Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2560 E. 2023/2658 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/2560
KARAR NO: 2023/2658
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/04/2022
NUMARASI: 2021/676 E – 2022/295 K
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket
KARAR TARİHİ: 21/09/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı … birlikte inşaat ve gıda işi yapmak üzere sözlü olarak güven ilişkisi ile anlaştıklarını, bilahare … anlaşmalarına istinaden 17.05.2013 tarihinde … A.Ş. olarak bir şirket kurduğunu, 10.07.2013 tarihinde aralarında tüm mutabık kaldıkları koşulları adi ortaklık protokolü düzenlemek suretiyle yazılı hale getirip akdettiklerini, davalı şirketin, Ticaret Siciline tüm şirket payları davalı …’nun adına olmak üzere tek pay sahipli şirket olarak tescil edildiğini, buna karşın müvekkilinin anılan şirket hisselerinin yarısına sahip olduğunu, hisselerinin geçici bir müddet için davalı … üzerinde kalacağını ve imzalanan protokolce hüküm altına alındığını, davalı … arasında imzalanan protokole göre müvekkilin hisselerinin geçici bir süre …’nda emanet duracağını, davalı …’nun müvekkilinin gösterdiği kişi adına müvekkilin %50’lik hissesinin devrini gerçekleştirmesi için süresiz vekalet çıkaracağını ve hiçbir şekilde bu vekaletnameyi iptal etmeyeceğinin taahhüt altına alındığını, müvekkil ile aralarındaki anlaşma sonucu davalı …, Kadıköy … Noterliği 23.07.2013 tarihli … yevmiye numaralı vekaletname ile müvekkilinin göstermiş olduğu kimselere şirketin %50’lik hisse devrini gerçekleştirmesine ilişkin yetki verildiğini, vermiş olduğu vekaletnameyi müvekkile bilgi vermeden Kadıköy … Noterliği 16.11.2015 tarihli … yevmiye numaralı azilname ile azletttiğini, müvekkilin protokolle hüküm altına alınmış hisseler üzerindeki tasarruf hakkını engellediğini, protokole aykırı hareket eden davalı …, müvekkiline ait olduğu kararlaştırılan hisse paylarını üçüncü şahıslara devrederek müvekkilinin telafisi mümkün olmayan zararlara uğrattığını, davalı şirketin içini boşaltmaya ve mal kaçırmaya yönelik tutumunun taşınmaza ilişkin satılık/kiralık ilanında da ortada olduğunu, tüm bu nedenlerle davalı şirketin tüm hisselerine, haczi kabil tüm malvarlığına ve aktiflerine ihtiyati tebdir konulmasına, müvekkili ile davalılar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin feshine ve tasfiyesine, müvekkilinin davalı şirketin kuruluş tarihinden itibaren hak kazanmış olduğu kar paylarının her yıl için ayrı ayrı işletilecek reeskont faizi ile birlikte hesaplanarak davalılardan alınarak müvekkiline verilmesine, müvekkili ile davalı … arasında imzalanmış protokol gereğince … A.Ş.’nin adi ortaklık hükümlerine göre tasfiyesine, … A.Ş.’nin aktif ve pasifinin tespitine, katılım payının bugünki değerinin tespitine ve bugünki değeri ile müvekkile iadesine, tasfiye memuru olarak atanacak kişiye tasfiye süresince aktiflerin yediemin olarak teslimine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı taraf dava dilekçesinde ileri sürdüğü katılım payının iadesi ve kâr payı taleplerinin haksız alacak iddialarına dayandığını, ihtiyati tedbir talebinin talep edilen alacak iddialarının konusunu oluşturmadığını, davacının davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak dahi ispatını sağlayacak hiçbir yazılı delili mahkememize ibraz etmediğini, davacının varlığını iddia ettiği adi ortaklığın feshi ve müvekkili … şirketinin tasfiyesi talepleri HMK m.108 gereği geleceğe etkili inşai dava konusu olduğunu, davada davacı adi ortaklığın fesih ve tasfiyesini istediğini ancak buna ek olarak istediği katılım ve kâr payından ibaret alacağının değerinin asgari miktarını dahi dava dilekçesinde belirtmediğini, ayrıca davacının HMK m.107 çerçevesinde kazanç payı ve katılım payına ilişkin iddiaları açısından belirsiz alacak davası açılabilme imkanına sahip olduğunu, buna