Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1877 E. 2023/914 K. 28.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/1877
KARAR NO: 2023/914
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/03/2022
NUMARASI: 2019/288 E – 2022/212 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 28/03/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle,dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; 31/12/2018 günü akşam saatlerinde davalı … A.Ş. (…) ekipleri tarafından kopuk kablo tespiti için yapılan yüksek voltajlı yüklemenin hatalı yapılması sebebiyle, müvekkili şirketin faal durumdaki “… Mahallesi, … Cad., No:…” adresindeki akaryakıt istasyonu ile “… Mahallesi, … Cad. No:…” adresindeki idari ofislerindeki jeneratör, bilgisayar, monitör ve kamera adaptörlerinin zarar gördüğünü, olay sonrasında davalının kendi teknik elemanlarının işlemi hatalı yaptıklarını ikrar ettiklerini, buna ilişkin tutanak tutulduğunu, zarar gören elektrik saatlerinin davalı tarafından değişti- rildiğini, ancak jeneratör dışındaki zarar gören emtianın müvekkili şirket tarafından yenileri alınmak suretiyle değiştirilmek zorunda kalındığını, arızalanan jeneratörün ise onarım için servise verildiğini, ayrıca jeneratörün serviste olması nedeniyle 20 gün boyunca müvekkili şirket tarafından başka bir jeneratörün kiralanmasının gerektiğini, oluşan zararların tazmini talebiyle ilk olarak 07/01/2019 tari- hinde davalı …’a yazılı olarak başvurduklarını, davalı … tarafından müvekkiline “başvu- runun kabul edilebilir olduğu, masraflara ilişkin faturaların ibraz edilmesi durumunda ödeme işlemi- nin gerçekleştirileceği”nin müvekkili şirkete bildirildiğini, bunun üzerine müvekkili şirketin 24/01/ 2019 tarihinde ilgili faturaları ve banka bilgilerini ekleyerek davalı …’a tekrar başvuruda bulun- duğunu, ancak davalı … tarafından “talebin uygun olmadığına” karar verildiği hususunun mü- vekkili şirkete bildirildiğini, davalı tarafın hasar ödenmesi talebini reddetme gerekçesinin tamamen hukuka aykırı olduğunu, jeneratörün ruhsatlı olup olmamasının davalının sorumluluğunu ortadan kaldırmadığını beyanla, dava konusu olay nedeniyle oluşan zarara karşılık, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 3.000,00 TL’nin zarar tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava tarihinde davacı tarafın zararı belli ve tespit edilebilir nitelikte olduğundan belirsiz alacak davası açılamayacağını, davacı tarafını dava konusu zararı ile müvekkili şirketin eylemi arasında uygun illiyet bağı bulunduğunu ispat ile yükümlü olduğunu, dava konusu olayda müvekkili şirketin sorumluluğunu doğuracak illiyet bağının mevcut olmadığını, voltaj dalgalanması neticesinde meydana geldiğine ilişkin somut bir delil sunulmadığını, davacının tesisatın bağlı jeneratörün “kurma ve işletme” ruhsatı veya onaylı projesinin bulunmadığını, davacı tarafın jeneratör tamiri ve başka bir jeneratör kiralanmasına yönelik tazminat talebinin daya- naksız olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.