Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1015 E. 2023/491 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/1015
KARAR NO: 2023/491
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/12/2021
NUMARASI: 2018/853 E – 2021/869 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 16/02/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle,dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı borçlu yanın, takip dayanağı faturaları ödememesi üzerine, aleyhine icra takibi yapıldığını, davalı alacaklarının tahsilini geciktirmek amacıyla mesnetsiz gerekçelerle, haksız ve kötü niyetli olarak icra takibine itiraz ettiğini, açıklanan nedenlerle davanın kabulüne, borçlu- davalının itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatına hükmolunmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın yasal süre içerisinde açılmadığından reddi gerektiğini, alacağın zaman aşımına uğradığını, müvekkil şirketinin merkez adresinin “… Mah. … Cad. No:.. Sefaköy Küçükçekmece/İstanbul” olduğunu, ayrıca şirketin kurulduğu tarih itibarı ile bir tane şubesi olup, şube adresinin ise “… Mah. … Cad. No:… Bahçelievler/İstanbul” olduğunu, müvekkili şirketin almış olduğu bir karar ile 15.12.2004 tarihinde şubesini belirtilen adresten “… Mah. … Sk. No:.. (… Pasajı) Bakırköy/İstanbul” adresine taşındığını ve bu durumun ticaret sicil gazetesinde ilan ettirildiğini, yani kurulduğu tarih itibarı ile müvekkilinin merkezinin Küçükçekmece’de olduğunu, Bahçelievler’de ise bir şubesi bulunduğunu, müvekkili şirketin 2007 yılında gördüğü lüzum üzerine Bakırköy’e taşımış olduğunu, şubenin kapatılmasına karar vermiş olduğunu, yine sicil gazetesinde ilan edildiği üzere 11.06.2007 tarihi itibarı ile mevcut bulunan tek şubesini de kapatmış olduğunu, sadece Küçükçekmece’de bulunan merkezinde faaliyetlerine devam ettiğini, müvekkili şirketin 2007 yılı haziran ayından itibaren başkaca bir şubesi de bulunmadığını, müvekkilinin faaliyet gösterdiği ve dolayısıyla davacı kurumdan elektrik hizmeti aldığı adreslerin belirtilen adresler ile sınırlı olduğunu, müvekkilinin davacının iddia ettiği aboneliğe ilişkin bir enerji bedeli borcu bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından “… somut olayda ödeme emrine itiraz dilekçesinin takip alacaklısına tebliğ edilmediği,…. açılan davanın süresinde olduğu ve davalı borçlunun iş bu gerekçelerle hak düşürücü süreye yönelik itirazına itibar edilmediği, yine davalı yanca her ne kadar cevap ve sonraki beyan dilekçelerinde işyerinin adresini taşığı ve bu durumun ticaret sicil gazetesinde de ilan ettirildiği ve borçtan dolayı sorumluluklarının olmadığı beyan edilmiş ise de; davalının, üzerine kayıtlı 4652821tesisat numaralı aboneliğin iptalini yapması gerekirken, iptal işleminin yerine getirilmediği, bunun sonucu olarak da, iş bu aboneliğe bağlı sayaçtan takip dayanağı yapılan fatura dönemlerine ilişkin elektrik enerjisi kullanıldığı, bu haliyle yapılan değerlendirmede de; abonelik sözleşmesini imzalayan abonenin, sözleşme sona erinceye kadar tahakkuk edecek olan tüketim bedelinden, dağıtım yapan kuruma karşı sözleşme gereği sorumlu olduğu, hemen belirtmek gerekir ki, burada kullanımın normal ya da kaçak kullanım olmasının da sonuca etkisi bulunmadığı, buna göre, fiili kullanıcıya karşı rücu hakkı mevcut olan abonenin, sözleşmesi iptal edilmediği sürece, kullanım bedelinden dolayı fiili kullanıcı ile beraber müteselsil sorumluluğunun devam edeceğinin kuşkusuz olduğu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun ve Yargıtay 3. H.D.’nin (Bknz. Yargıtay 3. H.D.’nin, 20/01/2020 Tarih ve 2019/4372 Esas-2020/366 Karar sayılı kararı) istikrar kazanmış uygulamasına göre, abonelik iptal ettirilmedikçe, o abonelik üzerinden tüketilen su, elektrik ve doğalgaz gibi abonelik bedellerinden fiili kullanıcı ile birlikte abonenin de müteselsilen sorumlu olduğu, nitekim, aynı ilkelerin HGK’nın 27.04.2011 tarih ve 2011/19-104 Esas-239 Karar sayılı ilamında da benimsendiği, bu haliyle