Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2392 E. 2022/2429 K. 26.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/2392
KARAR NO: 2022/2429
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/06/2021
NUMARASI: 2019/565 E – 2021/463 K
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 26/09/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 22.12.2017 tarihinde, davalı … A.Ş.’nin sorumluluk alanında bulunan Süleymanpaşa/Tekirdağ limanında, davalıya ait vinçlerden birinin taşıdığı konteynerin davacının sahibi olduğu … plakalı çekici yarı römork aracın üzerine düştüğü; vinç operatörünün kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğu; davacı tarafından 99.060,36-TL çekici onarım bedelinin ödendiği ve icra yoluyla ferileri ile birlikte davalıdan tahsil edildiği (işbu davanın konusu değildir); hasar tutarının eksiksiz ödenmesinden de davalının kusurlu olduğunu kabul ettiğinin anlaşıldığı açıklanarak fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla, … plakalı çekicinin 500 TL kazanç kaybı (mahkemece hasar tutarı şeklinde karara yazılmıştır) ile 500 TL değer kaybının kaza tarihi 22.12.2017 itibariyle avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
ISLAH: Davacı vekilince harçlandırılmış 23/03/2021 tarihli dilekçe ile dava ıslah edilmiş, dava değeri 28.150,00-TL’ye çıkartılmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde ; hasarın oluşmasında %100 kusurlu olmadıkları; icra tehdidi altında hasar tutarının ödenmiş olmasının kusurun kabul edildiği anlamına gelmediği; Çekicinin 78 gün serviste kalmasından servisin sorumlu olabileceği ancak her durumda onarımın gereğinden uzun sürmesinden kendilerinin sorumlu olmadığı, ayrıca çekici benzeri araçların her gün çalışmadığı ve kazanç sağlamadığı; Kazadan sonra geçen yaklaşık 2 yıl süresince de çekicide ilave değer kaybı meydana gelmiş olması gerektiğini, değer kaybını bilirkişinin belirlemesi gerektiğini beyanla , davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; ” 1-)Davanın KABULÜ İLE, Davacı … Ltd.Şti nin dava ve 6100 sayılı HMK 107/2 uyarınca artırılan davasının kabulüne, 18.000-TL değer kaybı tazminatı, 10.150-TL kazanç kaybı tazminatı olmak üzere toplam 28.150-TL nin 22.12.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalı taraftan tahsili ile davacıya ödenmesine ” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İstinaf başvurusu: Mahkemece verilen kararı, davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekilince verilen istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının taraflarınca itiraza uğrayan ve itirazları giderilmeksizin hükme esas alınan bilirkişi raporuna dayandırıldığını, mahkeme tarafından 24.02.2021 tarihli rapor tanzim edildikten sonra dosyanın yeniden bilirkişiye tevdii ile ek rapor düzenletilmesine karar verilmesi yalnızca kök raporda (tarih bakımından) yapılan maddi hatanın giderilmesine ilişkin olduğu, nitekim 24.02.2021 tarihli rapora karşı henüz itirazları sunulmadan dosyanın yeniden bilikrişiye tevdi edilmiş ve bilirkişi tarafından da ek raporda değerlendirme ve hesaplama olarak tek bir cümle dahi farklılık/ değişiklik yapılmamış olduğu, kök rapora dair esaslı itirazlarının bu sebeple ek raporda da değerlendirilmediği, diğer yandan yerleşik Yargıtay içtihatlarından da anlaşılacağı üzere araç değer kaybı hesaplanırken aracın modeline, markasına, özelliklerine, hasarına, yapılan onarım işlemlerine, kilometresine, olay tarihindeki yaşına, aracın kaza öncesi hasarsız ikinci el piyasa rayiç değeri ile kaza meydana gelip tamir edildikten sonraki ikinci el piyasa rayiç değeri arasındaki farka dikkat edilmesi gerektiği, ancak