Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2277 E. 2021/2899 K. 08.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/2277
KARAR NO : 2021/2899
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/11/2019
NUMARASI: 2018/792 E – 2019/813 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 08/11/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı şirket arasında elektrik aboneliği sözleşmesi bulunduğunu, şirket ortağı ve yöneticisi durumundaki diğer davalıların da TTK 553 ve devamı maddeleri uyarınca borçtan sorumlu olduğunu ,sözleşme dahilinde tahakkuk ettirilen elektrik tüketim borcundan kaynaklanan faturaların ödenmemesi nedeniyle Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası üzerinden icra takibine girişildiğini, davalı/borçluların itirazı nedeniyle takibin durduğunu beyanla itirazın iptali ile davalıların %20 oranında icra inkar tazminatı ile mahku- miyetini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.Davalılara usulüne uygun olarak dava dilekçesi ve tensip tutanağı tebliğ edilmiş, ancak süresinde herhangi bir cevap dilekçesi sunulmamıştır.16/10/2019 tarihli celsede davacı vekili dosya konusu borcun davadan sonra haricen ödendiğini, vekalet ücreti ve yargılama gideri yönünden taleplerinin devam ettiğini beyan etmiş, davalı şirket yetkilisi borcun ödendiğinden bahisle davanın reddini savunmuştur.İlk Derece Mahkemesi’nce: “dava konusu borcun davadan sonra ödendiği” gerek- çesiyle “davanın konusuz kalması nedeniyle KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 9.048,38 TL alacağın %20 sine tekabül eden 1.809,67 TL icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir.İstinaf Başvurusu: Hüküm davalılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.Davalılar vekili istinaf dilekçesinde; Beklenen miktardan yüksek fatura gelmesi nedeniyle müvekkillerinin haklı olarak borca itiraz ettiklerini, itiraz henüz sonuçlanmadan icra takibinin başlatıldığını, müvekkillerinin iyi niyetli olduğunu, takip konusu borcun likit olmadığını, borç ödenmiş olmakla davanın konusuz kaldığını, dava konusu borcun zaman aşımına uğradığını, icra inkar tazminatı ve vekalet ücreti verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmişlerdir.6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre;Dava; İİK 67 maddesine dayalı itirazın iptali talebinden ibarettir.Celp olunan Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının tetki- kinde; davacı … tarafından davalılar aleyhine 4.332,38 TL enerji bedeli + 3.996,60 TL gecikmiş gün faizi + 719,39 TL faizin KDV’sinden ibaret toplam 9.048,37 TL alacağın tahsili talebiyle ilamsız takibe girişildiği, davalıların süresi içindeki itirazları üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği, itiraz dilekçesinin alacaklı vekiline tebliğ edilmediği, alacaklı tarafından yasal 1 yıllık hak düşürücü süre içinde takip tutarı üzerinden itirazın iptali talepli iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.Davalıların istinaf başvurusu; 1-Zamanaşımı defi, 2-Davanın konusuz kalması nedeniyle icra inkar tazminatı ve vekalet ücretinin talep edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.Zamanaşımı def’i ile ilgili olarak;Bilindiği üzere özel hukukta teknik bir kavram olan zamanaşımı, bir hakkın kazanıl- masında veya kaybedilmesinde kanunun kabul etmiş olduğu sürenin tükenmesi anlamına gelmektedir.Zamanaşımı, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olup, alacak hakkı alacaklı tarafından, kanunun öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmediğinde etkin bir hukuki himayeden, başka bir deyişle, dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun bırakılmaktadır. Diğer bir anlatımla zaman aşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” hâline dönüştürmekte ve dolayısıyla alacağın dava edilebilme niteliğini ortadan kaldırmaktadır.Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda Devlet kendi gücünü kullanmaktan vaz geçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakıl- maktadır. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması onun eksik bir borca dönüşmesi için de yeterli değildir; bunun için borçlunun, kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def’ide bulunması gerekir.Zamanaşımı def’i, davalının aslında var olan bir borcunu özel bir nedenle yerine getir- mekten kaçınmasına olanak veren bir haktır. Bu hakkı kullanıp kullanmamak tamamen borçluya kalmıştır. Diğer bir anlatımla, davalı tarafından zamanaşımı def’i ileri sürülmedikçe, o hak ve alacak için kanunun öngördüğü zamanaşımı süresi dolmuş olsa bile hâkim bunu kendiliğinden göz önüne alamaz (6098 sayılı TBK m. 161)Bu itibarla, zamanaşımı savunması ileri sürüldüğü zaman, eğer savunma gerçekleşirse hak- kın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu da ince- lemesi mümkün değildir. (Hukuk Genel Kurulu 2017/11-149 Esas 2019/49) Eldeki dosyada, istinaf talebinde bulunan davalıların ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında ve yasal süre içinde cevap dilekçesi sunmadıkları , zamanaşımı def’i ileri sürmedikleri tespit edilmekle, HMK 357/1 md gereğince , istinaf aşamasında ileri sürülen zamanaşımı def’inin dinlenme imkanı bulunmamaktadır.Davanın konusuz kalması ile ilgili olarak;Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/6-1367 E. 2015/1192 K. Nolu 15.04.2015 tarihli ilamında belirtildiği üzere İlke olarak her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması; eş söyleyişle tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması halinde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır. Dava sırasında borcun ödenmesi, dava konusu menkul malın davacıya teslim edilmesi, kiralananın tahliye edilmesi, taşınmaza yönelik müdahaleye son verilmesi, dava konusu taşınmazın kamulaştırılması gibi hallerde mahkemece davanın konusuz kalması nedeni ile karar verilmesine yer olmadığına karar verilmelidir.  