de somut olayda davalının, aboneliğe ait adresten taşınmasına rağmen aboneliğini sonlandırmadığı, iş bu aboneliğe bağlı sayaçtan takip dayanağı yapılan fatura dönemlerine ilişkin elektrik enerji kullanıldığı ve bu tarihler arasında tahakkuk eden ve takip ve dava konusu yapılan borçlardan az yukarıda açıkça izah edildiği üzere sorumlu olması gerektiği, ancak davalı borçlu yanca aynı zamanda yasal süresi içerisinde sunulan cevap dilekçesi ile zamanaşımı itirazında da bulunulduğu, davalı borçlunun iş bu itirazı kapsamında icra dosyası incelendiğinde de; icra takibinin 26/11/2015 tarihinde başlatıldığı, takip dayanağı yapılan faturalar incelendiğinde de; ilk yedi fatura olan, 06/07/2004 son ödeme tarihli 329,50 TL bedelli, 21/07/2004 son ödeme tarihli 1.169,10 TL bedelli, 21/08/2004 son ödeme tarihli 876,40 TL bedelli, 20/09/2004 son ödeme tarihli 909,90 TL bedelli, 18/10/2004 son ödeme tarihli 866,20 TL bedelli,01/11/2004 son ödeme tarihli 351,80 TL bedelli ve 19/01/2005 son ödeme tarihli 398,60 TL bedelli olmak üzere toplam; 4.901,50 TL’lik faturaların takip tarihi itibariyle zamanaşımına uğradığı (Benzer bir konuda bknz. Yargıtay 3. H.D. 04.02.2019 Tarih ve 2017/11970 Esas-2019/639 Karar sayılı kararı), iş bu faturalar dışında kalan Normal Dönem Tahakkuk faturaları olan; 14.02.2011 Son ödeme tarihli 1.197.4 TL Bedelli, 17.03.2011 Son ödeme tarihli 1.839.8 TL bedelli, 18.04.2011 son ödeme tarihli 1.351.5 TL bedelli, 16.05.2011 son ödeme tarihli 1.166.8 TL bedelli, 17.06.2011 son ödeme tarihli 1.012.6 TL bedelli, 18.07.2011 son ödeme tarihli 898,00 TL Bedelli, 14.11.2011 Son ödeme tarihli 3.485.2 TL bedelli, 15.12.2011 son ödeme tarihli 1.429.9 TL Bedelli ve 16.01.2012 son ödeme tarihli 1.658.3 TL Bedelli olmak üzere toplam; 14.039,50 TL’lik fatura yönünden ise 10 yıllık zamanaşımı süresinin henüz dolmadığı anlaşıldığından, davalı borçlunun zamanaşımına yönelik itirazının kısmen kabulüne (mahkememizin 24/06/2019 tarihli celsesinde her ne kadar taraflar arasındaki ilişkinin sözleşmeden kaynaklanıyor olması nedeniyle 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanacağından zamanaşımı itirazının reddine karar verilmiş ise de; iş bu ara karara az yukarıda yazılı gerekçelerle kısmen itibar edilmiştir), ayrıca davacı yanca da her ne kadar bilirkişi 2. Ek raporunda 2. Seçenek olarak tespiti yapılan miktarlar üzerinden davanın tam kabulü talep edilmiş ise de; gerek az yukarıda açıkça izah edildiği üzere, toplam; 4.901,50 TL’lik normal dönem tahakkuk faturaların takip tarihi itibariyle zamanaşımına uğramış olması ve gerek se davacının zamanaşıma uğramayan elektrik tüketim bedeline esas olan Normal dönem tahakkuk faturalarının uzun bir süre ödenmemesine rağmen, yönetmelik gereği elektriği kesmesi gerekirken, emredici hükme aykırı davranarak elektriği kesmemesinin, davacı açısından müterafik kusur teşkil ettiği, ancak; bu kusurun, tüketilen enerji bedelinin aslından davalının sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı, olsa olsa davalının normal tüketim bedeli dışında, gecikme zammından en fazla yasal faize kadar indirim gerektirdiği anlaşıldığından, bilirkişi tarafından 2. Ek raporda tespit edilen 1 nolu seçenekteki zamanaşımına uğramayan Normal dönem tahakkuk bedelleri toplamı olan 14.039,50 TL asıl alacak ve iş bu alacağa ilişkin olarak her bir fatura dönemine ilişkin ayrı ayrı hesaplanan yasal faiz tutarları toplamı olan 6.651,10 TL işlemiş faiz ile 1.197,20 TL faizin KDV’si olmak üzere toplam: 21.887,80 TL yönünden davanın kısmen kabulüne, ayrıca, davacı yanca kesme-bağlama faturası olmak üzere toplam; 37.17 TL’lik 2 adet fatura düzenlenmiş ise de; bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere, davacı kayıtlarında enerjinin fiilen kesilmediği, kesme bağlama faturasından önceki ve sonraki aylarda da tüketimin hala devam ettiği, kesme-bağlama faturası olarak tahakkuk ettirilen faturalar toplamı olan 37.17 TL’nin de talep edilemeyeceği anlaşıldığından bu faturalara yönelik