Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/416 E. 2021/3285 K. 08.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/416
KARAR NO: 2021/3285
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/10/2020
NUMARASI: 2016/254 E – 2020/630 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 08/12/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’in Beylikdüzü/… San. Sitesi … Cad. No:… … Kat … Ltd. Şti. İstanbul adresindeki işyerinde abone olmadan kaçak elektrik kullandığının tespit edilerek 13/09/2013 tarihli kaçak kullanım zabıt varakasının tanzim edildiğini, tanzim edilen bu zapta istinaden davalı adına 88.899,25-TL bedelli faturanın düzenlendiğini, dava konusu alacağın talebe rağmen ödenmediğini, bu sebeple davalı aleyhine İst. … İcra Müdr. … E. Sayılı dosyasıyla EPDK uyarınca çıkarılan yönetmelik hükümlerine dayalı olarak hesaplanan kaçak kullanım bedeline takip tarihine kadar işlemiş 9.998,21-TL gecikmiş gün faizi + 1.799,67-TL faiz KDV’si olmak üzere toplam 100.697,13-TL üzerinden takibe geçildiğini, davalının kötü niyetli olarak takibin tamamına itiraz ettiğini, bu sebeple takibin durmasını sağladığından bahisle davalının takibe vaki haksız itirazının iptalini, takibin talep edilen miktar üzerinden devamını, takip miktarının %20’den aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesini, Mahkeme masraflarıyla vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ile dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın bir yıllık zaman aşımı süresi geçtikten sonra açıldığından reddinin gerektiğini, müvekkilinin 13/09/2013 zabıt tarihi öncesi veya sonrası bahsi geçen adreste abone sözleşmesinin bulunmadığını, mecurun kiracısının unvanı açıklanan şirket olduğunu, 11/10/2012 tarihine kadar faaliyette bulunduğunu, dava dışı anılan şirketin kira borçları sebebiyle Bakırköy … İcra Müdür. … E. Sayılı dosyasıyla mecurun tahliyesi için 11/10/012 tarihinde tahliye edildiğini, müvekkilinin dava dışı şirketin hissedarı olduğunu, düzenlenen tutanağın fiili duruma ve hukuka aykırı bulunduğunu, zabıt varakasında gösterilen … numaralı aboneliğin araştırılmasının gerektiğini, mahalde mühürlü ve çalışır durumda sayaç olduğu halde zabıt varakasının düzenlendiğinden bahisle davanın süre, pasif husumet yönü ile esastan reddini, davacının %20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini, yargılama giderleriyle ücreti vekaletin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi kaçak elektrik kullanımının davalı tarafından değil, dava dışı şirket tarafından yapıldığı, davalının kaçak elektrik kullanımı ile ilgisi bulunmadığı, anlaşılmış olup, kaçak tespitinin yapıldığı yerde dava dışı şirketin faaliyet gösterdiği koİstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin, 15/10/2020 tarih ve 2018/2125 E.-2020/1192 K. sayılı ile de şirketin borçlarından dolayı, şirket ortaklarının ve şirket yetkilisinin sorumlu tutulamayacağı açıkça karar altına alındığı” gerekçeleriyle davanın PASİF HUSUMET yönünden reddine karar verilmiştir.Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; mahkemece “kaçak elektrik tutanağı incelendiğinde, tutanağın tutulduğu “… San.Sit. … Cad. No:… … Kat Beylikdüzü/İSTANBUL” adresinin, dava dışı … Ltd.Şti.’nin ticaret sicil adresi, davacının iş bu şirketin ortağı ve yöneticisi olduğu ticaret sicil müdürlüğünden gelen cevabi yazı ile anlaşıldığı, incelenen Bakırköy …İcra Müd. … E. sayılı dosyasından, dava dışı … Ltd.Şti. aleyhine, … tarafından, davaya konu kaçak elektrik tutanağı tutulan “… San.Sit. … Cad.No:… … Kat Beylikdüzü/İSTANBUL” adresinde bulunan mecurun tahliyesi haciz ve tahliye takibi yapıldığının anlaşıldığı” tespiti yapıldığını, davalı tarafın da 20.04.2016 tarihli cevap dilekçesinde dava dışı … Ltd.