Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1265 E. 2022/1554 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/1265
KARAR NO: 2022/1554
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN ARA KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ: 04/03/2022
NUMARASI: 2022/141 E
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 26/05/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle,dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile … grup şirketlerinden davalı şirket arasında 11/11/2020 tarihinde davalı tarafa ait maske makinelerinin tamirine – tamir edilen makinelerle maske üretimine ve üretilecek maskelerin satışına dair bir yıl süreliğine akdedilen İş Ortaklığı Sözleşmesi’nin 11/11/2021 tarihinde sona erdiğini, davalıya ait maske üretim makinelerine 29.000-USD tamir işleminin müvekkili tarafından yapıldığını, buna karşılık tamir bedeli olarak iki adet makinenin mülkiyet hakkının %30’unun müvekkili firmaya devredileceğini, davacı tarafından yapılan masrafların 2/3’ünün masrafların mahsubunun akabinde kazançtan kalan bedel üzerinden müvekkili firmaya %30 davalı tarafa %70 oranında kâr paylaşılmasının kararlaştırıldığını, ancak üretim aşamasındaki yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmeyen davalının satış yükümlülüğünü ise hiç yerine getirmediğini, bu hususta davalı taraftan satış yetkisi istenilmişse de müvekkiline satış yetkisi verilmediğinden maske makinesi tamiri / işçiliği bedellerini davalıdan tahsil edemediğini, müvekkili davacı firmayı zarara uğrattığı sabit olan davalının … Holding bünyesindeki ve kendi uhdesindeki mal ve makineleri dahil olmak üzere her türlü menkul / gayrimenkul araç ve banka hesapları ile 3. Şahıslardaki doğmuş / doğacak hak ile alacakları üzerine mümkün ise teminatsız olarak mahkemenin aksi kanaatte olması halinde makul bir teminat mukabilinde ihtiyati tedbir niteliğinde ihtiyati haciz konulmasını talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından “Davacı vekilinin dava dilekçesi ve ekleri ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının davalıdan sözleşme hükümlerine aykırılık nedeniyle menfi ve müspet zararlarının tazmini ile ürün satışı yapılamaması nedeniyle mahrum kalınan kârı talep ettiği, 6100 sayılı HMK. 389. Maddesi uyarınca uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, davalının menkulları / gayrimenkulleri, araçlarının davanın konusu olmadığı anlaşıldığından şartları oluşmayan ihtiyati tedbir isteminin reddine, İİK. 257. Vd. Maddeleri gereği ihtiyati haczin rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş para borçlarında talep edilebileceği, davalının sözleşme maddelerine aykırı davranışlarıyla davacının zarara uğrayıp uğramadığı, davalının üzerine düşen edimleri sözleşme süresince gereği gibi yerine getirip getirmediği hususlarının ve ayrıca borcun varlığı ile muaccel olup olmadığının yargılamayı gerektiği, bu durumda yaklaşık ispat koşulları oluşmadığı kanaatiyle İİK. 257. Maddesi şartları taşımadığı ” gerekçeleriyle ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir taleplerinin hakimliğimizce yasal şartları oluşmadığı takdir edilmekle talebin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; taraflar arasında akdedilen İş Ortaklığı Sözleşmesinin 4.8.maddesi’nin; “Taraflar, işbu sözleşme ve sipariş formlarının herhangi bir maddesini ihlal ettiği takdirde birbirinin uğradığı tüm zararı ilk etapta ve gayrikabili rücu ödemeyi beyan, kabul ve taahhüt eder.” hükmüne dayanılarak davanın açıldığını, davalı tarafın kusurlu, ticari ahlak ve etiğe sığmayan davranışları ile davacı firmaya maddi anlamda büyük zarar verdiğinin sundukları ihtarname ile anlaşıldığını, müvekkilinin sözleşme gereği tüm edimlerini yerine getirdiği ve mail içeriklerinde yer verilen masrafları yaptığının davalı tarafın da kabulünde olduğunu, dosya kapsamında müvekkili tarafın makine modifiyesi ve maske üretimi aşamasında harcadığı emek ve masrafın karşılığını alamaması dolayısıyla uğradığı zarar tarafımızca yaklaşık olarak ispat edildiğini, İş Ortaklığı Sözleşmesi’nin Tarafların Payları ve Kar – Zararının Bölünmesi başlıklı 6. Maddesinde davacı müvekkilinin yapmış olduğu masraf bedellerinin ödemesi ve kardan alacağının tahsilinin “Davacı imalatçının katlanmış olduğu masrafların (personel masrafları dahil) ve maliyet bedellerinin maske satışından elde edilecek bedellerden tahsil edileceği , masraf