rağmen böyle bir dava açma yoluna gitmesi asgari bir miktar ya da değer belirterek belirsiz alacak davası açabilecek iken davacı tarafın aksi bir yola başvurması HMK m.107’nin yanı sıra, m.114/g ve m.120’deki gider avansı ve harç kurallarına aykırılık teşkil ettiğini, davacının dava dilekçesinin netice kısmında ileri sürdüğü tüm taleplerini yönelttiği tarafın müvekkili … şirketi olduğunu, bu bağlamda tedbir, tasfiye, sona erdirme, katılım payı iadesi, kazanç payı ödenmesi, tasfiye memuru atanmasına yönelik istemlerden hiçbiri müvekkili …’na yöneltilmediğini, müvekkilleri … ile … şirketinin birbirinden ayrı hak ve fiil ehliyetlerine sahip hukuki şahıslar olduğunu ve davacı tarafın dava dilekçesinin talep kısmında müvekkili … yönünden hiçbir talepte bulunmadığını, bu nedenle davanın müvekkili … açısından tefrik edilerek reddedilmesinin gerektiğini, davacı ile müvekkili … şirketi arasında geçerli bir adi ortaklık ilişkisi söz konusu olmadığını, ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olan … şirketinin davacı ile bağlayıcı bir hukuki ilişkiye girebilmesi için söz konusu protokolün … tarafından şirket kaşesi ve unvanı altında temsil ve ilzama yetkili kişi sıfatı ile atılmış olması gerektiğini, ancak davacının tüm iddialarını dayandırdığı 10 Temmuz 2013 tarihli prokotolde müvekkili … şirketinin unvanı ve kaşesi yer almadığını, diğer müvekkilinin tek başına attığı ve yalnızca kendi açısından bağlayıcılığı olan imzasının olduğunu, ve müvekkili …’nun müvekkili … şirketini temsil etmesinin mümkün olmadığını, ayrıca dosya içeriğindeki belgelerde … şirketini hak/borç altına sokacak işlemin müvekkili … tarafından şirket unvanı ve kaşesi ile yapıldığını, bu nedenle yapılan işlemlerde müvekkili … şirketini bağlayan bir taraf olmadığını, davacının protokole imza atmadığını, bu protokolle bağlı olduğunu gösterecek fiili bir irade de ortaya koymadığını, davacı ile müvekkili … şirketi arasında hukuki bir ilişkinin kurulmadığını, davacının müvekkili … şirketi ile iddia ettiği gibi adi bir ortaklık olmadığını, protokolün adi ortaklık unsurlarını taşımadığını, protokolün sonuca katılmalı ödünç sözleşmesi ile hisse devrine ilişkin ön sözleşmenin unsurlarını taşıyan bir karma akit olduğunu, adi ortaklık kurulmuş olduğu varsayılsa dahi davacının protokole aykırı eylemleri sebebiyle katılım paylarının bir araya gelmediğini ve adi ortaklık sermayesinin ortaya çıkmadığını, davacının varlığını iddia ettiği adi ortaklığa katkı payını dahi ifa etmediğini ve davacının bu fiilleri ortaklığın hiçbir zaman faaliyete geçememesine ve sona ermesine yol açtığını, davacının adi ortaklığa katılım payı borcunu ifa ettiğini senet ile ispatlaması gerektiğini ve katkı payını ifa etmeyen davacının fesih ve tasfiye talebinde bulunmasının mümkün olmadığını, ayrıca davacı tarafın varlığını iddia ettiği adi ortaklık ilişkisinin yürürlüğe girmesine yönelik davranışlardan ve emeğiyle katkıda bulunmaktan imtina ettiğini ve bu nedenlerle davacı ile müvekkil … şirketi arasında bir adi ortaklık ilişkisi bulunmadığını, davacı ile diğer davalı müvekkili … arasında yapılan protokolün adi ortaklık sözleşmesi mahiyeti taşımadığını, protokol kapsamında davacının üstlendiği yükümlülüklerini ifa etmediğini, katılım payı koymaya ilişkin üstlendiği asli yükümlülükleri yerine getirmeyen davacı tarafın adi ortaklık olduğunu iddia ettiği bir hukuki ilişkinin feshini ve tasfiyeyi isteyemeyeceğini, davacının pay sahibi/hissedarı dahi olmadığını ve davalı müvekkili … şirketinden kar payı talep etme hakkının bulunmadığını, davacının pay sahibi/hissedarı dahi olmadığı müvekkil … şirketinin feshini ve tasfiyesini isteyemeyeceği ve bunun ötesinde müvekkil … şirketinin TTK’daki özel hükümler karşısında adi ortaklık hükümlerine göre tasfiyesinin mümkün olmadığını ve davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesi tarafından; ” davacı … ile davalı … arasındaki adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi davasında her iki tarafın tacir olmadığı ve bu nedenle nispi ticari dava sayılamayacağı gibi adi ortaklığın tasfiyesi Borçlar Kanunu hükümlerine göre yapılacağından mutlak ticari dava niteliğinde de olmadığı ” gerekçeleriyle 1-Mahkememizin Görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine, 2-Dosyanın görevli İstanbul Anadolu Asliye Hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; davayı ilk olarak İstanbul Anadolu 10.Asliye Hukuk Mahkemesinde 2020/184 Esas Numarası ile 10.07.2020 tarihinde söz konusu dava açtıklarını, mahkemece “Davacı tarafça, davalılardan … A.Ş. ile aralarındaki adi ortaklığın feshi talebi ile dava açılmış ise de davacı ile davalılardan … yaptıkları protokol ile söz konusu A.Ş.’nin kurulduğu ve davacı tarafça bu protokol gereğince kurulan şirketin kuruluş tarihinden itibaren hak kazandığı payların ödetilmesi talebinde bulunulduğu, her ne kadar adi ortaklık bulunduğu belirtilerek ortaklığın feshi talep edilmiş ise de davacı tarafın dilekçe içeriği doğrultusunda öncelikle davacının … A.Ş. nin ortağı olup olmadığının tespiti ile talep edilen diğer hususlarda varılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden ve şirket ortaklığının tespiti ile A.Ş.’nin tasfiyesi usulünün TTK’da düzenlenmiş olduğu, ttk’nun 4. ve 5. maddesi gereğince bu davalara bakma görevinin asliye ticaret mahkemesine ait olduğu ” gerekçeleriyle görevsizlik kararı verildiği karara karşı istinaf yoluna başvurulduğunu İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13.hukuk Dairesi 16.04.2021 TARİHLİ 2021/435 ESAS 2021/532 kararıyla istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiğini, bunun üzerine dava şartı olarak 31.08.2021 tarihinde 2021/93471 numaralı arabuluculuğa başvurulduğunu, anlaşma sağlanamaması nedeniyle ticari şirket tasfiyesine ilişkin davayı açtıklarını, usul ekonomisi açısından artık nihai olarak görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.Dava, adi ortaklık sözleşmesine dayalı şirketin adi ortaklık hükümlerine göre tasfiyesine, şirketin aktif ve pasifinin tespitine, katılım payının bugünkü değerinin tespitine ve bugünkü değeri ile iadesi talebine ilişkindir.Davacı davalı … ile noterde adi ortaklık sözleşmesi imzaladıklarını, sözleşme gereği davalı şirketin kurulduğunu, yaptıkları sözleşme gereği davalı …’in şirketin tek ortağı olduğunu, şirket paylarının devri konusunda vekaletname verildiğini, davalı …’in haber vermeden vekaletten azil ettiğin ileri sürerek adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile kar paylarının tahsili ve şirketin tasfiyesi talebiyle eldeki davayı açmıştır.Buna göre aynı uyumazlıkla ilgili olarak daha önce verilen karar sonrası BAM 13. HD tarafından değerlendirildiği gibi; gerçek kişi tarafların aralarında anlaşarak davalı A.Ş.’yi kurdukları, davacının, davalı A.Ş.’de gayrı resmi ortak olduğu iddia olunarak, davacının, davalı A,Ş,’den kar payı alacağının tespiti ile tahsilinin ayrıca davalı A.Ş.’nin tasfiyesinin talep edilmiş olmasına göre, davalı A.Ş.’nin tasfiyesi ve kar payı ödenmesine ilişkin uyuşmazlığın çözümünde TTK hükümleri uygulanacak olup TTK 4. Maddesine göre dava mutlak ticari dava ve TTK 5. Maddeye göre de ticaret mahkemesi görevli olduğundan, adi ortaklığa ilişkin talep yönünden de her iki dava arasında hukuki ve fiili bağlantı bulunduğundan mahkemece işin esasının incelenerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-4-6 maddesi uyarınca kabulü ile kararın kaldırılarak işin esasının incelenerek hasıl olacak sonuca göre karar erilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-4-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla,yukarıda izah edilen şekilde, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine,Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 21/09/2023