Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2578 E. 2022/1978 K. 28.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/2578
KARAR NO: 2022/1978
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/04/2021
NUMARASI: 2019/530 E – 2021/330 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 28/06/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili Asliye Hukuk Mahkemesi’ne ibraz ettiği dava dilekçesinde; müvekkili ile … A.Ş. arasında gerçekleştirilen şifahi ve bu sebeple de geçersiz bulunan taşınmaz harici satış sözleşmesi gereğince müvekkili firma tarafından … A.Ş.’nin … Bankası hesabına 31/08/2018 tarihinde “..” açıklaması ile 60.000,00 TL tutarında para transfer edildiğini, … A.Ş.’nin 27/09/2018 tarihinde … A.Ş. ile birleşerek münfesih hale geldiğini, Kadıköy … Noterliği’nin 05/02/2019 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilerek davacı tarafça ödenen 60.000,00 TL’nin sebepsiz iktisap hükümleri gereğince iadesinin talep edildiğini, ihtarname sonuçsuz kaldığından davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dos- yası üzerinden icra takibine girişildiğini, davalının asıl alacak miktarına, işlemiş faize, ferilere itirazı nedeniyle takibin durduğunu beyanla davalının icra dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davanın konusu ve tarafları dikkate alındığında iş bu davanın Ticaret Mahkemesi’nde açılması gerektiğini, Ayrıca davacı tarafça dava dilekçesinde açık bir şekilde belirtildiği gibi, iş bu davanın ticari dava olması sebebiyle 7155 sayı ve 06/12/2018 tarihli Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına ilişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 20. Maddesi gereğince 01/01/2019 tarihi itibariyle açılacak ticari davaların arabuluculuğa başvurulma zorunluluğu bulunduğunu ,bu kapsamda davacı tarafça arabuluculuğa başvurulduğunu ve buna ilişkin tutanağın da dava dilekçesi ekinde dava dosyasına sunulduğunu, Davacı tarafça açılan iş bu itirazın iptali haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, Dava dilekçesinde de belirttiği üzere; davacı tarafla müvekkili şirket arasında bir sözleşme bulunduğunu, tacir olan davacının her türlü eylem ve işlemlerinde Türk Ticaret Kanunu 18. Md uyarınca basiretli bir iş insanı gibi hareket etmesi gerektiğini beyanla davanın reddini savunmuştur. İstanbul 16. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/151 Esas- 2019/282 karar nolu ilamı gereğince, tarafların tacir olduğu ve uyuşmazlığın ticari dava niteliği arz ettiğinden bahisle görevsiz- lik kararı verilmiş, kararın istinaf yoluna gidilmeksizin kesinleşmesi ve davacı vekilinin süresi içinde başvurusu üzerine dosyanın Ticaret Mahkemesi’nin esasına kaydedildiği anlaşılmıştır. Ticaret Mahkemesi’nce yapılan yargılama sonunda ise; ” Davacı tarafça açılan DAVANIN KABULÜ ile; a) Davacı tarafın başlattığı İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasında borçlu davalı tarafından yapılan İTİRAZIN İPTALİNE, takibin takip talebindeki şartlarla kaldığı yer- den devamına, b) Hükmolunan asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının borçlu davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine ” karar verilmiştir. İstinaf Başvurusu: Hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde: davacının talebinin, geçersiz satım sözleşmesi gere- ğince, davacı tarafça davalı tarafın hesabına ödenen 60.000,00 TL’nin sebepsiz zenginleşme kuralla- rına göre iadesine ilişkin olduğunu, hukuken geçersiz sözleşmeden kaynaklanan bu nitelikteki bir uyuşmazlığın sebepsiz zenginleşme kurallarına göre çözümlenip tasfiye edilebilmesi için öncelikle TMK ‘da düzenlenen hakkın kötüye kullanılması, sonrasında ise sebepsiz zenginleşme kurallarının dikkate alınması gerektiğini, Davacının dava konusu dışında kalan Ankara’da yer alan taşınmazların satın alınması için müvekkiline kapora gönderdiğini, daha sonra taşınmazın satımı için iletişim kurulmaya çalışılmış ise de , davacının müvekkilini oyalayıcı bir tavır sergilediğini, diğer talepliler ile müvekkilinin hak- larına halel getirdiğini, nitekim bu hususunun kapora gönderim tarihi olun 31/08/2018 tarihinden ihtarname keşide tarihi olan 05/02/2019 tarihine kadar sessiz kalmasından anlaşıldığını, açılan davanın dürüstlük kuralına aykırı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava , İİK 67 maddesine dayalı itirazın iptaline ilişkin olup sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanmaktadır. Sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığının haklı bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin mal varlığı aleyhine çoğalmasıdır. Sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talep edilebilmesi için borçlunun mal varlığında, bir başkasının aleyhine bir zenginleşme meydana gelmeli, zenginleşme ve zenginleştirici olay arasında illiyet bağı bulunmalı ve zenginleşme haklı bir sebebe dayanmamalıdır. Sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan ve tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir ne- dene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı geri verme borcu altındadır. Geri verme borcunun konusu ve kapsamı; “Aynen Geri Verme İlkesi”ne göre düzenlenmiştir. Borçlar Kanunu’nun 82/1 md.ne göre; sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve herhalde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Kural olarak; tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşme resmi biçimde yapılmadığı sürece geçersizdir. (TMK’nın 706, BK’nın 213 (TBK.237 md.), Tapu Kanunu’nun 26 ve Noterlik Kanunu’nun 60. Maddesi) Geçersiz olduğu için de taraflarına hak ve borç doğurmaz. Ancak taraflar verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler. İspat hususuna gelince; Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yüküm- lüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlamakla yükümlüdür. Eldeki davada; Taraflar arasında dava konusu taşınmazın satışına ilişkin şifahi sözleşme yapıldığı ve bu kapsamda davacı tarafından davalıya 31/08/2018 tarihinde kapora olarak 60.000,00 TL tutarında ödeme yapıldığı, ancak resmi satış işleminin yapılmadığı, Davacının keşide ettiği 05/02/2019 tarihli ihtarname ile dava konusu ödemenin ihtar- name tebliğ tarihinden itibaren 2 gün içinde iadesini talep ettiği, ihtarnamede belirtilen süre içinde iadenin gerçekleşmemesi üzerine davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden takibe girişilerek 60.000,00 TL asıl alacak + 6.000,00 TL işlemiş faizden ibaret toplam 66.000,00 TL alacağın tahsili talebinde bulunduğu , davalının itirazı nedeniyle takip durduğundan itirazın iptali talebiyle eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.Ödeme tarihinden , ihtarname tarihine kadar yaklaşık 6 aylık bir süre geçmesi davacının kötü niyetli olduğu ve davanın dürüstlük kuralına aykırı olarak açıldığı yönündeki iddianın kabulü için yeterli sayılmayıp geçersiz sözleşme gereğince davacı tarafça yapılan ödemenin sebepsiz şekilde zenginleşme kurallarına göre iadesinin gerekeceği tartışmasızdır. Takip incesi işlemiş faiz yönünden; Borçlar Kanunu’nun”Borçlunun Temerrüdü/ Koşul- ları” başlıklı 117.m.de “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüte düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüte düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyi niyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır” denilmektedir. Eldeki davada; davacı icra takibinden önce davalı tarafa 05/02/2019 tarihli ihtarnameyi göndermiş ve davalı tarafa 06/02/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. Sözleşmede belirtilen iki günlük süre 09/02/2019 tarihinde sona erdiğinden , 09/02/2019 tarihinden takip tarihi olan 04/03/2019 tarihine kadar faiz işletilmeli, ayrıca taraflar tacir olduğundan takip konusu alacağa avans faizi uygulanmalıdır. Bu hesaba göre 60.000,00 TL’lik asıl alacak için 09/02/2019 tarihinden takip tarihi olan 04/03/2019 tarihine kadar % 19,50 oranından işlemiş faiz miktarı 737,26 TL, toplam alacak 60.000,00 TL + 737,26 TL = 60.737,26 TL olup bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde tam kabul hükmü verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. İcra inkar tazminatı yönünden; İİK 67/2 maddesinde ” Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üze- rine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” denilmektedir. Borçlunun icra inkar tazminatı ile mahkumiyeti açısından itirazın kötü niyetli olması şartı aranmayıp geçerli bir takibin ve itirazın bulunması, takip konusu alacağın belirlenebilir (likid) alacak olması ve davalının itirazında haksız olması gerekmektedir. “Likid alacak” kavramına gelince ;eğer borçlu, ödeme emri ile kendisinden istenilen alacak bakımından borçlu olduğunu bilmekte veya bilmek durumunda ise ve buna rağmen itiraz eder- se, itirazında haksızdır. O halde, borçlunun haksız olup olmadığının saptanabilmesi için, “alacağın bilinmekte veya bilinmek durumunda olması”nın ne anlama geldiği önem arz etmektedir. Öğretide genel olarak kabul edildiği üzere, borçlu, alacaklının