Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/59 E. 2021/192 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/59
KARAR NO: 2021/192
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/04/2018
NUMARASI: 2014/676 E – 2018/410 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 28/01/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile amca çocukları olduğunu, 2007 Şubat ayı içinde borçlanarak ve borcuda yarı yarıya ödemeyi kabul ve kararlaştırılarak her biri 46 koltuklu olarak imal edilmiş 2 adet otobüs satın aldıklarını, … ve … plakalı 2007 model araçları davalının büyük ortağı olduğu, … Ltd. Şti adına plaka çıkartılıp bu şirket unvanı altında çalışmaya başladıklarını, bu iki otobüsün iade edilip, yerlerine yenilerinin alındığını, 2011 Ağustos ayına kadar tarafların ortaklığı nizasız olarak devam ettiğini, araçların senetli bütün ödemelerinin yarı yarıya ödendiğini, müvekkilinin birçok kez banka aracılığı ile davalının hesabına Virman suretiyle ödemeler yaptığını, 2010 yılı Ocak ayında hesapların değerlendirilmesinin yapıldığını, müvekkilinin ortaklığa borcu olduğu ve satıcı firmaya 13 senet bedeli 120.000 TL bakiye borç kaldığını, bunun yarısını davacıya ait olduğunu, davacının ortaklığında olan borcun bir otobüsteki hissesinin davalının uygun gördüğü kişiye devri konusunda anlaştıklarını, davacının 1/2 hakkı olan … plakalı araçta hisse devri ile devir parasının tamamının davalıya ödendiğini, davacının davalıdan 77.031 TL alacaklı duruma geçtiğini, otobüsün borçları satıcı firmaya ödendikten sonra yine yeni 2 otobüs satın alınacağının beyanı üzerine müvekkilinin ortaklığa devam etmek istemediğini, 2 otobüs satıcı firmaya iade edildikten sonra 1 otobüs teki iade bedelinin 440.000 TL olup, müvekkili adına düşen hissenin 220.000 TL olduğunu ancak, satıcıya iade için geçen süre içerisinde otobüsün çalıştırıldığını, müvekkilinin ortaklığa ilişkin hissesinin ödenmesi konusunda ihtar çektiğini, bu nedenle ortaklık durumunun tespitine Ağustos 2011 yılına kadar sürdürülen ortaklıktan dolayı 220.000 TL’lik hisse alacağının 140.000 TL’sinin davalıdan tahsiline karar verilmesini, otobüsün çalıştığı döneme ilişkin 20.000 TL kar payının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin … Ltd. Şti’nin hissedarı olduğunu, müvekkili ile davacı arasında adi ortaklığın söz konusu olmadığını … ve … plakalı araçların mülkiyetinin müvekkiline ait olmadığını, davacının otobüslerin satın alınmasına ilişkin ödemelerin yarı yarıya esasına göre ödendiği iddiasını kabul etmediklerini, otobüslerin senetlerinin karşılığının müvekkili tarafından ödendiğini, müvekkilinin hesabına para yatırdı iddiasının doğru olmadığını, müşterinin kendi hesabına başka şubeden para yatırma dekontları olduğunu, adi ortaklığın yazılı delil ile ispatlanması gerektiğini, 3. kişinin mülkiyetinde ve zilyetliğinde bulunan malın maliki, hasım gösterilmeksizin dava açılmasının doğru olmadığını, davacının ödemelere katkıda bulunduğuna ilişkin iddiasını kabul etmediklerini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından, “Davacı taraflar arasında adi ortaklık sözleşmesi kurulduğunu, bu sözleşme gereğince, satın alınan … ve … plakalı araçların ortaklık kapsamında taraflarca birlikte satın alındığını, ve araç bedellerini birlikte ödediklerini 1/2 oranında hissedar olduklarını iddia etmiştir, he ne kadar dinlenen tanıklar taraflar arasında otobüs alımına ilişkin ortaklık olduğunu beyan etmişler ise de sözleşmeye konu olduğu iddia edilen araçların 2011 yılında … mark … A.