Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2097 E. 2022/1707 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/2097
KARAR NO: 2022/1707
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/04/2021
NUMARASI: 2020/142 E – 2021/331 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 07/06/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin, davalı şirkete internet servis hizmeti sağladığını ve karşılığında toplam 16 adet faturayı tanzim ederek davalıya teslim ettiğini, şifai tüm taleplerine rağmen fatura bedeli ödenmediğinden alacağın tahsili için davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, borçlunun haksız itirazı nedeniyle takibin durduğunu beyanla itirazın iptali ile takibin devamına, davalının %20 den az olmamak üzere inkar tazminatı ile mahkumiyetine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili yasal süre içinde cevap dilekçesi ibraz etmemiş olup 23/10/2020 tarihli beyan dilekçesinde; her ne kadar davacı taraf alacağını sözleşmeye dayandırmakta ise de mü- vekkili ile davacı arasında mal/hizmet alımına dair bir sözleşme ilişkisi bulunmadığını, davacının böle bir sözleşme sunmadığını, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, Müvekkilinin online eğitim ve öğretim hizmeti sunan bir şirket olduğunu, KKTC’nde yer alan Yükseköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu’nun (YÖDAK) 17.12.2018 tarihli açıklaması ile müvekkili şirketin Aralık 2018 tarihinde online eğitim-öğretim faali- yetlerini durdurduğunu, bu tarihten sonra server hizmeti almış olmasının söz konusu olamayacağını, davaya konu faturaların gerçeğe aykırı bir şekilde düzenlendiğini ve bu faturaların usulüne uygun şekilde müvekkiline tebliğ edilmediğini, salt bu faturaların alacağın varlığını ispata yeterli olmadığını beyanla davanın reddi ile davacı aleyhine % 20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi’nce: “Davacı tarafça açılan DAVANIN KISMEN KABULÜ ile; a) Davacı tarafın başlattığı İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasında borçlu davalı tarafından 24.612,24 TL alacağa yönelik yapılan itirazın iptaline, ta- kibin takip talebindeki şartlarla kaldığı yerden devamına, faize ve fazlaya ilişkin istemin reddine, b) Hükmolunan asıl alacağın %20’si (4.922,4 TL) oranında icra inkar tazminatının borçlu davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, c) Davalı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin koşulları oluşmadığından reddine” karar verilmiştir. İstinaf Başvurusu: Hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Davacı taraf , davasını ikame ederken sözleşmeye dayanmış ise de, taraflar arasında sözleşmesel bir ilişki bulunmadığından müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, 06/04/2021 tarihli duruşma için İzmir Adliyesindeki duruşmaları nedeniyle katılama- yacaklarını bildirir mazeret dilekçesi gönderildiğini, ancak mahkemece hukuka aykırı olarak “belge- lendirilmediği” gerekçesi ile mazeretin reddedildiğini, önceki duruşmada da gelecek celsenin karar duruşması olduğuna ilişkin bir ihtarat yapılmadığını, müvekkilinin savunma hakkının ihlal edildiğini, Yukarıda belirtildiği üzere; müvekkil şirket ile davacı şirket arasında borca sebebiyet verebilecek herhangi bir sözleşmesel ilişki bulunmadığını, KKTC’de yer alan Yükseköğretim Planlama, Denetleme Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu’nun (YÖDAK) tarafından 17/12/2018 tari- hinde yapmış olduğu açıklama akabinde müvekkili şirketi online eğitim faaliyetlerini durdurduğun- dan internet/server hizmetinden faydalanmadığını, Yerel Mahkemece müvekkil aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmişse de alacağın yargılamaya muhtaç olduğunu, icra inkar tazminatı koşullarının oluşmadığını, Davacının kötü niyetli ve haksız olarak takip başlattığını, red oluna dava değerine göre kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmemiş olmasının hukuka aykırı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Mazeret beyanı ile ilgili olarak; Davalı vekili ilk kez 26/01/2021 tarihli 2. duruşma için ” aynı gün saat: 10.55’de Bakırköy İş Mahkemesinde duruşması olduğu için katılamayacağı”ndan bahisle mazeret beyan etmiş, mahkemece 26/01/2021 tarihli duruşmada bilirkişi raporu ve bilirkişi raporuna karşı taraflarca sunulan beyan dilekçeleri okunduktan sonra sadece talep doğrultusunda,”davalı vekilinin mazeretinin kabu- lüne, yeni duruşma gün ve saatinin UYAP sistemi üzerinden öğrenilmesine “karar verilmiş, ayrıca duruşma tutanağı ve duruşma günü tebliğ edilmemiştir. Davalı vekili kısa kararın açıklandığı 06/04/2021 tarihli duruşma için ikinci kez maze- ret bildirmiş, aynı gün İzmir Mahkemelerindeki duruşması nedeniyle katılamayacağını belirtmiş, mazeretin kabulü ile yeni duruşma gününün UYAP sisteminden öğrenilmesine karar verilmesini talep etmiştir. 06/04/2021 tarihli duruşmada, davalı vekilinin mazeretinin belgelendirilmediği, ayrıca önceki celsede de mazeret bildirdiği ve mazeret nedeniyle ertelendiği, mazeretin yargılamayı uzat- maya matuf olduğu belirtilerek mazeret reddedilmiş, davalının yokluğunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Ancak UYAP portalı hakim ekranındaki “duruşma” başlığı altında “avukat duruşma sorgulama” kısmından ilgili avukatın duruşma ,keşif vs atılı işlerinin görülüp denetlenebildiği, yapılan sorgulamada davalı vekili Av. …’ın 06/04/2021 tarihinde aynı zamanda İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde de duruşmasının bulunduğu dikkate alındığında belgelenmediğinden bahisle mazeretin reddi doğru değildir. 26/01/2021 tarihli celse tutanağında ,gelecek celse itibariyle tahkikatın bitirileceği ve sözlü yargılamaya geçileceğine dair bir ihtarat da bulunmamaktadır. Buna göre, mazeretin reddi ile sözlü yargılama yapılmaksızın ve davalıya son söz hakkı verilmeksizin karar tesisi usul ve yasaya aykırıdır. Esasa ilişkin olarak; Dava, İİK 67 maddesine dayalı itirazın iptali talebine ilişkindir.İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının tetkikinde, davacı tarafından ödenmemiş 16 adet faturadan kaynaklanan toplam 88.416,24 TL alacağın tahsili talebiyle davalı aleyhine ilamsız takibe girişildiği, davalı yasal süre içinde ibraz ettiği dilekçe ile borca itiraz ettiğinden takibin durdurulmasına karar verildiği, takip alacaklısının yasal süre içinde itirazın iptali talebiyle eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. Davalı taraflar arasında sözleşmesel ilişki bulunmadığını, müvekkilinin online eğitim hizmeti veren bir şirket olduğunu, yetkili makamın kararı ile online eğitim faaliyeti durdurulduğundan davacıdan hizmet almadığını beyanla husumet ve esastan davanın reddini talep etmiştir. Taraflar arasında imzalanan ve dosyaya ibraz edilen yazılı bir sözleşme bulunmamak- tadır. Mahkemece atanan SMMM bilirkişi vasıtasıyla yapılan inceleme sonucu düzen- lenen raporda; Davacının muavin defter dökümüne göre; davalı ile olan ticari ilişkinin 120- Alıcılar kebir hesabı altında … Kod’lu yardımcı hesapta izlendiği, davacı şirket tarafından 2018 yılında 6 adet fatura düzenlendiği, bu faturalara bağlı olarak davalı şirket hesabına toplam 25.329,04 TL borç kaydedildiği, yapılan tahsilatlar dolayısıyla da toplam 7.147,26 TL alacak kaydedildiği, 31/12/2018 tarihi itibariyle davalı şirketin 18.181,78 TL borç bakiyesinin