İlk Derece Mahkemesi’nce: “DAVANIN KABULÜ ile, 39.218,77 TL toplam hasar bedelinin temerrüt tarihi olan 25/01/2019 tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine” karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu: Hüküm davalı tarafından istinaf edilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Dava konusu mahallin … nolu dağıtım merkezinden beslenip beslenmediğinin belirsiz olduğunu, eğer bu hattan beslenmiyor ise müvekkiline sorumluluk yüklenemeyeceğini, dava- cının dava konusu zararın müvekkilinin dağıtım faaliyetinden ve yüksek voltaj verilmesinden kaynak- landığına dair bilgi ve belge sunulmadığını, Mahkemece dava konusu jeneratörün, işlem esnasında çalıştığı ve işlem sebebi ile arızalandığından bahisle davanın kabulüne karar verildiğini, dava konusu mahallin elektriğinin kesil- memesi ve arıza testi işlemi esnasında yüksek voltaj verilmesi gerekçesiyle müvekkiline kusur izafe edildiğini, dava konusu jeneratörün ise elektrik kesintisi halinde devreye giren bir sisteme sahip olup davacı yanın iddiası haklı ve mahkemenin kabulü yerinde olsa idi dava konusu jeneratörün, arıza testi işlemi başladığı esnada ve devam ettiği süreçte çalışmıyor olması gerekeceğini, ancak diğer bir iddiaya göre, dava konusu mahallin elektriğinin kesilmediğini, Davacının zararının müvekkilinin dağıtım faaliyetinden değil davacının elektrik tesisa- tının mevzuat hükümlerine ve tekniğine uygun olmamasından kaynaklandığını, Bilirkişi kök ve ek raporlarında hasarın çıkış nedeninin açıklığa kavuşturulmadığını, hiç bir teknik ve bilimsel veriye yer verilmediğini, ek rapor aldırılmasını talep etmelerine rağmen mahke- mece bu taleplerinin gözetilmediğini, salt davacının soyut iddiaları doğrultusunda eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, Adil Yargılanma ve Hukuki Dinlenilme Haklarının ihlal edildiğini, “Kurma ve işletme” ruhsatı bulunmayan jeneratörle ilgili tazminat talebini kesinlikle kabul etmemekle birlikte talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğunu, Ayrıca davacının tazminat talebini dava dilekçesinde 3.000,00 TL olarak kısmi dava şeklinde açtığını, ıslah dilekçesi ile dava değerinin 36.218,77 TL artırılarak 39.218,77 TL’ye yük- selttiğini, buna göre 3.000,00 TL için temerrüt tarihinden, ıslah ile artırılan 36.218,77 TL için ıslah tarihinden faiz işletilmesi gerektiğini, yerel mahkemece hüküm altına alınan tazminat yönünden faturaların müvekkili şirkete iletildiğini tarihten itibaren faiz işletilmesinin hatalı olduğunu, Ayrıca hüküm altına alınan tazminat miktarına avans faizi işletilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; 1-Dava türü ile ilgili olarak; Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2022/2036 E, 2022/3660 K Nolu 18/04/2022 ilamında belirtildiği üzere; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesi; “1-Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belir- leyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. 2-Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. 3-Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” şeklinde düzenlenmiş olup 28/07/2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunu’nun (7251 sayılı Kanun) 7. maddesi ile ikinci ve üçüncü fıkralarında değişiklik yapılmıştır. 7251 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle değişik HMK’nın 107. maddesi; “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) (Değişik:22/7/2020-7251/7 md.) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tara- fından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonu- cunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır. (3) (Mülga:22/7/2020-7251/7 md.)” şeklindedir. Hükümet tasarısında yer almayan belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. madde, Tür- kiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu tarafından esasen baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacakla ilgili hak arama durumunda olan kişinin, hukuk sisteminde karşılaştığı güç- lüklerin bertaraf edilerek hak arama özgürlüğü çerçevesinde mümkün olduğunca en geniş şekilde korunmasının sağlanması gerekçesi ile ihdas edilmiş ve kanunlaşmıştır. