Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2533 E. 2022/2968 K. 16.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/2533
KARAR NO: 2022/2968
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/05/2022
NUMARASI: 2020/663 E – 2022/392 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 16/11/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının İğdır ili, Merkez ilçesi, … Mah., … ve … Mevkii, … Ada ve … parseldeki taşınmazda kat karşılığı İnşaat sözleşmesi imzaladığını, ancak işi almadan önce müvekkili ile görüşerek taşınmazların birlikte yapılmasını teklif ettiğini, müvekkili tarafından teklifin kabul edildiğini ve bir ortaklık sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmeye göre; inşaatın tamamlanması için her iki tarafın 500.000,00 TL sermaye koyacaklarını, müvekkilinin arsa sahiplerini tanıdığını, davalının müvekkili sayesinde işi alabildiğini, müvekkilinin kredi çekerek sözleşme kapsamında davalıya 100.000,00 Euro ve 180.000,00 TL ödediğini, üzerine düşen edimi yerine getirdiğini, davalının inşaata başladığını, inşaat süresinde müvekkiline maliyet ve yapılan harcamalar hakkında bilgi vermediğini, bu nedenle davalıya Bakırköy … Noterliğinin 26.09.2014 tarih … yev. no.lu ihtarnamesinin gönderildiğini, ihtar sonrasında davalı ile bir araya geldiklerini ve ek protokol imzalandığını, protokolde; müvekkilinin 100.000,00 Euro ve 180.000,00 TL ödemelerin de belirtildiğini, müvekkilinin başkaca bir ödeme yapmamasının, geriye kalan inşaatın davalıca tamamlanmasının ve taşınmazların inşaatına yapılan masrafların ve tarafların ödemelerinin düşüldükten sonra kalan karın paylaşılmasının hüküm altına alındığını, ancak davalının inşaatla ilgili bilgi vermediğini, inşaatın zarar ettiğini iddia ederek müvekkiline ödeme yapmayacağını bildirdiğini, taşınmazların inşaat masraflarının hesaplanması, elde edilen karı ise müvekkili ile % 50 olarak paylaşılması gerektiğini, ancak davalının müvekkili tarafından konulan sermayeyi ödemediğini ve herhangi bir kar payı da vermediğini, keşfen yapılacak inceleme ile, inşaatın maliyeti ve elde edilecek gelirin tespit edilebileceğini, bu nedenle davayı belirsiz alacak davası olarak açtıklarını, davalının tespite ve ödemeye yanaşmaması sebebiyle iş bu davayı açma zarureti doğduğunu, gelinen aşamada kaba inşaatın tamamlandığını ve davalının daire ve dükkanların tapularını devir alarak satış aşamasına geldiğini, müvekkilinin ise yaptığı harcamalara rağmen karşılığını alamadığını, bu nedenle davalı şirket adına tescil edilen tapular üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep ettiklerini, davalının bu taşınmazları satması halinde müvekkilinin kendi payına düşen hakkını alamayacağını, bu nedenle taşınmazların 3. kişilere devir edilmesinin önlenmesi için taşınmazlar üzerine tedbir konulmasını talep ettiklerini belirtelerek, İhtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile; İğdır İli, Merkez İlçesi, … Mah. … ve … Mevkii, … Ada ve … parsel taşınmaz üzerinde davalı şirket adına tescilli taşınmazların başkalarına devir ve temlikinin önlenmesi yönünde İhtiyati tedbir konulmasına ve tedbir kararının derhal tapuya bildirilmesine, bu talepleri kabul edilmezse dava şerhi konulmasına ve tapuya bildirilmesine, Kesin talep sonucunu belirleme ve talep etme hakları saklı kalmak kaydı ile işbu belirsiz alacak davasının kabulü ile; İğdır İli, Merkez İlçesi, … Mah. … ve … Mevkii, … Ada ve … parsel taşınmaz üzerinde yapılan kat karşılığı inşaatta, inşaat maliyeti ile davalı şirket adına tescilli ve tescil edilecek olan 14 daire ve 1 dükkanın değerinin tespiti ile elde edilen karın yarısının (%50’sinin) ve müvekkili