Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2681 E. 2023/2072 K. 04.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/2681
KARAR NO: 2023/2072
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/05/2022
NUMARASI: 2020/264 E – 2022/447 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 04/07/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul Başakşehir’de … isimli inşaat projesine elektrik sağlanması için davalı …’a başvurulduğunu, …’ın kendilerine ilgili alana kurulacak trafonun ilgilisi tarafından kurulmasını talep ettiğini, bunun üzerine … Tipi 1250 KVA Tipi … nolu trafo merkezinin imal edildiğini, imalat bedelinin yarısının davacı taraf diğer yarısının … ve hissedarlarınca karşılandığını, bu trafodan … konut projesine çekilen elektrik bağlantı kablo bedellerinin de davacı tarafından karşılandığını, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 242.252,55 TL’nin fatura tarihlerinden itibaren işleyen ticari faiziyle birlikte davalılardan müştereken müteselsilen tahsili talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde zaman aşımı ve husumet itirazında bulunmuş dağıtım tesislerinin mülkiyetinin …’a ait olduğunu, davanın tüm hissedarlarca açılması gerektiğini, 2 yıllık zaman aşımı süresinin geçtiğini, Yönetmelik gereği bu tesisin bedelinin istenemeyeceğini, davanın reddini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde davacı ile aralarında herhangi bir sözleşmenin yapılmadığını, diğer davalı …’ın davacının geri ödeme talebini kabul ettiğine dair internet üzerinden açıklama yaptığını, sözleşmenin tarafı olmadıklarını, davanın husumet yönünden ve esas bakımından reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; Davacının davalı …’a karşı açtığı davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE, Davacının davalı …’a karşı açtığı davanın KABULÜ ile, 242.252,55 TL ‘nin dava tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalı BEDAŞ’dan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Mahkemece verilen kararı davalı … vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak işbu davayı açmış olup, davanın konusu alacağın zamanaşımına uğradığını,sözkonusu alacağın müvekkili şirketten istenilmesinin mümkün olmayıp davanın husumetten reddi gerektiği, Müvekkili şirket ile … arasında imzalanan İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi hükümleri gereğince, dağıtım tesislerinin mülkiyeti …’a ait olduğundan husumetin müvekkil şirkete yöneltilmesinin mümkün olmadığı, davacının huzurdaki davada aktif husumetinin bulunmadığına yönelik itirazları değerlendirilmeksizin karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, Huzurdaki dava, kullanıcı tarafından tesis edilen dağıtım varlığının bedelinin iadesi istemine ilişkin olup, dağıtım varlığı tesis eden kullanıcı, yani yatırım yapan kişinin tespit edilmesi önem arzettiği, cevap dilekçesi ekilnde sunulan 25.08.2010 tarihli Enerji Müsaade Belgesi incelendiğin de dava konusu trafo merkezinin … A.