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir.Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır. Madde gerekçesinde; “Bu davanın kabul edilmesinin artık salt hukukî korumanın öte- sine geçilerek “etkin hukukî koruma”nın gündeme gelmiş olmasının da bunu gerektirdiği belirtildiği gibi, hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tama- mını tam olarak tespit edemeyebilecektir. Belirsiz alacak ve tespit davalarına ilişkin hükümlerin mukayeseli hukukta da yer aldığı dikkate alınarak, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklının, hukukî ilişki ile asgarî bir miktar ya da değer belirterek belirsiz alacak davası açabilmesi kabul edilmiştir. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa sürenin varolduğu hâllerde yalnızca tespit yahut kısmi eda ile birlikte tespit davasının açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir. Alacaklı, yalnızca eda davası veya yalnızca tespit davası yahut kısmi eda ile birlikte külli tespit davası açabilme seçeneklerine sahiptir. Hak arama özgürlüğünün (Any.m.36, İHAS.m.6) özünde varolan bu seçenekler, yasa veya içtihat yoluyla yasaklanamaz. Esasen tam veya kısmi olmasına bakılmaksızın her eda davasının temelinde bir külli tespit unsuru vardır. Başka deyimle eda hükmünde tertip olunan her durumun arkasında sorumluluk saptanmasını içeren bir zorunlu ön tespit kabulü mevcuttur.” şeklinde tespit ve değerlendirme yapılarak, alacağın belirsiz olarak kabulü bakımından bazı kıstaslar kabul edilmiştir. Bu kıstaslar, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin; i-Davacının kendisinden beklenememesi, ii-Bunun olanaksız olması, iii-Açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması olarak belirtilmektedir. Dava açılmasının sonuçlarından birisi de zamanaşımının kesilmesidir. Zamanaşımı dava dilekçesinde belirtilen talep sonucu miktar için kesilecektir. Belirsiz alacak davasında zaman aşımının dava dilekçesinde belirtilen geçici talep sonucu için mi yoksa yargılama sonucunda miktarı tam olarak belirlenen kesin talep sonucunun tümü için mi dava tarihinde kesileceği konusunda HMK’ da açık bir hüküm bulunmamaktadır. Belirsiz alacak davasının düzenlenme nedeni, davacının dava açarken alacağının tümü için dava açmak istediği hâlde, alacağının miktarını belirlemesi imkânsız veya kendisinden beklene- meyecek olmasıdır. Davacının belirsiz alacak davası açarken amacı alacağının tümünü dava etmek ve tümü hakkında karar verilmesini sağlamaktır. Kısmî dava açmakta olduğu gibi, alacağının bir kısmını dava etmek değildir. Dava dilekçesinde belirttiği talep sonucu da geçicidir, dava açarken asıl amacı alacağının belirlenir belirlenmez bu miktar üzerinden karara bağlanmasıdır. Belirsiz alacak davasında davacıya alacağını belirlemesinin imkânsız veya kendisinden beklenemeyecek olduğu istisnai bir durumda böyle bir dava açma olanağı tanınmıştır. Kanun koyucu alacağın belirlenmesinin imkânsız veya kendisinden beklenemeyecek durumda olması hâlinde belirsiz alacak davası açma imkânı tanıdığına göre, böyle bir davanın sonuçlarının da amaca uygun olarak değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle talep sonucu hangi tarihte kesin