Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2165 E. 2023/891 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/2165
KARAR NO: 2023/891
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/04/2022
NUMARASI: 2021/299 E – 2022/377 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 23/03/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle,dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 1998 yılından itibaren muhtelif kurum ve kuruluşlara temizlik hizmetleri temin eden bir şirket olduğunu, 30/06/2016 tarihli hizmet alım sözleşmesi uyarınca müvekkili şirketin … A.Ş’nin İETT garajlarında araç ve çevre alanlarının temizliği, dezenfektasyon, haşere ile mücadele, yakıt ikmali, garaj içi manevra hizmetlerinin yerine getirilmesi işlerini ihale yoluyla aldığını, müvekkili şirketten önce davalı … Ltd. Şti tarafından ihale yoluyla yürütülmekte olan temizlik işlerinin müvekkili şirket tarafından yürütülmeye başladığını, İETT garajındaki işçilerden 31 adedinin iş akitlerine davalı şirket tarafından son verildiğini, daha sonra ihale yoluyla temizlik işlerini devralan müvekkilinin 31 adet işçi ile yeni iş sözleşmesi yapıldığını, müvekkili şirket nezdinde çalışan 31 adet işçinin iş akitlerinin müvekkili tarafından geçerli nedenlerle feshedildiğini, işçilik hak ve alacaklarının halihazırda ödendiğini, ihale yoluyla yapılan işlerde önceki iş sözleşmelerinin sona erdiğini, ihaleyi alan yeni işveren ile işçiler arasında yeni bir iş akdinin kurulduğunu, davalı şirket ile müvekkili şirket arasında herhangi bir iş hizmet ticari ilişki bulunmadığı gibi iş yeri devrine ilişkin de herhangi bir durumun söz konusu olmadığını, bu nedenle davalı ile müvekkili şirket arasında herhangi bir sözleşmesel ilişkinin mevcut olmadığını, önceki işveren davalının işçilerin iş akdi sona erdiği dönemde hak kazandığı kıdem tazminatının alacaklarından mesul olduğunu, dolayısıyla davaya konu alacak bedelinin sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca iadesinin gerektiğini ileri sürerek, davanın kabulüne, 20.965,21-TL’nin fatura tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı taraf ile müvekkili şirket arasında ticari bir ilişkinin bulunmadığını, davacının müvekkili aleyhine iş hukukundan kaynaklanan ödemelere ilişkin rücu davası açtığını, bu nedenle Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olmadığını, feshe bağlı olan hakların son işverenin sorumlu olduğunu, müvekkili şirketin bu işçilik alacaklarından herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, davacı tarafın müvekkili şirketin sorumlu olduğu kıdem tazminatlarına ilişkin işçilik alacaklarını ödemek zorunda kaldığı ve bu nedenle müvekkili şirkete karşı sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan işbu davayı açtığını, ancak somut olayda kanunun öngörmüş olduğu zenginleşmenin vuku bulmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme tarafından yapılan yargılama sonunda; “Taraflar arasında sözleşme olmadığı gibi üst işveren … A.Ş ile yapılan ihaleler celp edilerek incelendiğinde ihale kapsamında davacının hak talep etmesini düzenleyecek bir hüküm de bulunmamaktadır. İş kanunu 2/6 maddesinde yer alan alt işveren ile üst işverenin işçi alacaklarından dolayı müteselsil sorumluluğu kuralı işçiye yönelik bir hak niteliğinde olup alt işverenin diğer alt işverene ya da üst iş verenler arasında sorumluluğun paylaşılmasına ilişkin bir hukuki düzenleme bulunmamaktadır. (Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 2012/28742 Esas ve 2013/7169 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.) Taraflar arasındaki uyuşmazlığın iş kanunu kapsamında değil tarafların aralarındaki ihale, sözleşmeler vs. kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Akdi ve yasal dayanağı bulunmayan davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş” gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Dairemizce yapılan istinaf incelemesi sonunda 10/03/2021 tarih ve 2019/1369 E-2021/727 K sayılı kararımızla “Dosya kapsamına göre davalı davacıdan önceki alt işverendir. Davanın tarafları arasında yazılı olmayan, yasadan kaynaklanan bir işyeri devri mevcutur. Dava dışı işçilerin her bir şirkette çalıştıkları dönem bellidir. Bu nedenle davacı tarafça yapılan ödemeler ile davalının kendi dönemi içinde yapmış olduğu ödemeler hesaplanarak davacının, dava dışı işçilerin davalı şirkette çalıştıkları dönem için ödemek zorunda kaldığı işçilik alacağı olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir.” gerekçeleriyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. Dairemiz kararı sonrası ilk derece mahkemesi tarafından bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve “.. 