Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1905 E. 2023/1769 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/1905
KARAR NO: 2023/1769
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/11/2021
NUMARASI: 2020/382 E – 2021/768 K
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 01/06/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; stanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında dosya borçlusu … Limited Şirketi için … Mah. … Sokak No:… Ümraniye/İstanbul adresine hacze gidildiğini, bu yerin davalı …’in şirket yetkilisi olduğu davalı …’ne ait olmasına rağmen ve şirket yetkilisi olan davalı …’in tüm uyarılarına rağmen sanki icra dosyası borçlusununmuş gibi hacze devam edildiğni, bu haciz baskısı altına davalı …’in icra kefili yapılmak zorunda kalındığını ve davalı şirketin hesabından 20.000 TL’yi icra dosyası alacaklısı davalı … Anonim Şirketine aktardığını, daha sonra kefalette eş rızasının olmaması ve diğer şartların bulunmaması nedeniyle İstanbul 5. İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/561 Esas sayılı dosyasında … yönünden icra emrinin ve icra kefili sıfatıyla yapılan işlemlerin iptaline karar verildiğini ancak icra tehdidi altına ödenen 20.000 TL’nin iade edilmediğini, sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince ödenen 20.000 TL ve 268 TL kefalet damga vergisinin tahsil tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine kara verilmesin italep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;paranın alındığı davalının … Limited Şirketi olduğundan davacı …’ten alınmadığından davacı … yönünden aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddinin gerektiğini, tahsilatın haklı olduğunu, icra dosyası borçlusunun gizli bir şekilde haciz mahallinde faaliyet gösterdiğini, haciz mahallinde çlaışan elemanın ve malların borçlu şirkete ait olduğunu, mahalde bulunan bilgisayarın arama kısmına borçlu şirket … yazıldığında bir takım bilgi ve belgelerin bulunduğunu, davalı …’inde bu bilgisayarın borçlu …’a ait olduğunu kabul ettiğini, haciz mahalinde bulunan … isimli şahsın çöpe bazı evraklar attığı görülmüş memur tarafından müdahale edilip incelendiğinde borçlu şirkete ait gider pusulası ve borçlu şirkete ait diğer bazı belgeler olduğunun görüldüğünün, borçlu şirketin ve davalı şirketin faaliyetinin aynı olduğunun borçlu şirket yetkili ile üçüncü şahıs şirketin sahibinin eş olmasının tutanak altına alındığının bunun üzerine davacı …’in diğer davacı şirketin hesabından icra takip dosyasına 20.000 TL para yatırdığını, …’in herhangi bir kayıt koymadan borca kefil olduğunu, davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından; ” İcra dosyasının ve icra hukuk mahkemesi dosyasının suretleri dosyaya celbedilmiştir. 20.000,00 TL’nin davacı şirket hesabından davalı şirket hesabına aktarıldığı konusunda ihtilaf yoktur. Davacı taraf sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak haksız yere ödendiğini iddia ettiği paranın iadesini talep etmiştir. Davacı şirket ile icra dosyasının borçlusu şirketler farklı tüzel kişiliği olan şirketlerdir. Bilindiği gibi TBK 583 maddesine göre kefalet sözleşmesinin nasıl yapılacağını düzenlemiş olup TBK 584/3’teki istisnalar dışında eş rızasının arandığını düzenlemiştir. Kefalet sözleşmesi bu şartlara uymadığından İstanbul 5. İcra Hukuk Mahkemesi 2018/561 Esas sayılı dosyada haklı olarak icra kefaletinin geçersiz olduğuna hükmetmiştir. Dolayısıyla …’in bu icra kefaleti baskısı altında diğer davacının hesabından davalının hesabına şirket yetkilisi olarak yaptığı aktarımın dayanağı da ortadan kalkmıştır. Davacı şirketin davalı şirkete herhangi bir başka borcu olduğu da iddia edilip ispat edilemediğinden davalı taraf sebepsiz zenginleşmiştir. Bu nedenle davacı şirket yönünden dava haklıdır. Davalının bir diğer itirazı ise davacı … yönünden aktif husumet itirazı ise de bu paranın iade edilmemesi halinde davacıların kendi aralarında sorumluluktan kaynaklanan ihtilafa yol açacağından davacı … yönünden bu davanın açılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Dolayısıyla aktif husumet itirazı kabul edilmemiştir. Ancak 20.000,00 TL ile yapılan 283,00 TL masraf davalı şirket tarafından karşılandığından iadeninde bu şirkete yapılması gerekir. Davacı taraf faizi ödeme tarihinden itibaren istemiştir. TBK 117/2’ye göre sebepsiz zenginleşenin iyi niyetli olması halinde bildirim tarihinden, iyi niyetli olmaması halinde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten itibaren temerrüt faizi istenebilir. Davalı icra