Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1461 E. 2022/2262 K. 14.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/1461
KARAR NO: 2022/2262
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/12/2021
NUMARASI: 2021/246 E – 2021/941 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 14/09/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; inşaat müteahhitliği yapan müvekkilinin Beylikdüzü İlçesi … Mahallesi … Bulvarı No:…’de inşa edeceği konut amaçlı site merkezinde yer alacak bağımsız bölümlerin elektrik enerjisi ihtiyacı için davalı … kurumuna başvuruda bulunulduğunu, ancak davalı tarafın tekel hakkını kullanarak dayatmacı bir yaklaşımla “…” adı altında sağlanacak olan enerjinin teknik altyapısının müvekkil şirketince yapılmasını ve daha sonra bu tesislerin işletme ve bakım karşılığında …’a devrini talep ettiğini, o anki zorunluluklar nedeniyle bu altyapının anlaşmaya varılan dava dışı … San. ve Tic. A.Ş. tarafından tesis edildiğini, ancak “şartname” hükümlerinin Anayasa ve çeşitli mevzuat hükümlerinin emredici şartlarına aykırı olduğunu, bu sebeple mutlak butlanla batıl olması gerektiğini, inşa edilen enerji altyapısına ilişkin masrafların toplamı 130.000-TL ve diğer belirsiz kablo tesisi ile işçilik kazı vs. alacakların aradaki sözleşme ilişkisi batıl olduğundan dolayı tesisin yapımı tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle,davaya konu edilen taleplerin zamanaşımına uğradığını ve bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, husumetin müvekkili şirkete yöneltilmesinin doğru olmadığını, … ile imzalanan İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi hükümleri gereğince dağıtım tesislerinin mülkiyetinin …’a ait olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde davanın türünü belirsiz alacak davası olarak belirttiğini, davaya konu edilen taleplerin belirlenmesi bağlamında objektif bir imkansızlık halinin mevcut olmasının belirsiz alacak davası açılabilmesinin olmazsa olmaz koşulu olduğunu, davacı tarafın sözleşme hükümlerinin kendisine dayatıldığına ilişkin olarak tek bir somut delili dahi bulunmadığını, aksine kendisine tanınan itiraz hakkını dahi kullanma iradesi göstermeksizin sözleşme hükümlerini kabul ettiğini, davacı tarafla müvekkili şirket arasında henüz bağlantı ya da sistem kullanım anlaşması da bulunmadığını beyanla ,davanın reddini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu edilen taleplerin zamanaşımına uğradığını ve bu nedenle eldeki davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, husumetin müvekkil şirkete yöneltilmesinin doğru olmadığını, … ile imzalanan İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi hükümleri gereğince dağıtım tesislerinin mülkiyetinin …’a ait olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde eldeki davanın türünü belirsiz alacak davası olarak belirttiğini, davaya konu edilen taleplerin belirlenmesi bağlamında objektif bir imkansızlık halinin mevcut olmasının belirsiz alacak davası açılabilmesinin olmazsa olmaz koşulu olduğunu, bu kapsamda eldeki davada talep edilen alacak kalemlerinden bir kısmının bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkarılacağı bu nedenle objektif olarak belirlenememe halinin mevcut olduğu iddiası hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafın harcamayı bizzat yapan kimse olarak belirleyemediği alacak kaleminin bilirkişi tarafından belirleneceği tezi hukuki garabet örneği olacağını, bu nedenle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafların görülmekte olan davada birlikte hareket etmek suretiyle alacak talebinde bulunduğunu, bu kapsamda açılmış olan davanın niteliği ve tarafların bu davayı ikame