olarak belirtilirse belirtilsin, dava açıldığı tarihte kesin talep sonucu miktarınca zamanaşımı süresi kesilmiş sayılmalıdır (Pekcanıtez, H.: Belirsiz Alacak Davası (HMK m.107), Ankara 2011, s. 59). Diğer taraftan belirsiz alacak davasını açan davacı, alacağı belirlenebilir hâle geldikten sonra kesin talep sonucunu mahkemeye bildirecektir. Talep sonucunun kesin olarak belirlenmesi genellikle geçici talep sonucunun artırılması şeklinde olacaktır. Kanun talep sonucunun artırılmasına açıkça izin verdiğinden, ayrıca karşı tarafın iznine veya ıslah yoluna başvurmasına gerek bulunma- maktadır. Davacı tarafça talep sonucunun kesinleştirilmesi üzerine geçici talep sonucu değil, kesin talep sonucu esas alınmalıdır (Pekcanıtez, s. 56). 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesinin 2. fıkrası ile tahkikatın sona ermesine kadar davanın başında belirtilen talebin artırılabileceği kabul edilmişken, 7251 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile HMK’nın 107. maddesinin 2. fıkrasında yapılan değişiklikle talep sonucunun belirlenmesi mümkün olduğunda hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacının talebini artırabileceğine dair düzenleme yapılmıştır. Yine HMK’nın 107. maddesinin 3. fıkrası “Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” şeklindeki düzenlenmişken, 7251 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile bu düzenleme yürürlükten kaldırılmıştır. Öte yandan yine belirsiz alacak davasının Kanuna konuluş amacı ve davanın niteliği dikkate alındığında, dava tarihinden önce gerçekleşen bir temerrüt olgusunun bulunmadığı durumlarda belirsiz alacak davasında yargılama sonucunda miktarı tam ve kesin olarak belirlenen alacağın tümü için temerrüt, davanın açıldığı tarihte gerçekleşeceğinden faize de dava tarihinden itibaren hükme- dilmesi gerekir. Belirsiz alacak davasında zamanaşımı süresi alacağın tamamı için davanın açıldığı tarihten itibaren kesilmekte yine temerrüdt sebebiyle faiz talebi de davanın açıldığı tarihten itibaren istenebilmektedir. Alacağın geri kalan kısmının talep edilebilmesi için ise davalı tarafın iznine veya ıslah yoluna başvurulmasına gerek bulunmamaktadır. HGK’nın 06/07/2021 tarihli 2020/9-1 E. 2021/931 K. sayılı kararı da aynı yöndedir. Bu açıklamalara göre; davacının Elektrik Dağıtımı ve Perakende Satışına İlişkin Hizmet Kalitesi Yönetmeliği’nin 26.md gereğinde 31/12/2018 tarihinde meydana gelen davaya konu zararının giderilmesi hususunda 07/01/2019 tarihli dilekçesi ile …’a başvurduğu, …’ın 08/01/2019 tarihli cevabi yazısında “davacının talebinin uygun görüldüğü, mali değeri bulunan faturanın ibraz edilmesi halinde ödeme işleminin gerçekleştirileceği bildirilmiş, davacının 05/03/2019 tarihli dilekçesi ekinde sunduğu faturalara binaen (toplam 39.378,11 TL tutarında) zararının tazmini talep ettiği, yani bu tarih itibariyle zarar miktarının belirlenebilir olduğu anlaşılmakla davanın belirsiz alacak olarak ikame edilemeyeceği, dava dilekçesine göre davanın kısmi dava olarak ve 3.000,00 TL üzerinden açıldığı, dava değerinin ıslah ile bilahare artırıldığı, harcın ikmal edildiği de ortadadır.2- Davalının tazminat sorumluluğu ile ilgili olarak;Dava BK’nın 69. maddesine dayanan bina ve yapı eseri malikinin sorumluluğuna dayalı tazminat isteminden ibarettir. Enerji nakil hatları da maddede belirtilen yapı eseri kapsamında olduğundan enerji nakil hattının sahibi bu tesisin korunmasından, bu bağlamda bakım eksikliğinden