Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2778 E. 2023/1736 K. 30.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/2778
KARAR NO: 2023/1736
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/02/2022
NUMARASI: 2021/911 E – 2022/184 K
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 30/05/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı müvekkili ile davacının kardeşi ve davalıların murisi … arasında İstanbul İli, Beylikdüzü İlçesi, … Mahallesi’nde bulunan, … Pafta, … Ada, … nolu parsel de davacı müvekkili adına kayıtlı arsa üzerinde yapılan inşaat ortaklığı ile ilgili düzenlenen bir sözleşme/tutanak gereğince; davacı tarafından imzalanarak davalı- ların babası murisi …’e her biri 17/05/2016 tanzim tarihli ve 220.000.00 TL bedelli, vade tarihleri yazılı olmayan 9 adet bononun “teminat” olarak verildiğini, bu senetlerin toplam bede- linin 220.000.00 TL x 9= 1.980.000,00 TL olduğunu, Senetleri teslim alan …’in “senetleri zayi ettiği ve bulamadığı,bulduğu zaman iade edeceği”ni söylediğini ve sonuçta iade etmediğini, 17/04/2017 tarihinde davacı ile … arasında …’ini elyazısı ile ve tanıklar huzurunda yeni bir sözleşme ile; “davacı tarafından verilen dava konusu 9 adet bononun geçersiz olduğu”nun kararlaştırıldığını ve imza altına alındığını, 15/12/2019 tarihinde üç tanık huzurunda davacı ile … arasında yeni bir sözleşme imzalandığını, bu sözleşme ile de “bu taşınmaza ait olarak düzenlenmiş diğer tüm senet ve sözleşmelerin hükümsüz olduğu, taraflar arasında her hangi bir borç ilişkisinin kalmadığı”nın kabul ve teyit edildiğini, …’in Mart -2021 tarihinde vefatından sonra davacı ile …’in mirasçısı olan davalılar arasında bahsedilen taşınmaz ortaklığı konusunda anlaşmazlık çıktığını, dava- lılar “zayi olduğu söylenen bonoların bulunduğu, ellerinde olduğu ve işleme koyacakları” yönünde imada bulunduklarından; davacının tüm bu tutanaklara rağmen iade edilmeyen bonolar nedeniyle tedirgin olduğunu beyanla;Öncelikle; dava konusu senetlerin işleme konulmaması ve üçüncü kişilere ciro edilme- mesi için dava sonuna kadar ihtiyati tedbir kararı verilmesini, yargılama sonunda, davacı … tarafından davalıların murisi …’e teminat olarak verilen ve halen davalıların elinde bulunan her birisi 17.05.2016 tanzim tarihli olup vade tarihi yazılı olmayan ve her birisi 220.000,00 TL’lik 9 (Dokuz) adet bononun iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar …, … ve … vekili cevap dilek- çesinde; davacı yan ile ortak olarak bir arsa alınarak bina inşa edildiğini, taraflar arasında ortaklık sözleşmesine binaen müvekkillerine ait olan taşınmazlar bina yapım sürecinde … üze- rinde göründüğünden -taşınmazların gerçek değeri olmasa da- güvence için teminat senedi alındığını, Sonrasında davacı tarafın, hasta olan murise baskıları ve muris ile kardeşlik duygularını istismarı, tapuları teslim edeceğine dair yeminleri, zaten ayrı bir ortaklık sözleşmesi olduğunu söyle mesi ve gerekirse yeniden sözleşme yapılacağı sözüyle bonoların imza kısımları yırtılıp üzerilerine ‘iptal’ yazılarak davalıya iade edildiğini, sonrasında da tutanak ve ibralarla bonoların iptal edildiğini, 20.04.2017 tarihinde ortaklık durumunu içeren yeni bir sözleşme yapıldığını ve 2019 tarihinde söz- leşmeye yapılan ekleme ile tekraren daha önceki senet ve sözleşmelerin hükümsüz olduğunun vurgulandığını, 17/04/2017 ve 15/12/2019 tarihli tutanaklar gereğince, davacı ve muris dava konusu konusu bonolar nedeniyle birbirlerini ibra ettiklerini, hak ve alacaklarının kalmadığını, bu hususu kabul ettiklerini, bonolar hakkında bir çekişme yokken davacının iş bu davayı açmakta hukuki yara- rının bulunmadığını, Davacı bu bonoları kaybettiğini iddia ediyorsa hasımsız olarak bono zayi ve iptal davası