Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/568
KARAR NO: 2022/422
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/11/2020
NUMARASI: 2017/998 E – 2020/725 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 15/02/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Dava dilekçesine eklenen ve taraflar arasında imzalanan bila tarihli protokol ile İstanbul ili, Esenyurt ilçesi, … ada … parsel nolu taşınmazın davacı …’a satışı hususunda anlaşmaya varıldığını, 2.700.000.00 TL olarak belirlenen satış bedelinin 100.000,00 TL’sinin peşin, geriye kalan 2.600.000,00 TL’sinin 05/04/2013 tarih 500.000,00 TL bedelli, 05/05/2013 tarih 500.000,00 TL bedelli, 05/06/2013 tarih 700.000,00 TL bedelli, 05/07/2013 tarih 700.000,00 TL bedelli çekler ile ödenmesi, satış bedelinin tapuda 800.000,00 TL olarak gösterilmesi hususunda anlaşmaya varıldığını, 100.000,00 TL peşinat ve 800.000,00 TL’nin …’a ödendiğini, Ancak “bu taşınmaza alıcı olarak talip olan …’un dava dışı …’ın onaylatmış olduğu proje ve ruhsat üzerinden inşaata başlayacağı, belirtilen ödemeler tamamlanıncaya kadar inşaatın … üzerinden devam edeceği” hususunun belirtildiğini, ancak üzerinde hak iddia olunan taşınmazın hukuki durumu net olmadığını, davalı (…) ile dava dışı (…) arasındaki Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi feshedilmeden ikili sözleşme yapılmasının Tapu Kanunu, Noterlik Kanunu, vs kanunlar ile Anayasa’ya aykırı olduğunu, bu protokolü imzalayan şirket müdürünün zarara uğratma kastıyla hareket ettiğini, Davacının nitelikli dolandırıcılık suçundan Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2019/ 418 Esas sayılı dosyası üzerinden yargılandığını beyanla, Davacı tarafından teslim edilen çeklerin ödemelerinin ve tahsilata konu edilen çekler ile ilgili takiplerin durdurulmasını, protokolün iptalini, davalının topladığı paraların mağdurlara ödenme- sini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 28/12/2017 tarihli dava dilekçesinin ıslahı dilekçesinde: Şekil şartlarına uygun olmayan bila tarihli davacı ile davalı arasında düzenlenmiş olan protokolün usule ve kanuna aykırı ve geçersiz olduğunu, geçersiz sözleşmeye dayanarak edimini yerine getirenlerin verdiklerini alma hakkının olduğunu, Müvekkilinin alacağı için Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosya ile icra takibinin yapıldığını, borçlu borçlu tarafından bu takibe haksız şekilde itiraz edilmesi üzerine Büyükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/21 Esas sayılı dosyası üzerinden alacak davası açıldığını, mahkemece 2017/2 Karar sayılı ilam ile davanın görev yönünden reddedildiğini, yetkili ve görevli bulunan Ticaret Mahkemesi’nde iş bu davanın halen derdest olduğunu, Müvekkilinin alacağının taraflar arasında yapılan ve şekil şartlarını taşımayan geçersiz protokolden doğduğunu, bu geçersiz sözleşme nedeni ile davalıya 600.000,00 TL nakit ödeme yapıldığını, Davacının ayrıca bu yer ile ilgili iş ve harcama yaptığını, söz konusu alacak kalemine ilişkin fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla ,şimdilik 106.000,00 TL’yi talep ettiğini, bu işlerin ayrıntısının “hafriyat yapılması, fore kazık çakılması, demir vs. malzemeler” şeklinde olduğunu, Dava dışı … firmasının, davalı ile İstanbul ili Esenyurt İlçesi, … ada … parsel 18/04/2011 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesinin düzenlediği 18/05/2011 tarihinde, inşaat ruhsatının alındığını ve bunun üzerinde …’ın hukuki hakları derdest olduğu halde … firmasına satışı ve dahi müteahhit davacının başka müteahhit firma üzerinden yapımı sürdüreceğinin protokole konu edildiğini, kat karşılığı inşaat sözleşmesi feshedilmeden ikili sözleşme yapılmasının açıkça hukuka aykırı olduğunu, Ayrıca