Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2408 E. 2023/1543 K. 16.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/2408
KARAR NO: 2023/1543
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/10/2018
NUMARASI: 2017/479 E – 2018/1068 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 16/05/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahke- mesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirket çalışanlarınca, davalı tarafa ait iş yerinde yapılan denetimlerde, kuruma kayıtlı olmayan sayaçtan perakende satış sözleşmesi imzalan- madan kaçak elektrik kullanıldığı tespit edilmekle buna dair tutanakların düzenlendiğini, söz konusu tutanaklar gereğince tahakkuk olunan faturalar ödenmediğinden davalılar aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden takibe girişildiğini, borçluların itirazı nede- niyle takibin durdurulmasına karar verildiğini beyanla; itirazın iptali ile takibin devamına, haksız itirazı ile takibin durmasına sebebiyet veren davalıların % 20 oranından az olmamak üzere tazminat ile mahkumiyetini talep ve dava etmiştir. Davalılar cevap dilekçesi ibraz etmemiş, bilirkişi raporuna itirazlarını içerir 22/03/2018 tarihli dilekçelerinde; davalı … hakkında tutanak düzenlenmediğinden taraf ehliyetinin bulunmadığını, diğer davalı … Ltd Şti’nin kayyum denetiminde olduğunu, aleyhinde takip yapılamayacağını beyanla davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi’nce: “1-Davalılardan … yönünden davanın reddine, 2-Davalılardan … Ltd Şti yönünden Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında asıl alacak 4.272 TL, gecikme faizi 641,60 TL faiz KDV’si 97,87 TL üzerinden itirazın iptaline, 3-Takip tarihinden itibaren %16,80 gecikme faizi ile birlite takibin devamına, 4-Davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine” karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu: Hüküm davacı tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde: 1-Davalılardan …’ın diğer davalı durumundaki şirketin ortağı ve yöneticisi olup, TMK 49. Md gereğince kaçak elektrik tüketiminden müteselsilen sorumlu olduğunu, 2-Davalıların iş yerinde kaçak elektrik kullanıldığı hususunun usul uygun olarak düzenlenmiş tutanaklar ile tespit edildiğini, bu tutanaklar gereğince tahakkuk olunan borç ödenmediğinden takibe girişildiğini, davalıların haksız itirazı nedeniyle takibin durduğunu, müvekkili şirket tarafından yapılan faturalama ve tahakkukta her hangi bir hata bulunmadığını, 3- Dava konusu alacak likit olup icra inkar tazminatına hükmedilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını, tüm davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava, İİK 67 maddesine dayalı itirazın iptali talebine ilişkindir. Dosya kapsamından, Davacı … şirket çalışanlarınca, davalı … Dış Tic. A.Ş.’ye ait “… mh. … sk. … blok, No:… Fatih Oto San. Sitesi Esenyurt/İstanbul” adresindeki iş yerinde yapılan denetimlerde, kuruma kayıtlı olmayan sayaçtan perakende satış sözleşmesi imzalanmadan kaçak elektrik kullanıldığı tespit edilmekle 21/05/2015 tarih … nolu tutanak gereğince 584,20 TL bedelli ve 12/06/2015 son ödeme tarihli, 07/07/2015 tarih … nolu tutanak gereğince 3.479,60 TL bedelli ve 15/07/2015 son ödeme tarihli, 06/08/2015 tarih … nolu tutanak gereğince 206,20 TL bedelli 14/08/2015 son ödeme tarihli faturaların düzenlendiği, söz konusu faturaların ödenmemesi nedeniyle davalılar aleyhine Bakırköy … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası üzerinden takibe girişildiği, davalıların itirazı nedeniyle takibin durduğundan, itirazın iptali talebiyle eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. 1-Davalı şirket ile ilgili olarak; Dava değeri 5.497,81 TL, davalı şirket yönünden kabul edilen 4.913,60 TL, red olunun : 584,21 TL’dir. Karar tarihi olan 2018 yılı itibariyle istinaf sınırı 3.560,00 TL ‘dir. Red olunan dava değeri istinaf sınırının altında kalmakla davacının bu davalı hakkındaki istinaf başvurusunun HMK 341, 346 ve 352/1-bmd gereğince reddi gerekir. 2-Davalı … ile ilgili olarak; Husumet konusu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 187. maddesinde (HMK m. 116) yer alan ilk itirazlardan olmadığından davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Taraflarca ileri sürülmese dahi gerek mahkemece, gerekse Yargıtay’ca tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden gözetilir. Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine ( fiil ehliyetine ) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler. Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi ( dava hakkı ) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yoklu- ğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır. Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki iliş- kidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir (Bkz. Baki Kuru- Ramazan Arslan- Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 7. baskı, Ankara 1995, s. 231). Bu nedenle davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani bir davada taraf olabilmek için, ya hakiki şahıs; ya da hükmi şahıs olmak gerekir. Zira taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder (Bkz. Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C. I-II, 7. Baskı, İstanbul 2000, s. 288 ). Diğer taraftan, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkinin varlığı medeni usul hukukumuzda “sıfat” olarak tanımlanmaktadır ve bir davada taraf olarak gösterilen kişilerin o dava ile ilgili kimseler olması zorunludur. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olmasına karşın, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Sübjektif bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine ait olduğundan, anılan hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da hakkın sahibine aittir ve buna aktif husumet denilmektedir. Bir sübjektif hak kendisinden istenebilecek olan kişi ise, o hakka uymakla yükümlü olan kimsedir ve bu da pasif husumet (davalı sıfatı) olarak adlandırılmaktadır. Sübjektif hakkın sahibi olan kimse ile o hakka uymakla yükümlü bulunan kişinin kimler olduğunun saptanması, bir başka anlatımla davada davacı ve davalı sıfatlarının kimlere ait olduğu hususu, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin maddi hukuk sorunudur. Dava açan veya aleyhine dava açılan kişiler o davada davacı veya davalı olarak taraf sıfatına sahip değillerse, mahkemece dava konusu hakkın esası (var olup olmadığı) hakkında inceleme yapılmadan dava sıfat yokluğundan reddedilir. Taraf sıfatı (husumet) ve sıfat yokluğu, davada taraf olarak görünen kişiler arasında dava konusu hakkın doğu- muna engel olan bir itiraz niteliğindedir ve yargılamanın her aşamasında, isteme gerek kalmaksızın mahkemece kendiliğinden gözetilmesi zorunludur. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2022/4844 Esas- 2022/6372 Karar sayılı ilamı) Somut olayda; takip ve dava konusu borç davalı şirket hakkında düzenlenen kaçak tespit tutanakların kaynaklanmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 49.maddesi hükmüne göre tüzel kişiler, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla, fiil ehliyetini kazanırlar. Aynı kanunun 50. maddesi hükmüne göre de organları, hukukî işlemleri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokarlar ve organlar, kusurlarından dolayı ayrıca kişisel olarak sorumludurlar. Bu hukuksal olguların sonucu olarak tüzel kişinin organı niteliğindeki yöneticilerin, tüzel kişi adına ve yararına işledikleri haksız fiillerden dolayı zarar gören üçüncü kişilere karşı tüzel kişi ile birlikte Borçlar Kanununun 41 ve Türk Medeni Kanunu’nun 50/3.maddesi hükmüne göre haksız fiil faili olarak sorumlu tutulmaları gerekir. Buna göre; tüzel kişinin ve organlarının sorumluluk türünün Borçlar Kanunu’nun 51. maddesi hükmünde düzenlenen zincirleme (müteselsil) sorumluluk olacağı kuşkusuzdur. Dosya içeriğinden, davacının şirketin yönetici ortağı olduğu anlaşılmakla, davalı şirke- tin “haksız fiil ” niteliğindeki kaçak elektrik kullanımı nedeniyle şirketin yöneticisi/temsilcisi duru- mundaki davalı …’ın da -şirketle birlikte ve şirket gibi- müteselsilen ve müştereken sorumlu olduğu tartışmasızdır. Bu nedenle davalı … aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur. 2- Kaçak elektrik tespit tutanakları, düzenlendiği tarih itibariyle maddi olgulara ilişkin tespitleri içermekte olup, aksi sabit oluncaya kadar geçerli olan belgelerdendir. Tutanağın aksinin iddia edilmesi halinde bundan kendisine hak bahşeden kişinin aksini ispat etmesi gerekir. (Yargıtay 3. HD 2019/6017 Esas- 2020/3754 Karar nolu, 01/07/2020 tarihli, 2020/2109 Esas- 2020/3340 Karar nolu 24/06/2020 tarihli, 2019/4862 Esas- 2020/305 Karar nolu 16/01/2020 tarihli ilamı) Somut olayda, davalı şirketin tutanak tarihleri itibariyle, dava konusu tesisatın bulunduğu adreste kuruma kayıtsız sayaçtan ve perakende satış sözleşmesi olmaksızın elektrik enerjisi kullandığı usule uygun olarak düzenlenmiş tutanaklar ile ispatlanmıştır. Mahkemece aldırılan bilirkişi raporu ile davacının söz konusu tutanaktan kaynaklanan alacağı hesaplanmış olup rapor hükme elverişlidir. 