Şti.’nin 11.10.2012 tarihinde Bakırköy …İcra Müd…. E. sayılı tahliye dosyası sebebiyle dava konusu mecuru tahliye ettiğini beyan ettiğini, cevap dilekçesinde belirttiği bu hususun davalıyı bağlayacağını, tespit tarihi olan 13.09.2013 tarihinde kaçak kullanımın olduğu mahalde dava dışı şirketin tahliye edilmiş olması nedeniyle kaçak kullanım bedelinden sorumlu olacağı ve davanın aslında tüzel kişi şirkete yöneltilmesi gerektiği yönünde tespitte bulunulamayacağını, kaçak kullanımdan sorumluluk için tespit anında mahalde fiili kullanıcının varlığı ve tespiti yeterli olduğunu, dava konusu kaçak tespit tarihinde mahalde kaçak elektriğin fiili kullanıcısı olarak davalı … tespit edildiğin, davalı adına kaçak kullanım tespitinin yapıldığı adres;in davalıdan tamamen soyut, ilgisiz, davalıyla irtibatı olmayan kimselerin kullanımında olan, farazi bir adres olmayıp; davalının bilfiil kullanmakta olduğu bir adres olduğunu, kaçak kullanım tespiti esnasında yapılan çevre yoklamalarında davacının bu adresi kullandığına dair bilgi ve beyanların çevreden ve ilgili mahalden edinilmiş olması nedeniyle davalı adına kaçak kullanım işlemi yapılmış olmasına rağmen mahkemece davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaçak elektrik zaptını tanzim etmiş olan zabıt mümzii personellerin tanık olarak dinlenilmeden davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi nedeniyle eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, alınan denetime elverişli ve gerekçeli bilirkişi raporuyla kaçak tespitinin ve tahakkukunun mevzuata uygun olduğunun tespit edildiğini, mahkemece rapora itibar edilmeyerek davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davaya konu kaçak tespitinin yapıldığı adreste dava dışı şirketin faaliyet gösterdiği kabul edilse bile kaçak elektrik tüketimi istikrar kazanmış Yargıtay kararlarına göre haksız fiil teşkil ettiğini, gerek limited şirketlerde gerekse anonim şirketlerde kaçak eylemlerinden dolayı Medeni Kanun 50/2 hükmüne göre şirketlerin sorumluluğu olduğunu, aynı zamanda 50/3 hükmüne göre kusurlu olan şirket müdürünün de hem hukuki hem cezai sorumluluğu olduğunu, TTK 553 düzenlemesinde haksız fiil borçlarından dolayı şirket müdürlerinin sorumlu olduğu hükme bağlandığını,bu sorumluluğun sadece doğrudan kusur sorumluluğu olmayıp Borçlar Kanunu 66.maddede düzenlenen “Adam Çalıştıranın sorumluluğu” nu da ihtiva ettiğini, davalının sorumlu olmadığına dair delil sunamadığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Dava, kaçak elektrik tutanağı nedeniyle başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.Dosya kapsamından; davaya konu kaçak tutanağının davalı adına düzenlendiği, icra takibinin de şirket aleyhine değil, yetkili-davalı aleyhine başlatılmış olduğu anlaşılmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 49.maddesi hükmüne göre tüzel kişiler, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla, fiil ehliyetini kazanırlar. Aynı kanunun 50.maddesi hükmüne göre de organları, hukukî işlemleri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokarlar ve organlar, kusurlarından dolayı ayrıca kişisel olarak sorumludurlar. Bu hukuksal olguların sonucu olarak tüzel kişinin organı niteliğindeki yöneticilerin, tüzel kişi adına ve yararına işledikleri haksız fiillerden dolayı zarar gören üçüncü kişilere karşı tüzel kişi ile birlikte Borçlar Kanununun 41 ve Türk Medeni Kanunu’nun 50/3.maddesi hükmüne göre haksız fiil faili olarak sorumlu tutulmaları gerekir.Bu halde tüzel kişinin ve organlarının sorumluluğun türünün Borçlar Kanununun 51.maddesi hükmünde düzenlenen zincirleme (müteselsil) sorumluluk olacağı kuşkusuzdur.Dosya içeriğinden, davacının şirketin yönetici ortağı olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, kaçak elektrik kullandığı belirlenen dava dışı şirkette kaçak elektrik kullanımı