Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2175 E. 2023/2124 K. 06.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/2175
KARAR NO: 2023/2124
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/06/2022
NUMARASI: 2021/371 E – 2022/455 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 06/07/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı/borçlu … arasında yıllardan beri süre gelen iş ortaklığı bulunduğunu, taraflar tüm resmi işlemlerin müvekkili üzerinden olacak şekilde uzun yıllar ticaretle uğraştıklarını, 2020 yılı içerisinde işbu ortaklıklarını sona erdirme kararı almaları neticesinde 01.09.2020 tarihli protokolü imza ederek iş ortaklıklarını sonlandırdığını, protokolün 3. ve 5. maddeleri gereğince ödemeyi taahhüt ettiği 146.500-TL’yi ödeme günü olan 31.12.2020 tarihinde ödememesi nedeniyle 5. maddede düzenlenmiş olan cezai şartın devreye girdiğini, bu kapsamda müvekkiline 200.000-TL ödeme yapması gereken borçlunun borcunu ödemediğini, davalı/borçlunun protokole ve tüm şifahi vaatlerine rağmen ödeme yapmaması sonucunda İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile alacağın tahsili zımnında icra takibine geçildiği, borçlunun işbu takibe süresi içerisinde itiraz etmesi neticesinde takibin durduğunu ileri sürerek haksız itirazın iptali ile davalı hakkında %20’den az olmayacak şekilde icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ve davacı taraf arasındaki iş bu dava konusu olan protokolün geçerli olmadığını, söz konusu protokol incelendiğinde kendi içinde çelişkiler taşıdığının açıkça anlaşılacağını, müvekkilinin davacıya ait kamu borçlarını, davacının özel hukuk kişisinden olan alacağı karşısında üstlendiğini, davacı taraf ile yapılmış protokolde de görüleceği üzere davalı tarafın SGK ve vergi borçlarının ödenmesi ve ayrıca 80.000.-TL bedelin müvekkilince karşılanması na ilişkin bir protokol yapıldığını, müvekkilinin protokolün 3 ve 5. Maddelerinde belirtilen 80.000,00-TL’yi davacı tarafa 30.09.2020 tarihinde 50.000,00-TL ve 09.10.2020 tarihinde 30.000,00-TL olarak kapatıldığını, müvekkilinin belirtilen protokol sebebiyle davacı tarafa ödemeyi kabul ettiğini, vergi ve SGK borçları toplamı belli olmadığını, kesin bir rakam belirtilmediğini, bu borçların müvekkilince kabul ön şartı ise davacı tarafın müvekkiline vekalet verilmesi olduğunu, müvekkilinin ise temlik karşılığı davacının vergi ve SGK borçları toplamı olan 165.500,00-TL bedel ile, yine davacı …’in iş yerinden ayrılma bedeli olan 80.000,00-TL ödeneceğini, davacı vermiş olduğu vekaletnameyi iptal ederse yine 80.000$ davalı …’a ödeneceğini, verdiği vekaleti iptal ederse cezai şart ödeyecek olan davacı vekaleti vermemekle de bu cezai şartı ödemekle yükümlü olması gerektiğini, davacı tarafın müvekkilinin …’den olan alacağın tahsilini engellemiş olduğunu, sözleşmenin müvekkiline yüklediği sorumluluklardan da kendi kusuru sebebiyle faydalanamayacağını, müvekkili …’den alınacak alacağa karşı bu vergi borçlarını kabul ettiğini, mahkemenin görevli olmadığını, asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından; “protokol içeriği ile davalı yanca da ödemezlik definde bulunduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde; protokol gereğini tam olarak yerine getirmeyen davacının protokolün ilgili maddelerince takip başlattığı ancak davacı yanca da protokolün 6. Maddesindeki yükümlülüklerin yerine getirilmediği, bu haliyle davalı yanın ödemezlik definde bulunmasında haklı olduğu, protokol tarihi itibariyle vekalet için kararlaştırılan cezai şartın takip talebini karşıladığı, protokolün bütün maddelerinin ayrılmaz bir bütün olduğu aksi halde hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağı,… kötü niyet tazminat şartları oluşmadığı…” gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; dosyaya ilişkin yapmış oldukları açıklamalar, sundukları dilekçeler, duruşma esnasındaki beyan ve itirazlarının dikkate alınmadığını, uyuşmazlığın protokole bağlı olduğunu, protokoldeki şartların ticari defterler üzerinde görülemeyeceğini, tarafların eski iş ortağı olduklarını, karşılıklı defterlerinin incelenmesinin mümkün olmadığını belirtmelerine karşın mahkemece dosyanın bu kapsamda inceleme yapılmak üzere bilirkişiye gönderildiğini, sürelere uyulmadığını, bilirkişinin kendilerine ulaşmadığını, bilirkişiye ulaşma imkanlarının da olmadığını, bilirkişinin dosya kapsamındaki görevinin, davacı ve davalı arasında ödendiği noktasında ihtilaf olmayan 80.000-TL tutarındaki kısım düşülerek