Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/876 E. 2021/3553 K. 29.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/876
KARAR NO: 2021/3553
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/12/2020
NUMARASI: 2017/1054 E – 2020/1086 K
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 29/12/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı … arasında … Otelin balo salonunun düğün, nişan, balo, koktey gibi özel günlerin düzenlenmesinin işletmesi hususunda anlaşmaya varıldığını, bu anlaşma çerçevesinde müvekkilinin ortağı olan … ile davalı arasında protokol yapılarak balo salonunun işletmeye açılması için gereken tadilat ve düzenlemelerin masrafları müvekkili tarafından ödenmek suretiyle yapıldığını, müvekkilinin ortağı …’ın işten ayrılmak istemesi üzerine müvekkili ile davalı arasında 21/06/2014 tarihinde yeni iki yıl süreli bir sözleşme yapılarak … Otelin balo salonunu işletmeye devam ettiğini, … balo salonunda düğün ve davetlerin düzenlenmesi için gerekli reklam ve promosyonların müvekkili tarafından yapılarak taleplerin belli bir seviyeye gelmesinin sağlanmasından sonra müvekkilinin aylık 15.000,- TL net gelir elde etmeye başladığını, ancak davalının 20/10/2014 tarihinden itibaren müvekkilinin balo salonunu işletmesini engelleyerek sözleşmeye aykırı davranmaya başladığını, bunun üzerine kendisine ihtarname keşide ederek sözleşmeye aykırı davranışlarına tebliğ tarihinden itibaren 3 gün içerisinde son verilmesi ve aynı süre içinde uğranılan kazanç kaybının ödenmesinin ve ayrıca sözleşmeye aykırılığa devam edilmesi halinde bakiye sözleşme süresi olan 21 aylık süre içerisinde elde edilecek kazanç kaybı ile … Otelin tadilat masrafları ile birlikte 415.000,- TL maddi tazminat talep edileceğinin ihtar edildiğini, ihtarnamenin davalıya tebliğ edildiğini, ihtarnamede verilen sürenin geçmesine rağmen müvekkilinin … Otelin balo salonunu işletmesinin engellenilmesine devam edildiğini ve davalının sözleşmeye aykırı davranarak temerrüde düştüğünü, davalının cevabı ihtarnamesi ile müvekkilinin iddia ettiği tüm hususları kabul ettikten sonra … ile yapılan protokolün 3.maddesinde yapılan tadilatlarla ilgili ücret talep edilemeyeceğini, 7.maddede yapılan her organizasyonun hesabı münferiden kapatılacağı, 12.maddesinde hesabın her işin bitiminde yapılıp kapatılacağının yazıldığını ileri sürdüğünü, ancak protokolde bu hükümlerin bulunmadığını ileri sürerek davalının haksız ve hukuka aykırı olarak taraflar arasında düzenlenen 21/06/2014 tarihli sözleşmeye aykırı davranarak temerrüde düşmesi ve bu sebeple müvekkilinin sözleşme süresince elde edemediği fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 315.000,- TL ile … Otelin balo salonu için yapılan tadilat gideri 100.000,- TL olmak üzere toplam 415.000,- TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile dava dışı …’ın ortaklığına ilişkin herhangi bir belge bulunmadığını, yapılan anlaşmanın davalı müvekkili ile dava dışı … arasında yapıldığını, anlaşmanın 21/06/2014 tarihinde son bulduğunu, dosyaya sunulan 21/06/2014 tarihli tutanaktan da anlaşılacağı üzere …’ın taraflar arasında düzenlenen anlaşma şartlarına uymaması nedeni ile ilgili sözleşmenin davalı müvekkili şirket tarafından tek taraflı olarak feshedildiğini, davacının dava dışı … ile herhangi bir resmi ortaklığının olmamasının yanı sıra bir kısım ödemelerden bahsetmiş ise de yapılmış olan tadilatlara ilişkin herhangibir fatura ya da ödeme makbuzu sunulmadığını, davacının iddialarının aksine söz konusu balo salonunun tüm onarım bakım ve tadilatlarının müvekkili firma tarafından titizlikle yapıldığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 3.maddesi gereğince tadilat ve onarım işleri için yapılan harcamalardan davacı …’ün davalı müvekkili firmadan herhangi bir ücret talep edemeyeceğinin kararlaştırıldığını, dolayısı ile davacının yaptığını iddia ettiği masrafları ispat yükünün kendisinde olup, talepler yersiz olduğundan reddinin gerektiğini, dava dışı … ile davalı müvekkili arasındaki sözleşmenin feshedilmesi ile birlikte davacının müvekkilinin balo salonunun işletmesine talip olduğunu ve taraflar arasında 21/06/2014 tarihli kar ortaklığı protokülünün imzalandığını, davacının beyanında balo salonundaki düğün ve davetlerden aylık 15.000,- TL net gelir elde ettiğini beyan ettiğini, ancak taraflar arasında yapılan kar ortaklığı protokolü gereğince davacı tarafından müvekkiline kar payı verilmediğini, bu nedenle müvekkili tarafından şahitler huzurunda 25/10/2014 tarihli protokol fesih tutanağının düzenlendiğini, davacı tarafından kendilerine tebliğ edilen ihtarname üzerine kendilerine cevabı ihtarname gönderdiklerini, davacının müvekkiline ait balo salonunu kullanıp müvekkiline hiçbir şekilde ödeme yapmadığını, elektrik, su, doğalgaz ve benzeri ödemelerini yapmayarak müvekkilini zarara uğrattığını belirterek davacı karşı davalının usul ve yasaya aykırı tüm taleplerinin reddine, karşı davanın kabulü ile fazlaya ilişkin tüm talep, dava ve ıslah hakları saklı kalmak koşulu ile müvekkilinin 60.000,- TL alacağının davacı-karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından; “Taraflar arasındaki adi ortaklık protokolü çerçevesinde yapılacak organizasyonlarda davacı / karşı davalı tarafından tüm masrafların ödenmesinin akabinde kalan kar tutarının taraflarca % 50 oranında paylaşılacağı kararlaştırılmış olup, söz konusu bilirkişilerce yapılan kar hesaplamalarında söz konusu elektrik ve su bedellerinin davacı-karşı davalı tarafından ödendiği düşünülerek kar hesabı yapıldığından; adi ortaklığın tek alacaklısının davalı-karşı davacının olduğu ve tutarın ( 9.680,00 TL + 36.830,50 TL=) 46.510,50 TL olduğu tespit edilmiştir. Buna göre yapılan açıklamalar neticesinde; adi ortaklığın aktifinde herhangi bir varlığın bulunmadığı, pasifinde de 3. Kişilere herhangi bir borcunun bulunmadığı, sadece … tarafından dönem içerisinde yapılan organizasyonlar nedeniyle davalı-karşı davacıya ödenmesi gerektiği bilirkişi raporları ile tespit edilen 9.680,00 TL elektrik su bedeli ile 36.830,50 TL karın bulunduğu tespit edilmiştir. Adi ortaklığın herhangi bir varlığı bulunmaması nedeniyle ortağa olun borcun ödenemediği tespit edilmiştir. Asıl dava yönünden ; Davacı sözleşme kapsamında kar mahrumiyeti ve yapmış olduğu masrafların tahsiline talep etmiş olup gelinen aşamada toplanan delillere taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 3.maddesi gereğince tadilat ve onarım işleri için yapılan harcamalardan davacı …’ün daval şirketten herhangi bir ücret talep edemeyeceğinin kararlaştırıldığı görülmüş dolayısı ile davacının yaptığını iddia ettiği masrafları ispat yükünün kendisinde olup davacı tadilat husunu herhangi bir fatura veya belgeyle ispat edememiştir. Ayrıca dava dışı … ile davalı arasındaki sözleşmenin feshedilmesi ile taraflar arasında 21/06/2014 tarihli kar ortaklığı protokülünün imzalandığını, davacının beyanında balo salonundaki düğün ve davetlerden aylık 15.000,- TL net gelir elde ettiğini beyan ettiğini, ancak taraflar arasında yapılan kar ortaklığı protokolü gereğince davacı tarafından kar payı verilmediği gelen raporlardan ve incelenen kayıtlardan anlaşılmıştır. Davacı ayrıca sözleşme imzalandıktan sonraki süreçte başka yerde SGK kayıtlı olarak çalıştığı yönündeki gelen SGK kayıtlarına göre de söz konusu işletmeyi fiilen işletmediği iddiayı tanık beyanlarıyla da doğrulanmıştır. Sonuç olarak davacının davalıya ait balo salonunu kullanıp davalıya yapılan organizasyonlara