Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1360 E. 2023/884 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/1360
KARAR NO: 2023/884
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/12/2021
NUMARASI: 2018/725 E – 2021/1211 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 23/03/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle,dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının, davalı Şirketin “…” markası için fotoğraf çekimleri yaptığını ve fotoğrafları teslim ederek 22.02.2017 tarih, … Nolu, 64.782,00 TL bedelli faturayı tanzim ve teslim ettiğini, bu ticari iş nedeniyle 25.10.2016 tarihinde davalı şirket yetkilisi fatih türk tarafından 23.000,00 TL avans ödemesi yapıldığını, başkaca hiçbir ödeme yapılmadığını, bakiye 41.782,00 TL’nin ödenmesi için davalı şirkete beyoğlu …noterliğinin 24.02.2017 tarih, … yevmiye nolu ihtarnamesinin keşide edildiğini, davalı şirketin ihtarnameye rağmen borcunu ödememesi üzerine aleyhine ist. …icra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, yetki itirazı üzerine takibin İstanbul Anadolu …icra müdürülüğü … esas sayılı dosyası üzerinden ikame edilerek davalı şirkete ödeme emri gönderildiğini, davalı borçlu şirketin vaki itirazı neticesinde takibin durduğunu, ihtiyari arabuluculuk sürecinden de anlaşma sağlanamadığını iddia ederek, davalı şirketçe takibe yapılan vaki itirazın iptaline ve takibin devamına, davalı aleyhine en az %20 icra inkâr tazminatı mahkümiyetine hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretlerinin davalı üzerine bırakılmasını talep ve dava etmişlerdir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile davalı şirketin “2017 kış çekimi” projesi kapsamında davalı şirketin ürünlerinin tanıtımı amacıyla ürünlerin imajlı fotoğraflarının çekimi konusunda anlaşmış olduklarını, davacının işin tam anlamıyla davalı şirketin istediği gibi anlaşma koşullarına uygun olarak yapacağını, üzerine düşen yükümlülüklere uygun olarak davranacağını ve bunun sonunda işi davalı şirkete eksiksiz ve ayıpsız teslim edeceğini taahhüt ettiğini, tüm görüşmeler neticesinde, davalı şirketin söz konusu hizmetin davacı tarafından anlaşma koşullarına uygun olarak zamanında yapılacağı inancıyla davacıyla anlaşarak 23.000,00 TL tutarında avans ödemesi yaptığını, ancak taahhüt edilen hizmetin, davalı şirkete anlatıldığı gibi eksiksiz, ayıpsız ve zamanında teslim edilmeyerek davalı şirketin davacıya olan güveninin suüstimal edilmiş olduğunu, davacı taraf her ne kadar dava dilekçesinde proje kapsamındaki işlerin eksiksiz ve zamanında tamamlayıp davalı şirkete teslim ettiğini iddia etmiş ise de buna yönelik herhangi bir belge ibraz etmediğini, yerleşik yargıtay uygulamaları gereğince eser sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda işin yapılıp, teslim edildiğini kanıtlama mükellefiyetinin yükleniciye ait olduğunu, davacı tarafından düzenlenen fatura kapsamındaki hizmetin, davacı tarafından taahhütlerine uygun olarak eksiksiz, ayıpsız ve zamanında yerine getirilmediğini savunarak, haksız ve dayanaksız davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya aidiyetine karar verilmesini talep etmişlerdir.