bulunduğu, 2019 yılında ise davalı şirket adına 10 adet fatura düzenlendiği, bu faturalar sebebiyle davalı şirket hesabına 65.131,20 TL borç kaydedildiği, önceki yıl devir bakiyesinin ilavesi ile 31/12/2019 tarihi itibariyle davalı şirket borç bakiyesinin 83.312,98 TL’ye ulaştığı, ancak davacı şirketin 88.416,24 TL asıl alacak talebiyle takip başlattığı, Davalı şirket tarafından ibraz edilen muavin defter dökümlerine göre ise; davacı ile olan ticari ilişki 320- Satıcılar kebir hesabı altında … Kod’lu yardımcı hesapta izlendiği, 2018 yılında davacı şirket tarafından düzenlenen 6 adet faturanın kaydı neticesinde davacı şirket hesabına 25.329,04 TL alacak, söz konusu borca karşılık gönderilen havaleler neticesinde ise hesabına toplam 7.147,26 TL borç kaydedildiği, buna göre 31/12/2018 tarihi itibariyle davacı şirketin alacak baki- yesinin 18.181,78 TL olduğu, belirtilen tarih itibariyle taraflar arasında tam mutabakat bulunduğu 2019 Yılına ait muavin defter dökümünden 04/01/2019 tarihli, 6.430,44 TL tutarındaki faturanın davacı hesabına alacak kaydedilmesi sonucu davacı şirket alacak bakiyesinin 24.612,24 TL’ye yük- seldiği, 31/12/2019 tarihi itibariyle anılan bakiyenin 161 yevmiye nolu kapanış fişinde davacı şirket cari hesabının karşısında aynen yer aldığı , Taraf kayıtları arasındaki 58.700,74 TL ‘lık farkın davacı şirket tarafından düzenlenen 9 adet faturadan kaynaklandığı , Farkı oluşturan faturalarla birlikte takip ve dava konusu edilen tüm faturalar e-fatura olup; davalı şirkete tebliğ edildiği sonucuna varıldığı, davalı vekilinin faturaların tebliğinin usulsüz olduğuna ilişkin beyanı doğrultusunda herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı, Dosyada, fatura içeriği hizmetin verildiğine ilişkin herhangi bir belge ve bilgi bulunmadığı, Usulüne uygun tutulan davacı şirket defterlerine göre davalı şirketin 31.12.2019 tarihi itibariyle 83.312,98 TL borç bakiyesinin bulunduğu, ancak davacı şirketin 88.416,24 TL asıl alacak talebiyle takip başlattığı, aynı tarih itibariyle usulüne uygun tutulan davalı şirket defterlerine göre davacı şirketin 24.612,24 TL alacak bakiyesinin bulunduğu ” belirtilmiş, yerel mahkemece bu rapora göre kısmen kabul hükmü kurulmuştur. Sadece davalı adına fatura düzenlenmiş olması, alacağın varlığını ispata yeterli olmayıp aynı zamanda fatura içeriği hizmetin /malın davalıya sunulduğunun da ispatı gerekmektidir. Dosya içeriğinden; taraflar arasında belirli bir dönemde ticari ilişkinin varlığı anlaşılmakta ise de, uyuşmazlık konusu dönemde ticari ilişkinin devam edip etmediği, davacının fatura içeriği server hizmetini davalıya sunup sunmadığı araştırılmamıştır. İcra inkar tazminatı yönünden; İİK 67/2 maddesinde “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borç- lu takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmi- sinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” denilmektedir. Borçlunun icra inkar tazminatı ile mahkumiyeti açısından itirazın kötü niyetli olması şartı aranmayıp geçerli bir takibin ve itirazın bulunması, takip konusu alacağın belirlenebilir (likid) alacak olması ve davalının itirazında haksız olması gerekmektedir. “Likid alacak” kavramına gelince ;eğer borçlu, ödeme emri ile kendisinden istenilen alacak bakımından borçlu olduğunu bilmekte veya bilmek durumunda ise ve buna rağmen itiraz eder- se, itirazında haksızdır. O halde, borçlunun haksız olup olmadığının saptanabilmesi için, “alacağın bilinmekte veya bilinmek durumunda olması”nın ne anlama geldiği önem arz etmektedir. Öğretide genel olarak kabul edildiği üzere, borçlu, alacaklının icra takibinde talep ettiği alacağı veya alacağın bütün