doğan zarardan kusursuz olarak sorumludur.TBK’nın madde 69’da öngörülen sorumluluğun söz konusu olması için, yapı eserinin yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden bir zararın doğması gerekir. Anılan maddedeki sorum- luluk kusura dayanmayan kusursuz sorumluluk hallerinden olup, yapı eseri sahibi ancak, davacının kusuru, üçüncü kişinin kusuru ve mücbir sebebin varlığının ispatı halinde sorumluluktan kurtulabilir. Ancak mevcut durumda davalı tarafından kendisini sorumluluktan kurtaracak davacının kusuru, üçün- cü kişinin kusuru ve mücbir sebebin varlığı gibi illiyet bağını kesecek hususlar tatmin edici delillerle bu aşamada ispatlanamamıştır.Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; -Beyanına başvurulan davacı tanığı … 25/01/2021 tarihli duruşmadaki beyanında; …’ün … Mahallesi … Cad. No:… Çatalca İstanbul adresindeki … istasyonunda teknik personel olarak çalışıyorum. Çatalca yolu caddesi üze- rinden geçen elektrik hattında kopukluk olması nedeniyle … ekipleri ilgili caddeye gelip kopuk kablo tespiti için çalışmalara başladıktan sonra 10-15 dakika sonra ben de anılan yere gittim, zaten iş yerinin hemen önünde idi. … ekipleri çok yüksek voltaj uygulamak suretiyle kablodaki kopuk- luk tespit çalışmalarına başladı. Ancak bu sırada açık olan çalıştığım petrol istasyonuna ait elektrik sistemini devre dışı bıraktırması gerekirken bunu yapmadığı için ve çalıştığım şirketin sis- temleri açık olduğu için yüksek voltajdan kaynaklı olarak jeneratör, kamera kayıt cihazı, santral, bitgisayarlar, elektrik santralleri ve kamera adaptörleri gibi cihazlar zarar gördü, aşırı yüklenme nedeniyle bütün adaptörler patlamıştı. En büyük hasar jeneratöre sirayet etti. Ayrıca bilgisayarlar zarar gördü. Çalış- tığım şirketin elektrik saatleri uzaktan okumalı olduğundan daha sonra … sistemden elektrik saatlerinin görülmediğini bize söyleyince onlarında bu aşırı yükleme nedeniyle yandığını ve devre dışı kaldığını anladık, olay sonrasında … elemanlarını nasıl böyle bir teknik hata yaptık- larını, kof- raları neden kapatmadıklarını sorduğumda onlar da “dalgınlığımıza geldi, unuttuk” şeklinde cevap verdiler. Bende aynı gece orada bulunan … elemanlarına mevcut durumu tespit edeni bir tuta- nak tanzim ederek imzalattım, …’ın müdahale ettiği hat kopukluğu çalıştığım iş yerine yönelik bir hat değil, o mahallenin hattıydı, yani … müdahaleyi çalıştığım iş yeri için yapma- mıştı, iş yerindeki cihazlarda ve elektrik ekipmanlarında meydana gelen hasarı gidermeleri için muhasebe müdürümüz ile birlikte …’ın Kumburgaz’daki merkez binasına gittik, orada yetkili- lerle görüş- tük, bütün aksayan sistemlerinizi yaptırın, faturalarını bildirin, biz karşılayacağız dediler, ancak bu güne kadar herhangi bir ödeme yapmadıklarını biliyorum” şeklinde beyanda bulunmuştur. – Dosya kapsamında yer alan davalı … Teknisyenleri … ve … imzalı bila tarihli tutanakta; 31/12/2018 tarihi saat 21:30 da … ekipleri tarafından kablo test aracı ile hat kontrolü ve patlak kablo kantrolü yapılırken … Petrol ve … Markete ait sayaçların aşırı voltajdan dolayı patladığı, aynı esnada jeneratör çalıştığından jene- ratörde yanık oluştuğu, ayrıca muhasebe bölümünde bilgisayarların zarar gördüğü, jeneratörün çalış- madığı servis raporu ile hasar durumunun belirlenebileceğine” yönelik tespitlere yer verilerek tuta- nağın imza altına alındığı görülmüştür. Elektrik Piyasası Bağlantı ve Sistem Kullanım Yönetmeliği’nin “Dağıtım