Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/466 E. 2021/516 K. 23.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/466
KARAR NO : 2021/516
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/12/2020
NUMARASI: 2020/428 E – 2020/772 K
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin)
KARAR TARİHİ: 23/02/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında adi ortaklık sözleşmesi bulunduğunu, bu ortaklığın başta müvekkilinin vefat eden eşi … ile davalı taraf arasında noterde onaylama biçiminde yapılan bir sözleşme ile kurulduğunu, sözleşme devam ederken dava dışı … 07/06/2018 tarihinde vefat ettiğini, TBK m. 639/2′ ye göre devam şartı bulunmayan adi ortaklıklarda ortaklardan birinin vefatı halinde ortaklığın sona ereceğini, davalı ve davacı arasında ilk ortaklık sona ermiş olsa bile örtülü irade beyanı şeklinde gerçekleşen irade uyuşmalarıyla kanuni hükümlere uygun yeni bir adi ortaklık kurulduğunu, davalının ortaklığın kurulduğu günlerdeki olumlu davranışlarının tamamen değiştiğini son derece hatalı davranışlar sergilemeye başladığını, açılışın ilk gününde gelen misafirlerinin müvekkilinden rahatsız olacaklarını başkası aracılığıyla müvekkiline bildirdğini, müvekkilinin ortağı olduğu kafeden ayrılmasının sağlandığını, müvekkilinin sürekli hakarete maruz kaldığını, tehdit edildiğini, psikolojik şiddete uğradığını, müvekkilinin hesaplara hiç bir şekilde müdahale etmesine izin verilmediğini, ortağı olduğu iş yerinde ki personellere verilen talimat nedeniyle personelin müvekkiliyle konuşturulmadığını, hesaplarda yapılan oynamalar sonucu her zaman karın düşük gösterildiğini, müvekkilinin hiçbir kararda tam anlamıyla oy kullanamadığını, ortaklık konusu kafenin belediyenin bir miktar yerini işgal ettiği için ecrimisil ödenmekte olduğunu, bu ecrimisillerin sözleşme hükümleri gereği ortaklık giderinden karşılanması gerekirken davalının kendi adına olmadığı için tüm ecrimisil ödemelerini davacı müvekkile ödettiğini, davalının işletmeyi bakkal hesabıyla kara defter üzerinden yönetmeye çalıştığını, alınan ürün ve hizmetlerin çoğunun faturası bulunmadığını, kafe çalışanları ve ortakların iskonto, ikram ve satılan ürünü kasada iptal etme hakları bulunmadığını, günlük 150,00- 200,00 TL ikram, iskonto ve iptal girişi yapılmakta olduğunu, nereye harcandığı belli olmayan meblağların ortaklığın zararına işlendiğini, gayrimeşru kazancın meşru hale getirilmeye çalışıldığını, müvekkiline personel tarafından gerekli alakanın gösterilmediğini, işveren açısında haklı nedenle fesih gerekçesi olan bu durumun tasfiyede göz önüne alınması gerektiğini, davalının çok yakında ki bir kafeyede ortak olarak haksız rekabet yarattığını, müvekkilinin kafenin açıldığı dönemde ilk 5 ay kira almadığını, tasfiye aşamasında 2016 yılı Ekim-Kasım-Aralık; 2017 yılı Ocak-Şubat aylarına ilişkin her ay için 13.000,00 TL kira bedeli toplamda ise 65.000,00 TL kira bedeli ödenmediğinin dikkate alınması gerektiğini, müvekkilinin eşi ile yapılan ve davalı tarafında ıslak imzasını taşıyan senette 85.000, TL ödemeyi kabul ettiğini, yalnızca 50.000,00 TL ödemeyi gerçekleştirdiğini, 35.000,00 TL borç meblağına %13,75 ticari faiz uygulanmak suretiyle 2017 yılı şubat ayından itibaren faiz yürtütülerek tasfiyede göz önüne alınması gerektiğini, müvekkilinin davalıya ödenmek üzere dava dışı … 17/01/2017 tarihinde 50.000,00 TL ödeme gerçekleştirdiğini, yönetim açısından yeterli bir yönetici olmamasına rağmen 2020 yılı ocak ayında müvekkiline sormaksızın maaşını 5.500,00 TL yapıp ardından söz konusu dava ve şikayetler gerçekleşince maaşına 6-7 ay sonra 2.000,00 TL daha eklediğini, davalının