Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/289 E. 2022/2756 K. 24.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/289
KARAR NO: 2022/2756
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/09/2021
NUMARASI: 2018/754 E – 2021/516 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 24/10/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının müvekkili kuruma kayıtlı … nolu abone olduğunu, elektrik tüketimi sonucu adına kesilen faturalar ile sabit borcunu ödemediğini, bunun üzerine bahsi geçen faturalara dayanılarak İstanbul … İcra Dairesi’nin … numaralı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının ise söz konusu ödeme emrine itiraz ettiğini, davalının itirazının haksız, gerekçesiz ve kötü niyetli olduğunu beyanla itirazın iptaline, davalının % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin icra dosyasına konu faturalara sebep olan elektrik aboneliğinin bulunduğu yeri 01/06/2000 tarihinde … isimli kişiden kiraladığını, bu adreste 14/12/2000 tarihinde ortaklarıyla birlikte … San. Ve Tic. Ltd. Şti ünvanlı şirketi kurduklarını, bilahare davacı şirkete başvurarak … nolu elektrik aboneliği kapsamında elektrik bağlattıklarını ,müvekkilinin 16/12/2000 tarihinde işbu taşınmazda iş kazası geçirdiğini, aynı tarihte hastanede tedavi altına alındığını,6 gün hastanede 3 ay evde yatmak zorunda kaldığını, davacının normal hayatına dönmesinin yaklaşık 2.5 yıl sürdüğünü, söz konusu iş kazası sonrasında şirketin işlerini müvekkilinin ortaklarının takip ettiğini, 2001 yılı Temmuz ayında ilgili elektrik aboneliğinin bulunduğu taşınmazı boşaltıp şubeyi kapattıklarını, bu tarihten sonra müvekkilinin veya şirketinin bu taşınmazla ilgisinin kalmadığını, taşınmazın daha sonra dava dışı kişilere satılıp kiralandığını, icra takibine konu olan fatura borcunun oluştuğu dönemde herhangi bir bağının olmadığını beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi’nce: “1-Davanın KISMEN KABULÜ ile davalı tarafından İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyasına yapılan İTİRAZIN KISMEN İPTALİ ile takibin 9.350,66-TL asıl alacak ve 5.564,20-TL yasal faiz ile 1.001,56-TL faiz KDV’si olmak üzere toplam 15.916,42-TL üze- rinden devamına, Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, 2-Alacağın %20’si oranında hesap olunan 3.183,28-TL icra inkar tazminatının dava- lıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir.İstinaf Başvurusu: Hüküm davacı ve davalı tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde: hükme esas alınan bilirkişi ek raporunun kendi- lerine tebliğ edilmediğini, itiraz ve beyanda bulunma, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini, her ne kadar mahkemece faturalar ödenmemesine rağmen davalının elektrik enerjisinin kesilmemesi ne- deniyle müvekkilinin müterafik kusurlu olduğu belirtilmiş ise de, müvekkili şirket tarafından 27/02/ 2010, 30/03/2010, 10/04/2010, 03/01/2011, 30/10/2012 ve 26/03/2013 tarihlerinde davalının enerji- sinin kesilmesi için ihbar bırakıldığını , akabinde de enerjinin kesildiğini, buna ilişkin sistem kaydını kök rapora itiraz dilekçesinin ekinde sunduklarını, itirazlar doğrultusunda ek rapor alınmasını talep etmelerine rağmen gerekçesiz olarak taleplerinin reddedildiği, bilirkişi raporunun hükme elverişli olmadığını, davanın esasınıa etkili delillerin toplanmadığını, hakimin davayı aydınlatma görevini yerine getirmediğini,eksik inceleme ile karar verildiğini beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; dosyada mevcut bilirkişi raporunun kendilerine tebliğ edilmediğini, dava konusu elektrik aboneliğinin bulunduğu yerin 01/06/2000 tarihinde kiralan- dığını, bu adreste 14/12/2000 tarihinde dava dışı şirketi şirketi kurduklarını, bu taşınmazda şirketin şubesi olarak faaliyet gösteren işyeri için … nolu elektrik aboneliğinin tesis edildiğini, 16/12/ 2000 tarihinde işyerinde kaza geçiren davacının uzun dönem tedavi olmak zorunda kaldığını, işlerin diğer ortaklar tarafından yürütültüğünü, Temmuz 2001 tarihinde bu taşınmazdaki işyerini boşalttık- larını ve şubeyi kapattıklarını, bu tarihten sonra taşınmazın başka kişilerce kullanıldığını , müvekkili ile ilgisinin kalmadığını, müvekkilinin aboneliğini kurulu olduğu taşınmaza başka abonelik tesis eden ve faturalar ödenmemesine rağmen elektrik enerjisini kesmeyen davacının oluşan zararda kusurlu olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava, İİK.nun 67. Maddesine dayalı itirazın iptali talebine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının tetkikinde; ala- caklı … tarafından borçlu … aleyhine … nolu elektrik aboneliği kapsa- mında sarf olunan elektrik tüketim bedeline ilişkin tahakkuk olunan ve ödenmeyen 20/12/2010- 17/09/ 2012 dönemine ait 19 adet faturaya dayalı olarak 9.350,66 TL enerji bedeli + 10.469,10 TL gecik- miş gün faizi + 1.884,40 TL faizin KDV’sinden ibaret toplam 21.704,16 TL alacağın tahsili talebiyle ilamsız icra takibine girişildiği, davalının yasal süresi içinde 16/05/2018 tarihinde ibraz ettiği dilekçe ile asıl alacak ,fer’ileri vs tüm borca itirazı nedeniyle takibin durduğu, tebligat masrafı verilmedi- ğinden itiraz dilekçesinin tebliğ edilmediği, 10/08/2018 tarihinde de itirazın iptali talepli eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemenin görevi yönünden; Eldeki dava, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra, 16/08/2018 tarihinde açılmıştır. 