müvekkili şirket taşınmazı satın alıp inşaat için harcama yaparken müvekkiline bahsedilmeyen yüksek gerilim nedeni ile inşaatın belediyece durdurulduğunu, Müvekkilinin geçersiz sözleşme nedeni ile toplamda 706.000,00 TL para verdiğini ve harcama yaptığını, ancak inşaat yapılan işlerin parasal karşılığını alma hakkı olduğu için yapılan işlerin hesaplanması ile ortaya çıkacak bakiye alacak için de ek davanın açılacağını, davalının ise kötü niyetli olarak müvekkilinin parasını ödemediğini, anılan nedenler ile davanın ikame edildiğini, ancak dava açılırken yeterli bilgi olmadan hazırlanan dava dilekçesi eksiklikler ihtiva ettiğinden ve davalının uhdesinde bulunan çekler de zamanaşımına uğradığından bu çeklerin istirdadının talep edilmesinin müvekkili açısından faydasının kalmadığını, verilen para ve yapılan harcama netleştirildikten sonra dava dilekçesinin ıslah edilme zorunluluğunun doğduğunu beyanla, Davalıya verilen 600.000,00 TL nakit, 106.000,00 TL yapılan iş bedeli olmak üzere toplam 706.000,00 TL’nin paranın veriliş ve işin de yapılış tarihi itibari ile davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, Yapılan işin tutarının hesaplanarak bakiye alacaklı ile ilgili hakların saklı tutulmasına, Müvekkilinin alacağının teminat altına alınması için HMK’nın 389 vd maddelerine göre davalının tespit edilecek makine, araç ve taşınmazlarının kaydına ihtiyati tedbir konulmasına, muhakeme masrafları ile ücreti vekaletin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacının eksik harcın tamamlanması hususundaki kesin sereli ara kararına uymadığını, Dava dilekçesinden, şirket müdürü …’nın kendileri tarafından yetkilendirildiği, müdür olarak işlem yapmasına muvafakat edildiği, “şirketi zarara uğratan müdür tarafından tanzim edilen protokole ilişkin zarar” talep edildiği anlaşılmakla, huzurdaki davada muhatabın şirket müdürü … olduğunu, davacının kendi müdürü ve imza yetkilisi kişi vasıtasıyla başka kişilerin hak ve menfaatlerine zarar verdiğini, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, Davacının davasının, ne davası olduğunun izaha muhtaç olduğunu, alacak davası olduğu belirtilmesine rağmen sanki itirazın iptali davası gibi icra dosyasına ödenen peşin harcın mahsubu için başvurulduğunu, ayrıca dava dilekçesinden talebin ne olduğu ve neye bağlı olduğunun belli olmadığı, Protokolün 2. Sayfasının 4. ve 5 paragrafın gereği sözleşmenin tasfiye hükümleri uygulandığını, “…’nın ödenen bedelleri iade etmeyeceği ve bedellerin hiçbir nam ve adı altında iade edilmeyeceği, hatta iadesinin talep dahi edilemeyeceği” peşinen anlaşılmasına dair hükümlerin devreye konulduğunu, dolayısıyla davacı yanın hiçbir bedel iade hakkının olmadığını, Ayrıca davacının, müvekkili gibi birçok insanı mağdur ettiğini, davalı şirket yetkilisinin uzunca bir süre cezaevinde kaldığını, Dava dilekçesinde “her ne kadar mağdurlara ödeneceği” şeklinde bir ifade kullanıl- mışsa da, bunun kendileriyle bir alakasının olmadığını, müvekkili dâhil birçok kişiyi mağdur eden davacı yanın istediği mağdura da para ödemekte serbest olduğunu beyanla, Öncelikle tensip kararı doğrultusunda, HMK 150. md. gereği “davanın açılmamış sayılmasına” karar verilmesini, davanın usul ve esastan reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi’nce: “davacının davasının kabulü ile, 706.