Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2511 E. 2023/381 K. 07.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/2511
KARAR NO: 2023/381
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/05/2022
NUMARASI: 2021/857 E – 2022/460 K
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 07/02/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; müvekkili kooperatifin … numaralı elektrik abonesi olarak kullanıdğı enerji miktarına göre serbest tüketici olmasından dolayı davalı ile 20/07/2017 tanzim tarihli, sayaç endekslerinin tespitinin yapıldığı tarihten itibaren 1 yıl süreli sözleşme uyarınca elektrik temini hususunda anlaştıklarını, sözleşme yapıldıktan kısa bir süre geçtikten sonra davalının 23/11/2014 tarihinde e-posta göndererek elektrik enerjisini sözleşmedeki indirim oranı üzerinden satmasının mümkün olmadığını, öngörülemeyen maliyet artışlarının oluştuğu, dünya genelinde ithal kömür fiyatlarının arttığı, bu nedenle 01/01/2018 tarihinden itibaren uygulanacak indirim oranı %3 olacağı bildirildiğini, müvekkilinin elektrik tedarik eden firma tarafından kesilen faturayı ödememesi halinde elektrik enerjisi kesileceğinden davacı müvekkilinin sözleşmeye aykırı olarak yüksek bedelle kesilen bu faturaların bedelleri ödemek zorunda kaldığını, davalının haklı bir gerekçe olmaksızın bir anda davacıya elektrik tedarik etmeyi bırakması üzerine davacı müvekkilinin bulunduğu bölgede yetkili perakende elektrek satış firması olan dava dışı … Satış A.Ş.’den, ulusal tarifede geçerli birim fiyatı üzerinden elektrik satın almak zorunda kaldığını, davalının sözleşmede kararlaştırılan indirim oranının güncellenmesini istemesi ve değiştirmeye çalışması ile sözleşmeyi tek taraflı feshinin haksız ve kötüniyetli olduğunu, davalının bu nedenle davacının uğradığı, uğracağı zararları karşılamakla yükümlü olduğunu, davalıyı aşırı ifa güçlüğüne düşerecek mücbir sebep sayılabilecek herhangi bir durum bulunmadığını ileri sürerek , 28.079,35-TL maddi tazminatın ilgili dönemlerden itibaren işleyecek ticari (avans) faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davacı 10/01/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile 4.858,71-TL 2018 Yılı Ocak döneminde uğranılan zarar, 4.546,63-TL 2018 yılı Şubat döneminde uğranılan zarar, 9.106,98-TL 2018 Yılı Mart döneminde uğranılan zarar ve 9.998,34-TL 2018 Yılı Nisan döneminde uğranılan zarar olmak üzere 28.510,66-TL toplam maddi tazminat şeklinde ıslahı suretiyle maddi tazminat talebini toplam 28.510,66-TL şeklinde arttırmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde ; davacı tarafın elektrik üretimi yapan pek çok özel tüzel kişiden elektrik alma imkanına sahip olduğunu, müvekkilinin arz eden taraf olup, talep sahibi davacının sözleşme imzasında güçlü olan taraf olduğunu, davacı ile akdedilen sözleşme genel işlem şartı içermemekle birlikte davacının aleyhine bir düzenleme de sözleşmede yer almadığını, sözleşmenin dürüstlük kurallarına aykırı olduğu iddiası zaten abesle iştigal olduğunu, indirimin azaltılması diğer bir deyişle fiyatların artırılması bir zorunluluk olduğu için davacıya bu yönde talepte bulunulduğunu, fesih müvekkili şirketçe son çare olarak düşünülmüş olup, davacının tavrı nedeniyle sözleşmede feshe gidildiğini, davacının aslen zarara girmemiş ise de, iddia ettiği fazla ödemeler de kendi basiretsiz tutumundan kaynaklandığını, Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliği 35. maddenin konu ile ilgisi bulunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda ; davanın kısmen kabulü ile 8.974,03-TL maddi tazminatın; 4.427,40-TL’sine 01.02.2018 tarihinden itibaren, kalan 4.546,63-TL’sine ise 01.03.2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.Mahkemece verilen kararı, taraf vekillerinin istinaf etmesi sebebiyle ,Dairemizce yapılan istinaf incelemesi sonucunda ; 2019/2231 Esas, 2021/2342 karar numaralı karar ile taraflar arasındaki sözleşmenin genel işlem koşulları yönünden değerlendirildiği bilirkişi kurulu raporu alınmak ve gerekçede bu yönden sözleşme irdelenmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden tarafların istinaf başvurularının kabulü