takibi yapması ve diğer işlemlerin memur eliyle yapması ve diğer hususlar göz önüne alındığında olayımızda ve sebepsiz zenginleşmede davalının kötü niyeti yoktur. Bu durumda faiz ödeme tarihinden itibaren değil dava tarihinden itibaren istenebilir. Davadan önce davalıya herhangi bir bildirim yapılıp temerrüte düşürüldüğüne dair dosyada bilgi ve belge olmadığndan dolayı dava tarihinden itibaren faize hükmedilmiştir. Dosyada bulunan icra tahsilat belgesi ve tarafların beyanları göz önüne alınarak 25/05/2021 tarihli celsede Kuveyttürk’e yazılan yazının beklenmesinden vazgeçilmiştir. Çünkü 20.000,00 TL’nin davacı şirket tarafından İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına tahsilat makbuzu ile 20/03/2018 tarihinde yatırıldığı sabittir. Yine dosyada dava dilekçesine ekli tahsilat makbuzuna göre davacıdan 268,00 TL kefalet damga bedeli alınmıştır. Tüm bu nedenlerle 20.268,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyen yasal faiziyle birlikte (davacı yasal faiz talep etmiştir) davalıdan alınarak davacı …ne verilmesine karar vermek gerekmiştir. Davanın açılmasında davacı …’in hukuki menfaati bulunduğundan davalının aktif husumet itirazı kabul edilmemiştir. ” gerekçeleriyle Davacıların davasının KABULÜ ile; 20.268,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı … Tic. Ltd Şti’ye verilmesine karar verilmiştir. Karara karşı davalı tarafça isitnaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf başvurusunda özetle; karar gerekçesinde 20.000,00 TL’nin icra kefaleti nedeniyle ödendiğine ilişkin tespitin hatalı olduğunu, haciz tutanağında icra kefaletinin toplam dosya borcu olan 48.191,09 TL’den davacı şirketin ödemiş olduğu 20.000,00 TL düşülerek hesap edilen bakiye borç 28.191,09 TL üzerinden yapıldığı görüldüğünü, davacı …’in dışı borçlu şirket çalışanı olduğu ve borçlu şirket yetkilisinin eşi olduğu göz önünde bulundurulduğunda işbu ödemenin dayanaksız olduğuna ulaşmanın mümkün olmayacağını, mahkemece bu hususların değerlendirilmediğini, haciz tutanağında davacının istihkak iddiasının İİK m.99 Gereğince reddedildiği, buna ilişkin istihkak itirazının İcra Hukuk Mahkemesine Yapılabileceğinin zabıt altına alındığını, davacı şirket yetkilisi tarafından süresinde istihkak davası başlatılmadığından borçlu şirket ile davacı şirket arasındaki organik bağ zımnen kabul edildiğini, yerleşik Yargıtay uygulaması gereğince organik bağ bulunan şirketlerin borçlardan müteselsil olarak sorumlu tutulacağından davacı … şirketinin icra dosyasına ödemiş olduğu paranın hukuken geçersiz olduğunun kabulünün mümkün olmadığını, İstanbul Anadolu 5. İcra Mahkemesinin 2018/561 E. sayılı dosyasında yapılan şikayet sonucunda icra kefilliği nedeniyle hazırlanan icra emrinin ve icra kefilliği sıfatıyla yapılan işlemlerin İptaline karar verildiğini, icra kefilliğinin iptaline ilişkin davaların genel yetkili mahkemelerde açılabileceğini, davacı tarafça bu konuda açılmış dava olmadığını, davacı tarafça kefaletin geçersizliğinin tespiti istenilmediğini, damga vergisinin davalıya değil devlete ödendiğini, bu miktarın sebepsiz zenginleşme hükümlerince davalıdan istenebilmesi mümkün olmadığını, ayrıca davacı tarafınan icra müdürlüğünde ödenen 20.000,00 TL üzerinden tahsil harcı kesildiğini, İİK uyarınca tahsil harcından borçlu Sorumlu olduğundan kesilen tahsil harcı sebebiyle davalının değil dava dışı borçlu şirketin zenginleştiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Dava; icra dosyasını dava dışı borçlu şirket adına yapılan ödemenin haciz tehdidi ile yapıldığı iddiasına dayalı olarak sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre ödenen bedelin iadesi talebine ilişkindir. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasında yapılan 19/03/2018 tarihli haciz tutanağının incelenmesinde alacaklı … ve … A.Ş. Vekili tarafından borçlu … Tur. Tic. Ltd şti nin … Mah. … Sok no:… Ümraniye adresine hacze gidildiği tutanak içeriğinde haciz mahallinde … Turizm isimli şirketin olduğu şirket yetkilisi … (…) ve …’ın hazır olduğu haciz mahallinde borçlu şirkete ait belgelerin tespit edildiği bilgisayarda borçlu şirkete ait bir takım belgelerin görüldüğü, … tarafından bir takım belgelerin çöpe atıldığı tespit edilerek incelendiği ve borçluya ait gider pusulalarının olduğunun tutanağa geçtiği, mahalde bulunan (Davacı) …’in borçlu şirketin sahibinin eşi olduğunun beyanında bulunduğu, borçluya ait belgelerin dosyaya alındığının tutanağa geçtiği, bilgisayarın borçluya ait olduğunun beyan edildiği, alacaklı vekilince menkul haczi talep edildiği, bir