bedellerinin düşümü akabinde kalan kar bedelinin %30’unun kar payı olarak davacıya ödeneceği ve bu bedelin davalıya faturalandırılacağı kararlaştırılmıştır.” şeklinde düzenlendiğini, davacının bu kapsamda sözleşme gereği maliyete dahil edeceği aylık masraf bedellerini sözleşme başlangıç tarihinden itibaren her ay düzenli olarak davalıya mail kanalıyla göndererek bildirdiğini, kar kaybı vb hususundaki taleplerinin yargılama ve hesaplama gerektirdiğini, ancak gelinen aşamada müvekkili tarafça yapılan masraf ve 29.000,00 USD tutarlı modifiye bedelinin varlığı yaklaşık olarak ispat edildiğini, müvekkili tarafça davalıya gönderilen ve davalı tarafça hiçbir itirazda bulunulmayan mail ve mesaj içeriklerinin dikkate alınması gerektiğini, aynı zamanda davalı şirket vekili tarafından müvekkili şirkete gönderilen 02/07/2021 tarihli ikrar mahiyetindeki mail içeriğinden de davalı tarafın satış yükümlülüklerini davacının taleplerine rağmen sözleşme üzerinden 7 aydan fazla zaman geçtiği halde yerine getirmediğini ve müvekkilinin aylarca masraf ve emek harcadığı ticari ilişki dolayısıyla zarara uğradığının ispatlandığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Dava, taraflar arasında yapılan İş Ortaklığı Sözleşmesine dayalı alacak talebine ilişkindir. HMK 389 ve devamı maddelerine göre “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Talep edenin haklarının derhâl korunmasında zorunluluk bulunan hâllerde, hâkim karşı tarafı dinlemeden de tedbire karar verebilir. Mahkeme, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir. İhtiyati haciz ise İİK’nın 257 ve devamı maddelerde düzenlenmiş olup, “alacaklının bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence altına almak için mahkeme kararı ile, borçlunun mallarına geçici olarak el konulması” olarak tanımlanmaktadır. İhtiyati haciz talep edebilmek için, İİK’nın 257/1. maddesine göre alacağın para alacağı olması, vadesi gelmiş ve rehinle temin edilmemiş olması ya da İİK’nın 257/2. maddesindeki şartların gerçekleşmiş bulunması gerekir. İİK’nın 258/1. maddesinin ikinci cümlesinde “Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebebi hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur.” şeklinde yapılan düzenleme ile alacaklının ihtiyati haciz talep edebilmesi ve ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın varlığı ve istenebilir olduğunun tam ve kesin olarak ispat edilmesi gerekliliği aranmamış, bu konuda mahkemeye kanaat getirecek delillerin sunulması yeterli kabul edilmiştir. Somut uyuşmazlıkta davacı; sözleşmenin 4. Maddesindeki taraf yükümlülüklerinin “…’ye ait 110.000,00 USD bedelli maske üretim makinelerine 29.000,00 USD bedelli modifiye (tamir) işleminin davacı tarafça yapılacağı, modifiye işlemi akabinde tamir bedeli olarak 2 adet makinenin mülkiyet hakkının %30’unun davacı tarafa devredileceği, davacının üretim yaptığı imalathanenin aylık kira bedeli, elektrik, su ve doğal gaz fatura giderlerinin davacı imalatçı tarafından karşılanıp bu bedelin 2/3 oranının davacı tarafça maliyete dahil edileceği, maske üretimi için gerekli olan ham maddelerin (ip, iplik, kumaş vb) ve paketleme için gereken malzemelerin (kutu, koli, koli bandı) davalı tarafça temin edileceği, imalatçı davacı tarafça üretilen ürünlerin mülkiyetinin davalı tarafa ait olacağı ve ürünlerin satış ve pazarlama yetkisinin de tamamen davalı tarafta bulunacağı kararlaştırılmıştır.” şeklinde belirlendiği, sözleşmenin Tarafların Payları ve Kar – Zararının Bölünmesi başlıklı 6. Maddesinde ise “Davacı imalatçının katlanmış olduğu masrafların (personel masrafları dahil) ve maliyet bedellerinin maske satışından elde edilecek bedellerden tahsil edileceği , masraf bedellerinin düşümü akabinde kalan kar bedelinin %30’unun kar payı olarak davacıya ödeneceği ve bu bedelin davalıya faturalandırılacağı mail içerikleri, mesaj kayıtları, ihtarname, banka kayıtları, fotoğraflar, video kayıtları, tarafların ticari defterleri ve şirket kayıtları, davacı tarafça sözleşme kapsamında yapılan masraf ve ödeme belgeleri, faturalar, tarafların yazışmalarına dayanmıştır. Buna göre, davacı tarafça dayanılan delillerin alacağın varlığını kanıtlamaya bu aşamada yeterli olmadığı nazara alındığında mahkemece ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygundur. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerektiği tespit edilmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 26/05/2022