tarafından ortaklığa konan sermayenin (100.000 EURO ve 180.000 TL’nin) en yüksek oranda ticari avans faiziyle birlikte davalı yandan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, bu taleplerinin kabulü mümkün olmadığı takdirde; müvekkili tarafından ödenen 100.000,00 EURO ve 180.000,00 TL en yüksek oranda ticari avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça iş bu davanın alacak talebiyle açıldığını, davacının “Müvekkili ile aralarında İğdır ili, Merkez İlçesi, … Mah. … Ada … Parselde bulunan taşınmaz üzerine yapı inşa etmek için adi ortaklık sözleşmesi yapıldığını, sözleşme kapsamında müvekkiline çeşitli tarihlerde 100.000,00 Euro ve 180.000,00 TL sermaye payı olarak para ödendiğini, öncelikle adi ortaklığın feshi ile kendilerine düşecek payı ve sermayenin kendilerine ödenmesine, olmazsa ödenen bu paraların kendilerine ödenmesine…” karar verilmesini talep ettiğini, davacının ödediği iddia olunan paraların tamamının müvekkiline ödenmediğini, davalının müvekkiline çeşitli tarihlerde toplamda 100.000,00 Euro para ödediğini, bu miktar konusunda uyuşmazlık bulunmadığını, fakat davacının ödediğini iddia ettiği 180.000,00 TL’nin müvekkiline ödenmediğini, müvekkilinin kendisine ödenen 100.000,00 Euro ya mahsuben davacının … İkitelli Şubesi’nde bulunan hesabına 130.000,00 TL ödeme yaptığını, bu ödemenin borçtan mahsup edilmesi gerektiğini, bunun haricinde taraflar arasında ticari ilişkiden dolayı davacının müvekkiline cari hesaptan kaynaklanan borcu olduğunu, tarafların ticari defterleri incelendiğinde ve mahsup işlemleri yapıldığında; müvekkilinin davalıya borcu olmadığının görüleceğini, buna ilişkin cari hesap ekstresi ve borcu gösteren diğer evrakları mahkemeye sunacaklarını, davacının adi ortaklık sözleşmesinin sona erdirilerek elde edilen karın yarısını talep ettiğini, ancak bu talebin yerinde olmadığını, üçüncü kişilerle yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesine davacının taraf olmadığını, bu durumda davacının talepte bulunma hakkı olmadığını, yapılan adi ortaklık sözleşmesinde sermayenin 1.000,00TL olarak belirlendiğini, bu miktarın inşaat yapmaya yetmeyeceğinin açık olduğunu, davacının iddia ettiği gibi 500.000,00 TL bir sermaye konulmasının söz konusu olmadığını, anılan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir. Mahkeme tarafından davacının talebinin 100.000,00 EURO ve 180.000,00 TL alacak olarak olduğu ve yapılan incelemede: davacının dava tarihinde davalıdan 100.000,00 Euro ve 47.520,00 TL alacaklı olduğu ve bu miktar üzerinden davanın kabulüne karar verildiği,kararın davalı tarafça istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 2018/2608 E.2020/1243 K.sayılı ve 20/10/2020 tarihli ilamı ile; 07/05/2014 tarihinde Büyükçekmece … Noterliği huzurunda inşaat ve taahhüt işleri için adi ortaklık kurulduğu ancak davacı ortak şirket tarafından sermaye payının istenmesi, aynı zamanda ortaklığın feshi ve tasfiyeyi de kapsadığından mahkeme tarafından uyuşmazlığın adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi olarak değerlendirilip sonucuna göre bir karar vermesi gerektiğinden; “Davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine” karar verilmiştir.Devam eden yargılamada,tarafların adi oraklıkla ilgili delilerinin sunulmasının istenildiği,davalı vekili 09/06/2021 tarihli beyan dilekçesinde; mal varlığı hakkında”taraflar arasında yapılan adi ortaklık sözleşmesi gereği davalı tarafından inşaatın bitirildiği, davalı ile arsa sahipleri arasında yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği inşaatta yapılan 8 adet bağımsız bölümün (… numara, … numara, … numara, … numara, … numara, … numara, … numara ve … numara) davalı adına tescil edildiği,davacı taraf ile davalı arasında imzalanan ortaklık sözleşmesine göre halihazırda ortaklığın malvarlığı Iğdır İli, Merkez İlçesi, … Mahallesi, … Ada, … parselde kayıtlı … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı ve … numaralı bağımsız bölümlerdir.”hususunda beyanda bulunulduğu,davalı vekilinin bu beyan dilekçesi ile duruşmada bildirdiği tüm mal varlığının satıldığını belirtmiş,bu konuda uyuşmazlık olmadığı da tespit edilmiştir. Davacı vekili beyan dilekçesinde “Ortaklığa konu inşaat davalı yanca yapılmış olması ve davalının ortaklık kapsamında davacıya bir bilgi ve belge vermediğinden , davacıda davalıya verilen nakit paralar ve yapılacak inşaat işinden başka ortaklığın malvarlığına ilişkin bir bilgi veya belge bulunmadığı bildirilmiştir.Talimatla alınan bilirkişi raporunda ,söz konusu inşaattaki dairelerin satıldığı belirlenmekle değerlerinin tespitinin dava tarihi itibarıyla 1.230.000 TL olduğu belirlenmiştir.Davalının zarar ettiğini bildirmesine rağmen buna dair delilleri sunmadığı,ayrıca maliyet giderlerine dair delilin temin edilemediği görülmüştür.Mahkeme, davacının davalıdan 100.000,00 Euro ve 180.000,00 TL talebinde bulunduğu, 100.000 EURO ödeme yapıldığının tarafların kabulünde olduğu,taraflar arasında 30.09.2014 tarihinde imzalanan el yazılı protokolde 100.000,00 Euro ile birlikte 180.000,00 TL nin de ödendiği sabit olduğu, talep edilen bu alacaktan davacının banka hesabına davalının (vekaleti olan) müteahhidi …. tarafından 132.480,00 TL ödeme yapıldığı, yapılan bu ödemenin mahsubu sonrasında davacının dava tarihinde davalıdan 100.000,00 EURO ve 47.520,00 TL alacaklı olduğu nun anlaşıldığı,ayrıca davalı vekili davacının hesabına 21.01.2015 tarihinde 132.480 TL olarak yapılan ödemenin Euro borcuna karşılık yapılmış olduğunu ileri sürmüş ise de, davacının TL olarak davalıya ödeme yapması karşısında davalı EURO ile ödeme yaptığını yazılı olarak ispatlayamadığı gibi, tahsilat makbuzunda ödemenin EURO karşılığı olduğuna dair bir açıklama bulunmaması nedeniyle TL olarak yapılan 132.480,00 TL lik ödeme davalının TL borcundan mahsup edildiği gerekçesi ile; “1-)Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, a) 100.000 Euro nun dava tarihinden itibaren fiili ödeme tarihine kadar 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi gereğince EUR cinsinden 1 yıl vadeli mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, b) 47.520 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine” karar vermiştir. Kararı davalı vekili istinaf etmiştir.İstinaf dilekçesinde; İstanbul BAM 3 HD’nin kaldırma kararının gereklerinin mahkemece tamamen yerine getirilmediğini,mahkemenin ilk aşamayı yerine getirmesine rağmen sonraki aşamaları tamamlamadan önceki kararın aynısı verdiğini,dosyanını kayyıma verildiğini,kayyımın raporu kapsamında zararın belirlenemediği mahkeme kararına gerekçe yapılmış ise de bu zararın gelir idaresi başkanlığı tarafından binaların m2 normal inşaat maliyet bedellerini gösterir cetvellerin her yıl yayınlandığını,zararla ilgili bu hususta kayya yol gösterilerek hesaplama yapılabilecekken mahkemenin bunu gözardı ettiğini,davalının davacıya euro karşılığı olmak üzere euro’nun o tarihteki birim fiyatına göre hesaplama yaparak 132.480 TL ödeme yaptığını,bu ödemenin davacının euro alacağından euro bedeli olarak düşülmesi gerekirken TL alacak hesabından düşülmesinin hatalı olduğunu,davalının davacıdan 180.000 TL almadığını,protokolde belirtilen 180.000 TLbanka kredisinin davalıya ödenmediğini,protokolde yer alması nedeniyle mahkemece kabul edildiğini,bu ödemeye ilişkin davacı tarafça makbuzun da