talep edilen diğer alacak kalemlerinden ne kadar bakiye kaldığını tespit etmekten ibaret olduğunu, bunu yapabilmesi için kendisine ayrıca sunulması gereken bir evrak bulunmadığını, banka kayıtları üzerinde inceleme yapılması gerektiğini, banka kayıtlarının da dosyaya celp edilmediğini, mahkemece dosyada mübrez vekaletname yok sayılarak karar verildiğini, ancak vekaletnamenin tam 1 yıl önce henüz ön inceleme duruşması dahi yapılmadan cevaba cevap dilekçesi ekinde açıklanarak sunulduğunu, protokoldeki cezai şartın vekaletnamenin iptali halinde yürürlüğe girebileceğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Dava, protokolde kararlaştırılan tasfiye alacağının tahsili talebiyle başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.Davacı, davalı ile ortaklıkları olduğunu, 01.09.2020 tarihli protokol ile ortaklıklarını sonlandırdıklarını, protokolün 2. Maddesi gereğince ödemeyi taahhüt ettiği 100.000,00 TL’nin 80.000,00 TL’sini ödediğini, bakiye 20.000,00 TL ödemediğini, protokolün 3 ve 5 maddeleri gereğince ödemeyi taahhüt ettiği 146.500,00 TL’yi ödeme günü olan 31.12.2020 tarihinde ödememesi nedeniyle 5. Maddede düzenlenmiş olan cezai şart devreye girdiğini, bu kapsamda müvekkiline 200.000,00 TL ödeme yapması gereken borçlu bu borcunu ödemediğini ileri sürmektedir. Davalı ise, protokolün geçersiz olduğunu, protokol gereği davacıya toplam 80.000,00 TL ödenmiş olduğunu, vergi borçlarının belli olmadığını, davacının protokol gereği …’den olan alacağın tahsili için vekaletname vermesi gerektiğini, vekaletnameyi vermemekle de cezai şart ödeyecek olanın davacı olduğunu savunmaktadır. Davaya konu protokolde; “1- … adlı firmanın SSK ve Vergi borcu 31.08.2020 tarihi itibari ile takriben 100.000,00 TL (Yüz bin) borcu vardır. Adı geçen borç gelir vergisi 31.03.2021 tarihinde 66.500,00 (Atmış altı bin beş yüz) TL borcu olacaktır. Toplam 166.500,00(Yüz atmış altı binbeş yüz) TL’dir.2- 30.09.2020 tarihinde 100.000,00 (Yüz bin ) TL … nakden ödeyecektir. Ödemediği takdirde 2 adet … makinalarını (Şase No: …) …’e teslim edilecektir.3- 31.12.2020 tarihine kadar 31.03.2021 vadeli Gelir vergisi olan 66.500,00 (Atmış altı bin beş yüz) TL’yi ve …’in işyerimden ayrılma bedeli olan 80.000,00 TL (seksen bin) toplam 146.500,00 (Yüz kırk altı bin beş yüz) TL’ yi …, …” nakden verecektir.4- Torna, freze, kaynak ve Pres Makinalarını 30.09.2020 tarihinde …, …’ e teslim edecektir. 5- Yukarıda adı geçen 146.500,00 ( Yüz kırk altı bin beş yüz) TL ödemediği takdirde (31.12.2020 tarihinde 200.000,00 (İki yüz bin ) TL olarak tahsil yolunun mahkeme üzerinden alınması yoluna gidileceği … kabul etmiştir. 6- …’den olan resmi alacağımızın takibi için verilmesi gereken vekaleti …, …’a verecektir. İran dan resmi işlemler bitene kadar … vekaleti iptal etmeyecektir. Vekalet iptal edilirse … 80.000 USD (seksen bin Dolar) olarak …’ a verecektir. İran dan olan alacaklardan sebep olan herhangi bir mahkeme masraflarından … sorumlu olacaktır….” şeklinde düzenlenmiştir. Davaya konu protokol ortaklığın tasfiyesi niteliğinde olduğu kuşkusuzdur. Davalı ortaklığı ve tasfiyeyi inkar etmemiş, imza inkarında bulunmamış, protokolün geçerli olmadığını savunmuştur. İncelenen protokolün tasfiye niteliğinde olması nedeniyle şekle bağlı olmadığı açıktır. Dosyaya örneği sunulan İstanbul …. Noterliği’nin 11.03.2021 tarih ve … yevmiye numaralı vekaletnamesi ile davacının dava dışı …’den olan alacaklarının tahsili konusunda vekaletname verildiği görülmektedir. Davalı tarafça bu vekaletten azil konusu ile SSK ile vergi borcunun protokolde belirtilen miktardan daha az olduğu iddia ve ispat da edilmemiştir. Hal böyle olunca taraflar arasında düzenlenen protokol gereği ödemelerin davalı tarafça yapılıp yapılmadığı ve cezai şart alacağının doğup doğmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile protokolün 6. Maddesi gereği vekaletnamenin verilmediği gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Açıklanan nedenlerle, davacının istinaf talebinin kabulüyle HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kararın kaldırılarak, davalının cevap dilekçesinde yemin deliline başvurduğu da gözetilerek protokol gereği yapılan ödemeler ve cezai şart koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında davalı delillerinin tartışılması, gerekirse yemin teklifi hakkı da hatırlatılarak sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla,yukarıda izah edilen şekilde, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 06/07/2023