açılması gerekirken murisin mirasçılarını hasım gösterilerek dava açmasının hukuka aykırı olduğunu, Diğer yandan davacı tarafın ortaklık sözleşme ve protokollerine aykırı davrandığını ve daireleri ortaklık hukukuna aykırı olarak sattığını, müvekkillerinin ise davacının devir yapmaması sonucu, senelerdir hakkı olan taşınmazları (ortaklık hissesini) alamadığını, bu nedenle davacı tarafa noterden defalarca ihtar gönderildiğini ancak ihtarın sonuçsuz kaldığını, ayrıca Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nda da 2021/59630 Soruşturma numarasıyla suç duyurusunda bulunulmuş olup soruşturma evrakının derdest olduğunu, Elinde 6 senedir bono olan ya da senetleri bulan kötü niyetli bir kişinin, arada ortaklık konusunda anlaşmazlık da söz konusu iken, herhalde ihtarlar çekmeden, suç duyurusunda bulunma- dan çok önce ve halen, rahatlıkla bu bonoları icraya verip veya ciro edip ortaklık haklarının bir kıs- mını alacağını,Ayrıca senetler iptal edilerek davacıya teslim edilmemiş olsaydı, kayıp yada çalıntı olsaydı veya davacı senetlerden dolayı kendini haciz baskısı altında hissetseydi; davacı tarafın 6 sene boyunca bu baskı altında yaşamayıp iptal için gerekli işlemleri yapacağını,Neticede; davalıların elinde davacıya ait hiçbir bono bulunmadığını ve davalıların iyi niyetli olduğunu, Ayrıca davaya konu bonoların tanzim tarihi 17.05.2016 olmasına rağmen ödeme tarihi- nin bulunmadığını, bonolar görüldüğünde ödenecek kıymetli evrak cinsinden olduğu, tanzim tarihin- den bir sene sonra ödenmesinin gerektiği gözetildiğinde çoktan zamanaşımına uğradığını, Dava konusu bonoların davacıya teslim edildiğini ispat noktasında tanık dinletmek istediklerini beyanla davanın reddini, kötü niyetle dava açan davacının H.M.K md. 329/1-2’ye göre avukatlık ücreti ve davacıya disiplin para cezası ile mahkumiyetini talap etmiştir.Diğer davalı … (…) Onaylar davaya cevap vermemiştir.
İlk Derece Mahkemesi’nce: “1-Davacının menfi tespit talebinin KABULÜ İLE; Davaya konu: -Keşidecisi davacı …, lehtarı …, 17/05/2016 tanzim tarihli, 220.000 TL bedelli, -Keşidecisi davacı …, lehtarı …, 17/05/2016 tanzim tarihli, 220.000 TL bedelli, -Keşidecisi davacı …, lehtarı …, 17/05/2016 tanzim tarihli, 220.000 TL bedelli, -Keşidecisi davacı …, lehtarı …, 17/05/2016 tanzim tarihli, 220.000 TL bedelli, -Keşidecisi davacı …, lehtarı …, 17/05/2016 tanzim tarihli, 220.000 TL bedelli, -Keşidecisi davacı …, lehtarı …, 17/05/2016 tanzim tarihli, 220.000 TL bedelli, -Keşidecisi davacı …, lehtarı …, 17/05/2016 tanzim tarihli, 220.000 TL bedelli, -Keşidecisi davacı …, lehtarı …, 17/05/2016 tanzim tarihli, 220.000 TL bedelli, -Keşidecisi davacı …, lehtarı …, 17/05/2016 tanzim tarihli, 220.000 TL bedelli, Toplam (9) adet bonodan dolayı davacının davalılara borçlu olmadığının TESPİTİNE ” karar verilmiştir. 2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gerekli ‭135.253,80 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye ‭135.194,5‬0 TL harcın davalılardan alınarak hazineye İRAD KAYDINA, 3-Davacı tarafından yatırılan 59,30-TL başvurma harcı ile 59,30 TL peşin harcın davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 4-Taraflar talep etmediğinden yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Davacı vekiline vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına” karar verilmiştir.Davalılar vekili 22/03/2022 tarihli tavzih ve tashih talepli dilekçesinde; kısa kararın açıklandığı duruşma zaptında davacının “davalılar yargılama giderinden endişe ediyorsa biz yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmiyoruz” diyerek yargılama gideri üstlendiğini, nitekim kısa kararın 4. nolu bendinde “taraflar talep etmediğinden yargılama giderinin davacı üzerinde bırakıl- masına” karar verildikten