24/02/2022 havale tarihli bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; Taraf şirketlerin taşeron olarak, … A.Ş.’nin İETT garajlarındaki ihale yoluyla yürütülmekte olan temizlik işlerinde farklı tarihlerde dava dışı 31 işçiyi çalıştırdıkları, davacı şirket tarafından dava dışı işçilerin iş akitlerinin feshedildiği ve dava dışı işçilere toplam 81.242,87-TL kıdem tazminatı ödendiği, davacı tarafça, dava dışı işçilerin daha önceki işvereni durumunda olan davalı şirketin, kendi dönemi ve payı oranında tazminattan mesul olduğu ileri sürülerek rücuen alacak talepli iş bu davanın açıldığı, davanın tarafları arasında yazılı olmayan, yasadan kaynaklanan bir işyeri devri mevcut olduğu, denetime uygun ve hüküm kurmaya elverişli 24/02/2022 havale tarihli bilirkişi raporunda, davalı şirketin davacı tarafa toplam 18.744,35-TL kıdem tazminatı borcu olduğu, davacının 18.744,35-TL rücu hakkının bulunduğu hususlarının tespit edildiği anlaşılmakla; davacı şirketin diğer davalı hakkında çalıştırdığı dönem itibariyle sorumluluğu oranında yaptığı ödemenin rücuen tazmini talep hakkı bulunduğu kabul edilerek; davanın kısmen kabulü ile 18.744,35-TL rücu tazminatı alacağının taleple bağlılık ilkesi gereği fatura tarihi olan 10/10/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Karar karşı davalı ve katılma yoluyla davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; işçilerin iş akdi feshedildiğinde fesih tarihindeki aldıkları son ücrete göre hesaplama yapılır ve davalının sorumluluğu da bu ücret üzerinden işçinin davalıda çalıştığı dönemle sınırlı olarak belirleneceğini, bunun aksinin hem hukuk mantığına hem de hakkaniyete aykırı olacağını, bu sebeplerle, işçisinin iş akdinin feshi tarihindeki son ücreti baz alınarak ve işçilerin davalı şirkette çalıştıkları süre ile sınırlı olarak hesaplamış oldukları tutarın hükme esas alınması gerekirken kısmi kabul kararı verilmesi hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Davalı vekili istinaf başvurusunda özetle; müvekkili şirketin, asıl işveren … Şirketi ile yaptığı ihale sözlemesi ihale döneminin sona ermesiyle birlikte, devir tarihinde kendi bünyesinde çalışan ve Kanun uyarınca kıdem tazminatına hak kazanan (1 yıllık süreyi dolduran) tüm çalışanların kıdem tazminatı ödemesini yaptığını, bu hususun 23.02.2022 tarihli rapor ile tespit edildiğini, raporda 31 işçi bakımından tek tek hesaplama yapıldığını, bir kısım işçilerin karşısına “Ödenmiş” şeklinde ibare düşüldüğünü, bu durumun dahi müvekkili şirketin ihale döneminin bitiminde tüm işçilerin kıdem tazminatlarını zaten ödediğini, kıdem tazminatına hak kazanamayanların ise ödemesinin zaten yapılamayacağını gösterdiğini, devir tarihindeki tüm işçilerin kıdemine bakılmaksızın ihbar bildirimlerinin de yapıldığını, müvekkili şirketin devir tarihindeki tüm işçilerin hukuken haklarını verdiğini, – Bu sebeplerle davacının müvekkili şirkete rücu etmesinin mümkün olmadığını Davacı … Şirketinni de müvekkili tarafından yapılan ödemelerle ilgili bilgi sahibi olduğunu, bu bilgileri bilerek asıl işveren…s Şirketi ile sözleşme yaptığını, sözleşmede işçilerin tazminatından kimin sorumlu olduğunun açıkça görülebileceğini, 4857 Sayılı Kanun’a göre işçilik alacaklarından asıl işveren ve son alt işveren sorumlu olduğunu, davacının sözleşmeyi imzaladığı anda tüm işçileri kabul etmeyerek yeni işçi alma, mevcut işçileri işten çıkarma imkanı bulunmasına rağmen bu işçileri kabul ederek sözleşmeye devam ettikten sonra ödediği tazminatlar bakımından müvekkili şirketin sorumluluğu bulunmadığını, – Aksi düşünüldüğünde kısır bir döngü ortaya çıkacağını, alt işveren ile asıl işveren arasında ihale sözleşmesi imzalanma sürecinde tüm bu hususlar göz önünde bulundurularak ihale