takim menkullerin kıymet takdirinin yapıldığı, … tarafından icra tehdidi altında 20.000,00 TL’nin icra dairesi hesabına eft yapıldığının zapta geçtiği ve dosya kapak hesabı yapılarak 48.191,09 TL alacaktan 20.000,00 TL yapılan ödeme düştükten sonra kalan 28.191,09 TL bakiye borç miktarı için …’ın (…) borcun tamamına (şahsım adına icra kefili oluyorum ve borcu şahsim adına kabul ediyorum) beyanının zapta geçtiği ve taksitli ödeme taahhüdünde bulunulduğu, alacaklı vekilinin taahhüdü kabul ettiği, tutunak içeriğinde …’ın (….) şirket yetkilisi olduğu zapta geçmesine rağmen beyan içeriğinde icra kefaletinin şahsı adına olduğunun kabul edildiğinin tutanağa geçtiği, tutanağın TC numarasının belirtilerek imzalandığı şirket kaşesinin bulunmadığı dosya içerisindeki banka dekontuna göre şirket hesabından icra dosyasına havale yapıldığı görülmektedir. İstanbul Anadolu 5. İcra Hukuk Mahkemesinin 04/068/2018 tarih ve 2018/561 E. 2018/498 K. sayılı kararında davacı …’ın (…) Davalı … Oto. … A.Ş. Aleyhine icra kefaletinin geçersizliği geçersiz olduğunun tespiti ile icra takibinin müvekkili yönünden iptaline karar verilmesine talep ettiği mahkemece dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda kefalet tutanağının TBK’nın 583 /584. Maddelerinde belirtilen şartlarda düzenlenmediğinden şekil eksikliği nedeniyle icra emrinin ve buna bağlı yapılan işlemlerin iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır. Tüm bunlara göre yapılan hukuki değerlendirmede davacı şirket tarafından haciz sırasında ödeme yapıldığı bu ödemeden sonra bakiye borç için icra kefaletinde bulunulduğu, icra mahkemesince icra kefaletinin geçersizliği nedeniyle iptali isteminin genel mahkemelerde ileri sürebileceğinden bahisle icra kefili … (…) yönünden icra emrinin ve icra kefili sıfatıyla yapılan işlemelerin iptaline karar verildiği, dava konusu olan ve davacı tarafça iadesi istenen 20.000,00 TL’nin davacı şirket hesabından icra dosyasına havale edildiği, haciz tutanağı içeriğine göre davacı şirket yetkilisinin haciz sırasındaki malların muhafaza altına alınmasını önleme amacıyla ödeme yaptığının açık olduğu davacı tarafça istihkak davası açılabileceği buna ilişkin dosya kapsamında davacı tarafça ileri sürülen husus olmadığı, haciz mahallinde borçlu adına tespit edilen belgeler de nazara alındığında yapılan ödemeden dava dışı şirketin zenginleşmiş olduğu anlaşılmaktadır. İadesi istenen bedel davalı şirket hesabından yapılmış olup işlemi yetkilinin yapmış olmasının yetkilinin şahsı adına ödeme yaptığı anlamına gelmeyeceğinden ve ödemenin davacı …’ın (…) haciz sırasındaki icra kefaletini şahsı adına kabul ettiği ödemenin ise bu kabul beyanındaki kefalete ilişkin olmadığı nazara alındığında davacı … (..) yönünden aktif husumet ehliyetinin olmadığı anlaşılmaktadır. Şu halde; davacı … (…) yönünden davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine, davacı şirket yönünden ise; esastan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Bu itibarla davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasıyla aşağıdaki şekilde yeniden esas hakkında karar vermek gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; A-Davalının istinaf talebinin kabulüyle HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince karar kaldırılarak yeniden esas hakkında; 1- Davacı … (…) yönünden husumet dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, 2- Davacı Şirket yönünden davanın reddine, 3- Alınması gereken 179,90 TL harcın davacı tarafından yatırılan 346,13 TL peşin harcın mahsubu ile fazla yatırılan 166,23 TL harcın talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, 4- Davalı kendisini vekil ile temsil ettiğinden, A.A.Ü.T. uyarınca hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacı … Tic. Ltd. Şti.’den alınarak davalıya verilmesine, 5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T. Uyarınca hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan (…) alınarak davalıya verilmesine, 6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderin bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 7-Davacılar tarafından yapılan mahkeme masraflarının üzerinde bırakılmasına, 8- Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısımın ilk derece mahkemesince taraflara iadesine,İstinaf İncelemesi İle İlgili Olarak; Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf eden davalıya isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine, Davalının istinaf sebebiyle yapmış olduğu 50,00-TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 01/06/2023