etmesinde aranan şartların varlığı ayrıca ve her bir davacı bakımında ayrı ayrı olmak kaydıyla incelenip usul hukukuna aykırı bir durumun varlığı halinde de davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, aradaki sözleşme ilişkisinin davacı tarafın iddiasının aksine geçerli olduğunu ve sonuçlarını doğurmaya devam ettiğini, davacı tarafın aradaki sözleşme ilişkisinin emredici kurallara aykırılığı nedeniyle mutlak butlan olduğu ve dolayısıyla geçersiz olduğu iddiasının hukuki gerçeklikten uzak olduğunu, davacı tarafın sözleşme hükümlerinin kendisine dayatıldığına ilişkin olarak tek bir somut delili dahi bulunmadığını, aksine kendisine tanınan itiraz hakkını dahi kullanma iradesi göstermeksizin sözleşme hükümlerini kabul ettiğini, davacı tarafla müvekkili şirket arasında henüz bağlantı ya da sistem kullanım anlaşması da bulunmadığını, bu anlaşmanın tesis edilmeden huzurdaki dava ile tek seferde ödeme talebinin hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafın iş bu davaya dayanak teşkil eden taleplerinin bu yönüyle hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte mahkemece yatırım bedellerinin davacı tarafa geri ödenmesi kanaatine ulaşılırsa bu ödemelerin defaten yapılmayacağı, Elektrik Piyasası Bağlantı ve Sistem Kullanım Yönetmeliği’nin geçici 2. Maddesi ile diğer yönetmelik hükümleri gereği ancak bundan sonraki iletim ve dağıtım tarifesinden mahsup edilebileceği hususu da göz önünde bulundurulması gerektiğini, davacı tarafın iddiasının aradaki sözleşme ilişkisinin tümüyle mutlak butlan yaptırımına tabi olduğu dolayısıyla yapılan tesislere ilişkin bedellerin inşa tarihinden itibaren avans faiz oranı üzerinden iadesi iddiasına dayandığını, davacı tarafların eldeki davada talep ettikleri miktarların somut olaya uygun olmayıp fahiş nitelikte olduğunu, bu yönüyle söze konu taleplerin taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, öte yandan istenen faizin niteliği ve başlangıç tarihinin de hukuka aykırılık arz etmediğini, sonuç olarak bu nedenlerle, öncelikle pasif husumet ehliyetinin yokluğu nedeniyle davanın müvekkili şirket yönünden reddini, nihayetinde hukuki mesnetten yoksun davanın reddini, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacı taraflara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; ” davalı … yönünden açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı … yönünden davanın kabulü ile 130.000,00-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte bu davalıdan tahsiline karar verilmiştir.” karar verilmiştir. Söz konusu kararın davalı … vekilince istinaf edilmesi üzerine Dairemizce yapılan istinaf incelemesi sonunda ” Mahkemece yargılamada , bilirkişi kurulu kök ve ek raporu alınmış olup,bilirkişi kurulunca ” Davacı Şirket’in, “… Nolu (34,5/04 kV 1600 kVA) … ve …, yer altı kablosu tesisi” işinin gerçekleşmesinde, Elektrik Piyasası Dağıtım Yönetmeliği’nin Madde-18 hükmünde açıklanan hususlara uyduğunun, 28/01/2014 tarih ve … saydı Resmî Gazetede yayınlanan Elektrik Piyasası Bağlantı Ve Sistem Kullanım Yönetmeliği’nin geçici ve son hükümlerinde “Kullanıcı tarafından tesis edilen iletim ve dağıtım varlıklarına ilişkin metodoloji” ve “mahsup yöntemiyle geri ödeme” hususlarının düzenlendiği, yine aynı yönetmeliğin 20 ve 21. Maddelerimde de kullanıcı tarafından tesis edilen iletim ve dağıtım varlıkları ile geri ödemeye ilişkin metodoloji usul ve esasların düzenlendiğini, davacı şirket tarafından “Rapor” içeriğinde açıklanan mevzuat hükümleri çerçevesinde ilgili trafo, usulüne uygun olarak tamamlandığı, tesisin geçici kabul işlemlerinin 14/07/2011 tarihinde Davalı Şirket tarafından yapıldığı, ayrıca yine Davalı Şirket’in 19/07/2011 