Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2539 E. 2021/3064 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/2539
KARAR NO: 2021/3064
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/06/2018
NUMARASI: 2016/6 E – 2018/715 K
DAVANIN KONUSU: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/11/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, … Hastanesi adı altında özel hastane işlettiğini, bu kapsamda icra ettiği faaliyetleri esnasında davalılardan … A.Ş.’nin tedarikçisi olduğu ve yine diğer davalı … tarafından pazarlanan elektriği kullandığını, müvekkili tarafından kullanılan elektrik enerjisi nedeniyle davalı … A.Ş. tarafından faturalar tanzim edilerek müvekkilinden bedellerinin tahsil edildiğini, elektrik ve su dağıtım hizmetlerinin tekel niteliğinde yürütülen hizmetlerden olduğunun yargı kararları ile kabul gördüğünü, davalıların da bu tekeli ellerinde bulundurmanın vermiş olduğu güç ile elektrik faturalarında yasa gereği tahakkuk ettirilmesi gereken tutarların dışında kayıp-kaçak, dağıtım, PSH, iletim, sayaç okuma bedeli adı altında müvekkili şirketten tahsilat yaptıklarını, yine bu tutarlar üzerinden doğan %18 KDV’yi de müvekkili şirketten tahsil ettiklerini, davalıların tahsil ettikleri bedelleri EPDK kurul kararları ile tebliğlerine, Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliğine dayandırdıklarını ancak bu durumun usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu durumun Yargıtay kararları ile de ortaya konduğunu beyanla davalılar tarafından belirtilen faturalar üzerinden haksız ve hukuka aykırı olarak kayıp-kaçak, dağıtım, PSH (parekende satış hizmeti), iletim, sayaç okuma bedeli ve bu bedeller üzerinden tahsil edilen KDV üzerinden doğan alacak nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile müvekkili şirkete ödenmesine ve yine yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, kayıp kaçak ve diğer bedellerin perakende satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer aldığını, 6446 sayılı EPDK’nın verdiği yetki ile bu bedellerin belirlenmesi için alınan EPDK kararlarının ve belirlediği tarifelerin tüm tüzel ve gerçek kişileri bağladığını, kanuni zorunluluklar gereği tahsil edilen bedellerin iadesinin talep edilemeyeceğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. davaya cevap vermemiştir. Mahkemece, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın getirdiği düzenleme sebebiyle dava konusuz kaldığından, esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Söz konusu kararı davalı … vekili istinaf etmiştir. İstinaf dilekçesinde; huzurdaki davada müvekkil şirketin pasif husumet ehliyeti bulunmamakta olup davanın reddi gerektiğini, hak düşürücü süre zamanaşımı itirazlarımız dikkate alınmamış olup yerel mahkeme kararının bu yönü ile de kaldırılması gerektiğini, görev itirazı da yerel mahkemece dikkate alınmamış olup yerel mahkeme karanının bu yönü ile kaldırılması gerektiğini, yargılama konusu talebin esasen reddi gerekiğini, dava konusu bedellerin 6719 sayılı yasanın yürürlüğünden önceki mevzuata göre de alınması gerekli bedeller olduğunu, söz konusu yasanın bu duruma sadece açıklık getirdiğini, davacının dava başında da haklı olmadığını, davacıya elektrik satmadıklarını, aralarında sözleşme bulunmadığını, bu sebeple davalı hakkındaki davanın husumetten reddi gerektiğini, dava konusu bedellerin davalı şirket uhdesinde kalmadığını,bu sebeple bu bedellerden sorumlu tutulmalarının mümkün olmadığını, müvekkili şirketin yasaya aykırı herhangi bir tahsilatı bulunmadığından yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı, kararın bu yönlerden hatalı olduğunu beyan ederek vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı tarafa yükletilmesini istemiştir. Dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir. HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilerek, Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir. Yine, 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Taraflar arasında abonelik sözleşmesi bulunduğundan, davada uygulanacak zamanaşımı süresi TBK 146. madde (BK 125. madde) uyarınca 10 yıl olup, dava konusu edilen dönemler ile dava tarihi arasında 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmakla, davalı …’ın bu yöne ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davalı …’ın husumete ilişkin istinaf sebeplerinin incelenmesiyle, konu ile ilgili mevzuat hükümlerinin ve emsal Yargıtay kararlarının irdelenmesinde fayda bulunmaktadır. Türk Borçlar Kanununun 203. maddesine göre, bir işletme, başka bir işletme ile aktif ve pasiflerin karşılıklı olarak devralınması ya da birinin diğerine katılması yoluyla birleştirilirse, her iki işletmenin alacaklıları, bir malvarlığının devralınmasından doğan haklara sahip olup, bütün alacaklarını yeni işletmeden alabilirler. Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumunun 27.09.2012 tarih, 28424 sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 12.09.2012 tarihli 4019 sayılı kurul kararı ile Elektrik Piyasası Kanununun 3. