Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1879 E. 2023/916 K. 28.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/1879
KARAR NO: 2023/916
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/04/2022
NUMARASI: 2021/356 E – 2022/238 K
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 28/03/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle,dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili … Mahallesi … Sitesi … parselde bulunan iki katlı dubleks gayrimenkulü …’den 750.000,00 TL’ye satın aldığını bütün ödemelerini yaptığını, buna rağmen …’nin evin mülkiyetini müvekki- line devretmediğinden müvekkilinin tapuyu alabilmek amacıyla davalı aleyhine Silivri 1. Asliye Hu- kuk Mahkemesi’nde 2021/52 E. nolu tapu iptal ve tescil davasını ikame ettiğini, yasal süreç devam ederken davalının Silivri Kaymakamlığı’na başvurduğunu, kendisinin malik müvekkilinin ise işgalci durumda olduğunu iddia ettiğini, başvurusunun reddedilmesi üzerine davalı tarafın bu kez taşınmaz bedeli ödemelerine ilişkin senedi hukuka aykırı şekilde doldurarak İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, bu icra takibi kapsamında İstanbul 11. As- liye Ticaret Mahkemesi 2021/331 Esas nolu dosya üzerinden ihtiyati haciz uygulattığını beyanla, müvekkilinin İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti ile söz konusu takibin iptaline, kötü niyet ile takibe girişen davalının % 20’oranından az olmamak üzere kötüniyet tazminatı ile mahkumiyetine karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında taşınmazın devri konusunda an- laşma sağlanamadığını, müvekkilinin hiç bir zaman taşınmazı 750.000,00 TL bedel ile devredeceğini söylemediğini, taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri resmi şekle tabi olup noter huzurunda yapılması gerektiğini, ortada bir sözleşme bulunmadığını, davacının taşınmazın bütün ödemelerini yaptığını ve buna ilişkin delilleri dosyaya sunduğunu belirttiğini, fakat toplam 750.000,00 TL olan bu miktarın ödendiğine dair herhangi bir belge veya delil dosyaya sunulmadığını, dosyaya sunulan tek belge müvekkilinin Silivri Kaymakamlığı’na yaptığı başvuruya ilişkin Haksız İşgal Başvuru Sonuç belgesi olduğunu, davacının salt farazi beyanlarla iş bu davayı Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görü- len tapu tescil ve iptal davasıyla ilişkilendirilmeye çalıştığını ve müvekkilinin alacağına kavuşmasını engellendiğini, alacağın tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla icra takibine geçildiğini ve İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/331 Esas sayılı Değişik İş Dosyası üzerinden ihtiyati haciz kararı alındığını, devamında Silivri İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı talimat dosyasıyla taşınmaz mahallinde haciz işlemi uygulandığını, tanzim edilen bononun ilgili taşınmaz ile her hangi bir ilişkisinin olmadığını, davacı itirazda bulunmuş senedi öde- diğini beyan etmiş ise de, buna dayanak her hangi bir belge sunmadığını beyanla davanın reddini, davacının % 20’oranından az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ime mahkumiyetini istemiştir.İlk Derece Mahkemesi’nce: “DAVANIN REDDİNE, koşulları oluşmadığından davalı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin reddine” karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu: Hüküm davacı tarafından istinaf edilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde müvekkilinin 2018 yılından 2021 yılına kadar davalı taraf ile bir takım araç alım satımı iş ve işlemleri gerçekleştirdiğini ve ödemelerini periyodik olarak yaptığını, borçlunun borcunu üçüncü kişiler aracılığıyla, alacaklının kabulü halinde borca katılma suretiyle de ödeyebileceğini, dosyaya snulan Whatsapp iletişim görsellerinden, davacının borçlarını ödediği konusunun karşı tarafın açık kabulünde olduğunu, müvekkilinin sıralı haldeki 21 sıralı senedi taşınmaz satışı kapsamında verdiğini, davalı her ne kadar yemininde dava konusu kıymetli evrakın başkaca bir ticari ilişkiden kaynaklandığını belirtmiş ise de, söz konusu başkaca ticari ilişki diye tabir edilen