icra takibinde talep ettiği alacağı veya alacağın bütün unsurlarını bilmekte veya bilmek (kolayca hesap edebilmek) durumunda ise ve alacağın miktarının belirlenmesi için tarafların ayrıca mutabakata varmasına (anlaşmasına) veya mahkemenin tayin edeceği bilirkişi eliyle bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç yoksa, alacak likidedir. Yargıtay’ın çeşitli kararlar vesilesiyle genel olarak yaptığı tanım da buna paraleldir: Örneğin, Hukuk Genel Kurulu’nun emsal kararlarında belirtildiği ve benimsendiği üzere , “alacağın gerçek miktarı belli ve sabit ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilin- mekte veya bilinmesi gerekmekte ve böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesi mümkün ise başka bir ifadeyle, borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise” alacak likiddir.” Yargıtay’ın burada ifade ettiği, “borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit ede- bilir durumda ise” ölçütü çok önemlidir. Burada dile getirilen borçlunun “yalnız başına” tespiti hususu, alacağın ve miktarının borçlu tarafından bütün unsurları ile bilinebilir (hesap edilebilir) olması ve bu konuda alacağın tespiti için ayrıca yargılama yapılmasına gerek olmaması anlamındadır. Alacağın likid olması bakımından “alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması” da şart değildir. ( İcra İnkar Tazminatı Açısından “Likid Alacak” Kavramı – Prof. Dr. Ejder Yılmaz/ Banka- cılar Dergisi, Sayı 67, 2008) Bu esaslar dahilinde eldeki davaya konusu alacağın likit (tutarı belli /muayyen, hesap- lanabilir) alacak niteliği taşıdığı, davalının haksız itirazı ile takibin durmasına sebebiyet verdiği tespit edilmekle icra inkar tazminatı koşullarının oluştuğu sonucuna varılmaktadır.Kural olarak hüküm altına alınan alacak miktarı üzerinden icra inkar tazminatı takdiri gerekir ise de, davacının dava dilekçesinde asıl alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükme- dilmesini istediği gözetilerek taleple bağlılık ilkesi gereğince asıl alacak üzerinden icra inkar tazminatı takdir edilmelidir.Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince verilen kararda maddi vakıa ve hukuki değerlendirme noktasında usul ve yasaya aykırılık tespit edilmekle, davalının istinaf başvurusunun kabulüne, tespit edilen eksiklik yargılama gerektirmediğinden HMK 353/1-b-2 md gereğince, esasa ilişkin olarak yeniden, “DAVANIN KISMEN KABULÜNE, davalı/borçlunun İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası üzerinden takibine girişilen 66.000,00 TL alacağın 60.737,26 TL ‘lık kısmına vaki itirazın iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, Davalı borçlunun asıl alacak miktarı olan 60.000.00 TL’nin % 20’si oranında icra inkar tazminatı ile mahkumiyetine, Fazlaya ilişkin talebin reddine” karar vermek gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; A-Davalının istinaf talebinin kabulüyle HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince karar kaldırılarak yeniden esas hakkında; 1-DAVANIN KISMEN KABULÜNE, davalı/borçlunun İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası üzerinden takibine girişilen 66.000,00 TL alacağın 60.737,26 TL ‘lık kısmına vaki itirazın iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, Davalı borçlunun asıl alacak miktarı olan 60.000.00 TL’nin % 20’si oranında icra inkar tazminatı ile mahkumiyetine, Fazlaya ilişkin talebin reddine” 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 4.148,96-TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 822,33-TL harcın mahsubu ile bakiye 3.326,63-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Davacının yatırdığı 822,33-TL harcın davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 8.695,84- TL vekalet ücretinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, 6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 5.100,00- TL vekalet ücretinin davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine, 6-Davacı tarafından yapılan toplam 1.271,00-TL yargılama giderinin kabul ve red oranı dikkate alınarak takdiren 1.169,65 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, geri kalanını davacı üzerinde bırakılmasına, 7- Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine, İstinaf İncelemesi İle İlgili Olarak; Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf eden davalıya isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine, Davalının istinaf sebebiyle yapmış olduğu 55,50-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.28/06/2022