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi hükmü çerçevesinde, dağıtım ve perakende satış faaliyetlerinin dağıtım şirketleri tarafından 01/01/2013 tarihinden itibaren ayrı tüzel kişilikler altında yürütülmesine ilişkin hazırlanan, “Dağıtım Ve Perakende Satış Faaliyetlerinin Hukuki Ayrıştırılmasına İlişkin Usul Ve Esaslar”ın kabul edilerek, dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından dağıtım ve perakende satış faaliyetlerinin 01/01/2013 tarihinden itibaren ayrı tüzel kişilikler altında yürütülmesine karar verilmiştir. Ancak; 01.01.2013 tarihli bölünme sözleşmesi ile davaya konu abonelik sözleşmesinden kaynaklanan borç ve alacakların aidiyetine ilişkin hükümler TBK’nın 203. maddesine göre davacı bakımından hüküm doğurmaz. Davacı ile abonelik sözleşmesi imzalayan dava dışı (pazarlayıcı şirket) bölünme sözleşmesi imzaladıktan sonra , davacı abonenin, abonelikten doğan hak ve alacaklarının hangi şirkette kaldığını takip etme gibi bir yükümlülüğü olamayacağı gibi davalı şirketin davacı abone bakımından tedarikçi sıfatı ile de sorumluluğu devam ettiğinden dava tarihi itibariyle bu davada taraf sıfatı bulunmaktadır. (Keza; bölünme sözleşmesi iç ilişkiyi ilgilendirir) Davalı şirketin, tedarikçi sıfatından dolayı davacıdan tahsil edilen kayıp- kaçak bedelinin iadesi talebi bakımından somut olayda pasif husumet ehliyeti bulunduğu açıktır. Nitekim Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin benzer uyuşmazlık ile ilgili olarak verdiği 08.10.2015 tarih ve 2014/18311 E.-2015/15438 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, tedarikçi ve pazarlayıcı konumunda bulunan şirketlerin, dava konusu bedellerin iadesinden müteselsilen sorumlu oldukları benimsenmiştir. Hal böyle olunca mahkemece, …’ın tedarikçi, davalı …’nin pazarlayıcı konumda bulunduğu dava konusu bedellerin iadesinden davalıların müteselsilen sorumlu olduğu, bu sebeple, davalı …’ın bu yöne ilişkin istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Davalı …’ın diğer istinaf sebeplerine yönelik yapılan incelemede ise;dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin, Kanunun 17/06/2016 yürürlük tarihinden önceki dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak tahsil edilmiş, dava konusu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden alacak davalarında da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. Bundan başka, dava devamı sırasında, dava konusu alacağın ödenmesi, menkul malın davacıya teslim edilmesi, gayrimenkulün tahliye edilmesi gibi nedenlerle veya davanın açılmasından sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun yada Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı nedeniyle davanın konusuz kalması mümkündür. Davanın konusuz kaldığının tespit edilmesi halinde, mahkemece esas hakkında; “Davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına” ilişkin hüküm kurulması gerekmektedir. Bu tür kararlar, hükümler gibi nihai kararlardandır. Mahkeme kararı, aynı zamanda dava konusu hakkın mevcut olmadığını da tespit ettiği için tespit hükmü niteliğindedir. Davanın konusuz kalması halinde, mahkemece; yargılamaya devam edilerek davanın açıldığı tarih itibariyle hangi tarafın haklı olduğunun tespit edilmesi, o taraf lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine karar verilmesi gerekir. Başka deyişle, yürürlüğe giren yeni yasa nedeniyle konusuz kalan davada, yeni yasanın yürürlüğe girmemiş olması halinde, davanın açıldığı tarih itibariyle haklı olan ve davasını avukat ile takip eden taraf lehine “maktu vekalet” ücretine hükmedilmesi, yargılama giderlerinin ise karşı taraftan tahsiline karar verilmesi gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 tarih, 2019/18-421 E. – 2019/526 K. Sayılı ilamında “Dava tarihinde haklı bulunan davacının, sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği” belirtilmiştir. Somut olayda, dava tarihi itibariyle HGK kararı uyarınca, davacının dava açmakta haklı olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama harç ve giderleri, kural olarak davada haksız çıkan aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir. (HMK 326/1) Aynı şekilde, vekalet ücreti yönünden de haksız çıkan taraf aleyhine hüküm kurulur. (HMK 330/1) Dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında oluşan yasa değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden, dolayısı ile karşı tarafın vekalet ücretinden sorumlu tutulması olanaklı değildir. Bu itibarla, yasa değişikliği sebebiyle karar verildiği gözetilerek, davalı … lehine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesi mümkün olmadığından, davalı …’ın istinaf talebi yerinde görülmemiş ve HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalı …’ın istinaf taleplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 59,30 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına ve istinaf eden davalı üzerinde bırakılmasına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 18/11/2021