sonra gerekçeli kararda hükmün 4. nolu bendinde “yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına”, hükmün 2. Bendinde “yargılama giderinin davacıdan alınarak” yazılması gerektiği halde yazım hatası sonucu “davalılardan alınarak ” şeklinde hüküm kurulduğunu, Diğer yandan; harcın senet zayii ve iptal davasına göre (maktu olarak) hesaplanma- dığını ve yine davalılara yüklendiğini beyanla tavzih tashih talebinde bulunmuş,Mahkemenin 08/04/2022 tarihli ek kararı ile ” 24/02/2022 tarih ve 2007/121 Esas 2022/184 Karar sayılı kararın 2 nolu bendinde yer alan; “Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken ‭135.253,80 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye ‭135.194,5‬0 TL harcın davalılardan alınarak Hazine’ye irad kaydına” dair kararın, “Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gerekli ‭135.253,80 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye ‭135.194,5‬0 TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye irad kaydına” şeklinde TAVZİHİNE karar verilmiştir. İstinaf Başvurusu: asıl ve ek karar davacı tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde: Asıl karara ilişkin olarak; Eldeki davanın dava konusu “senetlerin iptali” talebi ile eda davası olarak açıldığını, mahkemece dava haklı bulunmasına rağmen “senet iptali” yerine menfi tespite karar verilerek HMK 26. Maddesinde hüküm altına alınan taleple bağlılık ilkesine aykırı davranıldığını, Tavzih kararına ilişkin olarak; duruşma da “Yargılama giderlerini talep etmiyoruz” derken, mahkeme kararında belirtilen “Karar ve İlam harcı”nın değil, dava açarken sarf olunan “dava açma masrafları ve başvuru harcı”nın kastedildiğini bu beyanın karar ve ilam harçlarını üstlendikleri anlamına gelmeyeceğini, “Yargılama Gideri” ile “Yargılama Karar ve İlam Harcı”nın farklı kav- ramlar olduğunu beyanla ek kararın kaldırılmasını istemiştir.6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre;
ASIL KARARA İLİŞKİN OLARAK; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 27-28. maddelerine göre; harca tabi davalarda, her dava açılırken, davacıdan başvurma harcı ve nispi harca tabi davalarda nispi karar ve ilam harcının dörtte biri, maktu harca tabi davalarda ise maktu harç peşin olarak alınır. Dava açılırken, harcın eksik alınmış olması halinde mahkemece davaya devam olunabilmesi için harcın Harçlar Kanunu’nun 30 ve 32. Maddeleri gereğince tamamlanması yoluna gidilir ve davacıya eksik harcı yatırması için süre verilir. Şayet verilen süreye rağmen eksik harç ikmal edilmez ise dosya işlemden kaldırılır ve HMK’nun 150.maddesi uyarınca süresinde tamamlanarak yenilenmez ise davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.HMK’nın 120. maddesinde de davacının yargılama harçlarını, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorunda olduğu düzenlenmiştir. Bu sebeple, karar ve ilam harcının peşin olarak yatırılması gereken miktarı ile maktu başvuru harcı ödenmedikçe, davaya devam edilmesi olanağı bulunmamaktadır.” (İstanbul BAM 3 HD 2017/1635 E 2018/261 K )
Davanın niteliği hakkında; Kural olarak; hâkim davacının bildirdiği maddi olaylar ve son istekle bağlı ise de, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesi uyarınca, ileri sürülen maddi olaylarda hangi hukuki sebebe göre karar vereceğini tayin ve takdir etmek durumundadır. Başka bir anlatımla, maddi olgu ve olayları (vakıaları) bildirmek yanlara, bildirilen bu olay ve olgular çerçevesinde hukuki nitelendirmeyi yapmak, uyuşmazlığı çözüme ulaştıracak kanun hükmünü bulup uygulamak hakime aittir. Öyle ki, hukuki sebep yanlış gösterilmiş veya hiç gösterilmemiş olsa dahi hakim tarafından en uygun hukuki sebebin bulunması ve ona göre karar verilmesi gerekir. (Yargıtay 1. HD 2021/10535 E- 