rağmen ödeme yapmadığı, elektrik, su, doğalgaz ve benzeri ödemelerini yapmayarak da sözlşemeyi fesihte haksız olduğu anlaşıldığından davacının kar mahrumiyeti ve masraf alacağı yönündeki tüm taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir. karşı dava yönünden; Taraflar arasındaki sözleşmenin adi ortaklık olduğu dikkate alındığında davalıya ödenmeyen bakiye kar payının ve masraflar yönünden açıklanan gerekçelerle davanın kısmen kabulü ile 46.510,50 TL ortaklık payı alacağının davacı karşı davalıdan alınarak davalı karşı davacıya verilmesine, karşı davada davacı karşı davalının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar vermek gerektiği” gerekçeleriyle A.1-Asıl dava yönünden ; -Davanın esastan REDDİNE, B.1-Karşı dava yönünden davanın kısmen kabulü ile 46.510,50 TL ortaklık payı alacağının davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine, Karşı davada davacı karşı davalının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı-karşı davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı-karşı davalı vekili istinaf başvurusunda özetle; mahkemece bilirkişi incelemeleri ve oluşturulan ara kararların hatalı olduğunu, mahkemece davanın adi ortaklık olarak nitelendirilmesinin hatalı olduğunu, davanın akde aykırılık nedeniyle sözleşme süresinin sonuna kadar elde edilemeyen kazanç kaybı nedeniyle maddi zararın tahsili talebine ilişkin olduğunu, balo salonunun işletilmesine ilişkin olarak hesapların gayri resmi olarak tutulduğunun davalı vekilince beyan edildiğini, bilirkişilerce hiçbir belge incelenmeden ve tasfiye bilançosu olmadığı halde hayali bir rapor düzenlendiğini, bilirkişi raporlarında tespit edilemeyen 36.830,50 TL hükmedildiğini, adi ortaklığın üçüncü kişilere borcunun olmadığı tespit edildiği halde su ve elektrik borcundan sorumlu tutulamasının hukuka aykırı olduğunu. İleriye dönük organizasyonlar henüz yapılmadığı için bu taleple ilgili adi ortaklığın defterlerinde ve bilanço hesabında görülmesinin imkansız olduğunu, tarafların adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin bir talepleri olmadığı halde mahkemece resen tasfiye hükümlerinin uygulanmasının taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğunu, tarafların müstakil bir ticari işletme kurmadıklarını, balo salonunun işletmesinin de … tarafından yapılacağının kararlaştırıldığını, TBK’da kar payı ortaklığı şeklinde adi ortaklık düzenlemesinin bulunmadığını, tarafların sözleşme yapma özgürlüğü içinde sözleşme yaptıklarını, taraflar arasında hizmet sözleşmesi yapıldığını, karı % 50 oranında paylaşmayı kararlaştırdıklarını, davalının TTK’nın 18. Maddesini ihlal ettiğini, karşı davacının davasını ispatlayamadığını ileri sürmüştür. Dava, asıl dava yönünden, taraflar arasında yapılan 21/06/2014 tarihli iki yıl süreli sözleşme gereğince … Otelin balo salonunu düğün ve davetlerin düzenlenmesi konusunda anlaştıkları halde 20/10/2014 tarihinden itibaren balo salonunu işletmesini engellendiği iddiasına dayalı elde edilemeyen kazanç nedeniyle maddi tazminat ve karşı dava yönünden ise taraflar arasında yapılan kar ortaklığı protokolü gereğince davacı tarafından kar payı verilmediği, balo salonunda kullanılan elektrik, su, doğalgaz ve benzeri ödemelerini yapmayarak zarara uğratıldığı iddiasına dayalı alacak talebine ilişkindir. Dosya kapsamından, davanın başlangıçta Bakırköy 1. Ticaret mahkemesinde açıldığı, mahkemece görevsizlik kararı verilerek dosyanın Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderildiği, bu mahkemece de görevsizlik kararı verilmesi üzerine dosyanın gönderildiği İstanbul BÜAM 37. Hukuk Dairesinin 18.10.2017 tarih ve 2017/1906 E-2017/1822 K sayılı kararıyla ” uyuşmazlığa konu işletmenin ve tarafların faaliyetinin esnaf kapsamını