Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2167 E. 2022/1801 K. 14.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/2167
KARAR NO: 2022/1801
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/02/2021
NUMARASI: 2020/523 E – 2021/151 K
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 14/06/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 31/12/2014 tarihine kadar tedarikçi …’dan elektrik enerjisi aldığını, elektrik dağıtım şirketinin … A.Ş. olduğunu, adı geçen dağıtım şirketinin her ay aktif ve reaktif tüketimleri ölçüp tedarikçi …’a bildir mesi, …’ın da her ay aktif ve reaktif tüketim miktarlarını ve aktif tüketim bedellerini, oluştuysa reaktif tüketim bedellerini (reaktif cezaları) davacı …’a bildirmesi gerektiğini, tedarikçi …’ın davacıya gönderdiği 31/10/2014, 08/12/2014 ve 31/12/2014 tarihli faturalarda aktif enerji tüketim miktar ve bedelleri yer almasına rağmen, reaktif tüketim miktarları ve bunlara ilişkin oluştuğu iddia edilen reaktif enerji bedelleri (reaktif cezalar) bildirilmediğini, …’ın Ekim 14, Kasım 14, Aralık 14 döneminde oluştuğunu iddia ettiği toplam reaktif enerji bedellerini ihtiva eden 31/01/2015 tarih ve 120.393,04 TL tutarlı faturayı ve aynı 120.393,04 TL bedeli içeren 10.02.2015 tarihli mükerrer faturayı gönderdiğini, zamanında bilgilendirme yapılmadığından cezaya girdiğini, Müvekkili … firmasının 07/01/2015 tarihinden itibaren tedarikçi …’dan elektrik enerjisi almaya başladığını, tedarikçi …’nın , davacı … firmasına 07/01/2015 – 31/01/2015 döneminde harcadığı 360476,550 kVARh reaktif enerji için, 1628146,800 kWh aktif enerji miktarının % 20’si olan 325629,36kWh aştığı gerekçesiyle 19/02/2015 tarihli fatura ile 360476,550 kVARhxO,13344860 TL/kVARh = 48.105,09- TL tutarında reaktif enerji bedeli (reaktif ceza) tahakkuk ettirdiğini, cezaya girildiğini dört ay sonra öğrenebildiğini bu nedenle de kompanzasyon sistemini revize edemediklerini şerhli olarak tüm reaktif ceza bedellerinin ödendiğini beyanla, haksız olarak yapılan ödemeler nedeniyle şimdilik 5.000,00 TL’nin davalılardan tahsilini ,yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 10/10/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini artırarak; Ekim-Kasım-Aralık 2014 dönemine ait olan ve 10/02/2015 tarihli faturaya istinaden ödenen 120.393,04 TL bedelli reaktif ceza nedeniyle ödenen 120.393,04 TL’nin, ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans (reeskont) faizi ile birlikte davalılar … ile …tan müştereken ve müteselsilen, Ocak 2015 dönemine ( bu dönem Şubat 2015 olarak geçmektedir) ait olan ve 19/02/ 2015 tarihli fatura kapsamında yer alan ve bu faturaya istinaden ödenen 48.105,09 TL lik reaktif ceza nedeniyle ödenen 56.764,01 TL ‘nin KDV dahil), ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari işlerde uygulanan avans (reeskont) faizi ile davalılar … ile … A.Ş.den müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde, açılan davada İstan- bul mahkemelerinin yetkisiz olduğunu, dosyanın yetkisizlik kararı verilerek Ankara Ticaret Mahkemeleri’ne gönderilmesinin gerektiğini, davacının talebinin haksız olduğunu, müvekkili şirketin fatu- raları zamanında ve ilgili mevzuata uygun olarak düzenlediğini, davacının gönderilen hiç bir faturaya itiraz etmediğini, Reaktif bedeli EPDK mevzuatına uygun olduğunu beyanla müvekkili yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; iş bu davanın açıldığı mahkemenin yetkili ve görevli olmadığını, yerel mahkemenin halen yürürlükte bulunan yönetmeliğe istinaden tesis edilen işlemi hukuka aykırı bulmasının hukuken mümkün olmadığını, bu görevin açık- ça Danıştay’da olduğunu, dava değerinin belirlenebilir olduğu durumda belirsiz alacak davası açıla- mayacağını, alacağın zamanaşımına uğradığını, dava konusu reaktif bedellerinin müvekkilinin uhde- sinde kalmadığını, husumetin … A.