3- İcra inkar tazminatı yönünden; İİK 67/2 maddesinde ” Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” denilmektedir. Borçlunun icra inkar tazminatı ile mahkumiyeti açısından itirazın kötü niyetli olması şartı aranmayıp geçerli bir takibin ve itirazın bulunması, takip konusu alacağın belirlenebilir (likid) alacak olması ve davalının itirazında haksız olması gerekmektedir. “Likid alacak” kavramına gelince ;eğer borçlu, ödeme emri ile kendisinden istenilen alacak bakımından borçlu olduğunu bilmekte veya bilmek durumunda ise ve buna rağmen itiraz eder- se, itirazında haksızdır. O halde, borçlunun haksız olup olmadığının saptanabilmesi için, “alacağın bilinmekte veya bilinmek durumunda olması”nın ne anlama geldiği önem arz etmektedir. Öğretide genel olarak kabul edildiği üzere, borçlu, alacaklının icra takibinde talep ettiği alacağı veya alacağın bütün unsurlarını bilmekte veya bilmek (kolayca hesap edebilmek) durumunda ise ve alacağın miktarının belirlenmesi için tarafların ayrıca mutabakata varmasına (anlaşmasına) veya mahkemenin tayin edeceği bilirkişi eliyle bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç yoksa, alacak likidedir. Yargıtay’ın çeşitli kararlar vesilesiyle genel olarak yaptığı tanım da buna paraleldir: Ör- neğin, Hukuk Genel Kurulu’nun emsal kararlarında belirtildiği ve benimsendiği üzere , “alacağın gerçek miktarı belli ve sabit ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilin- mekte veya bilinmesi gerekmekte ve böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesi mümkün ise başka bir ifadeyle, borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacak likiddir.” Yargıtay’ın burada ifade ettiği, “borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise” ölçütü çok önemlidir. Burada dile getirilen borçlunun “yalnız başına” tespiti hususu, alacağın ve miktarının borçlu tarafından bütün unsurları ile bilinebilir (hesap edilebilir) olması ve bu konuda alacağın tespiti için ayrıca yargılama yapılmasına gerek olmaması anlamındadır. Alacağın likid olması bakımından “alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması” da şart değildir. ( İcra İnkar Tazminatı Açısından “Likid Alacak” Kavramı – Prof. Dr. Ejder Yılmaz/ Banka- cılar Dergisi, Sayı 67, 2008) Somut olayda, takip ve dava konusu borç “haksız fiil” niteliğindeki kaçak elektrik tüketiminden kaynaklanmakta olup likid alacak niteliği arz etmediğinden icra inkar tazminatına ilişkin talebin reddinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamıştır. Açıklanan nedenlerle; davacının istinaf talebinin kabulüne, HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince karar kaldırılarak yeniden esas hakkında aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf talebinin kabulüyle HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince karar kaldırılarak yeniden esas hakkında; 1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; davalı borçluların Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden takibine girişilen 4.272 TL asıl alacak, 641,60 TL gecikme faizi , 97,87 TL faiz KDV’sinden ibaret borca ilişkin itirazlarının iptaline, 3-Takip tarihinden itibaren %16,80 gecikme faizi ile birlite takibin devamına, 4-Davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine, 5-Alınması gerekli 342,33-TL harçtan peşin alınan 66,40-TL peşin+27,49-TL icra dosyasına yatırılan peşin harç olmak üzere toplam 93,89-TL harcın mahsubu ile bakiye 248,44-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına, 6-Harç davanın kabul edilen kısmına göre hesaplanıp tahsil edilmesi gerektiğinden davacı tarafça yapılan 93,89-TL harç masrafının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine, 7-Davacı vekili lehine AAÜT göre hesaplanıp takdir olunan 5.011,47-TL vekalet ücretinin davalı taraftan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine, 8-Davacı tarafça yapılan 97,80-TL ilk masraflar, 700,00-TL bilirkişi ücreti, 225,10-TL teb+müz gideri olmak üzere toplam 1.022,90-TL yargılama giderinden davanın red ve kabul oranları dikkate alınarak takdiren 932,41-TL’sinin davalı taraftan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine, geri kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 9-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına 10-Davacı tarafça yatırılan gider avansından arta kalan kısmı karar kesinleştiğinde yatırana iadesine, İstinaf incelemesiyle ilgili olarak; Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf edene isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine, Davacının istinaf sebebiyle yapmış olduğu 128,00-TL istinaf yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.16/05/2023