Sistemine Bağlantı ve Sistem Kullanımına İlişkin Dağıtım Tesisleri Sınırları” başlıklı 15.maddede dağıtım şirketi ile kullanıcı arasındaki tesis ve teçhizatın mülkiyet sınırları şu şekilde belirlenmiştir: b) Dağıtım siste- mine bağlı tüketiciler açısından, bağlantı noktasından kullanım yerine kadar olan tesis ve teçhizat tüketicinin mülkiyetindedir. Bağlantı noktası dahil olmak üzere bağlantı noktasından itibaren hattın geri kalan kısmı dağıtım tesisidir.” Yönetmeliğin 13.maddesinin 1/b fıkrasında “Dağıtım sistemine bağlı tüketiciler açısın- dan, bağlantı noktasından kullanım yerine kadar olan tesis ve teçhizat (bağlantı hattı) tüketicinin mülkiyetindedir. “ denilmektedir. Buna göre binanın elektrik kofra ve panosu ile bina içindeki kablolar, müşteri (davacı şirket veya mal sahibi) tarafından tesis edilmiş ve müşterinin mülkiyetinde yani sorumluluğunda olan kısımlardır. Bu kısımlarda meydana gelebilecek arıza ve yangın olaylarında …’ın sorumluluğu bulunmayacaktır. Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin “Hizmet Kalitesi” başlıklı 11. Maddesinde; Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi, ilgili mevzuat uyarınca bölgesinde bulunan tüm müşte- rilere eşit, taraflar arasında ayrım gözetmeksizin yeterli, kaliteli ve sürekli elektrik enerjisi sunacak şekilde hizmet verir.” Elektrik Piyasası Dağıtım Yönetmeliği’nin “Dağıtım Şirketinin Yükümlülüğü” başlıklı 24. Maddesinde “Dağıtım şirketi; lisansı kapsamındaki dağıtım bölgesinde elektriğin dağıtım siste- mine girişinden tüketim noktalarına iletilmesine kadar olan tüm aşamalarda, enerji akışının gerçek zamanlı olarak izlenmesi, sisteme ilişkin ihbarların alınması ve sonuçlandırılması ve koruyucu bakım onarım hizmetlerinin planlanması ile uygulanması konularında gerekli iletişimin alt yapısını kurmakla yükümlüdür.” Elektrik Elektronik Mühendisi … tarafından ibraz olunan kök raporda; 31/12/2018 tarihinde saat 21:30’da, … dağıtım merkezinden 5 numaralı depar kablosunda çıkan arıza yerinin testi için olay yerine gelen davalı şirket ekiplerinin, ölçü aracı ile yaptığı çalışmalar esnasında, enerjisiz kabloya araç tarafından verilen darbeli gerilim sebebiyle davacı işletmesinde hasar meydana geldiği, yeraltı kablo arıza tespit araçlarının trafo/dağıtım merkezlerindeki alçak veya orta gerilim kablo uçlarına bağlanarak düzenli periyotlar ile kabloya gerilim uyguladıkları, böylece kablo- nun kaçıncı metresinde arıza olduğunu tespit ettiği, bu işlem esnasında kablonun bağlı olduğu tüm bina veya işletmelerin kofralarında bulunan bıçaklı sigortaların çıkartılarak orta gerilimde ise kesici- lerin açılarak kabloya uygulanan gerilimli darbenin abonelere ait elektrik elektronik cihazlara hasar vermesinin önüne geçilmesinin gerektiği, çalışma yapıldığı hususunun davacı şirket veya diğer aboneler tarafından bilinemeyeceği, bu hususta denetim/kontrol/müdahale/uyarı ve sorumluğunun tamamen davalı kuruma ait olduğu, hasara sebep arızanın davacının kofra ve sayacından önce sokakta bulunan yeraltı kablosu kaynaklı meydana geldiği, davacının bu alana müdahale yetkisinin bulun- madığı, dava konusu olayın yeraltı kablo arızasının yerini tespit etmek için mahalde bulunan arıza tespit aracının 23060 nolu dağıtım merkezindeki kablo uçlarına bağlanarak düzenli periyotlarla kab- loya gerilim uyguladığı esnada darbe geriliminin davacı tesislerine vereceği zararı önleyecek sigorta sökümü – şalter indirimi veya kesici açılması işlemlerinin