ortaklığı hiçe sayarak keyfi davranışlarla kendi lehine maaş arttırımı yaptığını, işten ayrılan bir personelin 2 yıl sigortasının ödendiğini, davalının tam kusurlu olması nedeniyle tüm ödenen meblağın tasfiyede göz önüne alınmasını talep ettiklerini, adi ortaklık ilişkisinin müvekkili açısından çekilmez hale geldiğini, ortaklığın devamında hiç bir menfaat beklentisi bulunmadığı gibi kişi varlığı haklarının açıkça ihlal edilmeye devam edeceğini, ortaklığın feshine karar verilmesi ve ortaklık sözleşmesinde tasfiyenin yöntemine ilişkin bir hüküm bulunmadığını iddia ederek mahkeme tarafından re’sen tasfiyesinin sağlanmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusunun adi ortaklık olması nedeniyle ve adi ortaklık hükümlerinin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenmesi nedeniyle ticaret mahkemesinin bu davada görevsiz olduğunu, öncelikle görev yönünden itiraz ettiklerini, müvekkilinin davacının murisi ile 03.10.2016 yılında adi ortaklık sözleşmesi yaptığını, bu sözleşmeye istinaden müvekkilinin kurulacak işletmeyi yöneteceğini, aynı zaman da mülk sahibi olan davacının murisine kira ödemeye devam edeceğini, adi ortaklığın yönetiminin de müvekkiline bırakıldığını, adi ortaklık kurulduktan sonra işletme için 2,5 ay kadar tadilat yapıldığını ve davalının kendi markası … ismi ile işletmeyi işletmeye başladığını, hava parasını davacının murisine ödediğini, adi ortaklığın murisin 07.06.2018 yılında ölümü üzerine resmiyette son bulduğunu, bu tarihten sonra davalının sadece ilgili işletmede kiracı konumunda kaldığını, davacının dava konusu ortaklıkla bir ilişkisinin kalmadığını, varsa mirastan kaynaklı murisi tarafından ödenmiş, hak veya alacakları konusunda talepte bulunabileceğini, ortaklığı yönetim yetkisinin müvekkilinde olduğunu, davacının hal ve tavırlarıyla işletmeyi zarara uğrattığını, müvekkili hakkında haksız ve asılsız ithamlarda bulunduğunu, ortaklık konusu kafe de müvekkilinin kiracı olduğunu, kira ilişkisi gereği kullanıma tahsis edilen yerin bir bütün olarak müvekkiline verildiğini, sonradan belli bölümlerin belediyeye ait olduğunu öğrenen müvekkilinin bunu davacıya bildirdiğini, davacının da kiralamış olduğu yerle ilgili kira ücretini aldığı için belediyeye ecrimisilini ödediğini, ödenen miktarlar yönünden bir talep var ise kira ilişkisinden kaynaklı taleplerin dinlenmesi gereği oluşacak uyuşmazlık konusunda sulh hukuk mahkemeleri yetkili olduğunu, ecrimisiller için bir talep varsa yıllardır ödedikleri kira bedellerine karşı mahsupluk talepleri bulunduğunu, müvekkilinin işletmeyi bakkal defteri ile yönettiği iddiası asılsız olduğunu, işletmenin defterleri ve evraklarının davacı tarafından yıllarca kontrol edildiğini, davacının her gün işletmeye gelerek işletmenin tüm imkanlarından faydalandığını, davacının işletmenin ilk açılışında 5 ay kira almamış olması ve şimdi bu kira bedellerini istemesi TMK 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına uymadığını, müvekkilinin davacıya borcu olmadığını, başka mahkeme ve mercilerde karşılıklı ihtilaflar bulunmasının bu davaya dayanak kabul edilemeyeceğini, kesinleşmiş bir karar olmadığını, davacının dava dilekçesinde kar payı almıyor olmasından yakınmasının da kendisinin işletmede bir ortaklığının olmadığının göstergesi olduğunu, müvekkilinin maaş almasının doğal olduğunu, bir çok iş ve işçiyi çalıştırmanın zorlu bir görev olduğunu, işletmede çalışan kişilerin sigorta giriş çıkış işlemlerinin işletmenin muhasebecisi tarafından tutulduğunu, bu hususta davalının bir sorumluluğu olmadığını savunarak asılsız iddialar nedeniyle açılmış haksız davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; davanın mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.