahkemece, 13.09.2021 tarihli dilekçeleri dikkate alınmadan ve ıslah talebi hükme esas alınmadan dava dilekçesinde yer verilen 32.270,04- TL üzerinden hüküm kurulduğunu ileri sürmüştür. Davalı vekili istinaf başvurusunda özetle; mahkemece bozmadan sonra bilirkişi incelemeleri yaptırıldığını, bu raporların yeterli olmaması nedeniyle mahkemece bilirkişi raporundaki hesaplamalara göre bir hesaplama yapılarak karar verildiğini, ancak bozmadan önceki kararda hakkaniyet indirimi uygulanmadan bulunan rakamla bozmadan sonraki kararda hakkaniyet indirimi uygulanarak bulunan rakamın tıpatıp aynı olduğunu, -Hükme esas alınan ve itiraz ettikleri bilirkişi taporlarındaki hesaplamada dava konusu dönemde yürürlükte olan Tarifeler ve Abone Hizmetleri Yönetmeliğimizde belirtildiği şekli ile %50 oran ile hesaplanması gereken atıksu bedelinin raporda, “sadece ortak arıtma tesisi bulunan ve işleten mesken abonelerine uygulanan” %10 üzerinden hesaplandığını, itirazların belirttikleri üzere İlgili maddede Madde 21.1.e “Atıksu arıtma tesisi işleterek atıksularımu alıcı ortama deşarj eden mesken aboneleri ortak atıksu tesislerini işlettikleri sürece tarife cetvelindeki bedelin %10 u oranında atıksu bedeli öderler. Arıtma tesisinin alıcı ortam deşarjlarını sağlayamaması halinde tarife cetvelindeki bedelin %50 si oranında atıksu bedeli alınır.” şeklinde açıkça ifade edildiğini, -Bahse konu aboneliğin, davacı firma adına 20/05/2013 tarihinde inşaat %0 tarifesi üzerinden açıldığını, iskan belgesi alınıncaya kadar aboneliğe atıksu bedeli tahakkuk ettirilmediğini, ancak iskan belgesinin almmasının ardından … A.Ş. adına Bankacılık Üssü olarak kullanılacak binanın aboneliği 25/06/2014 tarihinde feshedilerek aynı aboneliğe “işyeri %50” tarifesi ile yeni sözleşme düzenlendiğini, dolayısıyla bilirkişi tarafından ilgili tarihte yürürlükte olan Tarifeler Yönetmeliğinin ilgili maddesine atıfta bulunarak 21.1.e maddesinde belirtildiği gibi atıksu bedelinin % l0 oranında alınmasının daha uygun olacağı yönündeki görüşünün sadece mesken abonelerini kapsamakta olduğundan yönetmeliğe aykırı olduğunu, – Davacı ile yapılan sözleşmenin bütün su aboneleriyle yapılan abone sözleşmesi olduğunu ve davacı aleyhine özel bir şart içermediğini, Genel Müdürlüklerinin sözleşmenin edimlerini yerine getirdiğini, davacının da sözleşme maddelerine uygun hareket etmesi gerektiğini, davacının imzalamış olduğu Su Abonman Sözleşmesinin 1. Maddesinde “ Abone, yürürlükteki kanunlar, yönetmelikler, genel kurul ve yönetim kurulu kararlarını ve ileride bunlarda yapılacak değişiklikleri aynen kabul eder.” denildiğini, … tarifeler Yönetmeliğinin “AboneTanımı” başlıklı 5.1 maddesinde su aboneleri için ” Her su abonesi ayrı bir sözleşmeye gerek olmaksızın aynı zamanda atıksu abonesidir.” denilidğini, – Davacının … nolu abonelik kaydı incelendiğinde günlük ortalama su kullanımının 67,52 m3/gün olduğu görüldüğünü, firma atıksuyun arıtılarak sulamada kullanıldığını beyan etmekteyse de kullanılan bu kadar suyun kış ve bahar aylarındaki yağışlı dönemlerde sulamada kullanılamayacağını, bu durumda belli bir AKM (Askıda Katı Madde) yükü olan atıksu alıcı ortam olan dereye deşarj edildiğini, diğer yandan dere yataklarının temizliği ve bakımının da Genel Müdürlük eliyle yapılıdğını, – Davacı firmanın Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği ve Atıksu Arıtmna Tesisleri Teknik Usuller Tebliği gereği davacının arıtılmış atıksuyunun sulama amaçlı kullanılabilmesi için mevzuat gereği alması gereken izinlerinin bulunması gerektiğini, yapılan incelemede sulama amaçlı kullanım izin belgesi bulunmadığı anlaşıldığını, – Bilirkişi raporunda ayrıca firmanın evsel arıtma çamurlarının da lisanslı firmada bertaraf edildiği ve bunun için de ayrıca bedel ödendiğinin belirtildiğini, Genel Müdürlüğün biyolojik paket artma tesisinde oluşan arıtma çamurlarının bertarafı için de abonelerine ücretsiz hizmet verdiğini, ancak davacının başvurusu bulunmadığını, -2872 sayılı Çevre Kanununun 11. Maddesinin 3. Fıkrasının 4. Bendinde; “ Atıksu altyapı siştemlerini kullanan ve/veya kullanacaklar, bağlantı sistemlerinin olup olmadığına bakılmaksızın, arıtma siştemlerinden sorumlu yönetimlerin yapacağı her türlü yatırım, işletme, bakım, onarım, ıslah ve temizleme harcamalarının tamamına kirlilik yükü ve afık su miktarı oranında katılmak zorundadırlar. Bu hizmetlerden yararlananlardan, belediye meclisince ve bu maddede sorumluluk verilen diğer idarelerce belirlenecek tarifeye göre atık su toplama, arıtma ve bertaraf ücreti alınır. Bu fıkra uyarınca tahsil edilen ücretler, atık su ile ilgili hizmetler dışında kullanılamaz” denilerek atık su bedeli alımması bakımından mutlak hizmet verme şartı ortadan kaldırıldığını, diğer bir ifade ile bu hükümle birlikte hizmet alınsın alınmasın her abaneden atık su bedeli alınacağı Çevre Kanununun 11. Maddesi gereği olduğunu, – Davacının tacir olup imzalamış olduğu sözleşme maddelerinin neticelerinin neler olabileceğini öngörmesi ve buna göre basiretli tacir gibi hareket ederek taahhüt altına girmesi gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Davada uyuşmazlık; atıksu arıtma tesisi bulunan davacı aboneden atıksu bedeli alınıp alınmayacağına ilişkindir. Somut olayda, davacının işyerinde kendisine ait atık su arıtma tesisinin, buraya gelen atık suyun çeşitli biyolojik ve kimyasal işlemlerden geçerek posasının ve suyunun ayrı bölmelere ayrıldığı, biriken posaların ise belirli periyotlarla ücret karşılığı vidanjör ile tahliye edildiği, bu suretle davacının atıksuyu kendi kurduğu arıtma sistemi ile arıttığı ve dereye deşarj edildiği tespit edilmiştir. Buna göre; davacı kurumun, su abonesi olup, davaya konu yerde kanalizasyon alt yapısının bulunduğu yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir. Böylece, davalı tarafından davacı tarafa altyapı hizmeti verildiği sabittir. Dolayısıyla her abonenin kullandığı su kadar atık su ürettiği ilkesi gereği davacıdan atık su bedelinin tahsilinin hukuka uygun olduğunun kabulü gerekmektedir. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ’nin 2019/163 – 2020/874 K sayılı kararında ” …Buna göre; davacı kurumun, su abonesi olup, davaya konu kampüste kanalizasyon alt yapısının bulunduğu yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir. Böylece, davalı … tarafından davacı tarafa altyapı hizmeti verildiği sabittir. Dolayısıyla her abonenin kullandığı su kadar atık su ürettiği ilkesi gereği davacıdan atık su bedelinin tahsilinin hukuka uygun olduğunun kabulü gerekmektedir. Ne var ki; davalı … tarafından yapılması gereken atık suyu arıtma işinin davacı tarafından, kampüs içinde bulunan arıtma tesislerinde yapıldığı da anlaşılmaktadır. Bu durumda; davacıdan tahsili gereken atık su bedelinden, mahkemece hakkaniyete uygun bir miktarda indirim yapılması gerektiği de düşünülmelidir.” denilmektedir. Buna göre, davanın 17/12/2014 tarihinde açıldığı, mahkemece yapılan hesaplamada “Davacının ıslah ile talep ettiği tarihe kadar işlemiş atık su bedelleri toplamı 92.894,23 TL olduğu ve bu miktar üzerinden % 50 hakkaniyet indirimi yapılarak 42.677,01 TL hesaplama yapıldığı, taleple bağlılık gereği de 32.270,04 TLbedele hükmedilmiş olduğu görülmektedir. Dava tarihine dek davacının ödemiş olduğu miktarın 32.270,04 TL olduğu , ıslah ile dava tarihinden sonraki ödenen miktarların da talebe eklenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Davacı ilk kararı istinaf etmemekle usulü kazanılmış hak doğmuştur. Tarafların haklılık durumunun davanın açıldığı tarihe göre tespit edilebileceği, dava açıldıktan sonra yapılan ödemelerin ayrı bir yargılama konusu oluşturacağı gözetildiğinde mahkemece davacının dava tarihine dek ödediği miktar olan 32.270,04 TL üzerinden hakkaniyet indirimi yapılmak suretiyle karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde dava tarihinden sonraki dönemi de kapsar şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Açıklanan nedenlerle, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, davalının istinaf talebinin kabulüyle HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince karar kaldırılarak yeniden esas hakkında; her abonenin kullandığı su kadar atık su ürettiği ilkesi gereği davacıdan atık su bedelinin tahsilinin hukuka uygun olduğu, davalı tarafından yapılması gereken atık suyu arıtma işinin davacı tarafından, arıtma tesislerinde yapılması nedeniyle hakkaniyet indirimi yapılmasının uygun olduğu, dava tarihine kadar davacının ödediği miktarın 32.270,04 TL olduğu, hakkaniyet indiriminin bu miktar üzerinden yapılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; A-Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, B-Davalının istinaf talebinin kabulüyle HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince karar kaldırılarak yeniden esas hakkında; 1- Davanın kısmen kabulü ile 16.135,02 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 2- Hakkaniyet indirimi nedeniyle davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 3- Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 1.102,18 TL’den yatırılan 534,10 TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 568,08 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 4- Davacı tarafından yatırılan 534,10 TL ıslah harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5- Davacı tarafından yapılan toplam 4.239,20 TL yargılama giderinden kabul ve redde göre hesap edilen 2.119,60 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, 6- Davalı tarafından yapılan yargılama giderin bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 7- Davalının bakiye karar harcı olarak 12/11/2021 tarihinde yatırdığı 1.670,26 TL harcın talep halinde ve karar kesinleştiğinde davalıya iadesine, 8- Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte olan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 9-Karar kesinleştiğinde taraflarca yatırılan artan gider ve delil avansından arta kalan kısım var ise yatıran tarafa iadesine, İstinaf incelemesiyle ilgili olarak; Davacıdan alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL istinaf harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, Davalıdan peşin alınan istinaf karar harcının, isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine, Davacının yapmış olduğu istinaf giderinin üzerinde bırakılmasına, Davalının istinaf sebebiyle yapmış olduğu 5,50 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesin istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi 23/06/2022