nedeniyle yöneticinin de şirketle birlikte ve şirket gibi haksız fiilden, bir başka deyişle kaçak elektrik kullanımından kaynaklanan zarardan müteselsil sorumluluğunun bulunduğu kabul edilerek,tarafların esasa ilişkin delillerinin ve alınan bilirkişi raporu ile rapora yönelik itirazların değerlendirilmesi ve takibe konu borcun belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu itibarla; davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kabulü ile kararın kaldırılmasına, yukarıda açıklanan şekilde davanın esası incelenerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi için dava dosyasının mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla,yukarıda izah edilen şekilde, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi. 08/12/2021
MUHALEFET ŞERHİ Davada çözülmesi gereken öncelikli konu tüzel kişinin borcundan dolayı organların şahsi sorumluluğunun olup olmadığına ilişkindir. Davacı, dava dilekçesinde davalının TK 50/3 maddesi gereğince kusurlu olduğunu ve TTK 553 maddesi gereğince de davalının şirket borcu nedeniyle sorumlu olduğuna dayanmamış, bu sorumluluğun sebep ve delillerini göstermemiş, davalının kaçak tespiti yapılan yerin kullanıcısı olduğu ileri sürülmüştür. Buna göre kaçak tespitinin yapıldığı yerde dava dışı şirketin faaliyet gösterdiği, celbedilen dosyada davalı şirket yetkilisinin 28.02.2014 tarihi itibariyle tahliye taahhüdün de bulunmuş olduğu, tahliyeye ilişkin iddiaların gerçekleşmesi halinde ise davalının da şirketle beraber dava konusu yerden tahliye edilmiş olacağı, şirketin tahliyesinden sonra davalının dava konusu yeri adına kullandığının ileri sürülmediği anlaşılmaktadır. Dava konusu yerde dava dışı şirketin faaliyet gösterdiği, davalının fiili kullanıcı ve abone olmadığı, davacı tarafça da bunun aksinin kanıtlanamadığı görülmektedir. Dolayısıyla, davacının, burayı davalının kullandığı yönündeki iddiası ispatlanamamıştır. Öte yandan, sermaye şirketi türü olan limited şirketlerde ortaklar açısından sınırlı sorumluluk ilkesi geçerlidir. Bu ilkenin bir sonucu olarak ortağın asıl borcu, taahhüt ettiği sermayeyi ödemektir. Sermaye borcunu tam olarak yerine getiren ortağın sorumluluğu sona ermektedir. Türk Hukukunda ortaklar, limited şirketin borçlarından şahsen sorumlu değildirler. Yüksek Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2015/15522 E- 2017/8259 K sayılı kararında belirtildiği gibi; Şirket veya kurumların ayrı tüzel kişiliği vardır. Bu kişilik fiziki ve gerçek bir kişilik olmayıp hukuken kabul edilen hukuki bir kişiliktir. Tüzel kişilik olarak şirket veya kurumların aktif veya pasif husumet ehliyetleri vardır. Tüzel kişilikleri olan şirket veya kurumların ortak ve çalışanları, şirket veya kurumları oluşturan kişilerdir. Tüzel kişiliği oluşturan gerçek kişilerin, şirket veya kurumlardan ayrı olarak aktif ve pasif husumet ehliyetlerinin olduğu kabul edilemez. Tüzel kişiler işlem ve eylemlerini bizzat yapmayıp, ortak veya çalışanları olan gerçek kişiler aracılığı ile yaparlar. Dolayısıyla tüzel kişilerin ortak ve çalışanlarının şirket veya kurum adına yaptığı işlem ve eylemler sırasında meydana gelebilecek kasıt, kusur ve kabahatler tüzel kişinin kasıt, kusur ve kabahatini oluşturur. Somut olayda; davalı dava dışı tüzel kişi adına hareket ettiğinden davalıya takip veya davada husumet yöneltilemez. Davacı da dava dilekçesinde TTK’nın 553. Madde kapsamında davalının sorumlu olduğunu ileri sürmemiş, davasını bu olguya dayandırmamıştır. Bu itibarla, mahkemece davalının şirket ortağı olması sebebiyle şirket borcundan şahsen sorumluluğunun da bulunmadığı gerekçesi usul ve yasaya uygun olduğundan davacının istinaf isteminin HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmektedir. Bu sebeplerle sayın çoğunluğun görüşüne iştirak etmemekteyim.