ile kararın HMK 353/1-a-6 maddesi uyarıca kaldırılmasıyla, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmiştir.Mahkemece yeniden yapılan yargılama sonunda ; önceki bilirkişi kurulundan rapor alınmak suretiyle; Açılan davanın Kısmen kabulü ile 8.974,03-TL maddi tazminatın 4.427,40-TL’sinin 01/02/2018 tarihinden itibaren, kalan 4.546,63-TL’sinin ise 01/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Mahkemece verilen kararı,davacı vekili ve davalı vekili istinaf etmiştir.1- Davacı vekilince verilen istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin Dairemizin kaldırma kararına yanlış anlam verdiğini,sözleşmenin genel işlem koşulları yönünden değerlendirildiği bilirkişi kurulu raporu alınmak ve gerekçede bu yönden sözleşme irdelenmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın kaldırılmasına rağmen, önceki heyetten ek rapor alındığı ve bilirkişi kurulunun önceki görüşünde ısrar ettiği, mahkemece yeni bir bilirkişi kurulundan rapor alınması yönündeki taleplerinin reddedilerek karar verildiği,kaldırma kararının gereklerinin yerine getirilmediği, ilk derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, mahkemece davanın tam kabulü yerine kısmen kabulü yönünde verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğu, sözleşmenin basılı evrak olarak hazır halde davacıya imzalatılmış olduğu, matbu olarak hazırlanmış sözleşmede davalı lehine konulan, davacının durumunu dürüstlük kuralına aykırı biçimde ağırlaşıtıran genel işlem koşulu niteliğindeki hükümlerin geçersiz olduğu,davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken,kısmen kabul kararı verilmesinin usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek,kararın kaldırılması istenmiştir.2- Davalı vekilince verilen istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme’ce davalı müvekkili şirketin, tek taraflı olarak taraflar arasındaki sözleşmenin feshi yetkisini haiz olduğu, sözleşme feshinin haklı sebebe dayandığı ve sözleşmenin genel işlem koşullarını içermediği tespit edilmiştir. Bu sebeple davacının fesih sonrasında, dava dışı bir başka şirketten satın aldığı elektrik bedeli üzerinden %7 indirim farkı talep etmesinin yerinde olmadığının açıkça tespit edilebildiği, ,bu sebeple davacının fesih sonrasında, dava dışı bir başka şirketten satın aldığı elektrik bedeli üzerinden %7 indirim farkı talep etmesinin yerinde olmadığının açıkça tespit edildiği, Mahkemece 2018/3 ve 2018/4 dönemlerine ilişkin indirim farkı talebinin hukuki dayanağı olmadığı tespit edilebilmiş iken, 2018/1 ve 2018/2 dönemlerine ilişkin fazla ödeme yapıldığı şeklindeki hatalı ve çelişkili kararına nasıl ulaşıldığının anlaşılamadığını, fesih bildirimi, fesihten 1 aydan uzun bir süre öncesinde keşide edilmiş olmasına rağmen davacı tarafından basiretli ve iyiniyetli bir tacir gibi davranılmayarak, yeni bir enerji sağlayıcısı şirketle anlaşmak yerine ve sözleşmesi feshedilmiş olmasına rağmen, müvekkili şirketten elektrik kullanmaya devam edildiği, davacı aboneliğini taşımamış olduğundan, müvekkili şirketin EPDK mevzuatı uyarınca zorunlu olarak davacıya fesih tarihi sonrasında da elektrik sağlamaya mecbur kaldığı, Mahkeme tarafından feshin geçerli olduğundan bahisle 2018/3 ve 2018/4 dönemlerine ilişkin taleplerin yerinde bir şekilde reddedildiği, buna karşın 26.12.2017 tanzim tarihli fesih bildirimini takip eden 2018/1 ve 2018/2 dönemlerine ilişkin indirim fark taleplerinin kabulünün mümkün olmadığı, Mahkeme’ce verilen kısmi kabul kararının hukuki dayanaktan yoksun olduğu, fesih bildirimi 26.12.2017 tarihinde keşide edilmiş olduğundan, davacının bu tarih sonrasındaki indirim farkı taleplerinin alenen dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiği , hukuka ve dürüstlük kuralına aykırı 2018/1 ve 2018/2 dönemlerine ilişkin indirim farkı taleplerinin reddi gerektiği,kendilerince kabul edilmemekle birlikte sözleşme feshinin hüküm ve sonuçlarının 31/01/2018 tarihi itibariyle doğacağı kanaatine varılması halinde ise Mahkeme’ce haklılığı ve geçerliliği tespit edilmiş 31/01/2018 tarihli feshin sonrasına ilişkin olarak talep edilen 2018/2 dönemine ilişkin indirim farkı talebinin reddi gerektiği, kararın usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür.HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; dava, elektrik temin sözleşmesinin haksız feshedildiğinden bahisle mahrum kalınan indirim nedeniyle uğranılan zararın tahsili talebine ilişkindir.Yargılamada alınan, elektrik mühendisi yanında hukukçu bilirkişinin de dahil edildiği ek bilirkişi raporunda özetle; taraflar arasındaki sözleşmenin 4. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, davalı tarafından indirim oranında değişiklik talep edilebileceği, bu değişikliğin kabul edilmemesi halinde sözleşmenin tek taraflı olarak feshedilebileceği, dolayısıyla, davalının indirim oranına ilişkin değişiklik talebinin, davacı tarafından kabul edilmemesi nedeniyle yapılan fesih bildiriminin sözleşmeye uygun olduğu, bu bakımdan sözleşmenin feshinden sonra, 2018/03 ve 2018/04 dönemlerine ilişkin davacının zarar taleplerin yerinde olmadığı, bununla birlikte sözleşmenin yukarıda anılan hükmü uyarınca, sözleşme değişikliği ve dolayısıyla indirim oranı ancak davacının kabulüyle mümkün olabileceğinden, davalının, böyle bir kabül olmadan %7’lik indirim oranı yerine %3’lük indirim oranı ugulamak suretiyle düzenlemiş olduğu 2018/01 dönemine dair hesaplanan 4.427,40 TL’lik ve 2018/02 dönemine dair hesaplanan 4.546,63 TL’lik zararları karşılaması gerektiği, davacının basiretli davranma yükümlülüğü nedeniyle kararlaştırılan sözleşme hükümlerinin “zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiğinin” ileri sürülmesinin olanaksız olduğu, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin hükümsüzlüğünün ileri sürülemeyeceği kanaati bildirilmiştir.Bilirkişi kurulu önceki görüşlerinde ısrar etmiştir.Mahkemece sözkonusu bilirkişi kurulu raporu benimsenmek suretiyle karar verilmiştir.Benzer uyuşmazlıklarla ilgili olarak ,Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin kararlarında belirtildiği üzere; hukukumuzda sözleşmeye bağlılık ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturmaktadır. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Türk hukukunda da öteden beri MK.nun 2 ve 4. maddesinden de esinlenilerek, İşlem Temelinin Çökmesi Kuramı uygulanmak suretiyle, uyarlanma davalarının görülebilir olduğu benimsenmiştir.6098 Sayılı Yasanın 138. maddesinde “Aşırı İfa Güçlüğü” madde başlığı altında düzenlemiş, “ Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. Maddeye göre “Uyarlamanın bütün koşulları gerçekleşmişse borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteyebilir. Bunun mümkün olmaması hâlinde borçlu, sözleşmeden dönebilir; sürekli edimli sözleşmelerde ise kural olarak, fesih hakkını kullanır.” denilmektedir. Davalı tarafça uyarlama ile ilgili dava yoluna başvurulmamıştır.Ancak taraflar tacir olduğundan ,bu sebeple uyuşmazlığın çözümünde TTK hükümlerinin de dikkate alınması gerekir. TTK m.18/f.2 uyarınca “Her tacirin, ticarethanesine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.” Basiretli bir işadamı gibi hareket etme yükümlülüğünün gerektirdiği özen derecesi, objektif ölçülere göre tespit ve tayin olunur düzenlemesi de dikkate alındığında , TTK m. 18/4.2 hükmünün tacirlere , kanunun belirttiği borç ve yükümlülükler yanında basiretli bir işadamı gibi hareket etme yükümlülüğünün getirdiği borçları da yüklemektedir. Bu ilkelere göre yapılan değerlendirmede; sözleşme süresi de nazara alındığında davalının piyasa şartlarındaki değişikliği ileri sürerek belli bir süre sözleşme dışı daha yüksek birim fiyat uygulaması hem sözleşme hükümleri hem maddi hukuk hükümlerine aykırı olup , davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde usul ve hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, tarafların yerinde görülmeyen istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının ve davalının istinaf başvurularının HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine,Davacıdan alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,Davalıdan alınması gereken 613,02 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 153,26 TL harcın mahsubu ile bakiye 459,76 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 07/02/2023