İlk Derece Mahkemesi tarafından; ” tarafların uyuşmazlık konusu olmayan beyanları ile taraflar arasında davalı şirketin ürünlerinin tanıtımı amacıyla ürünlerin imajlı fotoğraflarının davacı tarafından çekimi hususunda eser sözleşmesi ilişkisinin olduğu, davacının yüklenici davalının iş sahibi olduğu hususları ihtilafsızdır. Yine davalı tarafından davacı tarafa 25.10.2016 tarihinde 23.600-TL( Her ne kadar taraflarca 23.000-TL denilmiş ise de her iki tarafın ticari defter ve kayıtlarında 23.600-TL olarak yapıldığı görülmektedir.) avans ödemesi yapıldığı hususu da ihtilafsız olup bu hususlarda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Davacı taraf işin bedeli olarak davalı ile KDV dahil 64.782-TL olarak anlaşıldığını işin teslim edilmesine rağmen avans dışında bakiye bedelin ödenmediğini iddia etmekte, davalı taraf ise ödeme emrine itiraz dilekçesi ile vermiş olduğu cevap dilekçesinde işin bedeli yönünden bir itirazda bulunmamakla birlikte işin ayıplı, eksik, geç teslim edildiğini savunmakta akabinde yargılama sırasında işin bedeline de itiraz ederek fahiş olduğunu beyan etmektedir. Dolasıyla taraflar arasında öncelikli olarak işin bedelinin ne olduğu akabinde işin davalının savunması doğrultusunda geç, ayıplı, eksik teslim edilip edilmediği hususlarında ihtilaf bulunmaktadır. Bilindiği üzere eser sözleşmeleri iş sahibinin ödemeyi borçlandığı bir bedel karşılığında yüklenicinin bir eser meydana getirip teslim etmeyi üstlendiği sözleşmeler olup, hukukumuzda Türk Borçlar Kanunu’nun 470-486 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Dolayısıyla somut olayda da yasanın anılan maddelerinin uygulanması gerekeceği kuşkusuzdur. Her iki tarafa da borç yükleyen sözleşme olan eser sözleşmelerinde yüklenicinin başlıca borçları bir eseri meydana getirme, eseri teslim etme ve özen gösterme olmakla birlikte, iş sahibi de bedeli ödeme borcu altındadır. Ayıptan sorumluluk ise yasanın 474-478 maddeleri arasında düzenlenmiş olup, yüklenicinin ayıptan sorumlu olması için bir kısım maddi ve şekli şartların gerçekleşmesi gerekmekte olup; maddi şartlar teslim edilen eserin ayıplı olması, ayıbın iş sahibine yüklenecek bir kusurdan kaynaklanmamış olması ve eserin iş sahibi tarafından kabul edilmemiş olması iken şekli şartlar ise iş sahibinin yerine getirmesi gereken külfetler olup bunlar eserin gözden geçirilmesi ve ayıbın yükleniciye bildirilmesi külfetleridir.Yasanın 474/1 maddesine göre iş sahibinin eserin özellik ve nitelikleri itibariyle sözleşmeye uygun olarak yapılıp yapılmadığının araştırılıp tespit edilmesini ve bunu işlerin olağan akışına göre imkan bulunur bulunmaz yapmasını ifade ederken, aynı zamanda bir eksiklik, ayıp tespit edilirse bunu yükleniciye uygun bir sürede bildirmeyi ifade eder. Dolasıyla işsahibi gözden geçirme sonunda tespit ettiği ayıbı yükleniciye bildirmez ise eseri kabul etmiş sayılacak ve ayıptan doğan haklarını da kaybedecektir. Ayıp bildiriminin geçerliliği herhangi bir şekil şartına bağlı olmamakla birlikte ispat yönünden yazılı şekilde olmasının önem arz edeceği kuşkusuzdur.Somut olaya dönüldüğünde, davalı tarafından davacıya eserin ayıplı yahut eksik olduğu hususunda herhangi bir bildirimde bulunduğuna ilişkin hiçbir delil mevcut olmadığı gibi yapılan bilirkişi incelemesinde de eserin davalı tarafça gerek İnternet sitesinde gerekse sosyal medya hesaplarında kullanıldığı tespit edilmiştir. Hal böyle olunca davalının eserin ayıplı, eksik yahut geç teslim edildiği hususundaki savunmaları yerinde değildir. Diğer bir uyuşmazlık konusu ise bedele ilişkin olup, davalı taraf bilirkişi incelemesinden sonra sunmuş olduğu dilekçesinde faturanın fahiş olduğunu, rayiç değerler üzerinden inceleme yapılması gerektiğini beyan ve talep etmiştir. Davacı vekiline eserin bedeline ilişkin olarak yazılı bir anlaşma olup olmadığı sorulmuş, davacı vekili tarafından sunulan 01.03.2021 tarihli beyan dilekçesinde