Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/893 E. 2021/1140 K. 14.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/893
KARAR NO : 2021/1140
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ: 25/12/2020
NUMARASI: 2020/743 E
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket
KARAR TARİHİ: 14/04/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı ile davacı arasında Pansiyon Otel işletmesine dair adi ortaklık hakkındaki ortaklık payı ve gelirleri üzerindeki alacak hakları saklı kalmak üzere anılan ortaklığın giderilmesine, fesihle sona erdirilmesine ve tasfiyesine karar verilerek ortaklığa … kayyım olarak atanmasını talep ederek öncelikle adi ortaklığı yöneten davalının davanın açıldığını öğrenir öğrenmez şirketin malvarlığının içini boşaltabileceğinden tüm yetkilerinin tensip ara kararı ile sona erdirilmesini ve dava süresince İhtiyati Tedbir olarak kayyım olarak …n’ın tasfiye memuru ve kayyım olarak atanmasına ve adi şirketi temsil etmesine yönelik tedbir kararı verilmesine talep ve dava etmiştir.Mahkeme 25/12/2020 tarihli duruşma ara kararı ile ,somut olayda; dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların, delillerin değerlendirilmesi neticesinde “davanın bulunduğu aşama itibariyle “yaklaşık ispat olgusunun mevcut olduğu yönünde duraksama olmadan delil değerlendirilmesi yapılamadığından ve tedbir kararı verilmemesi halinde hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkânsız hâle geleceği veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağı kanaati oluşmadığı gerekçesiyle “İhtiyati tedbir talebinin reddine ” karar vermiştir.Kararı davacı vekili istinaf etmiştir.İstinaf dilekçesinde; ihtiyati tedbire konu delillerin bildirildiğini, sunulması gerekenlerin sunulduğunu, ilgili bazı hususların ilgili kurumlardan sorulabileceğini, yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiğini ve ihtiyati tedbir kararı verilmediğinde telafisi imkansız zararların meydana gelebileceğini,bu nedenle adi ortaklığa kayyım atanması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde, adi ortaklık sözleşmesinin yeniden düzenlendiği hali ile faaliyete geçmediği,bu arada süreçte başka düzenlemeler de yapıldığını,masraflara davacının katılmadığını,ortaklığa dair bu konuda ticaret kaydı yada vergi kaydının bulunmadığı belirtilerek tedbir talebinin reddi kararının korunması gerektiğini beyan etmiştir.HMK 389.maddesinde düzenlenen ve ilgili maddede, “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmü düzenlenmiştir. TBK adi ortaklığın tasfiyesini düzenleyen 644. maddesinin 2. bendi “ortaklar tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilir bu konuda anlaşamamaları halinde ortaklardan her biri tasfiye görevlisinin hakim tarafından atanması isteminde bulunabilir” şeklinde düzenlenmiş olup davacı bu maddeye dayalı olarak HMK 389. maddesi uyarınca adi ortaklık için belirlediği kişinin kayyım atanması yönünde ihtiyati tedbir talebinde bulunmuştur. Adi ortaklık;” iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amacı erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir”. (TBK. 620/1 md.) Adi ortaklık sözleşmesi geçerlilik yönünden herhangi bir şekle tabi olmayıp, sözlü yapılan adi ortaklık sözleşmesi geçerli ise de; inkarı halinde, bu ortaklığın varolduğunu ileri süren kişinin, bu ortaklığı, uygulanması gerekli HUMK’nun 287.-288. ve 290. maddeleri (HMK madde 200.) gereğince ispatı gerekir. Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlamakla yükümlüdür. (Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 2018/5411E.- 2019/1718 K.)Söz konusu davada adi ortaklığa kayyım atanmasına konu iddialara yönelik talep hakkında yaklaşık ispata dair delillerin sunulmadığı, talebin yargılamayı ve bu süreçteki sunulacak tüm delillerin ayrıca değerlendirilmesini gerektiği gözetilerek, mahkemenin kayyım atanmasına dair ihtiyati tedbir talebinin reddi kararı usul ve hukuka uygun bulunmuştur.Bu itibarla, ilk derece mahkemesince ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,Davacıdan alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 14/04/2021