aştığı ve ticari işletme olduğu anlaşılmaktadır. Bu haliyle davaya konu işletmenin ticari işletme, ortakları da tacir sıfatını haizdir. ” gerekçesiyle Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verilmiştir. Yargı yerinin belirlenmesi üzerine, davanın yargılaması görevli Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi Mahkemesi tarafından yürütülmüştür. Yüksek Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin : 2021/287 E- 2021/3719 K sayılı kararında belirtildiği üzere; Uyuşmazlığın çözümü, davada dayanılan ve taraflarca akdedilen sözleşmelerin hukuki tanım ve yorumunda toplanmaktadır. Bir sözleşmenin niteliğini, yazılışı ve taşıdığı hükümler tayin eder. Yorum, bir irade beyanının manasının tesbitidir. Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır(TBK md 19/1). Bu aşamada, adi ortaklık ve ürün (hasılat) kirası sözleşmelerinin hukuki niteliğinin incelenmesinde fayda bulunmaktadır. Adi ortaklık; iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir(TBK md 620/1). Diğer bir anlatımla, adi ortaklık; birbirini tanıyan, birbirlerinin kabiliyet ve şahsiyetlerine güvenen, eşit ve aynı durumda olan gerçek veya tüzelkişilerin, müşterek amacın gerçekleştirilmesini sağlayacak vasıtaları (katılım paylarını) ortaklığa getirme konusunda karşılıklı ve uygun irade beyanlarının birbirine ulaşmasıyla teşkil eden bir kişi topluluğudur. Buna göre adi ortaklığın unsurları; kişi, müşterek amaç, müşterek amaç uğruna birlikte çaba (affectio societatis), katılım payı (sermaye) ve sözleşme bağı şeklinde belirtilebilir. Bu nedenle, her olayda bu unsurların var olup olmadığının araştırılması gerekir. Ancak, adi ortaklığın, bazı komşu hukuksal müesseselerden, özellikle ürün (hasılat) kirası sözleşmesinden ayırt edilmesini sağlayan temel kriterler; müşterek amaç ve müşterek amaç uğruna birlikte çaba unsurudur. Zira, ortaklığa sermaye olarak yalnızca emeğini koyan ortağın zarardan muaf tutulabileceğini öngören TBK’nın 623/3 maddesi hükmünün karşıt anlamına (argumentum a contrario) başvuran Türk doktrininde, ortaklığa sermaye olarak salt emeğini koyan ortak dışında hiçbir ortağın zarardan muaf tutulamayacağı, müşterek amacın ve sonuçta adi ortaklığın varlığından söz edebilmek için bütün ortakların hem kazanca ve hem de zarara katılmalarının gerekli olduğu görüşü egemendir. Ayrıca, ortakların müşterek amaca ulaşmak için birlikte çaba sarf etmek konusunda yükümlülük altına girmeleri, adi ortaklığın varlığı bakımından zorunludur. Bu unsur, ortaklık sözleşmesinin içeriğinde mutlaka yer almalıdır(Prof. Dr. Nami Barlas; Adi Ortaklık Temeline Dayalı Sözleşme İlişkileri, 3.Baskı, İstanbul 2012, s. 25-40). Ürün (hasılat) kirası ise; kiraya verenin kiracıya ürün (hasılat) veren bir mal, işletme ya da hakkın kullanılmasını, semerelerinden yararlanılmasını veya işletilmesini belli bir bedel karşılığında terk ettiği kira türüdür(TBK md.357). Hemen belirtmek gerekir ki, hem doğal hem de hukuki ürün getiren eşya ürün kirasına konu olabilir. Bu kapsamda işletmenin işletilmesi sonucu elde edilen kâr, hukuki ürün olarak nitelendirilebilir. Lokanta, otel, kantin, hastane, okul, dükkan, fabrika gibi iş yerlerinin işletilmek maksadıyla kiraya verilmesinde, reklam panolarının kiralanmasında, taksi kiralarında söz konusu olan ürün kirasıdır (Prof.Dr. Azra Arkan Serim; Hasılat Kirasında Tarafların Hak ve Borçları, İstanbul 2010, s. 3). Yerleşmiş Yargıtay uygulamasına göre de; kira sözleşmesinin, ürün kirasına ilişkin hükümlere tabi olabilmesi için, kiralananın işletme ruhsatıyla birlikte işletme hakkının devredilmiş olması gerekir. Öte yandan, ürün kirasında; kira bedelinin, üründen bağımsız bir bedel olarak kararlaştırılması hâlinde genel ürün (hasılat) kirasından; buna karşılık