Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1854 E. 2023/143 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/1854
KARAR NO: 2023/143
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: TEKİRDAĞ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/03/2022
NUMARASI: 2021/887 E – 2022/285 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 19/01/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının davacı şirketin eski ortağı olduğunu, taraflar arasında 05.01.2009 tarihli protokol akdedildiğini, protokolun davalının ortaklıktan ayrılması ve ayrılmaya ilişkin davalıya yapılacak ödemelerin ne miktarda ve hangi koşullarda yapılacağı, tarafların birbirine karşı yükümlülüklerinin belirlenmesi amacıyla düzenlendiğini, davalı tarafça bahsi edilen protokolün ilgili maddeleri uyarınca, davacıdan alacaklı olduğu iddiası ile Çorlu 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/346E., 2014/396K. Sayılı dosyası ile davacı aleyhine dava açıldığını ve davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verildiğini, mahkeme tarafından verilen kararın, Yargıtay tarafından bozulduğunu, mahkemenin 2016/227E., 2016/267K. sayılı dosyası ile yargılamaya devam edildiğini ve davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, karar ile 99.248,59TL’nin dava tarihinden itibaren avans faiz oranı üzerinden işleyecek faizi ile birlikte davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 22.464,00 Euro’nun dava tarihinden itibaren devlet bankalarının bu yabancı para cinsinden açılmış bir yıl vadeli mevduata ödenen en yüksek faiz oranı üzerinden işleyecek faizi ile birlikte Euro olarak veya fiili ödeme günündeki TL karşılığının davacıdan alınarak davalıya verilmesi yönünde hüküm kurulduğunu, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2017/1584 E., 2018/7951 K. Sayılı dosyası ile kesinleştiğini, mahkeme kararı uyarınca davacı şirket tarafından davalıya banka kanalıyla 21.12.2016 tarihinde 306.000,00TL ödeme yapıldığını, davacı şirket tarafından ödeme yapılmasına rağmen davalı yanca İstanbul …İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile davacı aleyhine icra takibine geçildiğini, takibe itiraz edildiğini ve İstanbul 14. İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/322 E., 2018/392 K. sayılı dosyası ile davanın kabulü ile icranın geri bırakılmasına karar verildiğini, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 77. maddesi uyarınca davalıya yapılan fazla ödemenin iadesi gerektiğini beyanla, davacı şirket tarafından davalıya fazla ödenen 95.208,80 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işletilecek en yüksek mevduat faiziyle birlikte sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 28/10/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile 06/10/2020 tarihli bilirkişi raporu kapsamında davadaki taleplerini toplam 147.109,96 TLya çıkardıklarını ve bu tutara 21/12/2016 tarihinden itibaren faiz işletilmesini talep ederek ıslah harcını ikmal etmiştir.Davalı tarafından cevap ve beyan dilekçesi verilmediği anlaşılmıştır.Mahkeme, Çorlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/227 Esas (Bozmadan önce 2010/346 Esas) sayılı dosyadaki dava tarihi 27/09/2010 olup, Yargıtay bozması ile davanın yeni bir esasa kaydedilmesinin yeni bir dava meydana gelmesi sonucunu oluşturmayacağından, ilamdaki alacak kalemlerine dava tarihi olan 27/09/2010 tarihinden, davacı şirketin havale yaptığı 21/12/2016 tarihine kadar faiz işletilmesi gerektiği, ilamda hükmedilen feri alacaklar açısından herhangi bir faiz başlangıç tarihi belirtilmediğinden, bu kalemdeki alacaklara karar tarihi olan 17/11/2016 tarihinden ödeme tarihine kadar faiz işletileceği,hükme dayanak raporda faiz başlangıç tarihleri ile oranları hususunda bir yanlışlık olmadığı, davacı şirketin davalıya 20.923,76 TL fazla ödeme yaptığının anlaşıldığı,ayrıca davalının temerrüde düşürüldüğüne dair delil sunulmadığı, davacı şirketin davalıya haricen