İlk Derece Mahkemesi 23/12/2020 tarihli ek karar ile; davalı vekili Av. … adına gerekçeli karar ekli çıkarılan elektronik tebligatın, 25/01/2021 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davalı vekili Av. …’ın UYAP sistemi üzerinden e-imzalı olarak gönderdiği göndermiş olduğu 09/02/2021 tarihli istinaf başvuru dilekçesinin süresinde olmadığı anlaşıldığından, HMK’nın 345. maddesi uyarınca istinaf talebinin reddine, karar verilmiştir.Sözkonusu kararı davalı vekili istinaf etmiş olup, dilekçesinde özetle; mahkemenin ek karar ile 09/02/2021 tarihli istinaf başvurusunun süresinde olmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunu reddettiğini, mahkemenin kararı kendisine yetki belgesi verilen, lakin mahkemece hatalı bir şekilde UYAP sistemine davalı vekili olarak eklenmiş, ayrıca 1 ve 2 no’lu celselere ilişkini duruşma tutanaklarından da anlaşılacağı üzere duruşmalara katılmamış olan Av….’e e-tebliğ yoluyla tebliğ edildiğini, mahkeme kaleminin bu hatalı işlemi dolayısıyla, istinaf edilen karar asil davalı vekili olan kendilerine tebliğe çıkarılmadığını, henüz tebliğ edilmediğinden istinaf süresi işlemeye başlamadığını, istinaf başvurusunun reddedilmesi mağdur olan müvekkilin mağduretini daha da arttırdığını beyan ederek kararın kaldırılmasını istemiştir. İstinaf eden davalı vekilinin istinaf sebeplerine göre yapılan ön incelemede; davalı vekili Av….’ın vekaletnamesi ekinde bulunan 28/10/2020 tarihli yetki belgesinde Av….’i yetkili kıldığı, yetki belgesinde “vekaletnamelerde tarafıma verilen tüm yetkileri kullanmaya yetkilidirler. Bu yetki belgesi, 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu değiştiren 4667 sayılı kanun 36.maddesiyle değişik 56/5 maddesi uyarınca vekaletnamelerdeki yetkileri içermekte olup tarafımdan düzenlenmiştir.” ibaresi yer aldığı, gerekçeli kararın davalı vekili tarafından yetkili kılınan Av….’e 25/01/2021 tarihinde tebliğ edilmiş olduğu, istinaf başvuru süresinin bu tarihte başladığı, tarafın karara en geç 08/02/2021 günü mesai saati bitimine kadar istinaf kanun yoluna başvurması gerektiği halde bu süreden sonda 09/02/2021 tarihinde talepte bulunduğu anlaşıldığından HMK’nın 345. ve 346. maddeleri gereğince ” İstinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır. Bu süre, ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır. (1) İstinaf dilekçesi, kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme istinaf dilekçesinin reddine karar verir ve 344 üncü maddeye göre yatırılan giderden karşılanmak suretiyle ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder. (2) Bu ret kararına karşı tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna başvurulabilir. İstinaf yoluna başvurulduğu ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde dosya, kararı veren mahkemece yetkili bölge adliye mahkemesine gönderilir. Bölge adliye mahkemesi ilgili dairesi istinaf dilekçesinin reddine ilişkin kararı yerinde görmezse, ilk istinaf dilekçesine göre gerekli incelemeyi yapar.” hükmü getirilmiştir.İlk derece mahkemesince, mahkemenin kararı yetkili kılınan davalı vekili Av. …’e 25/01/2021 tarihinde tebliğ edilmiş olup, istinaf süresinin 08/02/2021 tarihinde sona erdiği, istinaf dilekçesinin ise 09/02/2021 tarihinde verildiği ve süresi içinde yapılmadığı anlaşıldığından HUMK 432-426/F maddelerine göre istinaf talebinin reddine dair ek karar vermiş olduğu, mahkemenin iş bu ek kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davalının ek karar yönelik istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 23/02/2021