Ş.’ne yöneltilmesi gerektiğini, müvek- kili şirketin elektrik üreticisi olup ana depoya elektrik vermekle yükümlü olduğunu,sözleşmenin 19/6 maddesinde ” tüketicinin dağıtım bölgesi içerisinde bulunduğu dağıtım sahibi tüzel kişiliği tarafından satıcıya düzenlenen sistem kullanım faturasında , satıcı tarafından tüketiciden tahsil edilen sistem kullanım bedellerinden kaynaklanan farklar ve varsa reaktif kullanım cezaları gibi diğer giderler aynı oranda tüketiciye yansıtılır” hükmüne yer verildiğini, davacıya karşı yapılan işlem EPDK mevzuatına uygun olduğunu, TTK.’nun 21 maddesi gereğince fatura içeriklerine süresi içinde itiraz edilmediğini beyanla davanın reddini savunmuştur. Dava ve ıslah dilekçesinde, … Anonim Şirketi, … … San. A.Ş ve … A.Ş davalı olarak gösterilmiş ve ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda tesis edilen 2015/727 Esas, … Karar nolu ilam ile; “İş bu asıl ve ıslahla açılan davanın Kabulü ile Davalılardan … … A.Ş ve … A.Ş’nin 56.764,01 TL nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazla istemin reddine, Davalılar … … San.A.Ş., ve … A.Ş’nin 120.393,04 TL nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazla istemin reddine” karar verilmiştir. Taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine dairemizce yapılan istinaf incelemesi sonunda tesis olunan 2018/1246 Esas, 2020/798 Karar nolu 10/09/2020 tarihli ilamda; “Davalı … tarafından yetkisizlik konusunda istinaf talebinde bulunulmuş ise de, davalı- lardan … ile davacının yaptığı sözleşmede yetkili mahkemenin İstanbul Mahkeme ve İcra daireleri olarak belirlendiği,diğer davalı … şirketinin adresinin Ankara olduğu,davalı … şirketinin adre- sinin ‘Maltepe/İstanbul’ olmasına rağmen davacı ile olan sözleşmesinde yetkili mahkemenin sözleşmede boş bırakıldığı ve yetkisizlik iddiasının sadece davalı … ..şirketi tarafından istinafa getirildiği görülmekle, davalıların sorumlu oldukları dönemler açısından davalı … şirketi ile davalı … şirketi,ayrıca davalı … Elektrik şirketi ile davalı … şirketleri ilgili dava konusu yapılan alacak kalemleri hakkında bu davada ihtiyari dava arkadaşı olduklarından, davalı … şirketi yönünden diğer davalı … şirketi ile ilgisinin bulunmadığı, sadece davacının elektrik aldığı diğer firma olması sebebiyle aynı konu hakkında hak- kında dava açılması gözetilerek,davalı … ve davalı … yönünden dava konusu yapılan alacak ka- lemlerine dair davanın davalı … açısından bu davadan tefriki ile her ne kadar sözleşmede yetkili mah- skeme belirtilmemiş isede, davalı … adresinin Maltepe/İstanbul olduğu gözetilerek bu alacak kalemine dair davada davalı … yönünden yetkisizlik kararı verilmesinin sağlanması için tefrik kararı verilmesi gerektiği ” belirtilerek HMK 353/1a-3.madde gereğince kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. Kaldırma kararımız gereğince ilk derece mahkemesince davalı … Satış A.Ş aleyhine açılan dava iş bu dosyadan tefrik edilmiş, … Dağıtım A.Ş ve … … Sanayi A.Ş. yönünden iş bu dosya üzerinden yargılamaya devam olunarak neticede ; “İş bu asıl ve ıslahla açılan DAVANIN KABULÜ ile davalılardan … A.Ş yönünden 56.764,01 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazla istemin reddine, Davalılar … Sanayi A.Ş. ve … A.Ş yönünden 120.393,04-TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya verilmesine, fazla istemin reddine ” karar verilmiştir. İstinaf Başvurusu: Hüküm davalılar ve (katılma yoluyla ) davacı tarafından istinaf edilmiştir. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; Hükme esas alınan bilirkişi raporunda EPDK’nın 08/01/2004 tarih ve 284/2 sayılı Kurul Kararı’nın 5.D maddesinde yer alan “Aboneye ait kompanzasyon tesisinde arıza sonucu oluşan ihlali yılda (takvim yılı) bir kez olması halinde reaktif enerji bedeli faturalamada dikkate alınmaz.” hükmü kapsamında değerlendirme yapıldığını, ancak müvekkili şirkete yönelik taleplerin Ekim 2014, Kasım 2014 ve Aralık 2014 aylarına dayandığını , müvekkili şirket tarafından yapılan işlemlerin EPDK’nın 08/01/2004 tarihli kurul kararına değil, 18/12/2012 tarihli ve 4193 sayılı kararına dayandığını 28/12/ 2012 tarih ve 28511 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak 01/01/2013 tarihinden itibaren uygu- lanan EPDK’nın 18/12/2018 tarihli 4193 sayılı kurul kararında “reaktif enerji” ana başlığı ve “endüktif reaktif enerji” alt başlığı altındaki madde 13/3 de “Çekilen reaktif enerjiyi ölçmek üzere gerekli ölçü sistemini tesis eden müşteriden Enerji Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinde belirtilen endüktif reaktif enerjiye ilişkin oranların aşılmaması halinde reaktif enerji bedeli alınmaz. Bu sınır aşılırsa çekilen reaktif enerjinin tamamına (endüktif sayaçta ölçülen değer) reaktif enerji tarifesi uygulanır.” hükmüne yer verildiğini, Bilirkişi raporunda ve yerel Mahkeme kararında yürürlükte olmayan EPDK kararı doğrultusunda değerlendirme yapıldığını, Ortada böyle bir arıza olduğuna, ihlalin kompanzasyon tesisinde meydana gelen bir arızadan kaynaklandığına dair herhangi bir delil sunulmadığını, Dağıtım şirketi tarafından okunan sayaç bilgisi müvekkili şirkete iletilmeden müvekkilinin davacıya ait kullanımı tespit etme ve reaktif kullanım faturası kesebilme yetkisinin bulunma- dığını, müvekkiline her hangi bir kusur atfedilemeyeceğini ve husumet yöneltilemeyeceğini, Üç ay boyunca reaktif kullanım oranını kontrol etmeyen davacının dava konusu reaktif kullanım bedellerine kendisinin sebebiyet verdiğini, Davacının tüm taleplerinin zamanaşımına uğradığını beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … A.Ş vekili istinaf dilekçesinde; İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kararını dayandırdığı gerekçedeki EPDK kurul kararının 2004 yılına ait olduğunu, 2004 yılındaki EPDK kurul kararının 2014 yılı tarife döne- mini kapsamadığını, her tarife döneminde kurul kararlarının değişebildiğini, Dava konusu Ekim 2014, Kasım 2014, Aralık 2014 ve Ocak 2015 tarihlerinde 18/12/2012 tarihli 4193 sayılı EPDK kurul kara- rının uygulandığını (bu kararın 28/12/2012 tarih ve 28511 sayı ile Resmi Gazete’de yayınlanarak 01/01/2013 tarihinden itibaren uygulamaya girdiğini) EPDK’nın 18/12/2012 tarihli 4193 sayılı kurul kararında “reaktif enerjide belirlenen sınırın yılda bir kez aşılması durumunda faturalamada dikkate alınmayacağına” ilişkin bir hüküm bulunmadığını, yani reaktif enerjide sınırın aşılması bir takvim yılında 1 kez olması halinde dahi faturalama yapılabileceğini, EPDK’nın 18/12/2012 tarihli 4193 sayılı kurul kararının “reaktif enerji” ana başlığı altında “endüktif reaktif enerji” alt başlığı altındaki 13/3.maddesinde “Çekilen Reaktif enerjiyi ölçmek üzere gerekli ölçü sistemini tesis eden müşteriden Enerji Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nde belirtilen endüktif reaktif enerjiye ilişkin oranların aşılmaması halinde reaktif enerji bedeli alınmaz. Bu sınır aşılırsa çekilen reaktif enerjinin tamamına (endüktif sayaçta ölçülen değer) reaktif enerji tarifesi uygulanır” hükmünün yer aldığını, Bu maddeye paralel 14. Maddenin ise kapasitif reaktif enerji için düzenlendiğini, mad- de 14/3’de “Sisteme verilen Reaktif enerjiyi ölçmek üzere gerekli ölçü sistemini tesis eden müşteriden Enerji Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nde belirtilen kapasitif reaktif enerjiye ilişkin oranların aşılmaması halinde reaktif enerji bedeli alınmaz. Bu sınır aşılırsa sisteme verilen reaktif enerjinin tamamına (kapasitif sayaçta ölçülen değer) reaktif enerji tarifesi uygulanır” hükmüne yer verildiğini, Bu