yaptığı ödeme sonucunda davalının sebepsiz zenginleştiği gerekçesi ile;”Davanın kısmen kabulü ile, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan 20.923,76 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar vermiştir.Kararı davacı vekili ile davalı vekili istinaf etmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; ilk derece mahkemesi tarafından, bilirkişi …’ın 06/04/2018 tarihli raporunun hukuka ve hakkaniyete aykırı şekilde ihdas edilen 2. seçeneği doğrultusunda hukuka ve hakkaniyete aykırı şekilde hüküm kurulduğunu, daha önce alacak talebine ilişkin 06/10/2020 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen birinci seçenekli yaptırıma göre müvekkilinin davalıdan 147.109,96 TL alacaklı olduğu kanaatine varıldığını,bu bilirkişi raporuna göre dava değeri yönünden ıslah talebinde bulunduklarını,06/04/2018 tarihli Emekli İcra İflas Müdürü Bilirkişi …;” 1. Takip konusu ilamda yazılı olduğu üzere dava tarihinin 02/05/2016 olduğunun kabulü halinde gerekçeleri ve hesaplama yöntemleri yukarıdaki birinci hesaplama seçeneğinde açıklandığı üzere 21/12/2016 tarihindeki alacak miktarının ilamda yazılı alacak kalemleri ve işlemiş faizleri ile birlikte 210.791,20 TL olarak belirlendiği, ödenen 306.000,00 TL düşüldüğünde borcun tamamının takipten önce 95.208,00 TL fazlasıyla ödendiği sonuç ve kanaatine varıldığı,takip konusu ilamın içeriğinden ve davalı/alacaklı vekilinin cevap dilekçesi ekindeki bozulan önceki karardan dava tarihinin 27/09/2010 olduğu anlaşılmış olup dava tarihinin 27/09/2010 olduğunun kabulü halinde ise gerekçeleri ve hesaplama yöntemleri yukarıdaki ikinci hesaplama seçeneğinde açıklandığı üzere 21/12/2016 tarihindeki alacak miktarının ilamda yazılı alacak kalemleri ve işlemiş faizleri ile birlikte 285.076,24 TL olduğu, ödenen 306.000,00 TL düşüldüğünde borcun tamamının takipten önce 20.923,76 TL fazlasıyla ödendiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.”şeklinde 2 seçenekli rapor tahsis etmiş olup bu raporun 2. Seçenekli hesaplaması hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu,bu bilirkişinin , söz konusu hesaplamayı Çorlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/227 E. 2016/267 K. Numaralı dosyasının dava tarihini 27/09/2010 esas alarak yaptığını,oysa davalı tarafça açılan ilamlı icraya konu gerekçeli kararda dava tarihinin 02/05/2016 olarak belirtildiğini,söz konusu icra dosyasının daha sonra açtıkları İstanbul 14. İcra Hukuk Mahkemesinin kararı ile geri bırakıldığını,davalı tarafın söz konusu ilamı icraya koyar iken, ilamda dava tarihinin 02/05/2016 olduğunu kabul ederek icraya koyduğunu,işbu gerekçeli karara karşı dava tarihinin düzeltilmesine ilişkin ne bir tavzih ne bir tashih ne de karar düzeltme gibi kanun yollarını tüketmediğini, gerekçeli kararı olduğu gibi kabul ederek söz konusu takibi açtığını,davalının dayandığı ilam hakkında açılmış bir takip ve söz konusu takip iptaline ilişkin kesinleşmiş bir mahkeme hükmü bulunduğunu,icra emrindeki faiz başlangıç tarihi dava tarihi olup kesinleşmiş ilam değiştirilemeyeceğini, ilamda dava tarihi olarak 02.05.2016 yazdığını, alacağa ilişkin faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olan 02/05/2016 tarihi olduğunun açıkça ortada olduğunu, eksik ve hatalı olarak hesaplanan ikinci seçenekli hesaplamaya göre hüküm tesis edilmesini kesinlikle kabul etmediklerini,ayrıca davalının arabuluculuk görüşmelerine katılmadığını ;davalı tarafın arabuluculuk görüşmesine katılım sağlamadığından anlaşmaya varılamadığına dair son tutanak düzenlendiğini, 7036 Sayılı Kanunun dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 3.maddesinin 12 numaralı fıkrası, “Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmez. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.” şeklinde olup, kanun hükmü uyarınca davalı tarafın yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu olduğunu belirterek davanın tümden kabulüne karar verilmesi için kararın kaldırılmasını talep etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemenin bilirkişi …’ın raporunu hükme esas aldığını, bu raporu kabul etmediklerini,bu raporun İstanbul 14. İHM. dosyası içerisinde bulunduğunu ve içeriğnin hatalı olduğunu,bilirkişinin yabancı paranın hangi tarihin kuruna göre hesaplanacağı hususunda yanılgıya düştüğünü, bu rapora itirazlarını bildirdiklerini,6098 sayılı sayılı Kanun’un 99. maddesi gereğince; konusu para olan borç, ülke parasıyla ödenir. Yabancı para ile ödeme yapılması kararlaştırılmışsa borç, ödeme günündeki rayiç bedel üzerinden ülke parasıyla da ödenebilir hükmü bulunduğunu, davacı tarafın 21.12.2016 tarihinde ödeme yaptığını,bu madde gereği, davacının ödemesi gereken asıl meblağın , ödeme günündeki kur üzerinden hesaplanması gerektiğini, Çorlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/227 E. – 2016/267 K. sayılı kararının gerekçesinde; fiili ödeme günündeki Türk Lirası karşılığının alınması yönünde hüküm kurduğunu, bilirkişinin 22.462 Euro’nun Türk Lirası karşılığını hesaplarken, dava açılış tarihi olan 27.09.2010 tarihindeki satış kurunu baz aldığını, bu tespitin hatalı olduğunu, icra takibine konu alacakların bir kısmının Türk Lirası, bir kısmının da yabancı para olması durumunda; alacaklının döviz kısmı için ödeme tarihindeki Türk Lirası cinsinden karşılık talep edebileceğini , olayda ise ödeme tarihinin 21.12.2016 tarihi olduğunu, davacının ödeyeceği yabancı para birimi, Türk Lirasına çevrilirken, ödeme günü olan bu tarihteki kurun baz alındığını, davacının da hesabı kontrol edip, ödemesini buna göre yaptığını, İstanbul 14. İHM. sunulan dava dilekçesinde bu durumun açıkça kabul edildiğini,davalının davacı yana hiçbir borcu olmadığını,ödemeyi yaptıktan uzun zaman sonra, gerekçeli kararın dava tarihi kısmında yapılan maddi hataya dayanarak, fazla ödeme yapıldığı iddiasıyla davacı olmanın dayanağı bulunmadığını,dava tarihinin bilinmesine rağmen, bu tarihin başka bir tarih olduğunu iddia ederek yeni bir dava açmak ve fazla ödediğinden bahisle, olmayan bir alacağı talep etmnin kötüniyete dayandığını, 22.462 Euro’nun Türk Lirası karşılığını, yanlış tarihteki kur üzerinden hesaplayan bilirkişinin bu meblağa işlemiş olan faizi eksik hesapladığını,raporunda faiz türünü avans olarak belirleyen bilirkişinin , bu hususta da hata yaptığını, TBK. 99/son maddesine göre, alacaklının seçimlik hakkı mevcut olup fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden ödeme yapılmasını istemesi halinde takip konusu alacağın tahsil tarihine kadar yabancı para alacağı olarak değerlendirileceği,bu alacağa 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesine göre; vade tarihinden fiilen ödeme tarihine kadar, devlet bankalarının o para birimi ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranına göre faiz isteyebileceği, Çorlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi hükmünde; 22.464 Euro’nun dava tarihinden itibaren devlet bankalarının o para birimi ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı üzerinden ödenmesine karar verdiğini,birkişinin bu hükme aykırı olarak yaptığı hesaplamaların hatalı olduğunu, davacı taraftan alınmış fazla bir bedel bulunmadığını belirterek ,karar kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre;Dava, davacı tarafça mahkeme ilamında belirtilen alacak miktarından daha fazla harici ödeme yapıldığı iddiası ile fazla ödenen kısmın iadesi talebine ilişkindir. Taraflar arasında davacı ve davalı sıfatı birbirinin tersi olarak Çorlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/227 Esas sayılı dosyası ile görülen davada ” 99.248,59 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte, 22.464,00 Euro’nun dava tarihinden işleyecek kamu bankalarında euro cinsinden açılmış 1 yıl vadeli mevduata ödenen en yüksek faizi oranı üzerinden işleyecek faizi ile birlikte … Anonim Şirketi’nden alınarak …’a verilmesine” ilişkin karar uyarınca … henüz cebri icra yoluna başvurmadan … Anonim Şirket tarafından …’a 21/12/2016 tarihlinde “2016/227 Esas sayılı dosya Çorlu 1 Asliye Hukuk Mahkemesi Alacağı” açıklaması ile 306.000,00 TLlık tutarın banka havalesi ile ödendiği ,ancak ana davanın davacısı konumundaki … tarafından, yapılan ödemenin ilamda hükmedilen miktardan az olduğu gerekçesi ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı icra dosyası ile takip yapılması karşısında ,bu kez … Anonim Şirketi tarafından İstanbul14. İcra Hukuk Mahkemesinde icranın geri bırakılması talebi ile açılan davada 31/05/2018 tarihli 2017/322 Esas 2018/392 Karar sayılı ilamındaki “…davacı borçlu şirketin alacaklıya 285.076,24 TL borçlu olmasına rağmen, davalıya 21/12/2016 tarihi itibariyla toplamda 306.000,00 TL ödeme yaptığı ve bu ödemenin de 20.923,76 TL fazla olduğu” belirtilerek gerekçesiyle icranın geri bırakılmasına dair verilen kararın istinafta kesinleştiği anlaşılmıştır. Mahkeme kararına icra mahkemesinde alınan bilirkişi raporunu ve icra mahkeme kararını dayanak yapmıştır. Yargılama sırasında ilk bilirkişi …’ndan alınan raporda ; dava tarihi 02.05.2016 tarihi kabul edilmek suretiyle; davacı … TİC. AŞ ile davalı …”’dan 10/01/2020 tarihi itibarıyla 147.109,96 TL alacaklı olduğu, dava tarihi 27.09.2010 kabul edildiğinde ise ,davacı … TİC, A.Ş ile davalı …”’dan 10/01/2020 tarihi itibarıyla 32.32991TL alacaklı olduğu belirlenmiştir. Daha sonra bilirkişi …’dan alınan bilirkişi raporunda ; mahkemenin İstanbul 14. İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/322 Esas — 2018/392 Karar sayılı dosyaya sunulan 06.04.2018 tarihli bilirkişinin hesaplamasında tespit ettiği fazla ödenen tutar olarak 95.208,80 TL yi kabul etmesi halinde davacının tacir sıfatında olması nedeni ile TTK Hükümleri dikkate alınarak, 95.208,80 TL Alacak ile 41.927,74 TL reeskont avans faizi olmak üzere davalıdan toplam alacağı 137.136,54 TL hesaplandığı, 2. seçenek olarak sunulan hesaplama tablosunda göre davacı tarafın 21.12.2016 tarihinde Çorlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.11.2016 tarih ve 2016/227 E. 2016/267 K. Sayılı Kararına istinaden 306.000,00 TL Ödediği, mahkeme ilamına göre ödenmesi gereken miktarın 298.891,67 TL olarak hesaplandığı,buna göre davacının davalı tarafa 7.108,33 TL fazla ödediğinin tespit edilmiş,fazla ödenen 7.108,33 TL için hesaplanan faiz ise 3.130,34 TL olmak üzere davacının Çorlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.11.2016 tarih ve 2016/227 E. 2016/267 K. sayılı kararına istinaden fazla ödeme nedeni ile davalıdan toplam alacağının 10.238,67 TL o olarak hesaplandığı anlaşılmıştır.Son bilirkişiden alınan ek raporda ise ;ilk seçenek yönünden kök rapordaki aynı hesaplamanın yapıldığı, İstanbul 14. İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/322 Esas 2018/392 Karar sayılı dosyaya sunulan 06.04.2018 tarihli bilirkişinin hesaplamasında dava tarihi olarak 02.05.2016 esas almak sureti ile tespit ettiği fazla ödenen tutar olarak 95.208,80 TL yi kabul etmesi halinde: davacının Tacir sıfatında olması nedeni ile TIK Hükümleri dikkate alınarak, 95.208,80 TL Alacak ile 41.927,74 TL reeskont avans faizi olmak üzere davalıdan toplam alacağının 137.136,54 TL hesaplandığı,ayrıca 2. seçenek olarak sunulan ve yeniden yapılan hesaplama tablosunda, davalının euro faiz oranına itirazları da dikkate alındığında, “22.464,00 Euro’nun dava tarihinden İtibaren devlet bankalarının bu yabancı para cinsinden açılmış | yıl vadeli mevduata ödenen en yüksek faiz oranı üzerinden işleyecek faizi ile birlikte Euro olarak veya fiili ödeme yönündeki-TL karşılığının davalı (karsı davacı) dan alınarak, davacı (karşı davalı) ya verilmesine kararı gereğince” TCMB tarafından ilan edilen euro aylık değişken faiz oranları dikkate alınarak hesaplama yapıldığı, davacı tarafın 21.12.2016 tarihinde Çorlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.11.2016 tarih ve 2016/227 E. 2016/267 K. Sayılı kararına istinaden 306.000,00 TL