yapılması hususunda davacının bilgilendi- rilmemesi nedeniyle meydana geldiği, davalı … tarafından arızanın oluşumunu engelleyici ge- rekli tedbirlerin alınmadığı, koruyucu bakım onarım hizmetlerinin planlanması ile uygulanması konu- larında gerekli iletişim alt yapısını kurma yükümlülüğü ve davacıya yeterli, kaliteli, sürekli elektrik enerjisi sunacak şekilde hizmet verme yükümlülüğü bakımından olayın meydana gelmesinde davalı şirketin tam kusurunun olduğu, davacı şirketin işletmesinde meydana gelen zarara ilişkin sunulan faturaların jeneratörde meydana gelen arıza ile işletme içerisindeki elektronik cihazlarda meydana gelen hasarları kapsadığı, oluşan bu hasarların dava konusu olay ile illiyet bağının bulunduğu ve sebep sonuç ilişkisinin kurulabileceği, hasar faturalarının olay tarihi itibariyle kadri maruf kabul edilebi- leceği, sonuç olarak davacı şirketin 39.218,77 TL. zararının bulunduğu” belirtilmiştir. İtiraz üzerine aldırılan ek raporda ise; Davalı … elemanlarınca imza altına alınan ve dosya kapsamına sunulan bila tarihli tutanak ile zaten davalı kurum olaydaki kusurunu kabul etmektedir. Kök raporda olayın nasıl gerçekleşmiş olduğu, davalı kurumca hangi önlemlerin alınması gerektiği hususları açıkça belirtilmiştir. Davacının tüm işletmesinde elektrik/elektronik cihazlar hasar görmüştür. Davalı şirketin hasara sebep yapmış olduğu çalışma ile zarar arasında itliyet bağı kurul- muştur. Yüksek voltajın kaynağı arıza tespit aracıdır. Yeraltı kablo arızasını tespit etmek amacıyla arıza tespit aracı trafoda bulunan kabla başından belirli periyotlar ile yüksek gerilim uygulamıştır. Bu bölüm davacının kofrasından önce davalı sorumluluğundadır. Davacı işletmeye bu uygulamaya başlanmadan önce haber verilmemiş, kofradan enerjisi kesilmemiştir.” denilmiştir.Düzenlenen raporların dosya kapsamına uygun, hükme ve denetime elverişli olduğu değerlendirilmiştir.Toplanan delillere göre davacının dava konusu zararı ile davalının dağıtım faaliyeti ara- sında uygun illiyet bağının bulunduğu anlaşılmakla davacının tespit edilen zararına ve ıslah talebine göre davanın kabulü yönünde kurulan hükümde usul ve yasaya aykırılık tespit edilmemiştir.3- Faiz başlangıcı yönünden; (1) nolu bölümde açıklandığı üzere, dava kısmi dava olarak açılmış ise de, uyuşmazlık davalının haksız fiil sorumluluğundan kaynaklanmaktadır. BK 117. Md gereğince davalının olay tarihi itibariyle temerrüde düştüğü tartışmasız olup dava ve ıslah dilek- çesindeki talep de bu yöndedir. Mahkemece yanılgılı olarak faturaların davalıya iletildiği tarih temerrüt tarihi olarak kabul edilmiş ise de, davacının bu hüküm aleyhine istinaf başvurusu bulunma- maktadır. İstinaf edenin sıfatına göre, bu durum kaldırma nedeni yapılmamıştır.4- Faiz türü açısından, dava haksız fiil hükümlerine dayalı olup taraflar tacirdir. Ticari nitelik arz eden davada, tarafların sıfatına ve uyuşmazlığın niteliğine göre avans faizi işletilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince verilen kararda vakıa ve hukuki değer- lendirme noktasında, usul ve esasa aykırılık tespit edilmediğinden, davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 md gereğince reddine karar vermek gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,Alınması gereken 2.679,03-TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 669,76-TL harcın mahsubu ile bakiye 2.009,27-TL’nin istinaf eden davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 28/03/2023