Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/446 E. 2021/807 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/446
KARAR NO: 2021/807
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/12/2020
NUMARASI: 2020/210 E – 2020/560 K
DAVANIN KONUSU: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/03/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili olan davacı şirketin davalı şirkete Anadolu Yakasındaki sayaçlardan tahsil ettiği kaçak kayıp bedellerini ödediğini, tüketiciler tarafından ödenen kayıp kaçak bedellerinin iadesi için davalar açıldığını, bir kısım davalarda müvekkili şirket ile davalı şirketin birlikte davalı gösterildiğini, bir kısım davalarda ise müvekkili şirketin tek davalı olarak gösterildiğini, kayıp kaçak davalarında yargılama devam ederken yasa değişikliği yapıldığını, mahkemelerce esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kararlar verildiğini, bu kararlarda ise davacı tüketiciler/aboneler lehine vekâlet ücreti takdir edildiğini, dava dışı abonelere ödenen vekalet ücretlerinin müvekkiline davalı şirket tarafından ödenmesi gerektiğini, kayıp kaçak bedellerinden müvekkilli şirketin bir sorumluluğu olmadığını, mahkemelerce hükmedilen vekâlet ücretlerinden de müvekkilinin sorumlu tutulmamasını, bu bedellerin müvekkiline ödenmesini gerektiğini ileri sürerek 16.561,87-TL’nin yasal faiziyle birlikte davalı şirketten tahsil edilerek müvekkili şirkete iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; elektrik faturalarında maliyet kalemlerinden olan dağıtım bedeli perakende satış hizmet bedeli kayıp bedeli gibi isimler altında fatura bileşenlerinin iadesinin talebiyle 3. Kişiler tarafından dava açıldığını, bu davaların bazılarında tek başına borçlu olduğu bazılarında müteselsilen ve müştereken borçlu olunduğunu, ayrıca TTK nın 4/1 maddesi uyarınca görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olduğunu, davacı yanın dilekçesinde belirtmiş olduğu icra dosyalarının dayanakları da belirtilen nedenlerle ikame edilen davalar olduğunu, bu dosyalardan sadece İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının müvekkili davalı şirketin de taraf olduğu bir dosyada verildiğinin tekrarlanması gerektiğini, ayrıca müvekkili şirketin taraf olmadığı dosyalarda da davanın konusuz kaldığı kaldığına ve ilgili dosyanın davacısı yararına vekalet ücretine ve yargılama giderine hükmedildiğini, kayıp kaçak davalarında sorumluluğun abonelik sözleşmesinin tarafı olan bir başka deyişle pazarlayıp satan şirketlerin mi şirketlerinin mi olduğunun yargı merciilerinde tartışıldığını, davacının tüm sorumluluğun müvekkili davalı şirkette olduğundan bahsetmesine rağmen davacının müteselsil olarak borçtan sorumlu olduğunun açık olduğunu, müvekkili şirketin tarafı olmadığı yargılamalar sonucunda verilen kararların icra takibine konu edildiğini, bu nedenle açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; dava başlangıçta Dava, İstanbul Anadolu 32. Asliye Hukuk Mahkemesinde 02/01/2019 tarihinde açılmış ve İstanbul Anadolu 32. Asliye Hukuk Mahkemesince 10/12/2019 tarihli görevsizlik kararı üzerine görevli mahkemeye gönderilmiş, mahkemece “Eldeki davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde açıldığı 02/01/2019 tarihinde ticari davalarda zorunlu dava arabuluculuk dava şartı mer’idir. ….Dava şartlarına ilişkin kurallar kamu düzenindendir. “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler”(HMK. 115. md.). Kanunda açıkça dava şartlarının her aşamada Mahkemece kendiliğinden araştırılacağı düzenlendiğinden, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A gereğince huzurdaki ticari davada zorunlu arabuluculuk dava şartı yokluğu ” gerekçeleriyle ticari davalarda zorunlu arabuluculuk şartı yerine getirilmediğinden dava şartı yokluğu sebebi ile davanın usûlden reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; mahkemece arabuluculuk anlaşmama son tutanağını dosyaya sunmak üzere süre verilmesi gerekirken, eksikliği tamamlamak için bildirimde bulunulmadığını ve kesin süre verilmediğini, 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin ikinci fıkrasında davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderileceğinin düzenlendiğini, davalı ile yapılan arabuluculuk görüşmesi neticesinde düzenlenen arabuluculuk son tutanağı aslının bu dilekçe ekinde sunulduğunu, arabuluculuk süreci tamamlanmış olduğundan, usul ekonomisi açısından davanın devamına karar verilmesi, arabuluculuk başvuru şartının hak arama hürriyetini zorlaştırıp engelleyecek şekilde yorumlanmaması gerektiği yerleşik içtihatlarca ortaya konulduğunu ileri sürerek kararının kaldırılarak davaya devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Dava, davacı şirket tarafından aleyhe açılan davalarda ödenmek zorunda kalınan vekalet ücretlerinden davalı şirketin sorumlu olduğu iddiasıyla davalıdan rücuan tahsili talebine ilişkindir. Dosya kapsamından davanın başlangıçta asliye hukuk mahkemesinde açıldığı, mahkemesince görevsizlik kararı verilerek dosyanın ticaret mahkemesine gönderildiği, görevsizlik kararından sonra davacı tarafça arabulucuğa başvurulduğu iddiasında bulunulduğu görülmektedir. Davanın ticari dava niteliği, asliye hukuk mahkemesinde dava açılmasıyla ortadan kalkmaz. O halde; mahkemenin gerekçesine göre arabulucuya başvurmak dava şartı olarak kabul edildiğinden TTK’nın 5/A ve 6325 SK’nun 18/A maddesi 2.bendi son cümlesi uyarınca, arabulucuya başvurulmadan dava açılamayacağından dava şartı yokluğundan davanın reddine ilişkin kararda isabetsizlik görülmemiştir. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Davacıdan alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 18/03/2021