Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2463 E. 2021/3141 K. 24.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/2463
KARAR NO: 2021/3141
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/07/2020
NUMARASI: 2017/757 E – 2020/403 K
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 24/11/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı … vekili verdiği dava dilekçesinde, davacının “…” markası ile ev yemekleri hizmeti verdiğini, davalılardan … Ltd. Şti.’nin … AVM’de kiraladığı yerde bu hizmeti alt kiracı olarak sunması için sözlü olarak anlaştıklarını, buna göre dükkanın alt kiracı olarak kiralanması, işletmenin elde edeceği gelirden KDV, yemek çekleri ve kredi kartı komisyonlarının düşülmesinden sonra kalan miktarın yarısının emek ve kullanılan hammaddenin karşılığı olarak kendilerine bırakılması, diğer yarısından personel, kira ve işletme giderleri düşüldükten sonra davalı ile eşit oranda paylaşılması konusunda sözleşme yaptıklarını, Temmuz 2016 tarihinde dükkânı teslim aldıklarını, 08.08.2016 tarihinde de … AVM yetkilisi ile alt kira sözleşmesine izin veren protokol yapıldığını, 01.08.2016 tarihinden itibaren de faaliyete geçtiğini, aynı tarihten itibaren de davalı … Ltd. Şti.’nin pos cihazı ile tahsilatlar yapmaya başladığını, yapılan tahsilatların davalı şirketin pos cihazından yapılması nedeniyle tahsil edilen paranın davalı şirketin hesabına geçtiğini, kendi paylarına düşen kısmı davalı şirketin ortağı diğer davalı …’dan istediği zaman davalı …’nın 15.08.2016 tarihinde kendi şahsi hesabından şirket unvanını yazmadan ve “borç verme” açıklaması düşerek 35.000,00 TL gönderdiğini, bu durumu o tarihte fark etmediklerini, 09.09.2016 tarihinde imzalanan ek protokolle AVM’nin ikinci katına taşındıklarını, 23.11.2016 tarihinde yazılı sözleşme yaptıklarını, bu sözleşmeye göre davacı …’nın kendilerine 11.10.2016 tarihinde 100.000,00 TL, 01.11.2016 tarihinde de 50.000,00 TL gönderdiğini, her iki ödemenin de yine “borç verme” açıklaması düşülerek yapıldığını, bu durumu fark ettiklerinde kendisinden açıklama istenildiğini, ancak davalının sıkıntı hissedilmesine gerek yok açıklaması yaptığını, 30.06.2017 tarihine kadar davalı şirketten 51.124,34 TL alacaklarının doğduğunu, bu paranın ödenmediğini, buna karşın davalı …’nın kendilerine gönderdiği ve “borç verme” açıklaması düştüğü 35.000,00 TL için İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasından takip başlatığını, bu takibe İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesinin 2017 / 815 Esas sayılı dosyasında itiraz ettiğini ve yargılamanın devam ettiğini, İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesinin 2017 / 766 Esas sayılı dosyasında da takibin durdurulması konusunda ihtiyati tedbir kararı verildiğini, davalı …’nın kâr payı ödemesi altında kendileri aleyhinde İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasından ikinci bir icra takibi başlattığını, davalıların her ikisine de borçlu olmadığının tespiti, İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyası ile İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasına borçlu olmadıklarının tespitini, davalı şirketin kendilerine borçlu olduğu 34.673,66 TL’nin faizi ile birlikte ödenmesini, davalı şirketin mal varlığının borcu karşılamaya yetmemesi durumunda davalı şirketin borcunun davalı şirketin ortağı konumunda olan diğer davalı … tarafından ödenmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar … Ltd. Şti. ve … vekili verdiği cevap dilekçesinde, davacı tarafa 185.000,00 TL borç verdiklerini, davacının alt kira borcunu ödemediğini, alt kira sözleşmesine dayalı olarak İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasından haciz ve tahliye talepli icra takibi başlattıklarını, itiraz üzerine de İstanbul 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2017 / 1056 sayılı dosyasından itirazın kaldırılması ve tahliye talepli dava açtıklarını, kendilerinin davacı tarafa 34.673,34 TL borçlarının bulunmadığını, şirket olarak 10.671,00 TL alacaklarının bulunduğunu belirterek davanın reddine ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davacı aleyhine başlatılan İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasının alacaklısı davalı …, borçlusu davacı, konusu ise 35.000,00 TL, 100.000,00 TL ve 50.000,00 TL bedelli toplam 185.000,00 TL borcun tahsiline ilişkindir. Davacı aleyhine başlatılan İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasının alacaklısı davalı … Ltd. Şti. borçlusu davacı, konusu 08.11.2016 tarihli alt kira sözleşmesi ve buna ilişkin toplam 47.775,24 TL kira alacağı talep edilmiştir. Mahkeme, davacının menfi tespit talebinde bulunduğu İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasının konusunu davalı şirketin kira alacağı oluşturduğu,6100 sayılı HMK m. 4’de ki bu düzenlemeye göre kira sözleşmesinden kaynaklı alacak davalarına bakma görevi sulh hukuk mahkemelerinin görevinde olması nedeniyle davacının İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasına yönelik açtığı menfi tespit davasının bu dosyadan 6100 sayılı HMK m. 167’ye göre ayrılmasına karar verilmiştir. Yine mahkemece, her iki bilirkişi raporuna göre davalı …’nın 167.892,38 TL’yi çalışma dönemi içinde kâr payına mahsup olarak aldığı, 185.000,00 TL’yi ise davacıya mal bedeli olarak gönderdiği, kalan 38.550,00 TL’nin davalı şirketin parası olmadığı ve davalı şirketin hesabından çektiği anlaşılmakla, davalı şirketin davacıdan 1.070,65 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği,ancak İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasında alacaklı olarak davalı … Ltd. Şti. değil diğer davalı … gözüktüğü, durumda davalı …’nın bakiye 1.070,65 TL’yi de davacıdan talep etmekte taraf ehliyeti bulunmamadığı ,bu gerekçelerle davacının İstanbul 5. İcra Dairesinin … sayılı dosyasına konu alacağın 183.929,35 TL’sinden borçlu olmadığının tespitine, (Takip miktarı 185.000,00 TL – 1070,65 TL tespit edilen alacak miktarı = 183.929,35 TL) kalan 1.070,65 TL’nin ise davalı …’nın değil davalı … Ltd. Şti.’nin alacağı olması nedeniyle davalı …’nın taraf sıfatı olmaması nedeniyle takibin tamamen iptaline, takibe konu bakiye 1070,65 TL borcun alacaklısının davalı … olmaması nedeniyle davalı …’nın % 20 kötüniyet tazminatı talebinin reddine ve davacının alacaklı olduğunu belirttiği 34.673,66 TL tutarlı talebinin de davacının alacağının tespit edilememesi nedeniyle reddi gerektiği gerekçesiyle; 1-Davanın kısmen kabulüne, 2-Davacının İstanbul … İcra dairesi’nin … sayılı dosyasına konu 185.000,00-TL asıl alacağın 183.929,35-TL’sinden borçlu olmadığının tespitine, 3-İstanbul … İcra Dairesi’nin … sayılı takibe konu 185.000,00-TL asıl alacak miktarından davacının borcu olarak tespit edilen 1.070,56-TL’nin takip alacaklısı davalı …’nın değil davalı … Ltd. Şti’nin alacağı olması nedeniyle takibin tamamen iptaline, 4-İstanbul …İcra Dairesi’nin … sayılı takibe konu 185.000,00-TL asıl alacak miktarından davacının borcu olarak tespit edilen 1.070,56-TL’nin takip alacaklısının davalı … olmaması nedeniyle davalı …’nın %20 kötüniyet tazminatı talebinin reddine, 5-Davacının davalı … Ltd. Şti’nden alacaklı olduğunu belirttiği 34.673,66-TL tutarlı talebinin reddine, 6-Davacı vekilinin karşı vekalet ücretinin avukat olarak kendi adlarına hükmedilmesi talebinin reddine, 7-Davacının davalı şirketten alacağı tespit edilemediğinden davacının davalı şirketin mal varlığının borcu karşılamaya yetmemesi durumunda davalı şirketin borcunun davalı şirketin ortağı konumunda olan diğer davalı … tarafından ödenmesine yönelik tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisine dayanan talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 8-Davacının İstanbul … İcra Dairesi’nin … sayılı dosyasına yönelik açtığı menfi tespit davasının Mahkeme dosyasından 6100 sayılı HMK madde 167’ye göre ayrılmasına” karar vermiştir. Kararı davacı vekili ile her iki davalının vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemece İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında, takibe konu 185.000,00 TL. asıl alacak miktarından, davacının sorumluluğunun 1.070,56 TL. olarak tespit edildiği,ancak; ilgili dosyada takip alacaklısı davalı … değil, davalı … Ltd. Şti’nin alacağı olması nedeniyle takibin tamamen iptaline karar verildiği, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasıyla başlatılan icra takibinin iptali kararı hukuka ve usule uygun olup; İlk Derece Mahkemesince “davacı davacının, davalı … Ltd. Şti’ne karşı, 1.070,56 TL. tutarında sorumluluğu bulunduğuna” ilişkin yapılan tespite itiraz ettiklerini,İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasına konu alacak iddiası yönünden, tarafların ticari defterleri ve bankalardan celbedilen davalılara ait hesap ekstreleri dikkate alınarak, davacı …’ın davalı …’ya borcunun bulunup bulunmadığı konusunda yapılan incelemede, davalı … tarafından, davalı … Ltd. Şti.’nin hesabından 180.000,00 TL. para çekildikten sonra, şahsi banka hesabından müvekkil davacıya muhtelif tarihlerde gönderdiği 185.000,00 TL.nin, davalı …’nın hakim ortağı ve yetkili müdürü olduğu diğer davalı … Ltd. Şti. tarafından, taraflar arasındaki Sözleşme’nin 3. maddesi uyarınca davacıya ödenmesi gereken ve davalı Şirket’in defter ve kayıtlarında davacıya ödenmiş olduğu kanıtlanmayan mal bedeli ödemesi olduğu; davalı …’nın, yetkili müdürü ve ortağı olduğu şirketin, taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan mal bedeli ödeme yükümlülüğünü yerine getirme yükümlülüğünü bilmemesinin mümkün olmadığının tespit edildiği, davalı …’nın hakim ortağı ve yetkili müdürü olduğu davalı … Ltd. Şti.nce, tarafların ortaklık şeklinde hareket ettikleri ticari ilişki içinde, sözleşme hükümleri uyarınca davacıya ödenmesi gereken mal bedelini ödemediğini bilmemesinin mümkün olmadığı ve bu nedenle davalı …’nın şahsi hesabından davacıya “borç olarak gönderilen” veya “borç veriyorum” açıklamalarıyla gönderdiği 185.000,00 TL.nın, davacıya ödenmesi gereken mal bedeli olması gerektiğinin doğru olduğu, bilirkişi tarafından da isabetle tespit edildiği üzere, davalı …’nın defter ve kayıtlarında, davacıya mal bedeli ödendiğine dair herhangi bir kayıt, bilgi ve belge bulunmamadığı,davalı Şirkete ait banka kaydı ile davalı …’ya ait banka kayıtlarında açıkça yeraldığı ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda da isabetle tespit edildiği üzere; davalı …, davalı … Ltd. Şti. ile davacının ortaklık şeklinde hareket ettikleri dönemde, … Ltd. Şti.nin hesabından 180.000,00 TL. para çektiği, mahkeme kararında da belirtildiği üzere, davalı …’nın, Şirket hesabından çektiği paraları kendi şahsi hesabına aktarmış olduğu, celbedilen banka kayıtları ile kanıtlanmış bulunduğundan ve davalı …, şahsi hesabına yatırdığı paraların şirket’e ait para olmadığını kanıtlayacak bilgi ve belge sunamadığından, davalının kendi parasından davacıya borç verdiği iddiasının çöktüğü, davalı …, davacı … ile çalıştıkları dönem içinde muhtelif tarihlerde şirket hesabından 180.000,00 TL. para çekmiş ve çekmiş olduğu işbu paraya 5.000,00 TL. ilâvesiyle davacıya gönderdiği dikkate alındığında, …’nın, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasına konu alacak iddiasının, yalnızca davalı … Şirketi tarafından davacıya ödenmesi gereken mal bedeli tutarı olması gerektiği yönündeki karar, taraflar arasındaki sözleşmeye ve oluş’a uygun olup, sözleşme hükümleri ve tarafların ticari defter ve kayıtları ile banka kayıtlarıyla da uyumlu olduğunu, davalı …’nın, yalnızca kendi şahsi hesabından değil, hakim ortağı ve yetkili müdürü olduğu davalı … Ltd. Şti.’nin hesabından da davacı …’a haketmiş olduğu hasılat kar payı ile ilgili yaptığı transferlere ilişkin banka işlemlerinde kasten ve kötüniyetli olarak “borç veriyorum” ibarelerini yazmış olmasından ve İlk Derece Mahkeme kararı ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu hususun incelenmemesinden kaynaklandığı,İlk Derece Mahkeme kararında, davacının davalı … Ltd. Şti’nden alacaklı olduğu 34.673,66-TL. tutarlı tazminat talebinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, celbedilen banka kayıtları, faturalar, ticari defter kayıtları incelendiğinde, davacının davalı … Ltd. Şti.’nden 34.673,66 TL. alacaklı olduğunun ortaya çıkacağı,davalılardan … ile müvekkil …’ın işyerinde yöneticilik yapan kızı … arasında geçen whatsapp yazışmaları dosyada olmakla birlikte; whatsapp yazışmalarından da görüleceği üzere; taraflar arasında bir kar payı ortaklığı bulunduğu, dava dışı … tarafından, her iş gününün sonunda … ile günlük ciro paylaşıldığı ve ciroya ilişkin yapılan bildirimlerin, … tarafından onaylandığını, yazışmalarda yer aldığı üzere; taraflar “muhasebeci” eşliğinde ayrıntılı hesap yapmak için randevu alınarak bu hesaplamalar sonucu, davalı … tarafından, davacı hesabına para aktarımı yapıldığının bildirildiği, mahkeme kararında ve hükme esas oluşturan bilirkişi raporunda, davalı … Ltd. Şti.’nin hesabından, “borç olarak verilen” ibaresi eklenerek gönderilen paraların dikkate alınmadığı, dava dilekçesinin ekinde sunulan, taraflar arasında akdedilen 08.08.2016 tarihli “Karma Sözleşme” uyarınca yapılmış olan ayrıntılı hesap dökümüyle(Sözleşme uyarınca Nisan Ayı Kar Paylaşım Hesabı) ortaya konduğu üzere; 01.07.2017 tarihi itibariyle, davalı … Ltd. Şti.nin davacı …’a 34.673,34 TL. borçlu bulunduğu,mahkemece buhususların incelenmediği,davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğu, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra dosyasının konu kira alacağı olmadığından, başka bir anlatımla taraflar arasında düzenlenen alt kira sözleşmesinde herhangi bir kira alacağı belirlenmiş bulunmadığından, tefrik kararının usul ve yasaya aykırı olduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporu ile hükümde tespit edildiği üzere; taraflar arasında yapılan ilk sözleşme sözlü olarak yapılmış daha sonra sırasıyla 08.08.2016 tarihli “Alt Kiralamaya Muvafakat Edilmesine İlişkin Protokol”, 09.09.2016 tarihli “Kiralanan Yerin Değiştirilmesi, Genel Gider Bedelinin Tahsil Edilmesi ve Ciro Tahsilatının Uygulanması Konusunda Değişiklik Yapılması Amacıyla Akdedilen Protokol”, 09.09.2016 tarihli “Protokol” ve 23.11.2016 tarihli “Alt Kira Sözleşmesi” başlıklı sözleşmeler yapıldığı, taraflar arasındaki ticari ilişki 01.08.2016 tarihinde başlamakla birlikte yazılı sözleşmenin daha sonra yapıldığı, her ne kadar davacı ile davalı … arasında akdolunan sözleşmelerin başlığı “Alt Kira Sözleşmesi” olarak tanımlanmışsa da; sözleşmenin içeriği, İlk Derece Mahkeme kararı ile de tespit edildiği üzere, taraflar arasında ciro üzerinden hasılat kâr paylaşımına ilişkin bir tür adi ortaklık olduğu,davalı …, gerek şahsi banka hesabından, gerekse hakim ortağı ve yetkili müdürü olduğu davalı …’nin Şirket hesabından davacı …’a, ciro oranı üzerinden hasılat kar paylaşım anlaşması kapsamında ödenmesi gereken kâr paylarını “borç olarak” ibaresiyle göndererek, sözleşmeye ve yasaya açıkça aykırı şekildedavacıyı borçlandırdığından ve sözkonusu işlemlere dayanarak davacı hakkında icra takiplerine giriştiğinden, davacı tarafından da, adı geçen davalılara karşı borçlu olmadığının tespiti amacıyla bu davanın açıldığını,her iki davalı yönünden davanın konusu, dayandığı hukukî ve maddi olaylar ile dayanılan vakıa ve sebepler aynı, birbiriyle benzer ve bağlantılı