ilişkinin ne olduğunun aydınlatılmadığını, eğer araç alım satım işleri irdenlenseydi ve araç satış sözleşmeleri celp edilseydi araç bedellerinin ödendiği ve davalıya karşı herhangi bir borcun olma- dığı, hatta davacının alacaklı olduğunun anlaşılacağını, davacının yemin deliline son çare olarak baş vurmadığını, hesap kayıtlarının incelenmesi gerekirken mahkemece banka kayıtlarının celp edilme- diğini, bu hususta bilirkişi incelemesi yapılmadığını, Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen 2021/52 E. sayılı dosyasında davaya konu senet bedelinin ödendiği anlaşılabilecekken ilgili dosyanın bekletici mesele yapılmadığını beyanla kararın kaldırılmasını talep etmektedir.6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre;Dava, menfi tespit talebine ilişkindir.Menfi tespit davası,2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır.Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer, fakat davacıya (borçluya) düştüğü hâller de vardır; davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukuki ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukuki İlişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukuki ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı HMK m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer. (Kuru-El Kitabı, s.370 ilâ 372) Kambiyo senedi ve bononun hukukî niteliğine değinmek gerekirse; Hukuk Genel Kurulu’nun 2021/(19)11-445 E., 2022/1773 K. Nolu 20.12.2022tarihli ilamında da vurgulandığı üzere;Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illî ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukukî işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir amaca ulaşmak istemektedir. Kam- biyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.Bu genel açıklamadan sonra, hemen belirtmelidir ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir.Bonoda şekil şartları 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK)776. maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” ya da “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şart- larından değildir. Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden ya da malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir.Her senedin düzenlenmesinin altında yatan bir neden/ilişki vardır. İlletten mücerret olan kambiyo senetleri “ifa amacıyla” ya da “ifa yerine” düzenlenebilir. İfa amacıyla düzenlendiğinde, taraflarca aksi kararlaştırılmadığı sürece asıl borç ilişkisi ortadan kalkmaz. Kambiyo senedinin bu iki nedenden hangisi için düzenlendiğinin açıkça belirtilmediği durumlarda, kambiyo senedinin ifa amacıyla düzenlendiği kabul edilir. Bir başka anlatımla, kambiyo senedinin mevcut asıl borç ilişkisinden doğan alacağın ifasını teminen, bu alacağın ifasının gerçekleştirilmesi uğruna düzenlenmesi esastır (Bozer, Ali/Göle, Celal: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 2018, s. 68).Kambiyo senetleri mücerret kıymetli evrak niteliğine sahip olduklarından bu senetlerde yer alan hak, temel borç ilişkisinden bağımsızdır. Ancak kambiyo taahhüdünde bulunmanın temelinde -şart olmamakla birlikte- genellikle satım, bağışlama, kira, taşıma gibi bir borçlandırıcı işlem vardır. Böyle bir borçlandırıcı işlem yoksa senedin hatır için verildiği varsayılır. Temel borç ilişkisinin taraf- larından birinin bir kambiyo senedi düzenleyip lehtara vermesiyle kambiyo ilişkisi diye adlandırılan ve temel borç ilişkisinden bağımsız olan ikinci bir borç ilişkisi doğar. Zira bir borç ilişkisi için kam- biyo taahhüdünde bulunulması tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça borcun yenilenmesi sonu- cunu doğurmaz; kambiyo senedinin ifa yerine değil ifa uğruna verilmiş olduğu kabul edilir. Dolayı- sıyla bir borç hakkında kambiyo senedi düzenlendiği takdirde, taraflar arasında biri temel borç ilişkisi, diğeri kambiyo ilişkisi olmak üzere iki çeşit ilişki bulunur. Aynı durum, kambiyo senedinin tedavülü hâlinde de karşımıza çıkar. Bir kambiyo senedi ciro edildiği zaman ciranta ile ciro edilen kişi arasında kural olarak bir temel ilişki (asıl borç ilişkisi) bulunmaktadır. Ayrıca, bu