taraflar arasında yazılı bir anlaşma olmadığı, ilişkilerin e-posta ve telefon görüşmeleri ile yürütüldüğü ve mail yazışmaları sonrası bedel hususunda mutabakat sağlandığı beyan edilmiş ve mail yazışmaları ibraz edilmiştir. Mail yazışmaları incelendiğinde 27 Eylül 2016 tarihinde davacı tarafından davalı şirketin iletişim müdürü olan …’a deneme test fotoğraflarının gönderildiği aynı tarihte … tarafından ”Bence çok doğru yoldayız” şeklinde mailin gönderildiği akabinde 18 Ekim 2016 tarihinde …’ tarafından davacıya ”Az önce … Bey ile konuştuk. Kapodakya tarafındaki 17.000 ok diyor. Ancak stüdyo için çekim ve malzeme dahil 55.000-TL+KDV olarak çalışmak ister. Burada malzemeden eksiltilebileceklerimiz ve gün eksiltilerek çözebileceğimizi umuyorum. Seninde görüşlerini beklerim. Aşağıda senin ilettiğin bütçeleri topladığım tabloyu da iletiyorum..” mailin ve ekinde dava konusu iş için toplam 67.150 TL+KDV bedeli ilişkin tablonun gönderildiği, davacı tarafça da ”cast size ait olsun , sinem hanımında model için düşündüğü aksesuarları siz alın bende elimden ne geliyor ise yapayım ” şeklinde cevap verildiği görülmüştür. Akabinde … tarafından aynı tarihte gönderilen mailde ” merhabalar aşağıdaki şekilde biraz değiştirdim. Bu şekilde bir bütçe tablosuna onay vereceklerinden her şeyi toplamış oldum, senin için de uygunsa imzaya iletiyorum” şeklinde mail atıldığı ve ekinde toplam 54.900-TL+KDV bedeline ilişkin tablonun gönderildiği görülmüştür.21.10.2016 tarihinde de … tarafından davacıya ön ödeme olarak 15.000 TL çıkarsak geri kalan kısmı işin bittiğinde ödesek yönünde mail atıldığı ve davacı tarafından da olur dersem çok zorlanırım şeklinde beyanda bulunulduğu görülmüştür. Mail yazışmalarına ilişkin davalı vekiline beyanda bulunulması için süre verilmiş olup davalı tarafından maillerin içeriğine yahut …’ın yetkili olup olmadığı hususuna ilişkin bir itirazda bulunulmamış olup, yalnızca maillerin sözleşmenin tamamlandığı ve malların eksiksiz teslim edildiğine ispat olamayacağına yönelik itirazlar ileri sürülmüştür. Davalının açıkça mail yazışmalarının içeriği ve …’ın yetkisi hususunda bir itirazda bulunmadığı dikkate alındığında, esasen davacı tarafça ilk olarak teklif edildiği anlaşılan 67.150 TL+KDV bedelin davalı tarafça kabul edilmediği bunun üzerine davalı tarafından yeni bir fiyat teklifinin sunulduğu ve bunun da 54.900-TL+KDV olduğu ve bu bedelin davacı tarafça kabul edilmesi halinde davalı tarafça da onaylanacağı görülmektedir. Davacı tarafça bunun kabul edilmediğine ilişkin bir mail olmadığı gibi esasen bu bedelin dava konusu fatura bedeli ile de birebir örtüşmektedir. Devamında 21 Ekim 2016 tarihinde atılan mail ise bedele ilişkin olmayıp ön ödeme miktarı hususunda taraflar arasında görüşmelerin devam ettiğini göstermektedir. Dolasıyla davalı her ne kadar anlaşmanın tamamlanmadığını savunmuş ise de esasen teklifin davalı tarafça yapıldığı ve davacının kendi teklif ettiği bedelden daha düşük bir bedel olan 54.900-TL+KDV bedeli kabul ettiği nitekim bu bedele ilişkin fatura düzenlendiği görülmektedir. Akabinde 23.600 TL olarak 25 Ekim 2016 tarihinde davacıya avans olarak ödeme yapıldığı ve nitekim ödemenin avans ödemesi olduğu davalının açıkça cevap dilekçesinde de ikrar edilmiştir. Hal böyle olunca gerek mail yazışmaları gerek taraflar arasındaki süreç düzenlenen fatura eserin davalı tarafından teslim alınıp kabul edildiği bunun aksini gösterir bir bilgi ve belgenin dosyada mevcut olmadığı göz önüne alınarak davacı ile davalının 54.900-TL+KDV bedel ile anlaşma