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ” karar verilmiştir. İstinaf Başvurusu: Hüküm davacı ve davalı tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davalının takip tarihi olan 30/12/2014 tarihi itibarıyla temerrüte düştüğünü bu tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerekirken faiz başlangıç tarihi olarak dava tarihi olarak kabul edilmesi ayrıca avans faizi yerine yasal faize hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olan kararın faiz yönünden düzeltilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; dava harcının eksik yatırılması üzerine mahkemece harcın ikmali konusunda kesin süre verildiğini, davacının kesin süreye riayet etmemesi nedeniyle dava-nın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, yenilemeye dair işlemin usulsüz olduğunu, Davacı tarafın dava dilekçesinde şirket müdürünün işlemine dayanarak 3.000.000,00 TL’lık alacak ve menfi tespit davası açtığını, sözde iyi niyetten bahsederek mahkemece hüküm altına alınacak paranın mağdurlara ödeneceğinin belirtildiğini, 01/02/2017 tarihli dilekçede talebin 900.000,00 TL alacak olduğu yönünde açıklama yapıldığını, 28/12/2017 tarihli ıslah dilekçesinde 600.000,00 TL alacak + 106.000,00 TL masraftan ibaret 706.000,00 TL alacak talep edildiğini, dava dilekçesinde mağdurlara ödeme istenirken bir anda talebin davacı şirkete ödeme yönünde yön değiş- tirdiğini ve müddeabihin azaltıldığını, bu hususun mahkemece göz ardı edildiğini, Sebepsiz zenginleşmeye dayalı davanın 2 yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğunu, eldeki davanın açıldığı tarih itibarıyla zaman aşımı süresinin dolduğunu, Davacının kendi müdürü ve imza yetkilisi vasıtasıyla başka kişilerin hak ve menfaatlerine zarar verdiğini, haksız kazanç amacı güttüğünü, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, Davacının davasının ne olduğu ve hangi hukuki nedene dayandığının belli olmadığını, alacak davası denilip itirazın iptali gibi peşin harcın mahsubunun talep edildiğini, müvekkilinin savunma hakkının elinden alındığını, Mahkemece protokol hükümleri incelenmeksizin protokolün doğrudan geçersiz sayıl- ması ve olayın sebepsiz zenginleşmeye göre değerlendirilmesinin doğru olmadığını, Müvekkilinin sözleşmeden kaynaklanan tüm edimlerini yerine getirdiğini, davacının yükümlülüklerine uymadığını, açılan davanın hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olduğunu, Taraflar arasında düzenlenen protokolün hukuken geçerli olduğunu, tacir sıfatına haiz taraflar yönünden bağlayıcı olduğunu, olayda sebepsiz zenginleşmeden bahsedilemeyeceğini, Kabul anlamına gelmemek kaydı ile davacının talep ettiği masraflarla ilgili bilirkişi hesabının hatalı olduğunu, Davacı şirketin yetkilileri hakkında dolandırıcılık suçundan açılmış davalar olduğunu, bu hususun dahi davacının kötü niyetini ortaya koyduğunu beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava, sebepsiz zenginleşme nedenine dayalı alacağın tahsili talebine ilişkindir. Sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığının haklı bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin mal varlığı aleyhine çoğalmasıdır. Sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talep edilebilmesi için borçlunun mal varlığında, bir başkasının aleyhine bir zenginleşme meydana gelmeli, zenginleşme ve zenginleştirici olay arasında illiyet bağı bulunmalı ve zenginleşme haklı bir sebebe dayanmamalıdır. Sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan ve tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı geri verme borcu altındadır. Geri verme borcunun konusu ve kapsamı; “Aynen Geri Verme İlkesi”ne göre düzenlenmiştir. Borçlar Kanunu’nun 82/1 md.ne göre; sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve herhalde zengin- leşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Eldeki davada; davacı; geçersiz sözleşme nedeniyle ödenen satış bedelinin iadesini ve sözleşme kapsamında sarf olunan masrafların tahsilini talep etmektedir. Harç ikmali ve yenileme işlemi yönünden; Harçlar Kanunu’nun “Noksan tesbit edilen değer üzerinden harcın ödenmesi” başlıklı 30. maddesinde “Muhakeme sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 409 . (HMK 150.) maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” denilmiştir. Davacı ıslah dilekçesinde dava değerini 600.000,00 TL iadesi istenen ödeme + 106.000,00 TL masraflar olmak üzere toplam 706.000,00 TL olarak açıklamıştır. Mahkemece belirtilen dava değerine göre harç ikmal edilmek üzere; kesin süre verilmiş, kesin süre içinde yatırılmadığından dosya işlemden kaldırılmıştır. (Harçlar Kanunu 30. md ) Ancak bu sürenin hemen bitiminde harç yatırılarak usulen yenileme talep edilmiş edilmiş olmakla, davalının harç ikmali ve yenilemeye ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Husumet ile ilgili itiraza gelince; Eldeki dava haksız fiil hükümlerine değil sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak açılmış olup yapılan ve masraflar davalı uhdesinde kalmakla davalı sebepsiz şekilde zenginle- şeceğinden husumetin davalı şirkete yöneltilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Zamanaşımı def’i ile ilgili olarak; Bilindiği üzere özel hukukta teknik bir kavram olan zamanaşımı, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde kanunun kabul etmiş olduğu sürenin tükenmesi anlamına gelmektedir. Zamanaşımı, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olup, alacak hakkı alacaklı tarafından, kanunun öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmediğinde etkin bir hukuki himayeden, başka bir deyişle, dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun bırakılmaktadır. Diğer bir anlatımla zaman aşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” hâline dönüştürmekte ve dolayısıyla alacağın dava edilebilme niteliğini ortadan kaldırmaktadır. Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda Devlet kendi gücünü kullanmaktan vaz geçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakılmaktadır. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması onun eksik bir borca dönüşmesi için de yeterli değildir; bunun için borçlunun, kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def’ide bulunması gerekir. Zamanaşımı def’i, davalının aslında var olan bir borcunu özel bir nedenle yerine getir- mekten kaçınmasına olanak veren bir haktır. Bu hakkı kullanıp kullanmamak tamamen borçluya kalmıştır. Diğer bir anlatımla, davalı tarafından zamanaşımı def’i ileri sürülmedikçe, o hak ve alacak için kanunun öngördüğü zamanaşımı süresi dolmuş olsa bile hâkim bunu kendiliğinden göz önüne alamaz (6098 sayılı TBK m. 161) Bu itibarla, zamanaşımı savunması ileri sürüldüğü zaman, eğer savunma gerçekleşirse hak- kın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu da ince- lemesi mümkün değildir. (Hukuk Genel Kurulu 2017/11-149 Esas 2019/49) Eldeki dosyada, istinaf talebinde bulunan davalının ilk derece mahkemesine sunduğu cevap dilekçesinde ve ön inceleme duruşmasında zamanaşımı def’i ileri sürmediği tespit edilmekle, HMK 357/1 md gereğince, istinaf aşamasında ileri sürülen zamanaşımı def’inin dinlenme imkanı bulunmamaktadır. Sözleşmenin geçerli olup olmadığı ile ilgili hususa gelince; Kural olarak tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşme resmi biçimde yapılmadığı sürece geçersizdir. (TMK’nın 706, BK’nın 213 (TBK.237 md.), Tapu Kanunu’nun 26 ve Noterlik Kanunu’nun 60.maddesi) Geçersiz olduğu için de taraflarına hak ve borç doğurmaz. Ancak taraflar verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler. Zira; haklı bir sebep olmaksızın başkası zararına mal edinen kimse onu iade ile yükümlüdür. Eldeki dava da;taraflar arasında imzalanan bila tarihli adi yazılı protokolden kaynaklan- maktadır. Tapulu taşınmazın satışına ilişkin hükümler içeren sözleşme resmi şekilde yapılmadığından TMK 706, TBK 