6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlıklı 331.maddesinin 1.fıkrasında; davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemenin yargılamaya devam ederek dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve tutumuyla dava açılmasına sebep olan tarafı yargılama gideri ile mahkum etmesi gerekmektedir.  Buraya kadar yapılan açıklamalardan sonra “vekalet ücreti” kavramı üzerinde durul- masında yarar vardır.  Davada kendisini bir vekil (kural olarak, avukat) ile temsil ettirmiş olup da davayı kazanan taraf lehine, diğer yargılama giderleri ile birlikte bir de Avukatlık Kanunu (A.K.) uyarınca (m. 169) vekalet ücreti ödenmesine hükmedilir (HMK m. 323/1-ğ). Mahkeme tarafından, bu vekalet ücretinin hesabında, davayı kazanan tarafın avukatı ile arasındaki vekalet ücreti sözleşmesinde kararlaştırılan ücret değil; Avukatlık Asgari Ücret Tarifeleri esas alınır. Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hükmün verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır(AK m. 168/3).Davada haklı çıkan taraf lehine vekalet ücretine hüküm olunabilmesi için, davanın baştan sona tamamen vekil tarafından yürütülmüş olması zorunlu değildir; davanın herhangi bir aşamasında avukatın vekillik görevine başlaması yeterlidir(Asgari Ücret Tarifeleri m. 5).Bir davada haklı çıkan tarafın, kendisini birden çok vekil ile temsil ettirmesi durumunda yargılama gideri olarak, karşı taraf sadece bir tek vekalet ücreti ödemeye mahkum edilebilir(Asgari Ücret Tarifeleri m.4).Taraflar arasındaki anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulh neden- leriyle delillerin toplanmasına ilişkin ara kararının yerine getirilmesinden önce ortadan kalkarsa, Tarife hükümleriyle belirlenmiş olan vekalet ücretinin yarısına; ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden sonra ise, tamamına hükmolunur(Asgari Ücret Tarifeleri m. 6).Avukatlık Asgari Ücret Tarifelerine göre, davalar için iki tür vekalet ücreti söz konusudur: (AK m. 168/2).a.)Konusu para veya parayla değerlendirilebilen bir şey olan davalarda vekalet ücreti nisbi tarifeye göre hesaplanır(Asgari Ücret Tarifeleri m. 12/1). Davanın tamamen kazanılması veya reddedilmesi durumunda, nispi vekalet ücreti müddeabihin değeri üzerinden hesaplanır. Davanın kısmen reddi halinde ise, kabul edilen miktar için davacı, reddedilen miktar için de davalı lehine vekalet ücreti takdir edilir.b.)Konusu parayla değerlendirilemeyen bir şey olan davalarda (örneğin, boşanma davası gibi şahıs varlığı haklarına ilişkin davalarda) vekalet ücreti, maktu tarifeye göre takdir edilir. Somut olaya gelince; dava konusu para ile belirlenebilen bir şey olup tarafların beyan- larından ve dosya içeriğinden dava konusu borcun iş bu dava açıldıktan ödendiği, buna göre asıl talep (itirazın iptali) yönünden davanın konusuz kaldığı anlaşılmakla konusuz kalan davanın esası hakkında karar tesisine yer olmadığına dair kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.Ancak , davacının fer’i nitelikteki vekalet ücreti ,yargılama gideri ,icra inkar tazminatı vs ilişkin talepleri devam etmektedir.Yukarıdaki açıklamalar ışığında , davanın açıldığı tarih itibariyle davacı tarafın talebinde haklı olduğu ve davalı tarafın dava açılmasına sebebiyet verdiği hususu gözetildiğinde davacı lehine vekalet ücreti takdirinde isabetsizlik görülmemiştir.Davalı tarafın takdir olunan vekalet ücretinin miktarı yönünden istinaf başvurusu bulunmadığından vekalet ücretine ilişkin tüm itiraz sebeplerinin reddine karar verilmiştir.İcra inkar tazminatı ile ilgili istinaf talebine gelince; İİK 67 /2 maddesinde aynen “itirazın iptali davasında borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” hükmüne yer verilmiştir.Yasal düzenlemeye göre, icra inkar tazminatına hükmedilmesi için alacağın likit olması ve itirazın haksızlığının tespiti yeterli sayılmıştır. Borçlunun itirazında iyi niyetli olup olmadığı hususu bir önem arz etmemektedir. İstinaf incelemesine konu dosyada , dava konusu alacağın normal elektrik tüketim bede- line ilişkin belirlenebilir likit alacak vasfında olduğu ve davalı tarafın haksız itirazı ile takibin durmasına sebebiyet verdiği tespit edilmiş olup davalı taraf aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. (Yargıtay Kapanan 19. Hukuk Dairesi’nin 2017/2547E., 2019/248 K. Nolu 17/01/2019 tarihli ilamı)Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince verilen kararda vakıa ve hukuki değer- lendirme noktasında, usul ve esasa aykırılık tespit edilmediğinden, davalıların istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 md gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davalıların istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 59,30 karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 08/11/2021