Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2552 E. 2022/2509 K. 03.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/2552
KARAR NO: 2022/2509
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/06/2019
NUMARASI: 2015/738 E – 2019/597 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 03/10/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının 23.04.2014 tarihinde davacıya 46.909,72 TL borç bildiriminde bulunduğunu, ödemenin davacı tarafından ihtirazi kayıtla ödendiğini, ödenmediği iddia edilen reaktif bedellerin 2013 yılına ait olduğunu, 2013 yılından itibaren reaktif bedellerin özel tedarikçiler tarafından tahsil edilmeye başlandığını, davacı ihtarname ile … kurumundan reaktif bedelini iadesinin istendiğini, davalının bahsi geçen dönemde kamu kuruluşu olması nedeniyle tahakkuk ettirilmediği 2012 yılına ait faturalandırma işleminin 2013 yılında tamamlandığını, ilgili yönetmelik maddeleri doğrultusunda davacıdan tahsil edilen reaktif bedellerin hukuka aykırı tahakkuk ettirilmiş olsa bile zaman aşımına uğradığını, bu nedenle iade edilmesi gerektiğini, davalı tarafından EPDK nın 4193 sayı ve 18.12.2012 tarihli Dağıtım Lisansı Sahibi Tüzel Kişiler ve Görevli Perakende Satış Şirketlerinin tarife uygulamalarına ilişkin usul ve esaslar hakkında kararının 12. Maddesinde belirtilen hususlar dikkate alınmadan tahakkuk ve tahsilat yaptığını, davalı tarafından davacıya herhangi bir bildirimin yapılmadığını, bu nedenle davalı tarafından tahsil edilen reaktif bedel tutarının geri ödenmesi gerektiğini belirterek 46.909,72 TL nin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, Dava konusu faturaların endeks esaslı olmayan tahakkuk şeklinde tanzim edildiğini, mevzuata uygun olarak sayaç mahalline bırakıldığını, bahsi geçen dönemde davacının özel tedarikçiden enerji aldığını davalının bir kamu kuruluşu olduğundan enerji kesme işlemini uygulamadığını, davalı kurumun 2013/01 dönemi sonrasında özel tedarikçiden enerji temin eden firmalara reaktif enerji nedeniyle fatura tahakkuk ettirmediğini, 2013/01 dönemli reaktif faturasında 01.12.2012-28.12.2012 aralığı için düzenlendiğini, davacını ilk defa reaktif güç uygulamasına girecek abonelere ilişkin sunduğu EPDK kararının kendisi ile ilişiği bulunmadığını, başka bir tedarikçi şirkete geçmeden önce … abonesi ve reaktif uygulama yükümlüsü olduğunu, bu nedenle herhangi uyarı yapılmasının söz konusu olmadığını, davacının reaktif sistemini doğru çalıştırmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine karar verilmiştir.Mahkemece verilen kararı,davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekilince verilen istinaf dilekçesinde özetle; kararın usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek,kaldırılması istenmiştir. HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden resen yapılan inceleme sonucunda; dava, alacak talebine ilişkindir. Görev yönünden resen inceleme ; Davanın davacısı İstanbul Ticaret Odası’dır. Ticaret ve Sanayi Odaları tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır (5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 4.maddesi). Anayasamızın 135. Maddesinde “Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları” düzenlenmiştir. Madde 135- Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunla gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzel kişilikleridir. Ülkemizde değişik meslek kollarında faaliyet gösteren çok sayıda kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu bulunmaktadır. Bunlardan bazıları ; Ziraat odası, esnaf ve sanatkarlar odası, ticaret odası, sanayi odası, ticaret ve sanayi odası, deniz ticaret odası, ticaret borsası, tabipler odası, eczacılar odası, diş hekimleri odası, veterinerler odası, mimarlar odası, değişik dallardaki mühendislerin odaları, noterler odası, muhasebeci-muhasebeci mali müşavirler odası, yeminli mali müşavirler odası, barolar ve bunların üst kuruluşu olan birlikler ile esnaf ve sanatkarların üst kuruluşu olan birlikler, federasyonlar ve Konfederasyon’dur. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için, uyuşmazlık konusu işin, taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Yine, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. 6335 Sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemeleri’nce görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Eldeki dava TTK ‘nun yürürlüğe girmesinden sonra açılmıştır. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi gereğince kamu düzenine ilişkin olduğundan, ilk derece mahkemesi, istinaf ve temyiz aşamasında re’sen incelenir. Görev ile ilgili hususlarda kazanılmış haktan da bahsedilemez. Bu durumda ,mahkemece davanın ticari dava olmadığı ,gerel mahkemeler olan Asliye Hukuk Mahkemesinin görevine girdiği gözetilmeden, işin esasına girilerek karar verilmesi usul ve hukuka aykırı olmakla ,istinaf talebinin kabulü ile kararın HMK 353/1-a-3 maddesi uyarınca görev yönünden bir karar verilmek üzere kaldırılması gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-3 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, GÖREV yönünden karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.03/10/2022