ödediği, mahkeme ilamına göre ödenmesi gereken miktarın 305.952,92 TL olduğunun hesaplandığı, yeniden yapılan hesaplama tablosuna göre; davacının davalı tarafa 47,08 TL fazla ödediği tespit edilmiş, fazla ödenen 47,08 TL için hesaplanan faiz ise 20,73 TL olmak üzere davacının Çorlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.11.2016 tarih ve 2016/227 E. 2016/267 K. sayılı kararına istinaden fazla ödeme nedeni ile davacının davalıdan toplam alacağının 67,81 TL olarak yeniden hesaplandığı belirtilmiştir.Ancak mahkemece hükme esas alınan ve 2.seçeneğine göre değerlendirme yapılan İstanbul 14.İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/322 E.sayılı dosyasında alınan bilirkişi …’dan alınan 06/04/2018 tarihli bilirkişi raporunda; dava tarihinin 02/05/2016 olduğunun kabulü halinde ;birinci seçenekte açıklandığı üzere alacak kalemleri ve işlemiş faizleri ile birlikte 210.791,20 TL alacağın belirlendiği, davacının ödediği 306.000,00 TL düşüldüğünde ise, borcun tamamının takipte önce 95.208,80 TL fazlasıyla ödendiğini,ayrıca bozulan önceki karardan dava tarihinin 27/09/2010 olduğu anlaşılmakla,dava tarihinin 27/09/2010 olduğunun kabulünde ise,ikinci seçenek olarak 21/12/2016 tarihindeki alacak miktarının ilamda yazılı alacak kalemleri ve işlemiş faizleri ile birlikte 285.076,24 TL olduğu,ödenen 306.000,000 TL düşüldüğünde ,borcun tamamının takipten önce 20.923,76 TL fazlasıyla ödendiği tespit edilmiştir.Davanın 27/09/2010 tarihinde açıldığı,mahkemece verilen hükmün bozulması sonrası yeniden esasa kaydedilerek yargılama sonunda yeniden hüküm kurulduğu,bu esnada bozma sonrası verilen karara ilişkin gerekçeli kararda karar tarihinin hatalı yazıldığı,karar tarihinin 27/09/2010 olmasına rağmen hatalı olarak bozma sonrası esasa kayıt tarihi olan 02/05/2016 tarihininin dava tarihi olarak yazıldığı,ancak hükümde dava tarihinden itibaren faizlere hükmedildiği,hüküm kısmında dava tarihinin ayrıca belirtilmediği,gerekçeli karar başlığında ise dava tarihinin hatalı yazıldığı,bunun maddi hataya dayandığı,her zaman düzeltilebileceği,bu hususun hak kaybına engel olmaması gerektiği,kazanılmış hak oluşturmadığı gözetilerek, faizin doğru dava tarihi olan 27/09/2010 tarihinden itibaren işletilmesi gerektiği kabul edilmelidir.Çünkü hüküm kısmında açıkça dava tarihin açılımının yapılmadığı da tespit edilmiştir.Bozma sonrası verilen hükme ilişkin ilam icraya konmadan, davacı tarafça davalıya banka havalesi ile açıklamalı 21/12/2016 tarihinde 306.000,00 TL gönderilmiştir.Bu nedenle bu tarih açısından fiili ödeme tarihindeki kurun baz alınması döviz alacağı yönünden esas olacaktır.Bilirkişi raporlarının tamamının farklı hesaplamaları içerdiği,bu yönüyle bu davada alınan iki ayrı bilirkişi raporu ile son bilirkişiden alınan ek raporun tamamen uyumlu olmadığı,mahkemece bu dosyadan alınmayan ve İstanbul 14.İcra Hukuk Mahkemesinden alınan aynı mahkeme kararına esas bilirkişi raporuna göre hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.O halde,mahkemece bozma öncesi ilk dava tarihi baz alınarak TL alacağı için bu tarih itibarıyla avans faizinin ödeme tarihi olan 21/12/2016 tarihine kadar ,ayrıca euro cinsinden alacak yönünden ise fiili ödeme tarihi olan 21/12/2016 tarihindeki Euronun TL karşılığı hesaplanarak devlet bankalarının bu yabancı para cinsinden açılmış bir yıl vadeli mevduata ödenen en yüksek faiz oranı ile bozma öncesi ilk dava tarihinden itibaren fiili ödeme tarihine kadar işleyecek faiz hesaplanmak üzere , ikinci bilirkişi kök ve ek raporunu düzenleyen bilirkişiden ek rapor alınması gerektiğinden ,tarafların istinaf taleplerinin kabulü ile karar HMK 353/1a-6.madde gereği kaldırılarak yargılamaya devam edilip karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine geri gönderilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacı ve davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edenlere isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.19/01/2023