sağladığı hususunun davacı tarafça ispatlanmış olduğu kanaatine varılmış, davalı tarafın bilirkişi raporunun alınmasından sonra bedele ilişkin itirazları yerinde görülmemiştir.Avans ödemesinin mahsubu ile davacının davalıdan bakiye 41.182-TL asıl alacağının bulunduğu anlaşılmıştır. İşlemiş faiz talebi yönünden yapılan incelemede de davacının takip tarihi öncesi davalı şirkete 23.02.2017 tarihli ihtarname gönderdiği ve ihtarnamede 3 gün mehil verildiği, ihtarnamenin 27.02.2017 tarihinde tebliğ edildiği göz önüne alındığında davalının 3 gün sonrası 03.03.2017 tarihinde temerrüde düştüğü anlaşılmış, 03.03.2017 temerrüt tarihi ile 05.04.2017 takip tarihi arasındaki 33 gün için yıllık %9,75 faiz uygulanmak suretiyle mahkememizce yapılan hesaplamada davacının 363,02-TL işlemiş faiz talep edebileceği anlaşılmıştır.” gerekçeleriyle Davanın KISMEN KABULÜ İLE; Davalının İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … sayılı icra dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 41.182,00-TL asıl alacak, 363,02-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 41.545,02-TL alacak ve 41.182,00-TL asıl alacağa takip talebinde belirtilen faiz cinsi ve oranı uygulanmak suretiyle aynen devamına, Fazlaya ilişkin istemin reddine, Yasal koşulları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.Karara karşı davacı ve davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; Alacağın likit olmasına rağmen, ödenen ilk bedel 23.600-TL yerine 23.000,00-TL olarak değerlendirilerek sadece 600,00-TL fark yanılgısıyla takip yapıldığını, dava sürecinde bilirkişi defterleri inceleninceye kadar taraflarca bu hususun gözden kaçtığını, iş ve fatura bedelinin 41.182,00-TL olduğu hususunda bir tereddüt olmadığını, dolayısıyla sehven yapılan bir hata nedeniyle alacak talebinin likit olmadığından bahisle icra-inkar tazminatına hükmolunmamasının, davanın süreci de göz önüne alındığında alacaklı müvekkil aleyhine ve kötüniyetle itiraz eden borçlu-davalı lehine bir durum yarattığını, bu nedenle icra-inkar tazminatına hükmolunması gerektiğini, icra-inkar tazminatının reddi yönündeki yerel mahkeme kararının kaldırılarak alacağın % 20’si oranında icra-inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve istinaf etmiştir.Davalı vekili istinaf başvurusunda özetle; müvekkili şirketin, hizmetin davacı tarafından anlaşma koşullarına uygun bir şekilde yapacağı ve zamanında ifa edeceği inancıyla, davacıyla anlaştığını ve davacı tarafından yapılan hizmet için davacıya 23.000,00-TL tutarında avans ödemesi yaptığını, ancak, davacı tarafından taahhüt edilen hizmetin, müvekkil şirkete anlatıldığı gibi eksiksiz, ayıpsız ve zamanında teslim edilmemiş, müvekkil şirketin davacıya olan iyi niyeti suiistimal edilmiş olduğunu,-Davacının proje kapsamındaki işleri eksiksiz ve zamanında tamamlayıp müvekkili şirkete teslim ettiğine dair iddiasını ispat için herhangi bir belge ibraz edemediğini ve teslimi ispat edemediğini, eser sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda akdi ilişkinin varlığı ve işin yapılıp teslim edildiğini kanıtlama mükellefiyetinin yükleniciye ait olduğunu,-Mahkemece davacı tarafından dosyaya 01.03.2021 tarihinde sunulan mail yazışmalarına dayanarak taraflar arasında anlaşılan bedelin 54.900-TL+KDV olduğu kanaatine varılmışsa da bu değerlendirmenin hatalı olduğunu, söz konusu mail yazışmaların davacının iddia ettiği bedel üzerinden sözleşmenin tamamlanmadığını gösterdiğini, müvekkili şirket çalışanı … tarafından 18.11.2016 tarihinde saat 15:32:41’de gönderilen