Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2659 E. 2021/3447 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/2659
KARAR NO: 2021/3447
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/04/2017
NUMARASI: 2016/718 E – 2017/372 K
DAVANIN KONUSU: İstirdat
KARAR TARİHİ: 22/12/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket, davalının özelleştirme no:… ,Senaryo No: … 19.08.2014 ten itibaren abonesi olduğunu, bu dönem içerisinden, kayıp-kaçak, dağıtım, iletim, sayaç okuma ve perakende, satış hizmeti gibi isimler altında davalı haksız yere para tahsil ettiğini, tahsil edilen bedelin miktarını tespit etmenin mümkün olmadığını, davalı birim tüketim fiyatı içerisine gizlenmiş olarak, ya da açık bir şekilde ( tüketim ve hizmet bedeli karşılığı olmaksızın) tahsil ettiklerini, kayıp kaçak bedellerini ve tüketim bedeli’ne kayıp kaçak bedelini ekleyerek, bu toplam üzerinden; enerji fonu, trt payı, belediye vergisi ve %18 kdv’yi ve haksız tahsil ettiğini, tüm bedelleri iade ile yükümlü olduğunu, müvekkil şirketten bu abonelikler sebebiyle elektrik faturası kapsamında kayıp kaçak bedeli adı altında düzenli olarak tahsilatlar yapıldığını, Davacı ile davalı arasında abonelik kapsamında ilişki olup söz konusu aboneliklerin başından bugüne kadar davalı tarafından tahsil edilen kayıp-kaçak, dağıtım, iletim, sayaç okuma ve perakende satış hizmeti bedellerini talep ettiklerini, faturaların bir kısmında bu bedeller açıkça yazmadığı için ve ellerindeki faturaların büyük kısmı okunaklı olmadığı bahisle söz konusu bedellerin miktarını tespit edemediklerini, iadeye konu alacaklarının tam ve kesin miktarı, ancak davalının elinde bulunan okunaklı fatura orijinalleri üzerinde uzman elektrik mühendisinin yapacağı bilirkişi incelemesi sonucunda ortaya çıkacağını belirterek şimdilik; kayıp-kaçak bedeli , dağıtım bedeli , iletim bedeli , sayaç okuma bedeli , perakende satış hizmeti bedeli ve vesaire olmak üzere toplam KDV dâhil 5.000 TL’ nin iade edilmesine, tüm alacaklarının haksız ödemelerin (tahsilâtların ) yapıldığı tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesine, fazlaya ilişkin hakkımızın saklı tutulmasına, yargılama giderleri ile Avukatlık Ücretinin davalı karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu bedellerin tüketicelerden tahsil edileceğine ilişkin yasa tasarısı TBMM onayından geçerek yasallaştığını, taraflar arasında münakit sözleşme ile yetkili mahkeme belirlendiğini, davanın İstanbul Mahkemelerinde açılması gerektiğini, dava konusu bedeller belirlenebilir nitelikte olduğunu, söz konusu bedellerin bedelsiz alacak davasına konu edilmesi usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, davacının taleplerinin açıkça ortaya koyması gerektiğini, elektirik faturalarında yer alacak tüm geler kalemleri ile düzenleme yapma yetkisi EPDK’de olduğu EPDK’nın kararları düzenleyeci işlemler olduğunu, hem elektirik tedarikçilerini hemde aboneleri bağlamadığını, davacı dava konusu faturalara TTK.nun 21/2 maddesinde belirlenen süre içerisinde itiraz etmediğini ve bu şekilde kabul edildiğini, davacı işlemiş faiz talep edemeyeceğini belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ve vakelet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından 18.04.2017 tarihli celsede davanın reddine karar verilmiş, kararı veren hakim hakkında görevden el çektirme kararı verilmesi nedeniyle 13/06/2017 tarihli Adalet Komisyon Başkanlığı tarafından yapılan görevlendirme kararı nedeniyle gerekçeli karar görevlendirilen hakim tarafından yazılmış ve ” taraflarlar arasında akdedilen Elektirik Enerjisi Satış Sözleşmesinin 15.maddesinde “sözleşmeden kaynaklanacak uyuşmazlıkların çözümünde İstanbul Mahkeme ve İcra Müdürlüklerinin yetkili” olacağına dair yetki sözleşmesi ve HMK nın 17.maddsinde ” tacirler veya kamu tüzel kişileri ,aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır” şeklindeki düzenleme gözönüne alındığında her iki tarafında tacir olması ve aralarında yetki sözleşmesi yapmaları nedeniyle davalı tarafın yetki ilk itirazının yerinde olması nedeniyle yetkisizlik kararı verilmesi gerektiği düşüncesinde isem de önceki hakim tarafından ” 17.06.2016 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21.maddesi ile değiştirilen 6446 sayılı Elektirik Piyasası Kanununun 17/1-3-4. ve 6.fıkraları ve eklenen 10.bent hükümleri nedeniyle davanın reddine karar verildiğinden, bu hususu değerlendirme yetkisi yasa yolunun tabi olduğu üst makamın takdirine ait olup durumun sadece gerekçede açıklanmasıyla yetinilmiştir” gerekçesine yer verilmiştir. Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; 6719 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği 17/06/2016 tarihi itibariyle, dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp – kaçak bedelleri ile ilgili olarak derdest olan her türlü davanın konusuz kaldığını, bu sebeple konusuz kalan davanın esası hakkında hüküm tesisine yer olmadığına karar verilmesi gerektiğini, davanın konusuz kalması halinde, mahkemece; yargılamaya devam edilerek davanın açıldığı tarih itibariyle hangi tarafın haklı olduğunun tespit edilmesi, o taraf lehine yargılama giderleri ve vekalet ücretine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir. HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilerek, Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir. Yine, 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür. Karar tarihinden sonra Anayasa Mahkemesi bedellerin maliyet unsuru olarak alınmasını yasal hale getiren hükümlere dair iptal başvurularını 28/12/2017 tarihinde reddetmiş, karar Resmi Gazete’de 15/02/2018 tarihinde yayımlanmıştır. Bu nedenle mahkemenin yürürlükteki 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na, 04.06.2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un hükümlerine göre somut olayı sonuçlandırılması hukuka aykırı değildir. İlke olarak her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre hükme bağlanır (28.11.1956 tarih ve 15/15 sayılı İ.B.K). Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir nedenle dava konusunun ortadan kalkması halinde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır. Dava konusu hakkın davacıya ödenmesi, verilmesi ya da müdahalenin kaldırılması, davacı ve davalı sıfatının birleşmesi, yeni çıkan bir kanun yada Anayasa Mahkemesi kararı ile ya da kişiye sıkı sıkıya bağlı ve mirasçılara geçmeyen bir hakka ilişkin davalarda taraflardan birinin ölümü gibi nedenlerle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek ya da neden kalmıyorsa, burada davanın konusuz kalmasından söz edilebilir. Bu durumda, mahkemenin, bir tespit hükmü niteliğinde olmak üzere esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmetmesi gerekmektedir. Yapılan bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık değerlendirildiğinde; davanın 09.06.2016 tarihinde açıldığı, yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır. Bu noktada, mahkemece; HMK’nun 331/1. maddesi uyarınca, konusuz kalan dava hakkında yargılamaya devam edilerek, dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğu tesbit edilmeli ve o tarafın yargılama giderlerine (bu bağlamda vekalet ücretine de) mahkum edilmesi gerekir. Eldeki davada; davacı, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir. İlk derece mahkemesince, yargılama sırasında yürürlüğe giren yasa değişiklikleri nedeniyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin ve belirsiz alacak davası olarak açılmakla, bu giderlere dahil olan maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırıdır. Yukarıda açıklanan gerekçeye binaen, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, karar HMK 353/1-b-2 maddesi gereği düzeltilerek, yeniden esas hakkında; “dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı vekille temsil edildiğinden karar tarihindeki AAÜT uyarınca takdir edilen maktu vekalet ücretinin davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesine, davacı tarafından yapılan yargılama giderinin ve davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesine” dair aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkeme kararı HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca düzeltilerek, yeniden esas hakkında; 1-Dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 2-Davacıdan alınması gereken 59,30 TL harcın, peşin olarak yatırılan 85,39 TL harçtan mahsubu ile bakiye 26,09 TL harcın davacıya iadesine, 3-Davacıdan alınan 59,30 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davacının yapmış olduğu 83,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı vekille temsil edildiğinden karar tarihindeki AAÜT uyarınca takdir edilen 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesine, 6-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının taraflara iadesine, İstinaf incelemesi ile ilgili olarak; Davacıdan peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, Davacının istinaf sebebiyle yapmış olduğu 48,50 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 22/12/2021