2022/4238 K sayılı 26/05/2022 tarihli ilamı) Eldeki dosyasının tetkikinde; davacı dava dilekçesinde; her biri 220.000,00 TL bedelli ve 17/05/2016 tanzim tarihli (ödeme tarihi belirtilmeyen) 9 adet bono nedeniyle davalılara borcunun bulunmadığından bahisle söz konusu bonoların iptalini talep etmektedir. Her ne kadar uygulamada yaygın bir şekilde kullanılan “ticari senedin iptali davası” terimi ile kastedilen esasen İİK 72. Maddesinde belirtilen anlamda menfi tespit davasından başka bir şey değildir. Yargıtay bir çok senet iptali davasında davanın İİK 72. Maddesine dayandığını belirt- mektedir. Kambiyo senetlerine karşı açılan menfi tespit davalarına “ticari senedin iptali davası” de- nilmesi dava sonunda senedin tüm hak sahipleri bakımından bakımından iptal edildiği izlenimi uyan- dırmaktadır. Oysa davada sadece davacının davalı/veya davalılara borçlu olmadığının tespiti ile yetinmek gerekir. Bu yöndeki hüküm dava dışı kambiyo borçlularının hukuki durumunda bir deği- şiklik yaratmaz. Zira kambiyo senetlerinde “imzaların bağımsızlığı” ilkesi geçerlidir. Dolayısıyla senet diğer kambiyo borçluları bakımından “iptal edilmiş” sayılmaz. Ayrıca “iptal davası” terimi normal olarak “yenilik doğuran (inşai) davalar için kullanılar. Oysa burada ele alınan davalar birer tespit davasıdır. (kambiyo senedi borçlusu tarafından açılan bedelsizliğe ve hükümsüzlüğe dayalı menfi tespit davalarının gösterdiği özellikler- Yar. Doç. Dr. …- Dokuz Eylül Ü. Ticaret Hukuk ABD Öğretim Üyesi) Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında, davacını talebinin zayi nedeniyle senet/bono iptaline ilişkin hasımsız olarak açılmış ve maktu harca tabi bir dava değil, bilakis menfi tespit talepli nispi harca tabi bir dava olduğu anlaşılmaktadır. 2- Dosya içindeki, dava dilekçesi, tevzi formu ve harç makbuzlarına göre davacının dava açarken dava değerini belirtmediği 59.30 TL başvuru harcı ile 59.30 TL maktu karar harcı yatırdığı ve mahkemece eksik harç alındığı gözden kaçırılarak yargılamaya devam olunarak hüküm kurulduğu tespit edilmiştir. Dava tarihi itibariyle ve geçerli tarifede belirtilen binde 68.31 oranı esas alındığında, itiraza konu dava değeri olan (220.000,00 TLx9=)1.980.000,00 TL değerine göre tahsili gereken peşin nispi harç 135.253,80 TL/4= 33.813,45 TL’dir. Davacı tarafça yatırılan 59.30 harcın mahsubu sonucu bakiye 33.754,15 TL harcın ikmali gerekmektedir. İlk derece mahkemesince eksik harcın ikmali yönünden bu hususta davacıya kesin süre verilip ihtarat yapılması ve sonucuna göre hüküm tesisi gerekirken, eksik harç tamamlanmadan yargılamaya devam olunması usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
EK KARARA İLİŞKİN OLARAK; 6100 SAYILI HMK’nun “Yargılama Giderlerinin Kapsamı” başlıklı 323.maddesinin 1/a maddesinde “Başvurma, karar ve ilam harçları.” yargılama giderleri arasında sayılmıştır. Davacı vekili kısa kararın açıklandığı ön inceleme duruşmasında “yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmiyoruz” şeklinde beyanda bulunduğuna göre, HMK 323.md hükmü karşısında davacı tarafın “karar ve ilam harcının yargılama gideri olmadığı, dolayısıyla bu alacak kaleminden vazgeçmedikleri” yönündeki iddiasına itibar edilemez.Açıklanan nedenlerle, davacının asıl ve ek ilişkin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353-1/a-4 md ve 355.md gereğince kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının asıl ve ek karara ilişkin istinaf başvurusunun kabulü ile asıl kararın ve ek kararın HMK 353/1-a-4 maddesi ve 355.maddesi uyarınca kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine,Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf eden tarafa isteği halinde iadesine,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 30/05/2023