Ş.adına inşa edileceğinin açıkça anlaşıldığı,hak sahibinin bu şirket olabileceği, Dava tarihi itibariyle talep konusu edilebilecek muaccel bir alacak mevcut olmadığından eldeki davanın açılmasında hukuki yarar bulunmadığı,Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliği gereği, kullanıcı tarafından tesis edilen dağıtım varlıklarının dağıtım şirketi tarafından karşılanmasının ilk şartı (öncelikli şart); kullanıcı ile dağıtım şirketi arasında bağlantı anlaşmasının imza edilmesidir. Ancak eldeki dava dosyası ve somut olay birlikte değerlendirildiğinde, davacı ile davalı müvekkili şirket arasında bağlantı anlaşması bulunmamaktadır. Davacı tarafın henüz bu anlaşmalar imza edilmeden yapımı tamamlanan tesislere ilişkin olarak bedel talebinde bulunmasının açıkça hukuki dayanaktan yoksun olduğu, kabul anlamına gelmemek kaydı ile geri ödemenin arabuluculuk başvurusu ve dava tarihi itibarıyla istenilmesinin ,borç muaccel olmadığından mümkün olmadığı, Konuya ilişkin olarak mevzuat bulunmakta olup, Yerel mahkemece ilgili maddeler incelenmeden müvekkili şirketin bedellerden sorumlu olması gerektiği yönünde karar verilmesinin hatalı olduğu, somut olaya uygulanacak olan Elektrik Piyasası Bağlantı ve Sistem Kullanım Yönetmeliği gereği dava konusu tesislerin bedelinin istenemeyeceği, Yönetmeliğin yayınlanmasından önce tesis edilmiş varlıklara ilişkin Yönetmelikte yer alan hükümlere bakıldığında, ikili bir ayrım yapıldığı ve buna göre önceki tesislerin ya bedellerinin iadesi mümkün olmayan ya da mahsup yöntemiyle iadesi mümkün olan varlıklar olarak ikiye ayrıldığı ,buna göre bedel iadesi mümkün olmayan varlıklar, anılan Yönetmeliğin yayımı tarihinden önceki dönemde kullanıcı tarafından tesis edilmiş olan ve bir sözleşme/protokol (EMB ve eki sözleşme) ile bedelsiz olarak veya işletme ve bakım karşılığı … veya dağıtım şirketine devrolacak tesisler Geçici 1. maddesinin (3). bendinde düzenlendiği, Dava konusu dağıtım varlığının tesis edildiği dönemdeki mevzuat ve uygulamaya göre Tip C/1, Tip C/2 ve Tip A grubu tesisler için mahsuplaşma mümkün olmayıp bu türden olan tesisler işletme ve bedelsiz/bakım karşılığı devri yapılacak olan tesisler olduğu, dava konusu tesisin Tip C/2 grubuna dahil olduğu ve Yönetmeliğin yayımı tarihiden önce tesisi edilip devri yapıldığından ve dahası işletme ve bakım karşılığı devredilen tesislerden olduğundan Yönetmeliğin Geçici 1(3) madde gereği geriye dönük bedel talebinde de bulunulamayacağı, Gerek davacı gerekse hak sahibi tüzel kişi tarafından müvekkil şirketin şartları doğrudan kabul edilmiş ve herhangi bir itiraz ileri sürülmemiş olup, bu nedenle dava konusu edilen dağıtım varlığı tesis bedellerinin ödenmesinin mümkün olmadığı, Kabul anlamına gelmemesi kaydıyla geri istenebilecek harcamalar mevzuat ile belli olup bunların dışındaki ödemelerin kabulünün mümkün olmadığı gibi, hükme esas alınan raporda hangi somut veriye göre hesaplama yapıldığının anlaşılamadığı, davacı tarafın talepte bulunabileceği miktarın, davacı tarafça dosyaya sunulan faturalar vasıtasıyla değil, çeşitli verilerin ortalamasının ele alınması ve bu bedeller üzerinden %20 indirim uygulanması suretiyle elde edilen birim fiyatı üzerinden hesaplanması gerektiği,yerel mahkemece hüküm altına alınan 242.252,55-TL’nin içinde KDV’de bulunmakta olup davacının KDV talep etmesinin mümkün olmadığı, Mahkemece faize hükmedilmesinin de hatalı olup, kabulünün mümkün olmadığı, zira yukarıda da izah edildiği üzere muaccel olmayan borç nedeniyle temerrüt söz konusu olamayacağından dava konusu edilen talep hakkında faize hükmedilemeyeceği, eldeki davada sistem kullanım ve bağlantı sözleşmesi bulunmaması sebebi ile henüz bir borç muaccel olmadığı ve geri ödeme tarihi henüz gelmediği için vadesinde geri ödeme yapılmaması durumu söz konusu olmakla temerrüt olgusu oluşmdığı, bu bakımdan davacı tarafın faiz isteminde