olduğunu, davalı tarafça, davacı … ile davalı …’nın hakim ortağı ve yetkili müdürü olduğu davalı … Ltd. Şti. arasında ciro/hasılat üzerinden kâr paylaşımına ilişkin olarak yapılan sözleşme, bilinçli olarak, sözleşmenin içeriği, hükümleri ve diğer belgeler gözardı edilerek, -yalnızca sözleşmenin başlığının alt kira sözleşmesi olarak yazılmış olmasından hareketle- alt kira sözleşmesi/ilişkisi olarak gösterilmek istenildiği, (Sözleşmenin içeriğinin ciro/hasılat üzerinden kâr paylaşımına ilişkin olduğu açık olmakla birlikte başlığının “Alt Kira Sözleşmesi” olarak konulmasının nedeni, davacının, davalı …’nin kiracı olarak faaliyet yürüttüğü … AVM’deki dükkânda ticarî faaliyette bulunabilmesini temin bakımından, dava dışı kiralayanın muvafakatinin teminine yönelik olduğu,dava dışı taşınmaz maliki, kiralayan … A.Ş. ile kiracı … veya alt kiracı davacı arasında bir ihtilaf bulunmuş olsaydı; ancak o durumda davaya bakmaya görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesinin bakması gerektiğini, dava konusu ihtilaf, davalı … Ltd. Şti. ile davacı arasında vuku bulduğundan ve taraflar arasındaki sözleşme “ciro/hasılat üzerinden kar paylaşımı”na ilişkin olduğundan İlk Derece Mahkemesi davaya bakmakta görevli olduğunu, taraflar arasındaki “Alt Kira Sözleşmesi” başlıklı ciro/hasılat üzerinden kar paylaşımı sözleşmesinde tarafların karşılıklı hak ve yükümlülükleri tanımlanmış olup, hiçbir şekilde aylık alt kira bedeli kararlaştırılmadığını,sözleşmenin kapsamında elde edilen hasılatın ne şekilde ve hangi oranlar dahilinde taraflar arasında paylaşılacağı hükümleri açıklandığını beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde ; mahkemenin maddi olayı değerlendirmede ve hukuki tasvipte hataya düşküğünü, tarafları ve konusu ayrı iki davayı kanunun amir hükmüne aykırı olarak birlikte görmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,davalı şirket ile müvekkil … ayrı kişilikler olmasına rağmen mahkemenin ayrı kişilikleri tek bir kişi olarak nitelendirmesinin aykırılık oluşturduğunu,davalı şirket ile davacı arasındaki ilişkinin adi ortaklık olarak nitelendirilemeyeceğini, davalı şirket ile davacı arasında sadece alt kiracılık ilişkisi bulunduğunu,alt kira” ilişkisinin 08.11.2016 tarihinde başladığı,bu tarihten itibaren geçerli olduğunu, diğer davalı …’nın sözde ‘adi ortaklığın’ bir parçası olarak kabul edilemeyeceğini,delillerin değerlendirilmesinde hataya düşüldüğünü,bilirkişi raporlarında hatalı değerlendirmeler yapıldığını,n her iki bilirkişi raporuna göre davalı …’nın 167.892,38 TL’yi çalışma dönemi içinde kar payına mahsup olarak aldığı’ şeklindeki hatalı tespitine dayanak olan dosyadaki bilgi ve belgenin ne olduğunun anlaşılamadığını,mahkemenin davalı … tarafından davacıya borç ibaresi ile gönderilen parayı bu seferde 185.000,00 TL nın davacıya mal bedeli olarak gönderdiği şeklindeki tespitin dosyadaki belgelere aykırı olduğunu,bilirkişi raporlarında her iki davalının mal varlıklarının birbirine karıştığını,kararın kendi içinde çeliştiğini, hesap hareketlerinin ve dava konusu olayların ayrı ayrı incelenmediğini, davalı …‘nın şahsi hesabından davacı tarafa gönderilen borç para havale dekontlarının hatalı değerlendirildiğini,TBTK 555.maddede havale işleminin düzenlendiğini, havale bir ödeme vasıtası olup, var olan bir borcun ödendiğini gösterdiğinden,bu karinenin aksini havaleyi gönderen şahsın ispat etmesi gerektiğini, davacı ile davalı şirket arasındaki alt kira sözleşmesi 08.11.2016 tarihinde imzalandığı,davalı …’nın iş bu alt kira sözleşmesinin tarafı olmadığı gibi davacıya gönderilen 3 farklı tarihli borç ödemesinin ise bu tarihten önce olduğu,henüz sözleşmenin tarafı olmayan davalı şirketin hesabından davacının hesabına para gönderilmesi ve bu ödünç paraya ilişkin kaydın davalı şirketin ticari defterlerine işlenmemesinin beklenilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu,davacının borç olarak alıp kullandığı parayı borç olarak almadığı iddiasının davacının sebepsiz zenginleşmesine yol açtığını belirterek kararın her iki davalı yönünden kaldırılmasını talep etmiştir. Kararın istinaf incelemesi sırasında Dairemizin 2020/1203 E.sayılı kararı ile eksik istinaf harçlarının tamamlanması için dosyanın mahkemesine iade edildiği,eksik istinaf harçların ikmal edildiği ve istinaf incelemesi yapılmasına yönelik dosyanın gönderildiği anlaşılmıştır. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Kira alacağından doğan uyuşmazlıklara ilişkin davalarda görevli mahkemenin 6100 sayılı yasa 4.madde hükmü gereği Suluh Hukuk Mahkemesi olması nedeniyle davacı aleyhine başlatılan İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasında 08.11.2016 tarihli alt kira sözleşmesi gereğince talep edilen toplam 47.775,24 TL kira alacağına dair açılan menfi tespit davasında görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesi olduğundan,mahkemece bu davada tefrik kararı verilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı görülmektedir.Buna ilişkin istinaf taleplerinin yerinde olmadığından reddi gerekmiştir. Medeni Yasa’nın 6. maddesine göre “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” Medeni Yasa’nın bu hükmü 6100 sayılı Hukuk Yargılama Yasası’nın 190. maddesi 1. fıkrasında bir başka biçimde yinelenmiş olup; ” İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” denilmiştir. Bu bağlamda kural olarak davanın taraflarından her biri iddiasını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Alınan bilirkişi raporlarında 185.000,00 TLnın davacıya mal bedeli olarak gönderildiği,davacının davalı şirkete 1.070,65 TLborçlu olduğunun belirlendiği,buna göre İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyada takip miktarı 185.000,00 TL – 1070,65 TL tespit edilen alacak miktarı = 183.929,35 TL nedeniyle davacının davalı şirkete borçlu olmadığı,ancak takibin davalı şirket yerine diğer davalı … tarafından yapılması ve davalı şirketin belirtilen takipte alacaklı olarak görülmemesi nedeniyle bu takibin davalı … yönünden iptalinin gerektiği açıktır. Yine davacı tarafça sunulu deliller ile somut davada başkaca 34.673,66-TL alacaklı olduğu ispatlanamadığından davacının bu alacak talebinin reddi gereklidir. O halde ,dosyadaki sözleşmeler,icra takipleri ,ödeme kayıtları kapsamında hükme esas bilirkişi raporlarının taraf,mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli bulunduğu,kira alacağından kaynaklanan davanın tefrikinin yerinde olduğu,davacı alacağının ve davacının menfi tespit talebine yönelik olmak üzere yapılan hesaplama ve tespitler doğrultusunda verilen kararın usul ve hukuka uygun olduğu anlaşılmıştır. Davaya konu talepler konusunda yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacının ve davalıların istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının ve davalıların istinaf başvurularının HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine, Davacıdan alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, Davalı …’dan alınması gereken 12.564,21 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 6.283,05 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.281,16 TL’nin davalı …’dan alınarak hazineye irat kaydına, Davalı …hakkındaki davanın kararla birlikte tefrikine karar verildiği ve öncelikle davalı şirket hakkında esas hakkında karar verilmeyerek tefrik kararının istinaf edildiği anlaşılmakla,,alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 3.141,05 TL harcından mahsubu ile bakiye 3.081,75 TL’nin davalı … Limited Şirketine talep halinde iadesine, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 361.madde uyarınca gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 24/11/2021