Ş ‘den dava dışı davalının ortağı bulunduğu … Ltd. Şti adına tescilinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı bu ortaklık gereğince davalının hesabına ödemede bulunduğu beyan edilmiş olup, ilgili bankadan istenen ödeme dekontlarında davalının hesabına yatırılan paraların kimin tarafından yatırıldığı ve neye istinaden yatırıldığı belirtilmemiştir, adi ortaklığı kurulması yazılı sözleşmeye tabii değil ise de ispatı mümkündür, davacı taraflar arasında adi ortaklık sözleşmesinin kurulduğunu, tanık beyanları dışında ispat eden belge ibraz etmediğini, adi nitelikte davacı tarafından ibraz edilen belgelerin 2 sayfasının üst kısmında davacının imzası bulunduğu tespit edilmiş ise de, bu belgelerin taraflar arasındaki ortaklık ilişkisinden kaynaklandığına dair ve tarafların kabul ettiği belge olduğu kanıtlanamadığından, taraflar arasında adi ortaklık ilişkinin kurduğunu davacı tarafından kesin delillerle ispat edilemediği” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Uyuşmazlık; adi ortaklık sözleşmesi nedeniyle ortaklığa koyduğu sermayenin iadesi talebine ilişkindir. Dosyanın incelenmesinde davanın başlangıçta, Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesine açılmış, mahkemenin 27.12.2012 tarih ve 2012/111 Esas- 2012/498 sayılı, temyiz edilmeksizin kesinleşen kararıyla “taraflar arasındaki ilişkisinin ortaklık ilişkisi olduğu ve davalının ihbar olunan … Ltd.Şti.’nin büyük ortağı olduğu, bu yönüyle davalının Türk Ticaret Kanununun bildirdiği şekilde tacir olduğu,, iş bu ihtilafın çözüm yerinin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğu” gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek dosyanın ticaret mahkemesine gönderildiği ve mahkemece esastan incelenerek karar verildiği görülmektedir.Adi ortaklık sözleşmesi; iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir(TBK. 620/1 md.). Bu sözleşme türü Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir. Bu nedenle, adi ortaklığın feshi ve tasfiyesine ilişkin davalara bakma görevi de genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemelerine aittir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır. Buna göre mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın TBK’da düzenlenen adi ortaklık ilişkisinden kaynaklı olduğu, tarafların TTK’da düzenlendiği gibi tacir sıfatını taşımadığından, adi ortaklığın konusunun ticari gelir elde etmek olması, davayı kendiliğinden ticari dava haline getirmeyeceği ve TTK’da ön görülen, tarafların her ikisinin de tacir olması koşulunun davada oluşmadığı, uyuşmazlığın çözümünde genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken denetimden geçmeden kesinleşen görevsizlik kararı üzerine dosyanın gönderilmesi sonucu tarafların tacir olup olmadığı araştırılmaksızın işin esasının incelenerek karar verilmesi usul ve hukuka uygun değildir. Açıklanan nedenlerle, davacının sair istinaf itirazları incelenmeksizin, tarafların, tacir mi esnaf mı olduğu saptanmadan, buna dair araştırma yapılmadan, vergi kayıtları, vergi matrahları, ticaret sicil ve esnaf oda kayıtları getirtilmeden, hangi usule göre defter tuttuğu araştırılmadan, Bakanlar Kurulu’nca çıkartılan, esnaf-tacir arası ayırıma dair kararnamedeki gelir sınırı dosyaya alınmadan ve bu deliller toplanıp karar yerinde tartışılmadan verilen karar, usul ve hukuka uygun bulunmamış, bu nedenle bunlar toplanıp kararda tartışılarak, eğer tacir niteliğinde ise esasın bu halde incelenmesi, esnaf niteliğinde ise genel mahkemeler görevli olduğundan Asliye Hukuk Mahkemesince davaya devam edilmesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi nedeniyle davacının istinaf başvurusunun kabulüne, kararın HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılması ile dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.28/01/2021