unsurlarını bilmekte veya bilmek (kolayca hesap edebilmek) durumunda ise ve alacağın miktarının belirlenmesi için tarafların ayrıca mutabakata varmasına (anlaşmasına) veya mahkemenin tayin edeceği bilirkişi eliyle bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç yoksa, alacak likidedir. Yargıtay’ın çeşitli kararlar vesilesiyle genel olarak yaptığı tanım da buna paraleldir: Örneğin, Hukuk Genel Kurulu’nun emsal kararlarında belirtildiği ve benimsendiği üzere“alacağın ger- çek miktarı belli ve sabit ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmekte veya bilinmesi gerekmekte ve böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesi mümkün ise baş- ka bir ifadeyle, borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise” alacak likiddir.” Yargıtay’ın burada ifade ettiği, “borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise” ölçütü çok önemlidir. Burada dile getirilen borçlunun “yalnız başına” tespiti hususu, alacağın ve miktarının borçlu tarafından bütün unsurları ile bilinebilir (hesap edilebilir) olması ve bu konuda alacağın tespiti için ayrıca yargılama yapılmasına gerek olmaması anlamındadır. Alacağın likid olması bakımından “alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması” da şart değildir. ( İcra İnkar Tazminatı Açısından “Likid Alacak” Kavramı – Prof. Dr. Ejder Yılmaz/ Banka- cılar Dergisi, Sayı 67, 2008) Kötü niyet tazminatı ile ilgili olarak; İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesi gereğince alacaklının kötü niyet tazminatına mah- kûm edilebilmesi için takibin haksız ve kötü niyetle yapılmış olması ve bu durumun borçlu tarafından ispatlanması gerekmektedir. Öğretide ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu hâlde, icra takibine girişen alacaklının kötüniyetli olduğu kabul edilmektedir. Anılan yasa hükmünde düzenlenen ve ‘kötü niyet tazminatı’ olarak adlandırılan taz- minat, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde takibe girişmekte kötü niyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsa- mından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen, ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamayan bir alacaklı, İİK’nın 67. maddesi anlamında ‘haksız’ ise de, ‘kötü niyetli’ olarak kabul edilmesine ve dolayısıyla, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesini açıkça şart koşan söz konusu hüküm çerçevesinde tazminatla sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur. Başka bir ifadeyle; İİK’nın 67. md hükmüne göre, itirazın iptali davasının (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin haksız ve kötü niyetli olması hâlinde,talep varsa, borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Burada takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötü niyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötü niyetli olduğunu iddia eden davalı (borçlu)’nun üzerindedir. ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/(19911-2837 E, 2021/1271 K. sayılı 19/10/2021 tarihli ilamı) Buna göre, ilk derece mahkemesince, konusunda uzman bilirkişinin katılımı ile taraf- ların sistemi üzerinde inceleme yapılarak ,uyuşmazlık döneminde takip dayanağı fatura içeriği server hizmetinin davalıya sunulup sunulmadığı ,buna göre davacının talep edebileceği alacak miktarının tespiti, tüm dosya içeriğine göre hasıl olacak sonuç dairesinde karar tesisi gerekirken ,yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK 353/1-a-6 md gereğince tespit edilen eksiklikler yeniden yargılama gerektirdiğinden dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla,yukarıda izah edilen şekilde, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 07/06/2022