mailde ücret tablosu ile tablonun davacı tarafından da uygun bulunması halinde imzaya iletileceğinin belirtildiğini, ancak davacının bu maile karşılık kabul beyanına ilişkin herhangi bir yazışma olmadığını, sunulan mail yazışmaları sözleşmenin davacının iddia ettiği şartlarda tamamlandığını ispatlamak için yeterli olmadığını, maillerin süresinde sunulmadığını, -Davacının eserin sözleşmeye uygun olarak meydana getirilerek teslim edildiğinin yazılı olarak ispatlayamadığını, davacı tarafın tek taraflı düzenlediği ve müvekkilince kabul edilmemiş olan 22.02.2017 tanzim tarihli … numaralı faturanın alacağın varlığına ilişkin bir delil niteliği taşımadığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Dava, taraflar arasındaki eser sözleşmesine dayalı faturadan kaynaklı bakiye ödenmeyen alacağın tahsili istemine ilişkin başlatılan takibe y vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatına ilişkindir. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davalıya teslim edilen bir kısım fotoğrafların ayıplı olup olmadığı, ayıp ihbarının yapılıp yapılmadığı ve davacının alacağının bulunup bulunmadığı noktasındadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 23/1-c maddesi; “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223. maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 223/2. Maddesine göre ise, alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır. Alıcının ayıba karşı tekeffül hükümlerinden yararlanabilmesi için muayene ve ihbar külfetini yerine getirmesi gerekir. TTK’nın 18/3. Maddesine göre, tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılmalıdır. Elbetteki bu düzenleme bir geçerlilik şartı getirmemekle birlikte bir ispat kuralı getirmektedir. Buna göre ayıp ihbarının yapıldığı hususunun tanıkla ispatı mümkün değildir. Dosya kapsamından, ndavacı tarafından davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı icra dosyasında 05.04.2017 tarihinde takip başlatıldığı, takibin 41.782,00-TL asıl alacak ve 516,84-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 42.298,84-TL alacağın fer’ileriyle birlikte tahsiline yönelik genel haciz yoluyla yapılan icra takibi olduğu, ödeme emrinin borçluya tebliği ve borçlu vekili tarafından icra dairesinin yetkisi ile borca ve ferilerine itiraza ilişkin 12.04.2017 tarihli dilekçenin sunulduğu, yetki itirazının kabulü ile dosyanın İstanbul Anadolu İcra Müdürlüğüne tevzi edildiği ve İstanbul Anadolu .. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında yeniden gönderilen ödeme emrinin borçluya 20.06.2017 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu vekili tarafından süresinde 23.06.2017 tarihli dilekçe ile borca ve ferilerine itiraz edildiği ve takibin durduğu anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesi tarafından bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.Mahkemece benimsenerek hükme esas alınan bilirkişi raporunda; ” Davalı tarafından davacı yana banka aracılığıyla Havale/EFT yapmak suretiyle ödenmiş olan 23.600,00 TL yönünden taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı ve 23.600,00 TL Avans Tahsil/Tediye kaydının her iki taraf ticari defterlerinde yer aldığı, ancak Davacı yanca Davalı Şirket adına düzenlenmiş ve Ticari Defterlerde Davalı Şirket aleyhine Borç Kaydı yapılmış; 22.02.2017 Tanzim Tarihli, B/281193 Numaralı, “FOTOĞRAF ÇEKİMLERİ VE PRODUKSİYON BEDELİ” içerikli, 54.900,00 TL * 9.882,00 TL 418 KDV-64.782,00 TL Bedelli Faturanın Davalı Şirketçe kabul edilmeyerek ticari defterlere kaydedilmemiş olduğu ve huzurdaki