istemin de reddine ve yine davacı yanca talep olunan gecikme faizi ve KDV yönünden yasal faiz oranı esas alınmak suretiyle belirlenen hesaplama esas alındığından ve bu haliyle de TBK’nun 52/2. maddesi gereği hakkaniyet indirimi yapıldığından, reddedilen kısım üzerinden davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmemiş ve yargılama giderleri yönünden de, aynı sebeple taraflar arasında paylaştırmaya gidilememiş, ancak zamanaşımı nedeniyle reddedilen toplam; 4.901,50 TL ve kesme-bağlama faturası olarak tahakkuk ettirilen faturalar toplamı olan 37.17 TL olmak üzere toplam; 4.938,67 yönünden davalı borçlu lehine vekalet ücreti takdir edilmiş ve yargılama giderleri yönünden de, aynı miktar üzerinden taraflar arasında paylaştırmaya gidilmiş ve ayrıca davacı/alacaklı tarafça icra inkar tazminatı talep edildiği ve yargılama konusu olan ve kabul edilen 14.039,50 asıl alacağın likit olduğu anlaşıldığından, asıl alacağın %20’si oranında belirlenen 2.807,90 TL icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği incelenen tüm dosya kapsamı ile anlaşılmış ve davanın kısmen kabulüne karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçeleriyle Davanın KISMEN KABULÜ İle; Davalı borçlunun İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yönelik itirazının KISMEN İPTALİ ile; takibin, 14.039,50 TL enerji bedeli, 6.651,10 TL gecikmiş gün faizi ve 1.197,20 TL faizin KDV’si olmak üzere toplam: 21.887,80 TL üzerinden takip talebindeki şartlarla aynen DEVAMINA, Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, -Hükmolunan asıl alacağın %20’si oranında hesaplanan, 2.807,90 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE karar verilmiştir. Karara karşı davacı ve davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; davalının sözleşmesel sorumluluğunun bulunduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporundaki seçenekli hesaplamalardan 2.seçenekteki gecikme zammı ve KDV’si hesap edilerek yapılan hesaplama dikkate alınarak karar verilmesi gerekmekteyken yasal faiz üzerinden yapılan hesaplamanın hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, müvekkili şirkete kusur atfedilebilecek herhangi bir husus bulunmadığını, ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında zamanaşımı olarak değerlendirdiği faturalar yönünden talepte bulunulmadığının dikkate alınması gerekirken hatalı zamanaşımı değerlendirmesi yapıldığı ve bu doğrultuda haksız olarak davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedildiğini ileri sürmüştür. Davalı vekili istinaf başvurusunda özetle; müvekkiliyle davalı arasındaki ilişkinin elektrik aboneliği sözleşmesinden kaynaklandığını, sundukları ticaret sicil kayıtlarından da görüleceği üzere 2003 tarihinden bu yana şirketin merkezi olan … Mah…. Cad. No:.. Sefaköy, Küçükçekmece/İstanbul adresinde faaliyet gösterdiğini, -Kabul anlamına gelmemekle birlikte, müvekkilin Bahçelievler adresinden taşınmasından sonra bu adreste bir kullanım oldu ise bu kullanımdan dolayı müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, -Bilirkişi raporunda ki hesaplanan ilk 7 faturaya ilişkin zamanaşımı itirazında bulunduklarını, buna ilişkin kararın yerinde olduğunu, ancak müvekkili tarafından gerçekleştirilmeyen bir tüketimin, davalının kusuru nedeni ile müvekkilden tahsilini mümkün olmadığını, -Davacının haksız itirazın 45.306,68-TL üzerinden kaldırılması talebinde bulunduğunu, yapılan yargılamada itirazın 21.887,80-TL yönünden davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, uyuşmazlık yargılamayı gerektirir nitelikte olup likit olmayan bir alacağa dayandığını, müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedildiğini, reddedilen tutar üzerinden de davacı aleyhine haksız takip nedeniyle kötü niyet tazminatına karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Dava, ödenmeyen elektrik faturalarının tahsili talebiyle başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı tarafça, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı sayılı icra dosyası üzerinden davalı borçlu aleyhine, 18.978,17 TL enerji bedeli, 22.312,30 TL gecikmiş gün faizi, 4.016,21 TL faizin KDV’si olmak üzere toplam, 45.306,68 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya tebliğinin üzerine davalın süresinde, asıl alacağa, faize ve tüm ferilerine itiraz etmiş, takip durmuştur. Takibe dayanak 06/07/2004 son ödeme tarihli 329,50 TL bedelli, 21/07/2004 son ödeme tarihli 1.169,10 TL bedelli, 21/08/2004 son ödeme tarihli 876,40 TL bedelli, 20/09/2004 son ödeme tarihli 909,90 TL bedelli, 18/10/2004 son ödeme tarihli 866,20 TL bedelli,01/11/2004 son ödeme tarihli 351,80 TL bedelli ve 19/01/2005 son ödeme tarihli 398,60 TL bedelli olmak üzere toplam; 4.901,50 TL’lik faturaların TBK 146.maddeye göre sözleşmesel alacakta 10 yıllık zamanaşımı süresine zamanaşımına uğradıkları görülmektedir. Davacı dava dilekçesinde itirazın iptalini talep etmiş, zamanaşımına uğrayan faturalar yönünden ayırım yapmamıştır. Olayda, davalı davacının elektrik abonesidir. Davalı aboneliği iptal ettirmedikçe abonelik üzerinden tüketilen normal veya kaçak enerji bedelinden davacıya karşı sorumludur. Davacının uzun bir süre elektrik tüketim bedeline esas faturaların ödenmemesine rağmen yönetmelik gereği elektriği kesmemesi davacı açısından müterafik kusur teşkil etse de bu kusur tüketilen enerji bedelinin aslından davacının beraatını gerektirmeyeceği gibi (tüketim bedeli olan ana borçtan) hukukî sorumluluğunu da ortadan kaldırmaz ve müterafik kusur nedeniyle ana tüketim bedeli üzerinden indirimi gerektirmez. Olsa olsa davacının elektriği kesmemesi dolayısıyla davacının müterafik kusuru nedeniyle, davalı açısından normal tüketim bedeli dışında gecikme zammından indirim sağlar. Davacının müterafik kusuru nedeniyle ana tüketim bedeli üzerinden indirim davalının sebepsiz zenginleşmesine yol açar ki, bu da yukarıda bahsedilen usul ekonomisi ilkesine aykırılık teşkil eder. Mahkemeler bir davadan başka bir dava üreten kurumlar olmadığı gibi hukukî uyuşmazlıkları nihaî olarak sona erdiren yargı mercileridir. Alacaklı elektrik şirketi, elektriği zamanında kesmeyerek sözleşmede kararlaştırılan yasal faizin üzerinde bulunan gecikme cezasını talep etmektedir. Yönetmeliğin açık hükmüne aykırı davranarak zararın artmasına -(yasal faizin üzerinde olan gecikme cezası miktarının artmasına)- kendi müterafik kusuru ile yol açan idarenin bu davranışının sonucuna katlanması gerekir. Ancak ceza miktarı indirilirken de yasa tarafından maktu olarak hiçbir ispata gerek olmaksızın varlığı kabul edilen yasal faiz oranının da dikkate alınması gerekir. Bu yapılacak indirim sonucu istenebilecek oranın yasal faiz oranından aşağı olamayacağı göz önünde bulundurularak sonuca gidilmelidir. Hal böyle olunca; mahkemece, davalının elektriği kesmemesinin müterafik kusur teşkil edeceği ve bununda ancak davacı için gecikme zammından indirim sağlayacağı, bu indirimin de en fazla yasal faize kadar olacağı nazara alınarak bir karar verilmesi usul ve yasaya uygundur. Davalının istinaf talebi yönünden ise; davalı adına abonelik tesis edildiği, davalının adresten taşınırken aboneliği feshetmediği, takipte davacının fatura alacağına dayandığı ve kötü niyetinin ispatlanamadığı nedeniyle bu yöndeki istinaf itirazları yerinde görülmemiştir. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, tarafların istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının ve davalının istinaf başvurularının HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine, Davacıdan alınması gereken 179,90-TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 80,70-TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20-TL’nin istinaf eden davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, Davalıdan alınması gereken 1.495,15-TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 373,78-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.121,37-TL’nin istinaf eden davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.16/02/2023