iki kişi arasında kambiyo hukukundan doğan bir kambiyo ilişkisi de mevcuttur. Bu sebeple taraflar arasındaki temel borç ilişkisindeki bozukluklar kambiyo ilişkisini etkilemez. Temel borç ilişkisinden doğan def’îler, temel borç ilişkisi ile kambiyo ilişkisinin tarafla- rının aynı olması ve bile bile borçlu zararına hareket edilmesi hâlleri dışında, kambiyo ilişkisinde ileri sürülemez. Zira temel borç ilişkisi kendi hukukuna, kambiyo ilişkisi de kendi hukukuna tabidir.Borçlu, kambiyo senedi nedeniyle alacaklıya karşı, genel olarak, ya kambiyo taahhü- dünün hükümsüz olduğunu ya da temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek menfi tespit talebinde bulunabilir. Başka bir deyişle borçlunun kambiyo senedi borcundan dolayı sorumlu olmaması, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan doğan nedenlerden kaynaklanabileceği gibi, temel borç ilişkisine yönelik nedenlere de dayanabilir. Bununla birlikte borçlunun takas def’îni kullanması hâlinde ise, ne temel borç ilişkisine, ne de kambiyo senedi borcuna dayanılmakta, borçlu, kambiyo senedinden doğan borcu ile hamildeki alacağını takas etmektedir.Borçlunun, kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ileri sürerek açtığı menfi tespit davası esasında maddi hukuk anlamında bir itiraz sebebine dayanılarak açılmaktadır. Bu kapsamda hükümsüzlük nedenine dayalı menfi tespit davalarında, uyuşmazlık temel ilişkiden değil, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan kaynaklanmaktadır. Bu davalarda, kural olarak, davacının iddiası çoğu kez tüm senet ilgililerine karşı öne sürülebilen mutlak def’îlere dayanmaktadır. Örneğin; kambiyo senedinin zorunlu şekil şartları içermemesi, kambiyo alacağının zamanaşımına uğraması, vadeyi beklemeden istemde bulunulması, ciro zincirindeki kopukluk, başvuru hakkının yitirilmiş olması, senette yazılı kısmi ödeme açıklaması, sorumsuzluk kayıtları ya da bir kambiyo taahhüdünün senet yapma iradesindeki bozukluk nedeniyle sahibini bağlamayacağı yönündeki iddialar hüküm- süzlük nedenine dayalı menfi tespit talebine konu oluşturur. Borçlunun, temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamaya- cağını ileri sürerek açtığı menfi tespit davası, öğreti ve uygulamada bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Bedelsizlik ise, bir kambiyo senedinin ihdasına neden olan temel alacağın herhangi bir nedenle mevcut olmamasıdır (İnan, Nurkut: Türk Hukukunda Hatır Senetleri ve Özellikle Hatır Bonoları, Ankara, 1969, s.16). Başka bir deyişle bir kambiyo taahhüdünün temel ala- cağı geçersizse ya da sona ermişse, o kambiyo taahhüdü bedelsiz demektir. Bu anlamda senedin bedelsiz sayılmasında esas alınan husus, temel borç ilişkisinin kendisi değil, bu temel borç ilişkisinden doğan temel alacaktır. Bu itibarla bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası ile maddi hukuk bakımından borcun mevcut olup olmadığının tespiti amaçlanmakta; borçlu olmadığını iddia eden borçluya, genel hükümlere göre bu durumu tespit imkânı verilmektedir. Dava neticesinde borçlu olunmadığının tespiti hâlinde ise davacı (borçlu) hakkında bir icra takibi başlatılması engellenmiş olacak veya başlatılan ve devam eden icra takibi iptal edilerek, davacının mevcut olmayan bir borcu ödemesi engellenmiş olacaktır.Bedelsizlik iddiası, TTK’nın 687. maddesi anlamında bir kişisel def’îdir. Bedelsizlik bir kişisel def’î olduğundan düzenleyen tarafından kural olarak ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebilir. Ayrıca düzenleyen, senet lehtarına karşı senedin bedelsizliğini ispat ettikten sonra, hamilin senedi bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak şartıyla hamile karşı da bedelsizlik def’îni ileri sürebilir.Bedelsizliğe dayalı menfi tespit davasının yasal dayanağı 6098 sayılı Türk Borçlar Ka- nunu’nun (TBK) 77 vd. maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmedir. Zira kambiyo senetlerin- de geçerli olan mücerretlik (soyutluk) ilkesi gereğince, temel alacağın mevcut olmaması veya geçersiz olması, kambiyo senedinin hükümsüzlüğü sonucunu doğurmamakta; buna karşılık temel ilişkideki sakatlık, kambiyo borçlusuna, borçlu olmadığının tespitiyle birlikte, alacaklıya karşı sebep- siz zengin- leşme def’îni dermeyan etme hakkını vermektedir.Kambiyo senedi düzenlenmesine neden olan hukukî ilişkinin, karşılıklı borç yükleyen sözleşme olması ve bu sözleşmeden doğan borcun ifası için kambiyo senedinin düzenlenmesi hâli ise sıklıkla karşılaşılan bir durumdur.Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, temel borç ilişkisindeki para borcunun (kambi- yo senedindeki temel alacağın) karşılığı olan edimin ifa edilmemesi hâlinde kambiyo senedinin bedel- sizliğinden bahsedebilmek için, borçlunun TBK 125. maddesindeki seçimlik haklardan borcun ifa edilmemesi sebebi ile olumlu zararının tazminini veya sözleşmeden dönerek olumsuz zararının taz- minini talep yolunu seçmesi gerekir. Zira seçimlik haklardan ilki olan borcun ifası ve gecikme tazmi- natının talep edilmesi durumunda, sözleşmenin ifasını talep eden taraf kendi borcunu ifa ile yükümlü olduğundan, senet henüz bedelsiz kalmayacaktır. Borçlunun zaten var olan borcun ifası ile gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçmesi ile alacaklı (kambiyo senedi borçlusu) ifayı talep etmek hakkını kaybederken, borçlu da asli edim yükümlülüğünü yerine getirme borcundan kurtulur. İşte bu noktada senedin bedelsizliği bu hâllerde gündeme gelecektir.İspat araçlarına gelince, 6100 sayılı HMK’nun;”İspat Hakkı” başlıklı 189. Maddesinin 3. Fıkrası “Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususla, başka delillerle ispat olunamaz.” “Belge” başlıklı 199.maddesi: “Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortam- daki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.” “Senetle İspat Zorunluluğu” başlıklı 200. maddesi; (1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.(2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatır- latılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.””Senede Karşı Tanıkla İspat Yasağı ” başlıklı 201. maddesi;” Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.” “Delil Başlangıcı” başlıklı 202. Maddesi; (1) Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir. (2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispa- tına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir” “Senetle İspat Zorunluluğunun İstisnaları” başlıklı 203. Maddesi; (1) Aşağıdaki hâllerde tanık dinlenebilir: a) Altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler.b) İşin niteliğine ve tarafların durumlarına göre, senede bağlanmaması teamül olarak yerleşmiş bulunan hukuki işlemler.c) Yangın, deniz kazası, deprem gibi senet alınmasında imkânsızlık veya olağanüstü güçlük bulunan hâllerde yapılan işlemler.ç) Hukuki işlemlerde irade bozukluğu ile aşırı yararlanma iddiaları.d) Hukuki işlemlere ve senetlere karşı üçüncü kişilerin muvazaa iddiaları.e) Bir senedin sahibi elinde beklenmeyen bir olay veya zorlayıcı bir nedenle yahut usulüne göre teslim edilen bir memur elinde veya noterlikte herhangi bir şekilde kaybolduğu kanısını kuvvetlendirecek delil veya emarelerin bulunması hâli.” şeklinde düzenlemeler içermektedir. 6100 sayılı HMK düzenlemesine göre; taraf delillerini yemine hasretmedikçe önce diğer delilleri incelenir ve iddianın ispatlanmaması halinde son çare olarak yemin deliline başvurulur. Eğer iddia diğer delillerle ispatlanmışsa, yemin teklifine gerek yoktur. Hatta iddiasını ispat eden taraf buna rağmen yemin teklif edecek ve karşı taraf da yemin eda edecek olursa bunun herhangi bir hük- mü yoktur.