düzenlemeye göre; 01/01/2013 tarihinden itibaren uygulanmak üzere 28/12/2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 18/12/2012 tarihli 4193 sayılı EPDK kurul kararına göre “Endüktif ve Kapasitif” Reaktif enerjide belirlenen sınırların aşılması halinde reaktif enerji tarifesinin uygulanacağının açık olduğunu, Davacı taraf her ne kadar “bize zamanında bildirim yapılmış olsa idi bir sonraki dönemlere ilişkin tedbirimizi alırdık” şeklinde beyanda bulunmuş olsa da, kompanzasyon panosunun bakım ve onarım sorumluluğunın davacı taraf üzerinde olduğunu, ayrıca davacının kompanzasyon panosunda reaktif enerjinin belirlenen sınırı aşıp aşmadığını, reaktif enerjinin aktif enerjinin % kaçına ulaştığını görebildiğini, Ekim 2014, Kasım 2014, Aralık 2014 ve Ocak 2015 tarihlerini kapsayan 18/12/2012 tarihli 4193 sayılı EPDK kurul kararı dikkate alınmadan hatalı olarak hazırlanan bilirkişi raporlarına dayalı hükmün usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde: Tacir olan müvekkilinin ödeme tarihinden itibaren faiz talep etme hakkının bulunduğunu, dilekçelerinde ödeme tarihinden itibaren faiz talep etmelerine rağmen dava tarihinden faiz işletilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla kararının bu yönüyle düzeltilmesini talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava, davalı tarafça sunulan elektrik hizmeti kapsamında davacıdan tahsil edilen reaktif ceza bedelinin iadesi talebine ilişkindir.Zamanaşımı def’i ile ilgili olarak; Bilindiği üzere özel hukukta teknik bir kavram olan zamanaşımı, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde kanunun kabul etmiş olduğu sürenin tükenmesi anlamına gelmektedir. Zamanaşımı, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olup, alacak hakkı alacaklı tarafından, kanunun öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmediğinde etkin bir hukuki himayeden, başka bir deyişle, dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun bırakılmaktadır. Diğer bir anlatımla zaman aşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” hâline dönüştürmekte ve dolayısıyla alacağın dava edilebilme niteliğini ortadan kaldırmaktadır. Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda Devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakılmaktadır. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması onun eksik bir borca dönüşmesi için de yeterli değildir; bunun için borçlunun, kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def’ide bulunması gerekir. Zamanaşımı def’i, davalının aslında var olan bir borcunu özel bir nedenle yerine getirmekten kaçınmasına olanak veren bir haktır. Bu hakkı kullanıp kullanmamak tamamen borçluya kalmıştır. Diğer bir anlatımla, davalı tarafından zamanaşımı def’i ileri sürülmedikçe, o hak ve alacak için kanunun öngördüğü zaman- aşımı süresi dolmuş olsa bile hâkim bunu kendiliğinden göz önüne alamaz (6098 sayılı TBK m. 161). Bu itibarla, zamanaşımı savunması ileri sürüldüğü zaman, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu da incelemesi mümkün değildir. (Hukuk Genel Kurulu 2017/11-149Esas 2019/49) TBK.’nın 146.maddesi ( 818 sayılı BK md. 125) ; ” Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir. ” hükmüne amirdir. Zamanaşımı süresi işlemeye başladıktan sonra, borçlunun veya alacaklının bazı eylem ve işlem- leri zamanaşımı süresinin işlemesini haklı olmaktan çıkarabilir ya da yeniden bu sürenin başlaması sonucunu doğurabilir. İşte bu hallerde zamanaşımının durması ve kesilmesinden söz edilebilir. Zamanaşımını kesen sebepler BK’nın 133-136. maddelerinde ( TBK. m.154-157) düzenlenmiş olup, BK’nun 133/2.( TBK. 154/2) maddesi uyarınca borçlu aleyhine icra takibi başlatılması halinde, zaman- aşımı süresi kesilir ve alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra yeniden işlemeye başlar. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/9113 Esas, 2019/5468 Karar nolu ,17.06.2019 tarihli ilamı) Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında; davacı … şirketi elektrik ener- jisini 31/12/2014 tarihine kadar tedarikçi firma durumundaki …’tan temin etmiş olup diğer davalı durumundaki … Şti ise dağıtım şirketi durumundadır. Dava konusu uyuşmazlık sözleşme kapsamında tahakkuk olunan 31/01/2015 ve 10/02/ 2015 tarihli faturalardan kaynaklanmaktadır. Davanın açıldığı 15/07/2015 tarihi itibariyle BK 146. Maddesinde belirtilen 10 yıllık dava zamanaşımı süresinin dolmadığı tespit edilmekle davalı …’ın zamanaşımına yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Esas yönünden; uyuşmazlık, dava konusu reaktif bedellerinin talep edilip edileme- yeceği hususunda toplanmaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ‘EPDK’nun 8/1/2004 tarih ve 284/2 sayılı ile 06/07/ 2004 tarih ve 337 sayılı kararının 5. Maddesinde yer alan “aboneye ait kompanzasyon tesisinde arıza sonucu oluşan ihlalin takvim yılda bir kez olması halinde reaktif enerji bedeli faturalamada dikkate alınmaz” hükmü bulunduğu , davacının kompanzasyon sistemindeki arızanın 2014 takvim yılında 1 kez ve 2025 takvim yılında bir kez olması nedeniyle reaktif enerjj bedeli alınamayacağından bahisle tahsil edilen bedelin iade edilmesi gerektiği’ işaret edilmiş ve mahkemece bu rapor doğrultusunda hüküm kurulmuştur. Ancak dava konusu faturalar Ekim ,Kasım, Aralık 2014 dönemine ilişkin olup dava ko- nusu işlemin yapıldığı ve faturanın düzenlendiği dönemi itibariyle bilirkişi raporunda ve mahkeme kararında atıf yapılan 08/01/2004 tarihli kurul kararı değil 18/12/2012 tarihli 4193 sayılı EPDK kurul kararı yürürlüktedir ve yürürlükte bulunan bu kararın uygulanması gerekmektedir. Dava konusu uyuşmazlıkta uygulanması gereken 4193 sayılı EPDK kurul kararının 8/2-c maddesinde “reaktif enerji bedeli” ;dağıtım sistemi kullanıcılarından reaktif enerji uygulamasına tabi olanlar için ilgili mevzuatta reaktif enerjiye ilişkin olarak belirlenen sınırların aşılması halinde ve 12-16 maddelerde belirtilen şartlar dahilinde uygulanan bedeldir” şeklinde tanımlanmış, aynı kararda “Reaktif Enerji Tarifesi” başlığı altında 12. Maddede “Reaktif Enerji Tarifesi Uygulamasının Kapsamı ” 13.maddede endüktif (sistemden çekilen) reaktif enerji, 14.maddede ise kapasitif ( sisteme verilen) reaktif enerji ile ilgili hükümlere değinilmiştir. 4193 sayılı kararına göre,”Endüktif ve Kapasitif” Reaktif enerjide belirlenen sınırların aşılması halinde reaktif enerji tarifesinin uygulanacağı açıktır. Ancak “reaktif enerjide belirlenen sınırın yılda bir kez aşılması durumunda faturalamada dikkate alınmayacağı” veya “arıza”dan bahsedilmemiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda yürürlükte olmayan EPDK kurul kararı doğrultusunda ve yanılgılı değerlendirme yapıldığı, bu yönüyle raporun hükme elverişli olmadığı sonucuna varılmıştır. Buna göre, ilk derece mahkemesince önceki bilirkişi kurulundan veya yeni oluşturu- lacak üçlü bilirkişi kurulundan 4193 sayılı EPDK kararı ve taraflar arasındaki sözleşme hükümleri gözetilerek hükme ve denetime elverişli, itirazları giderici ek/veya yeni rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre karar tesisi gerekirken yanlış kurul kararı uygulanarak yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı ve davalıların istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK 353/1-a-6 md gereğince tespit edilen eksiklikler yeniden yargılama gerektirdiğinden dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının ve davalılarının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla,yukarıda izah edilen şekilde, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 14/06/2022