tarih ve 2832 sayılı kararı ile dava konusu Trafo Merkezi’nin elektrik sistemine dahil edildiğini, davacı yanın ticari defterlerinde yapdan inceleme sonucunda, dava dışı yüklenici firmaya yapılan iş karşılığında 130.000,00 TL ödeme yapıldığını, sonuç olarak davacının davasında malen ve diğer incelemeler kapsamında haklı olduğunu…” mütalaa etmişlerdir.Ne var ki; alınan raporların hüküm vermeye elverişli olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir.Bilirkişi kurulu raporunda, ağırlıklı olarak mali yönden ve defter incelemesi yönünden görüş bildirilmiştir.Sözkonusu raporda ,davacı tarafça yaptırılan işlere ait faturaların ticari defterlerinde kayıtlı bulunduğu bildirilmiş ,ancak uyuşmazlığın niteliğine göre , faturalı ve faturasız söz konusu tutarların dava konusu tesis inşa tarihi ve yapılan işlemler ile kullanılan malzemeler göz önüne alındığında piyasa rayiç bedelleri içinde kalıp kalmadığı yönünden herhangi bir değerlendirme bulunmamaktadır. Raporda ,faturalı ve faturasız işler ayrılmamıştır. Diğer yandan, taraflar arasında bir sistem bağlantı anlaşması olmadığı beyan edilmekle, bunun sonuçları yönünden de raporda açıklama ve değerlendirme bulunmamaktadır. Bu sebeplerle ,davalı …’ın istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine ” karar verilmiştir. Mahkemece Dairemizin kaldırma kararı üzerine yeniden yapılan yargılama sonunda “1-Davalı … yönünden açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE, 2-Davalı … yönünden açılan davanın KABULÜ ile, 130.000,00-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine,” şeklinde hüküm kurulmuştur. Mahkemece verilen kararı, davalı … vekili istinaf etmiştir. Davalı vekilince verilen istinaf dilekçesinde özetle; Dava konusu alacağın zamanaşımına uğramış olup davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu, dağıtım tesislerinin mülkiyetine ilişkin olarak ikame edilen davanın müvekkili şirkete yöneltilmesi mümkün olmadığından ,pasif husumetten davanın reddi gerektiği,bu yöndeki itirazlarının dikkate alınmadığı,,davaya konu edilen taleplerin 6098 sayılı TBK’nun 82. maddesi uyarınca ve dava dilekçesinde açıkça davacı tarafın müvekkili şirketçe istenilen taleplerin emredici kurallara aykırı olduğunu şartnamenin önerildiği tarihte bildiği anlaşıldığından , davacı tarafın bedel iadesine ilişkin talebinin zamanaşımına uğramış olduğuna ilişkin itirazlarının da dikkate alınmadığı , davacı tarafın herhangi bir şekilde ihtirazi kayıt dahi sunmaksızın imzalamış olduğu sözleşme hükümlerinin aradan geçen 6 yıl gibi bir süre sonra dayatıldığını iddia etmesinin açıkça hukuka aykırı olduğu, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte; taraflar arasında herhangi bir bağlantı ya da sistem kullanım anlaşması olmadan bu bedellerin defaten ödenmesinin talep edilmesi yasal mevzuat karşısında mümkün olmadığı,davacı tarafın yapımı tamamlanan tesislere ilişkin olarak talepte bulunmasını kabul anlamına gelmemesi kaydıyla; bilirkişi heyetinin davacının sunduğu faturalar aynen kabul edilerek bu bedellerin davacıya ödenmesi gerektiği görüşünün de yasal düzenlemelere aykırılık teşkil ettiği,davacı tarafla müvekkili şirket arasında henüz bağlantı ya da sistem kullanım anlaşması da bulunmadığı ,bu anlaşma tesis edilmeden huzurdaki dava ile tek seferde ödeme talebinin hukuka aykırı olduğu, mahkemece bu bedellerin mevzuata aykırı şekilde defaten ödenmesi gerektiğinin kabulünün de hukuka aykırı olduğunu,dava konusu alacağın bilirkişi raporundaki mevzuat gereğince müvekkili şirketten tahsilinin mümkün olmadığı, somut olaya uygulanacak olan Elektrik Piyasası Bağlantı ve Sistem Kullanım Yönetmeliği gereği dava konusu tesislerin