dava konusu ihtilafa sebebiyet verdiği, dosyaya celp edilmiş bulunan 2016-2017 Yılları Karşılaştırmalı BA/BS Analiz Raporları incelendiğinde, davacı yanın BS Formu ile 1 Adet Belge (Ft.) Karşılığı KDV hariç 54.900,00 TL olarak Beyan ettiği ihtilaf konusu faturanın davalı şirketin 2017 Yılı BA FORMU beyanına konu edilmediği, davacının dosyaya ek olarak sunduğu iki adet kitapçık ve bir adet hard disk; ( Kitapçık 1. (… ‘nın internet sayfalarından indirilmiş fotoğraf) Kitapçık 2. (Davacı tarafından indekslenmiş … ile ilgili fotoğraf albümü) 3. HDD içinde 2016-2017 … Kış sezonu ürün çekimleri) incelendiğinde davalı tarafın sahibi olduğu internet web sitesinde ve sosyal medya hesaplarında kullanılıp paylaşıldığı, Hard disk’ in içinde görüntüler RAW formatında olup Kitapçık 1 ve Kitapçık II “deki görsellerle eşleştiğinin tespit edildiği, davacının davalı Şirketten Takip Tarihi itibarıyla 41,182,00 TL ASIL Alacağı ve Takip Öncesine ilişkin olarak 379,22 TL İşlemiş Falz Alacağı bulunduğu” mütalaa edilmiştir. Buna göre, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi davalının da kabulündedir. Tarafların sözleşme ilişkisi olduğu ilişkisi bulunduğu ve işin yapılarak davalıya teslim edildiği hususu ihtilafsız olup, davalının taahhüt edilen hizmetin, eksiksiz, ayıpsız ve zamanında teslim edilmediğini ileri sürmesine rağmen bu iddiasını ispata yarar başka herhangi bir delil sunmamıştır. Bu haliyle mahkemece , mail yazışmaları doğrultusunda davacı tarafça ilk olarak teklif edildiği anlaşılan 67.150 TL+KDV bedelin davalı tarafça kabul edilmediği, bunun üzerine davalı tarafından yeni bir fiyat teklifinin sunulduğu ve bunun da 54.900-TL+KDV olduğu ve bu bedelin davacı tarafça kabul edilmesi halinde davalı tarafça da onaylanacağı , davacı tarafça bunun kabul edilmediğine ilişkin bir mail olmadığı gibi bu bedelin dava konusu fatura bedeli ile de birebir örtüştüğü, davacının kendi teklif ettiği bedelden daha düşük bir bedel olan 54.900-TL+KDV bedeli kabul ettiği ve bu bedele ilişkin fatura düzenlendiği kabul edilerek verilen karar usul ve yasaya uygundur. Davacının icra inkar tazminatına yönelik isitnaf itirazlarına gelince; İİK.nun 67. maddesindeki düzenlemeye göre davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi için davaya konu alacağın gerçek miktarının belli olması veya belirlenebilmesi için bütün unsurlarının borçlu tarafından bilinebilecek nitelikte bulunması, hakimin takdirine bağlı olmaması gerekir. Somut olayda, taraflar arasında yazılı eser sözleşmenin bulunmayışı, uyuşmazlığın taraflar arasındaki mail yazışmaları ve bilirkişi incelemesi sonucu belirlendiği gözetildiğinde icra inkar tazminat talebinin reddine karar verilmesi isabetlidir. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda vakıa ve hukuki değer- lendirme noktasında, usul ve esasa aykırılık tespit edilmediğinden, tarafların istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 md gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının ve davalının istinaf başvurularının HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine,Davacıdan alınması gereken 179,90-TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 80,70-TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20-TL’nin istinaf eden davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, Davalıdan alınması gereken 2.838,00-TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 715,00-TL harcın mahsubu ile bakiye 2.123,00-TL’nin istinaf eden davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 23/03/2023