bulunmasının da hatalı olduğu ileri sürülerek,kararın kaldırılması istenmiştir. HMK 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı inceleme sonucunda; Uyuşmazlık; yapımını üstlendiği inşaat projesinin elektrik ihtiyacını karşılamak için davacı şirket tarafından inşa edilen ve sonrasında davalı dağıtım şirketine devredilen dağıtım tesisi için yapılan giderin tahsili istemine ilişkindir. Yargıtay 3. HD’nin emsal teşkil eden Esas No: 2022/6404 ,Karar No: 2023/49 sayılı, ve 18/01/2023 tarihli güncel kararında da açıklandığı üzere; vekâletsiz iş görme, davaya konu dağıtım tesisinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı Kanun) 410 ila 415 inci maddeleri arasında düzenlenmiş olup, genel olarak bir kimsenin sözleşme veya hukuken yükümlü olmadığı hâlde başka bir kimsenin hukuk ve menfaat alanına müdahale ederek iş görmesinden doğan hukuki ilişkiyi ifade etmektedir. Vekâletin bulunmaması, görülen işin bir vekâlet ilişkisine veya başka bir sözleşmesel ilişkiye ya da benzer bir yükümlülüğe dayalı olmadan yapılması anlamına gelmektedir. Görülen işin başkasına ait olması gerektiği de açıktır. Ancak bazı durumlarda görülen işte vekâletsiz iş görenin de menfaati olabilir. Bu durumda ortak yarar söz konusu olur ki; ortak yararın bulunduğu durumlarda iş görenini menfaati iş sahibinin menfaatine göre daha üstün değilse işin başkasına aidiyeti unsuru var sayılır. Vekâletsiz iş görme nedeniyle taraflar arasında kurulan ilişki bir sözleşme ilişkisi olmamakla beraber iş gören ile iş sahibi arasında kanuni bir borç ilişkisi doğmaktadır. Vekâletsiz iş görme, yasal düzenleme uyarınca gerçek (caiz olan) vekâletsiz iş görme ve gerçek olmayan vekâletsiz iş görme olmak üzere ikili bir ayrıma tabiidir. Gerçek vekâletsiz iş görmede, iş gören iş sahibinin menfaatine ve yararına iş görme iradesi ile hareket etmektedir. Gerçek vekâletsiz iş görmede, bir kimse başkasına ait bir işin görülmesi iradesiyle, onun hukuk alanına bir yetkisi bulunmaksızın müdahale etmektedir. 818 sayılı Kanun’un 413 üncü maddesine göre;“İş sahibinin menfaati için yapılmış olan bir işte yapan kimsenin hâl icabına göre zaruri veya faideli bulunan bilümum masraflarını faizi ile edaya ve bu kabil taahhütlerini ifaya ve hakimin takdir edeceği zararı tazmine, iş sahibi mecburdur.Maksadı hasıl olmasa bile, işi yaparken icabeden ihtimamda bulunan kimse hakkında dahi bu hüküm tatbik olunur.İşi yapan kimse yaptığı masrafı istifa edemediği takdirde, haksız bir fiil ile mal iktisabı faslındaki hükümlere göre yaptığı şeyi ref ettirebilir.” Bu hükme göre kanun koyucu, iş görenin haklarını düzenlerken başkasının menfaatinin gerektirdiği bir işe kalkışan kimsenin bu mühadale ile kendi malvarlığında bir azalma olmamasını sağlamak ve bu suretle herkesi başkalarına yardıma teşvik etmek amacıyla iş görene malvarlığında meydana gelen azalmanın telafisini isteme yetkisini vermiştir. Diğer taraftan, vekâletsiz iş görme işi yapan için bir kâr teminine de vesile teşkil etmemelidir. 818 sayılı Kanun’un 413 üncü maddesinde bahsi geçen “masraf” tabirinden; iş görme nedeniyle, iş görenin malvarlığında kendi iradesiyle meydana gelen yahut meydana gelmesine katlandığı azalmalar anlaşılmalıdır. Gerçek olmayan vekâletsiz iş görmede ise; iş görenin bir başkasının işini haksız bir biçimde ve kötü niyetli olarak kendisinin veya üçüncü bir kişinin menfaatine görmesi yahut bilerek ya da bilmeyerek başkasının işini kendi işiymiş gibi ve kendisine menfaat sağlamak üzere görmesi hâlidir ve 818 sayılı Kanun’un 414 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, “Kendi menfaati için yapılmamış olsa bile iş sahibi yapılan işten hasıl olan faydaları temellük etmek hakkını haizdir.Temellük ettiği faydalara göre, işi yapan kimsenin masrafını tazmin ve yapmış olduğu taahhütlerden onu tahlis eder. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 526 ve devamı maddelerinde de benzer düzenlemeler yer almaktadır. Nitekim anılan Kanun’un 529 uncu maddesinde, 818 sayılı Kanun’un 413 üncü maddesine paralel olarak “İşsahibi, işin kendi menfaatine yapılması hâlinde, işgörenin, durumun gereğine göre zorunlu ve yararlı bulunan bütün masrafları faiziyle ödemek ve gördüğü iş dolayısıyla üstlendiği edimleri ifa etmek ve hâkimin takdir edeceği zararı gidermekle yükümlüdür. Bu hüküm, umulan sonuç gerçekleşmemiş olsa bile, işi yaparken gereken özeni göstermiş olan işgören hakkında da uygulanır.İşgören, yapmış olduğu giderleri alamadığı takdirde, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre ayırıp alma hakkına sahiptir.” hükmü mevcuttur. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacı şirket, davalı dağıtım şirketi tarafından yapılması gereken dağıtım tesisini, yapımını üstlendiği inşaat projesinin elektrik ihtiyacını karşılamak amacıyla gerçek vekâletsiz iş görme hükümleri çerçevesinde inşa etmiş ve bu tesisin inşasından doğan masraflarını talep etmiştir. Bu sebeple ,davada uygulanacak zamanaşımı süresi 10 yıl olmakla, faturaların tarihleri ile dava tarihi itibarıyla alacak zamanaşımına uğramadığından bu yönlere ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Diğer istinaf sebeplerinin incelenmesiyle ; Uyuşmazlığının hukuki niteliğinin vekaletsiz iş görmeden kaynaklanması nedeniyle davalı dağıtım şirketinin tazmin sorumluluğunun 818 sayılı Kanun’un 413 üncü maddesi uyarınca belirlenmesi, bu bağlamda dağıtım tesisinin inşası için yapılan masrafın davalı dağıtım şirketinden tahsiline karar verilmesi gereklidir.Somut olayda ,davalı vekilinin istinaf dilekçesinde beyan ettiği ve ikili anlaşmalar için düzenlenmiş olan ikincil mevzuat hükümlerinin somut olaya uygulanması sözkonusu olamayacağından , bu yönlere ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Mahkemece yargılamada bilirkişi kurulu raporu alınmış, bilirkişi heyetinin yaptığı hesaplamaya göre,davacı tarafça ödenen tesis masraflarının , 5 fatura toplamı 242.252,55 TL olduğu,rapor içeriği ile harcama miktarlarının kadri marufunda olduğu anlaşılmakla,sözkonusu raporun hükme esas alınmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Böylece , uyuşmazlığının hukuki niteliğinin vekaletsiz iş görmeden kaynaklanması nedeniyle, davalı dağıtım şirketinin tazmin sorumluluğunun 818 sayılı Kanun’un 413 üncü maddesi uyarınca belirlenmesi, bu bağlamda dağıtım tesisinin inşası için yapılan masrafın davalı dağıtım şirketinden tahsiline karar verilmesine ilişkin mahkeme kararında ,maddi vakıa ve hukuki denetim yönlerinden usul ve hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla ,davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 16.548,27 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 4.107,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 12.441,27 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf masrafının istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 04/07/2023