yerel mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi tarafından aracın kilometresi dahi bilinmeksizin yalnızca “…com” isimli siteden alınan farazi bilgiler ile ve hiçbir dayanağı olmayan bir hesaplama yapma yoluna gidildiği, davada … plakalı araçta var olduğu iddia edilen değer kaybının yanında yine var olduğu iddia edilen kazanç kaybının da tahsilinin talep edildiği, yerel mahkeme tarafından hükme esas alınan 24.02.2021 tarihli bilirkişi raporunda ise talep edilen kazanç kaybı yerine -taleple bağlılık ilkesine aykırı olarak- ikame araç zararı hesaplaması yapıldığı, davacının ikame araç zararı şeklinde bir talebinin bulunmdığı, “Kazanç kaybı: Hasar gören aracın onarım süresi boyunca kullanılamaması ya da işletilememesi sebebiyle ortaya çıkan zararlar toplamıdır. İkame araç zararı: Araç kiralama ve filo şirketlerinden fatura karşılığı yapılan araç kiralama giderlerinin tahsili nedeniyle uğranılan zarardır.” şeklinde tanımlandığı, buna göre her iki zarar tanımının birbirinden farklı olduğu, davacı tarafından talep edilen zarar tanımı ile bilirkişi tarafından hesaplaması yapılan ve yerel mahkemece hatalı şekilde kabul edilen zarar tanımının birbirinden farklı olduğu, hal böyle olunca “taleple bağlılık ilkesi gereği” bilirkişi tarafından yapılan ikame araç zararı hesaplamasının hiçbir surette dikkate alınmaması gerektiği, ancak yerel mahkeme tarafından itirazları değerlendirilmediği gibi, davacının talebi olmayan bir alacağın da kabulüne karar verildiği, davacının ikame araç zararı şeklinde bir talebinin bulunmadığı, Mahkeme kararında TBK 66 hükmüne dayanılarak Müvekkili Şirket’in kazadan ve sonuçlarından sorumlu olduğuna dair değerlendirme yapılmasının hatalı olduğu, öncelikle davasını ispat etmek külfetinin davacı üzerinde olduğu, fakat davacının iddiasını ispata yarayan hiçbir somut delil sunmadığı, hatta hükme esas alınan bilirkişi raporunda dahi kazanın oluşuna dair dosyada hiçbir belge/ tutanak vs olmadığı, kusura dair hiçbir değerlendirme yapılamadığı, tahminen bir rapor tanzim edildiğinin ifade edildiği, bu sebeplerle kararın usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek,kaldırılması istenmiştir. HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; dava , adam çalıştıranın sorumluluğu kapsamında maddi tazminat talebine ilişkindir. Dosya kapsamından; 22.12.2017 tarihinde, davalı … A.Ş.’nin sorumluluk alanında bulunan Süleymanpaşa/Tekirdağ limanında, davalıya ait vinçlerden birinin taşıdığı konteynerin davacının sahibi olduğu … plakalı çekici yarı römork aracın üzerine düştüğü, davacıya ait araca zarar verdiği anlaşılmaktadır. Dosyadaki belgelere göre ,davalı icra takibi sebebiyle davacıya 02.07.2018 tarihinde hasara ilişkin 99.060,36 TL ödeme yapmıştır. Davalı şirketin sorumluğun yönünden; TBK.nun 66 (BK.nun 55.) maddesinde yer alan “Adam çalıştıranın sorumluluğu” kapsamında sorumlu olup olmadığının irdelenmesi gerekir. TBK.nun 66/1.maddesine göre; “Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür”. 3.fıkrada ise; “Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür” hükmü getirilmiştir.Adam çalıştıranın sorumluluğu bir kusursuz sorumluluk hali olup, surumluluk objektif özen yükümlülüğüne bağlanmıştır. TBK.nun 66/II.maddesinde özenin objektifliğini “gerekli özen” olarak ifade etmiştir. Adam çalıştıranın sorumluluğunun kaynağı, çalışma ilişkisinden kaynaklanan çalışanın kendisine bağlılığın sonucu olarak kanun tarafından kendisine yüklenen özen yükümlülüğünü yerine getirmeyerek, özen yükümlülüğüne aykırı davranmasına bağlanmıştır. Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Bu durumda kusur incelemesi yapılması gereklidir.Davacı yönünden de aracın uygun yere perk edilip edilmediği yönünden kusur değerlendirmesi yapılmalıdır. Mahkemece karar gerekçesinde ; taraflara delillerini sunmak üzere kesin süre verildiği, verilen kesin süre içerisinde davalı tarafça çalışanın kusurlu olmadığına ilişkin herhangi bir delil sunmadığı açıklanmıştır. Dosya kapsamına göre; Kazadan sonra düzenlenmiş bir tutanağın bulunmadığı, kazanın meydana gelme şeklinin açıklandığı herhangi bir belgenin dosyada bulunmadığı,her iki tarafın da dava ve cevap dilekçelerinde “keşif,bilirkişi incelemesi,tanık” delillerine dayandıkları anlaşılmaktadır. Mahkemece öninceleme duruşmasında ” 1-Tarafların dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz dosyaya sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları ve başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilmesi amacı ile gerekli açıklamayı yapmaları ve müzekkere yazılmasını sağlamaları için HMK 140/5. maddesi uyarınca 2 haftalık kesin süre verilmesine, kesin süre içinde ara karar gereğinin yerine getirilmemesi halinde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacakları hususunda uyarılmasına (hazır olan taraflara ihtar edildi), 2-HMK’nun 194.maddesi uyarınca tarafların delillerini somutlaştırmaları ve dilekçelerinde göstermiş olmaları kaydıyla tüm delillerini açıkça gösterip her bir delilin hangi maddi vakıa’nın ispatı için gösterildiğini açıklamaları konusunda taraflara 2 haftalık kesin süre verilmesine, açıklama sonrası tarafların delillerinin ilgili mercilerden celbi için müzekkereler yazılmasına,” şeklinde ara karar kurulmuştur. Yargıtay 8.HD’nin 2016/1902 esas ve 2017/8391 karar sayılı kararında da açıklandığı üzere ; taraf vekillerinin süresinde verdiği dilekçeler ile açıkça tanık delilini bildirdiği ve tanıkların dinlenilmesinden vazgeçmemiş olmaları hususu da gözetildiğinde,taraflara tanıklarının dinlenmesi için süre ve imkan tanınmadan hukuki dinlenilme hakkı kısıtlanarak karar verildiği kabul edilmiştir. Mahkemece verilen ara kararının tanık listesi ibrazı hususunu kapsamadığı, tarafların da tanık ve keşif delilinden vazgeçildiğine ilişkin bir beyanları da bulunmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece yargılamada bilirkişi raporu alınmış, makine yüksek mühendisi bilirkişi tarafından tanzim edilen kök ve ek raporda ; kazadan sonra bir tutanak düzenlenmiş olması gerektiği, ancak dosyada böyle bir tutanağın bulunmadığı, kazanın meydana gelme şeklinin açıklandığı tek bir belgenin dosyada bulunmadığı, dosya kapsamından, davalının işlettiği limanda, davalının sahibi olduğu vincin kaldırdığı konteynerin davacının sahibi olduğu çekicinin üzerine düşmesi sonucu hasarın oluştuğunun anlaşıldığı, konteynerin düşme nedeninin bilinmediği, ancak dosya kapsamından davalı … A.Ş.’nin vincin sahibi ve işleteni olduğu; vinç operatörünün ve konteyneri hazırlayan liman personelinin de işvereni olduğu dikkate alındığında, davalı … A.Ş.’nin zarardan %100 sorumlu olduğunun tahmin edildiği, ancak dosyada olayın meydana gelme şeklini açıklayan belge olmadığı için kusur değerlendirmesi yapılmadığı bildirilmiştir. Davalı tarafça icra dosyası sebebiyle hasar ödemesi yapılması kusurun benimsendiği anlamına gelmediğinden, davanın niteliği gereği kusur durumunun incelenmesi gerektiğinden taraflara tanıklarını bildirmek üzere kesin süre verilmesi, tanıklar dinlenip,mahallinde keşif yapılarak tarafların kusur durumunun belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gereklidir. Bu sebeplerle davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yukarıda açıklanan şekilde yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.26/09/2022