6102 sayılı TTK. 4.maddesine göre bir davanın ticari dava olabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan yasa maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan sayılması gerekir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir” hükmünü içermektedir. 26/06/2012 tarihinde kabul edilen ve 30 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayın- lanan 6335 sayılı yasanın 2.maddesinde, “6102 sayılı Kanun’un 5.maddesinin başlığı” 2. ticari davalar ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler” şeklinde, 1. fıkrasında yer alan “davalara” ibaresi ise davalar ve ticari nitelikteki”çekişmesiz yargı işlerine” şeklinde 3.ve 4. fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır”. şeklinde düzenlenmiştir. TTK’nun 19.maddesinde “Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak, gerçek kişi olan bir tacir, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır. Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır” hükmü bulunmaktadır. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargı- lamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Mahkeme duruşma yapmadan, yani taraflara tebligat yapıp onları dinlemeden dosya üzerinden de görevsizlik kararı verebilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır. Dava konusu abonelik işyeri için yapıldığı, davacının ticaret şirketi , davalının ise gerçek kişi olduğu, ancak davalının tacir sıfatı yönünden yapılmış bir araştırma bulunmamaktadır. Hukuki dinlenilme hakkı ile ilgili olarak; Hem davacı hem davalı taraf istinaf başvurularında ;bilirkişi raporunun tebliğ edil- mediğini, hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2021/7181 Esas- 2021/10445 Karar nolu 20/10/2021 tarihli ilamında belirtildiği üzere; Hukuki dinlenilme hakkı, temel dayanağını Anayasa’nın 36. maddesinde yer alan hak arama özgürlüğüne ilişkin düzenlemeden alır. Anayasa’nın 36. maddesine göre, herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir. Bu düzenlemenin Medeni Usul Hukuku’ndaki yansımasını hukuki dinlenilme hakkı oluşturur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesine göre; “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hak- kına sahiptirler. Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir.” Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Bunlardan ilki “bilgilenme hakkı” dır. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmesi zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hak sahibi- nin kendisi ile ilgili yargılama ve yargılamanın içeriği hakkında tam bir şekilde bilgi sahibi olması sağlanmalıdır ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25/02/2015 tarihli ve 2013/2164 Esas 2015/873 Karar sayılı kararı da aynı yöndedir). Yine HMK’nın 280. maddesine göre; “Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir.” Bilirkişi rapor örne- ğinin; taraflarca okunup değerlendirilebilmesi, varsa itirazlarını dile getirebilmeleri ya da belirsizlik gösteren hususlar hakkında açıklama yapılmasını temin amacıyla veya yeni bilirkişi incelemesini talep edebilmeleri için taraflara tebliğ edilmesi zorunluluğu öngörülmüştür. Somut olayda; mahkemece, hükme esas alınan 07/12/2020 tarihli bilirkişi ek raporunun her iki tarafa da tebliğ edilmediği, bilahare davacı vekilinin 25/03/2021 tarihli dilekçesi ile ek rapora ilişkin beyan ve itirazlarını sunduğu, ancak söz konusu raporun davalı tarafa tebliğ edilmeden esas hakkında karar verildiği görülmüştür. Buna göre, Öncelikle, davalı tarafın vergi kayıtları, vergi matrahları, ticaret sicil ve esnaf oda kayıtlarının celbi, Bakanlar Kurulu’nca çıkartılan, esnaf-tacir arası ayırıma dair kararna- medeki gelir sınırının dosyaya alınması ile davalının “tacir” ve/veya ” esnaf” olup olmadığı, işletme- sinin esnaf işletmesi kapsamında kalıp kalmadığı, hangi usule göre defter tuttuğu, davanın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığı, TTK 4 ve 5.md gereğince, ticaret mahkemesi sıfatıyla faaliyet göste- ren mahkemenin iş bu uyuşmazlığın çözümünde görevli olup olmadığının, yani göreve ilişkin dava şartının bulunup bulunmadığının tespiti , görevli olmadığının tespiti halinde “göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine”, görevli olduğunun tespiti halinde de, davacı tarafça ek rapora ilişkin yazılı beyanda bulunulduğu gözetilerek bilirkişi ek raporunun davalı tarafa tebliği ile HMK 281 md gereğince rapora ilişkin beyan ve itirazlarını sunmak üzere süre ve imkan verilmesi hasıl olacak sonuç dairesinde karar tesisi gerekirken mahkemenin görevi ve yargılama usulü dikkate alınmaksızın yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle; davacının ve davalının vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-4-6 maddesi uyarınca kabulü ile kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dava dosyasının mahkemesine gönderilmesi gerektiği anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının ve davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 355 md., 353/1-a-4-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yukarıda izah edilen şekilde, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 24/10/2022