bedelinin yüksek miktarda belirlenmekte ve bunu da huzurdaki davada olduğu gibi davacı alt işveren şirket de bilerek kabul etmekte olduğunu, bu andan sonra davacının ödediği kıdem tazminatını kendisinden önceki altişverenlere rücu edebilmesinin mümkün olmadığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Dava, son işveren davacı şirketin davalı şirket nezdinde çalıştırılan işçilere ödemek zorunda kaldığı işçilik alacaklarının rücuen tazmini istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık ise, dava dışı işçilere ödenen işçilik alacaklarından tarafların ne oranda sorumlu olduklarına ilişkindir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun “işyerinin veya bir bölümünün devri” başlıklı 6. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında da ” İşyeri veya işyerinin bir bölümü hukuki bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer. Devralan işveren, işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda, işçinin devreden işçinin yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür.” hükmüne yer verilmiş olup, bu hükümle işveren değişikliği işyeri devri olarak kabul edilmiş ve “iş sözleşmesinin süresi” kavramına, tüm işverenlerin yanında çalışan süreler dahil edilmiştir. Rücu hakkı, başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin malvarlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelen tazminat niteliğinde bir talep hakkıdır. Davacı tarafça, dava dışı işçinin daha önceki işverenleri durumunda olan davalı şirketin, kendi dönem ve payı oranında tazminattan mesul oldukları ileri sürülerek rücuen alacak talep edilmiştir. Dairemiz kaldırma kararı sonrası ilk derece mahkemesince bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Hükme esas bilirkişi raporunda bilirkişiler; “Davacı defterlerini, 6102 sayılı TTK.m.64/3, VUK. M 182 uyarınca tutulması zorunlu olan 2015, 2016 ve 2017 yılları Yevmiye, Defter-i Kebir ve Envanter defterlerinin açılış tasdikinin yasal süresi içerisinde yaptırılmış olduğu, 2015, 2016 ve 2017 yılları Yevmiye Defterinin kapanış tasdikinin yasal süresi içerisinde yaptırılmış olduğu, bu itibarla HMK 222 md. ve 6102 sayılı TTK 64/3 md. gereğince mevcut haliyle davacının 2015, 2016 ve 2017 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, davalı tarafça ticari defterleri ve Cari hesap ekstresinin sunulmadığı, asıl işveren İETT bünyesinde hizmet verildiği tarihlerde işin yapıldığı yerde evrakların kalmış olabileceğini bildirildiği, tablo halinde 31 işçiye ödenen kıdem tazminatlarının gösterildiği, 9 işçinin karşısında ise ödenmiş olarak belirtili olduğu ve hesaplamaya dahil edilmediği, Davalı … Ltd. Şti. firmasının, davacı tarafa toplam 18.744,35 TL işçi kıdem tazminatı borcu olduğu, davacı tarafın 18.744,35 TL rücu hakkının olduğu..” mütalaa edilmiştir. Tüm bunlara göre yapılan değerlendirmede, davalının davacıdan önceki alt işveren olduğu, davanın tarafları arasında yazılı olmayan, yasadan kaynaklanan bir işyeri devri mevcut olduğu sabittir.Davalı kendi döneminde işçilere ödeme yaptığını ileri sürmüş ise de bu savunmasına kanıtlar delillerini sunamamıştır. Bilirkişi raporunda; devreden işverenin sorumlu olduğu kıdem tazminatı miktarı hesaplanırken işçinin işyeri devir tarihindeki son brüt ücretinin dikkate alınarak hesaplama yapılmış, bu hesaplama esas alınarak karar verilmiştir. Mahkemece, davacının, dava dışı işçilerin davalı şirkette çalıştıkları dönem için ödemek zorunda kaldığı işçilik alacağı olup olmadığı belirlenerek verilen karar usul ve yasaya uygundur. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre tarafların istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının ve davalının istinaf başvurularının HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine, Davacıdan alınması gereken 179,90-TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 80,70-TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20-TL’nin istinaf eden davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, Davalıdan alınması gereken 1.280,42-TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 321,00-TL harcın mahsubu ile bakiye 959,42-TL’nin istinaf eden davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.23/03/2023