bedelinin istenemeyeceği, kabul anlamına gelmemek kaydı ile dava konusu alacağın faturalara dayalı olarak istenilmesi mümkün olmadığından, bilirkişilerce hesaplama yöntemi mevzuata aykırı ve bulunan bedel son derece fahiş olmakla iş bu raporlara dayalı olarak verilen kararın kaldırılması gerektiği, dava konusu bedeli için KDV istenilmesinin mümkün olmadığı,muaccel olmayan borç nedeniyle temerrüt söz konusu olmayacağından dava konusu edilen talebe faiz istenilmeyeceği ,kararın usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür. HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; dava, davacı tarafça yaptırılan dağıtım ve iletim tesisi varlıklarının maliyetinin davalıdan tahsili talebine ilişkindir. Mahkemece Dairemizin kaldırma kararından sonraki yargılamada , bilirkişi kurulu ek raporları alınmış olup,bilirkişi kurulunca Dairemizin kaldırma kararında işaret edilen hususlarda yeterli inceleme ve değerlendirme içeren raporlarına ve dosyadaki bilgi ve belgelere göre; yatırım programı içerisinde davalı kurum tarafından yapılması gerekli olan yatırımın davacı tarafından yapılması nedeniyle talep edilebilecek bedel ve tahsil şeklinin yukarıda açıklanan yönetmelik hükümlerine göre belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesinin gerektiği anlaşılmıştır. Bu kapsamda Bam kararı gereğince faturalı ve faturasız işlerin ayrı ayrı dökümü yapılmak sureti ile söz konusu faturalı/ faturasız tutarların dava konusu tesis inşa tarihi ve yapılan işlemler ile kullanılan malzemeler göz önüne alındığında piyasa rayiç bedelleri içinde kalıp kalmadığı hususlarının aydınlatılması sureti ile inceleme yapılmış olup talep edilen miktarın (130.000-TL) faturalı işlere dayalı olup piyasa rayiç bedelleri ile uyumlu olduğu saptanmıştır. Davacılar, işbu dava ile ödedikleri tesis masraflarının tahsilini talep ettiğine ve tesisler davalı …’a devredildiğine göre, açılan davada davacıların aktif husumet ehliyeti bulunmakta olup ayrıca davalı … ile davalı … arasında düzenlenen 24/07/2006 tarih işletme devir hakkı sözleşmesinin 7.5 maddesinin; ”Dağıtım faaliyetinin şirket tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyet kapsamında gerçekleştirilen her türlü iş ve işlemlerin bütün sorumluluğunun …’ a ait olduğu…” şeklinde düzenlendiği görülmekle anılı hüküm gereğince davalı …’ın pasif husumet ehliyetini haiz olduğu anlaşılmıştır. Son olarak bağlantı anlaşması ile ilgili olarak; Elektrik İç Tesisat Yönetmeliği’ne göre yapılan değerlendirmede, tesislerin kullanım hakkı …’a bırakılmakla, … ile davacı arasında bir protokol imzalanmasının gerektiği, ancak böyle bir protokol imzalanmamış ise tesisin tüm işletme ve bakımının davacı tarafa ait olacağı, bununla birlikte söz konusu metrajların bir ucunun …’ın kontrolündeki trafo binaları içinde olduğundan, davacının bakım ve işletmeyi üstlendiği anda …’ın izni ve müsadesi olmadan bu işi yapamayacağının açık olduğu, sözleşmelerin imzalanmamış olmasının dava konusu tesislerin bedelinin ödenmesine etkisinin bulunmadığı , somut olayın özelliğine göre bu bedellerin tüketimden düşülmesi mümkün olmadığından defaten ödeme kararı verilmesinde ve KDV kanunun uyarınca davacıların KDV ödemesi sebebiyle bedeller yönünden KDV talep etmelerinde de hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararın mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacılının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalı …’ın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 8.880,30 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 2.220,07 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.660,23 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.14/09/2022