kira bedeli, ürünün belli bir hissesi ya da bölümü olarak belirlenmiş ise, katılmalı (iştirakli) ürün kirasından söz edilir (6098 sayılı TBK m. 357). Bununla birlikte kira bedelinin karma olarak yani bir kısmı sabit bir miktar, bir kısmının da üründen bir bölüm olarak belirlenmesi de sözleşme özgürlüğü çerçevesinde mümkündür. Ürün kirası sözleşmesi ile adi ortaklık sözleşmesini, özellikle müşterek amaç unsuru birbirinden ayırt eder. Ürün kirasında müşterek amaç takip edilmemesi önemli bir ayırt edici unsurdur. Bir sözleşmede kira bedeli, kiracının kiralanandan elde ettiği gelirin (kazancın) bir kısmını oluşturuyorsa, ürüne katılmalı kira söz konusu olur. Buna karşılık taraflar, ortak bir amaca ulaşmak için emek ve sermayelerini birleştirmek suretiyle bir araya getirmişler veya kazanç yanında zararın paylaştırılmasını da kararlaştırmışlarsa, adi ortaklık sözleşmesi söz konusu olur(Prof. Dr. Fikret Eren; Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 2. Baskı, Ankara 2015, s.435). Yapılan açıklamalar ve TBK’nın 19/1. maddesi ışığında taraflarca imzalanan sözleşme bir bütün olarak incelendiğinde; 21/06/2014 tarihli sözleşmede, 21/06/2014 “… Hotel Balo Salonunun … Tarafından İşletilmesine Dair Porotokoldür” başlıklı sözleşme imzalandığı, sözleşmenin 1. Maddesinde … Hotel Balo Salonunun … tarafından işletilmesine dair kar ortaklığının düzenlenmesine dair esasların düzenlendiğinin belirtildiği, 3. Madedde yapılan tadilat ve onarım işlerinden …’ün maddi ücret talep etmeyeceği, 7. Maddesinde ise yapılan her işin hesabının münferiden görüleceği, her bir işin masraflar düştükten sonra karın %50’sinin … Hotel’e, %50’si …’e ait olacaktır şeklinde düzenlendiği, yemekli ve yemeksiz düğün fiyatlarının sözleşmede belirlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bahse konu sözleşmede müşterek amaç ve müşterek amaç uğruna birlikte çaba unsurlarının bulunmadığı, aksine taraflar arasındaki uyuşmazlığı oluşturan sözleşmenin yukarıda açıklanan ürün (hasılat) kira sözleşmelerinden olduğu, dolayısıyla asıl ve birleşen davanın, ürün kirası sözleşmelerine dayalı alacakların tahsili istemini içerdiği anlaşılmaktadır. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nın 4/1-a maddesine göre; kiralanan taşınmazların, 09/06/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalarda, “Sulh hukuk mahkemeleri” görevlidir. Dava, 6100 sayılı HMK’nın yürürlüğe girmesinden sonra 03/06/2013 tarihinde açıldığına göre, görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesidir. Ancak yargı yeri kararı nedeniyle dosyanın ticaret mahkemesine geldiği, kararın görev yönünden bağlayıcı olduğu, ancak niteleme yönünden yukarıda belirtilen nitelemeyle çözülmesi zorunludur. Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince dinlenen tanık anlatımları ile taraflarca sunulan belgelere göre, protokolün başladığı tarihten davalı tarafça eylemli olarak feshedildiği tarihe kadar geçen sürede davacı-karşı davalı tarafından davalı-karşı davacıya kar payı ödemesinin yapılmadığı, sözleşme uyarınca ödenmesi gerekli elektrik su gibi giderlerin de masrafların düşülmesi hükmü gereği taraflarca ortak karşılanması gerektiği halde karşılanmadığı, sözleşme uyarınca da tadilat ve onarım masraflarından …’ün sorumlu olduğu ve talepte bulunamayacağının kararlaştırılması nazara alındığında davalı-karşı davacı tarafça sözleşmenin haklı sebeplerle sona erdirildiğinin kabulü gerektiği anlaşılmakla asıl dava yönünden davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Karşı dava yönünden yapılan değerlendirmede ise; bilirkişi heyet ve ek raporlarında dava konusu sözleşme gereğince 17.08.2014-25.10.2014 tarihleri arasında 17 adet organizasyon yapıldığı, bu organizasyonlar gereği davacı-karşı davalı … tarafından davalı-karşı davacı … Otele ödenmesi gereken kar payının 36.830,00 TL olduğu anlaşılmaktadır. Sözleşme gereği masrafların da ortak ödenmesi gerekmekte olup bu dönemde kullanılan elektriğin süzme sayaç kullanılarak tespit edilmediği, balo salonunda kullanılan kurulu güçlere göre kullanılan elektrik ve su tüketiminin bilirkişi tarafından 9.680,00 TL olarak hesaplandığı anlaşılmaktadır. Buna göre sözleşmede masraflar düşükten sonra kalan karın paylaşılacağı öngörüldüğüne ve bilirkişilerce de 73.661,00 TL net gelir elde edildiği hesaplandığına göre bu miktardan öncelikle elektrik ve su giderinin de düşürülmesi, kalan kısmın her iki tarafa %50 oranında ödenmesi gerekmektedir. Bu hesaplamaya göre de ( 73.661,00- 9.680,00 =63.981,00:2=31.990,50 TL) olarak hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar erilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Bu itibarla, davacı-karşı davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüyle HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kararın kaldırılarak yeniden esas hakkında aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacı-karşı davalının istinaf talebinin kabulüyle HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince karar kaldırılarak yeniden esas hakkında; Asıl dava yönünden; 1- Davanın reddine, 2- Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 54,40 TL maktu karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 7.087,20 TL harçtan mahsubuna, artan 7.032,80 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 3- Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. Uyarınca davalı yararına tayin ve takdir olunan 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine (Davalı-karşı davalı tarafından bu yönden istinaf başvurusu olmadığı da gözetilerek), 4- Asıl dava yönünden davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendisi üzerine bırakılmasına, Karşı dava yönünden; 1- Davanın kısmen kabulü ile 31.990,50 TL alacağın davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine, fazla ilişkin talebin reddine, 2-Alınması gereken 2.185,27 TL karar ve ilam harcından, davalı – karşı davacı tarafından peşin olarak yatırılan 1.025,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.160,27 TL harcın davacı – karşı davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı-karşı davacıdan peşin alınan 1.025,00 TL harcın davacı-karşı davalıdan alınarak davalı- karşı davacıya verilmesine, 4- Davalı- karşı davacı tarafından yapılan toplam 2.300,00 TL yargılama giderinden kabul ve redde göre hesap edilen 1.581,94 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5- Davacı- karşı davalı tarafından yapılan toplam 2.725,15 TL yargılama giderinden kabul ve redde göre hesap edilen 850,79 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına, 6- Davacı- karşı davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte olan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince red olunan dava değerine göre takdir olunan 5,100,00 TL vekalet ücretinin davalı- karşı davacıdan alınarak davalı – karşı davacıya verilmesine 7- Davalı- karşı davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte olan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 6,846,37 TL vekalet ücretinin davacı – karşı davalıdan alınarak davalı karşı – davacıya verilmesine, 8-Karar kesinleştiğinde taraflarca yatırılan artan gider ve delil avansından arta kalan kısım var ise yatıran tarafa iadesine, İstinaf incelemesiyle ilgili olarak; Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf edene isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine, Davacı – karşı davalı istinaf sebebiyle yapmış olduğu 610,50 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.29/12/2021