sunulmadığını,eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre;Davada, taraflar arasında 07/05/2014 tarihli Noter huzurunda taraflara arasında ‘Adi Ortaklık Sözleşmesi’ imzalanmış olup bu sözleşmeye dayalı karın %50 ve ödenen paraların tahsili talebi, bu mümkün olmazsa ödenen paraların tahsili talep edilmiştir.Davacının talebinin adi ortaklığın feshi talebini de içerdiği belirlenmiş,istinaf iade kararında adi ortaklığın feshi ile 3 aşamalı adi ortaklık tasfiye işlemlerinin belirtildiği,mahkemece adi ortaklığın malvarlığı,yapılan masraf ve giderler,adi ortaklığın alacakları bazında tarafların beyanda bulunmaları istenilmiş,adi ortaklığa konu dairelerin satıldığı,hatta birinin davalının borcu için satıldığı,adi ortaklığın zarar ettiği davalı tarafça bildirilmiş isede buna dair delil sunulmadığı,adi ortaklık gider ve masraflarının belirlenemediği,bu aşamada adi ortaklık sözleşmesi gereği davacının davalı 100.000 Euro ile 180.000 TL nakit verdiği ve u tutarların aynen iadesi gerektiğinin değerlendirilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.Davalı tarafça davacıya 132.480 TLnın 21/01/2015 tarihinde ödendiği ,ancak davalının bu ödemeyi davacıdan sadece 100.000 Euro aldığı ve euro borcuna karşılık euro değer karşılığı ödendiğini ileri sürmüş isede ,buna dair delil sunulmadığı görülmekle, 30/09/2014 tarihli imzalı protokol gereği 100.000 Euro ve 180.000 TLnın davalıya ödendiği gözetildiğinde,132.480 TLlık davalı ödemesinin 180.000 TLlık davacı alacağından mahsubu ile davacının TL alacağının 47.520 TL olarak hesaplanmasında aykırılık görülmemiştir.Mahkeme gerekçesinde ayrıca davacının katılım payı dışında kazanç payı talep etmemesinde, sadece davacı giderleri ile katılım(sermaye) payının verilmesinin gerektiği belirtilmiştir.Konuya ilişkin Yargıtay 3 HD nin 2020/11307 E.2021/2930 K.sayılı ilamında ,”Tasfiye aşamaları belirtilerek,bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hâkim, tarafların hak ve yükümlülüklerini belirleyip, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır. Adi ortaklığın tasfiyesinde yukarıda belirtilen bu aşamaların tamamen uygulanması mümkün olmayabilir. Mesela, adi ortaklığın borcu yoksa, üçüncü aşamada ortakların yaptığı giderler ile katılım payı (sermaye) geri verilmeli, artan kazanç veya zarar ortaklar arasında paylaştırılmalıdır. Yine ortaklık malvarlığı satılmış ise, ikinci aşamada sadece satılan malvarlığının değeri tasfiye memuru tarafından belirlenmelidir. Bu nedenle, tasfiye aşamalarının ortaklığın niteliğine uygun olarak hakim tarafından belirlenmesi ve bu doğrultuda tasfiyenin gerçekleştirilmesi gerekir.”hususları vurgulanmıştır.Somut davada adi ortaklığa konu tüm dairelerin satıldığı,yapı maliyetlerinin delillerinin sunulmadığı,ortaklığın kar ve zarar miktarının tasfiye memurunca belirlenemediği,çünkü adi ortaklığın gelir ve giderlerine dair delillerin temin edilemediği,davacının adi ortaklıktaki satılan taşınmaz bedellerinden hissesi yerine adi ortaklığa katılım payını talep ettiği,son bilançonun veri eksikliği nedeniyle düzenlenemediği görülmekle,mahkemenin davacının ödediği katılım payından ödenmeyen tutarının davacıya verilmesine dair verilen karar usul ve hukuka uygun bulunmuştur.Bu konuda yeni bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek olmadığı anlaşılmıştır.Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,Alınması gereken 23.151,62 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 30.814,00 TL harcın mahsubu ile fazla alınan 7.662,38‬ TL’nin talep halinde karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 361.madde uyarınca gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 16/11/2022