( Yılmaz Ejder, a.g.e, sayfa 116) . (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2018/4261 Esas- 2018/ 8487 Karar nolu ,2017/10908 Esas- 2018/12132 Karar nolu 28.11.2018 tarihli, 2016/20158 Esas- 2018/7244 Karar nolu 27.06.2018 tarihli ilamı) Somut olayda, davacı İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası üzerinden takibine girişilen ve ihtiyati haciz kararına konu edilen bononun taraflar arasındaki taşın- maz alım satım sözleşmesi nedeniyle ve taşınmaz bedeli karşılığında düzenlenen sıralı senetlerden biri olduğunu, taşınmaz bedeli ödenmesine rağmen tapunun verilmediğini iddia etmektedir. Davacının delilleri; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E., Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2021/52 E. Sayılı dosyası, Silivri Kaymakamlığı’na yapılan haksız işgal baş- vurusu ve sonucu, Silivri … Talimat dosyası, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/331 E., tanık, bilirkişi incelemesi, keşif, yemin ve diğer yasal delillerden ibarettir.Dava konusu uyuşmazlık değeri 50.000,00 TL olup senetle ispat sınırının üzerinde kal maktadır.Dava ve takip bono üzerinde hangi amaçla düzenlendiği, bedelinin malen veya nakden ahzolunduğu hususunda bir ibareye yer verilmediği gibi söz konusu bononun taşınmaz satış bedelinin ödenmesi yani “ifa” amacıyla düzenlendiğine ayrıca bononun anlaşmaya /hukuka aykırı şekilde doldu- rulduğuna dair taraflarca düzenlenmiş bir protokol, harici satış sözleşmesi vs de ibraz etmemiştir. Diğer yandan açığa imza atılması halinde de açığa imza atanın sonuç ve işlemlerine katlanması gerekeceği de yerleşik yargı kararlarında işaret edilmiştir. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2021/3533 E.- 2021/6986 K. Nolu ilamı) Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan ve taraflar arasında görülen 2021/52 E. nolu tapu iptal ve tescil davasında davacı, taşınmazın 750.000,00 TL’ye devri hususunda anlaşmaya varıldığını, 400.000,00 TL’nin peşin 350.000,00 TL’nin tanıklar huzurunda taksitler halinde ödendiğini iddia etmiş, taşınmaz bedeline karşılık bono düzenlendiği yönünde bir iddia ve beyanda bulunma- mıştır. Davalı ise taşınmaz satışına dair bir anlaşmanın varlığını ve ödeme yapıldığı iddiasını tümden reddetmektedir.Kaymakamlığa ait dosya, 3091 sayılı yasa kapsamında taşınmaz mal zilyetliğine yapılan tecavüzün önlenmesi talebine ilişkin olup tetkikinde, davalı tarafın başvurusunun reddedildiği anlaşılmakta ise de, dosya içeriğinde dava konusu bono ile ilgili bir bilgiye yer verilmemiştir.İhtiyati haciz kararına ilişkin değişik iş dosyası, bu kararın talimat yoluyla infazına dair icra müdürlüğü dosyası içeriğinde de davacının iddiasını ispata yarar bir beyan vs delil yoktur.Söz konusu bono bedelinin ödendiğine dair bir savunma ileri sürülmemiş, buna dair dekont vs ödeme belgesi de sunulmamıştır.Gelinen bu aşamada davacı iddialarını yazılı delil ile ispat edememiştir. Ayrıca taraflar arasında senet ile ispat kuralının istisnasını oluşturacak nitelikte yakın akrabalık bağı ve delil başlan- gıcı da bulunmaktadır.O halde mahkemece davacı tarafa delilleri arasında “açıkça” yer verilen yemin delilli hatırlatılmalıdır. Davalı taraf yemin için çağrıldığı 05/04/2022 tarihli duruşmada “Davacı tarafın dava konusu 30/05/2020 tarihli 50.000,00 TL bedelli senet yönünden hukuka aykırı doldurma iddiası yerinde değildir, herşey usulüne uygun olarak düzenlenmiştir, bono aramızdaki ticari ilişkiye isti- naden verilmiştir, Davacı … ile aramızda bir gayrimenkul alım satım sözleşmesi olma- dığına, dava konusu kıymetli evrakın başkaca bir ticari ilişkiden kaynaklandığına, bu konuda tara- fımın sorumluluğunu yerine getirdiğime ancak davacı tarafın ödemesini yapmadığına” dair yeminini eda etmiştir.Dava ve takip konusu bononun taşınmaz bedeli olarak verildiği yasal delil ile ispatlana- madığından tapu iptaline ilişkin davada verilecek kararın iş bu davanın sonucuna etkili olmayacağı gibi bononun düzenlenme sebebini oluşturan dava dışı diğer ticari ilişkinin araştırılmasının da bir katkı sağlamayacağı değerlendirilmiştir.Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince verilen kararda vakıa ve hukuki değer- lendirme noktasında, usul ve esasa aykırılık tespit edilmediğinden, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 md gereğince reddine karar verilmesi gerekmektedir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,Davacıdan alınması gereken 179,90-TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 80,70-TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20-TL’nin istinaf eden davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 28/03/2023