237, Tapu K. 26, Noterlik K 60.madde gereğince geçersizdir. Mahkemece atanan bilirkişi kurulunca; davacı tarafça söz konusu protokol kapsamında davalıya 600.000,0 TL tutarında ödeme yapıldığı, ayrıca davacı tarafından fore kazık, başlık kirişi, temel kazısı, hafriyat bedeli vs kalemlere ilişkin toplam 124.835,78 TL tutarında masraf sarf edildiği, davacının bu masraflarla ilgili 106.000,00 TL tutarındaki talebin kadri maruf olduğu tespit edilmiştir. Sözleşmenin geçersizliğine dair iddianın ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiği bir durumun varlığı da ispatlanamadığından MK 2 maddesinde hüküm altına alınan kuralın ihlalinden bahsedilemeyecektir. Buna göre söz konusu ödeme tutarı ile masrafların sebepsiz zenginleşme kurallarına göre tahsili gerekmektedir. Faiz ile ilgili davacı talebine gelince; Borçlar Kanunu’nun”Borçlunun Temerrüdü/Koşulları” başlıklı 117.m.de “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyi niyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır” denilmektedir. Eldeki davada davacının iş bu davadan önce dava konusu alacak ile ilgili olarak davalı aleyhine Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden 08/12/2014 tarihinde ilamsız takibe girişildiği anlaşılmakla davalının takip tarihi itibarıyla temerrüte düştüğünün kabulü ve bu tarihten itibaren faiz işletilmesi gerekir. Faiz türü yönünden; davanın tarafları ticaret şirketi olup uyuşmazlık ticari dava niteliği arz etmektedir. Bu nedenle dava konusu uyuşmazlığa avans faizi işletilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, 1-Davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 md gereğince reddine, 2- Davacının istinaf başvurusunun kabulüne, tespit edilen eksiklik yargılama gerektir- mediğinden HMK 353/1-b-2 md gereğince, esasa ilişkin olarak yeniden, “DAVACININ DAVASININ KABULÜ İLE, 706.000,00 TL’nin temerrüt tarihi olan 08/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek AVANS faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine” karar vermek gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; A-Davalının istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine; B-Davacının istinaf başvurusunun kabulüne, tespit edilen eksiklik yargılama gerektirmediğinden HMK 353/1-b-2 md gereğince, esasa ilişkin olarak yeniden, 1-Davacının davasının kabulü ile,706.000,00 TL’nin temerrüt tarihi olan 08/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek AVANS faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 48.226,86-TL karar harcından mahkememiz veznesine yatırılan 365,60-TL peşin harç ve 10.700,00-TL ıslah harcının mahsubu ile eksik kalan 37.161,26-TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafça yatırılan 31,40.-TL başvurma harcı, 365,60-TL peşin harç, 10.700,00 TL ıslah harcı ile dosyada yapılan 1.400,00-TL bilirkişi ücreti ve 219,00-TL posta gideri olmak üzere toplam 12.716,00-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, 4-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 52.350,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, 5-Bakiye avansın karar kesinleşince yatırana iadesine, İstinaf incelemesiyle ilgili olarak; Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf eden davacıya isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine, Davalıdan Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 48.226,86 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 12.056,71 TL harcın mahsubu ile bakiye 36.170,15 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına, Davacının istinaf sebebiyle yapmış olduğu 30,00 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davalının istinaf sebebiyle yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 15/02/2022