Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2084 E. 2022/1122 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/2084
KARAR NO: 2022/1122
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/03/2021
NUMARASI: 2016/577 E – 2021/256 K
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 14/04/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının işletmekte olduğu … plakalı, … şasi numaralı … marka halk otobüsünün 31/03/2016 tarihinde arızalandığını, davalı … A.Ş.’nin yapmış olduğu tespit sonrası aracın onarım için davalı … A.Ş.’ye yönlendirildiğini, davalı … A.Ş.’nin 9.719,75 TL bedelini davacıdan tahsil ederek 08/04/2016 tarihinde aracın onarıldığı belirtilerek teslim edildiğini, aracın teslim alındıktan sonra 09/04/2016 tarihinde aynı şekilde arızalandığını ve kullanılamadığını, davalı … A.Ş. tarafından tekrar davalı … A.Ş.’ye yönlendirildiğini, asıl problemin devir çıkış sensöründe olduğu ve yanlış işlem yapıldığı belirtilerek onarım yapıldığını ve aracın 11/04/2016 tarihinde davacıya teslim edildiğini, ilk arıza tespitinin ve buna bağlı olarak yapılan onarımın yanlış olduğunu, bu onarım için ödenen bedelin haksız yere tahsil edildiğini, aracın onarımı süresince çalışamadığını ve bu nedenle davacının günlük 1.000,00 TL olmak üzere toplamda 11.000,00 TL zararı meydana geldiğini, davalılara ihtarname gönderilerek zararların karşılanması ve haksız ödenen bedelin tespiti ve iadesinin talep edildiğini, ancak herhangi bir netice alınamadığını beyanla,davacı tarafından ödenen fazla onarım bedelinin iadesi ve aracın çalışamadığı 11 günlük sürede maddi kayıplarının tespit edilerek en yüksek banka mevduat faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; 11/02/2016 tarihinde diğer davalı tarafından gönderilen bildirimde “çıkış devir sayısı sensörü ile türbin devir sayısı sensörü arasında devir sayısı karşılaştırması mantıksız” arızası olduğunun bildirildiğini,davalı şirketin 16/02/2016 tarihinde kendisinin şanzımanı indirmeksizin araç üzerinde yaptığı incelemede bu durumu tespit edip çıkış devir sensörünün değişimine karar verdiğini, fakat bu işlemin davacı ve diğer davalının organize olamaması sebebiyle yapılamadığını, daha sonra 31/03/2016 tarihinde yapılan bildirimde hem “çıkış devir sayısı sensörü ile türbin devir sayısı sensörü arasında devir sayısı karşılaştırması mantıksız” hem de “şanzıman kaydırma miktarı sınır değeri aşmış” hatası olduğundan diğer davalının hata kodlarına istinaden mekanik bir arızadan şüphelenip şanzımanın indirilmesine karar verildiğini, şanzıman açıldığında lamellerde mekanik olarak kaydırma olduğunun tespit edildiğini, hata mekanik olarak da tespit edildiğinden çıkış devir sensörünün değişiminin yapılmadığını, ancak şanzıman takıldıktan sonra “çıkış devir sayısı sensörü ile türbin devir sayısı sensörü arazında devir sayısı karşılaştırması mantıksız” hatasının tekrar ettiğini ve mekanik arıza elemine edildiğinden sensörün şanzıman indirilmeksizin 11/04/2016 tarihinde değiştiğini, araca ilişkin bakım ve onarımda geçen sürenin davacının iddia ettiği gibi 11 gün olmadığını, 6 gün olduğunu, 01/04/2016 tarihinde aracın davalı şirket atölyesine geldiğini, 05/04/2016 tarihinde mekanik arızanın KDV hariç 1.929,76 Euro yedek parça ve 1.960,20 TL işçilik bedeli ile giderilerek teslime hazır olduğunun bildirildiğini, ödemenin geç gelmesi sebebiyle 07/04/2016 tarihinde ödemeyi müteakip aracın teslim edildiğini, ödeme gelmeden teslimatın yapılmasının mümkün olmadığını, 11/04/2016 tarihinde diğer davalı tarafından şanzıman takıldıktan sonra oluşan problemin bildirildiğini ve arızanın aynı gün giderildiğini, bu durumda tamirde geçen toplam 6 günlük sürenin şanzımanın bakım ve onarımı sebebiyle kabul edilebilir olduğunu, onarımda geçen sürenin 6 gün olduğunu, aracın ilk servise geliş tarihinin Cuma günü (01/04/2016) öğleden sonra olduğunu, hafta sonlarının iş günü kapsamında olmadığını, bu süreler de düşüldüğünde bakım ve onarımda geçirilen sürenin 4 gün olduğunu, bu sürenin de davacıya kar kaybı yada herhangi bir nam altında ödeme yapılacağının kabul edilmesi anlamına gelmeyeceğini, değişen tüm parçaların test edildikten sonra gerektiği için değiştiğini,davalı şirketin eser sözleşmesini özen ve sadakat çerçevesinde yerine getirdiğini, davacıya verilen hizmetin karşılığı alınan ücretin davalının marka ve hizmet kalitesine göre son derece cüzzi bir rakam olduğunu, götürü bedeli kabul eden davacının alınan bedelin fahiş olduğunu belirterek başka firmalarda daha uygun bakım onarım yapıldığını iddia etmesinin ve buna delil olarak fatura ibraz etmesinin herşeyden önce tacir olmanın hükümlerine aykırı olduğunu beyanla davanın reddi ile yalep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili 27/01/2017 kayıt tarihli cevap dilekçesinde özetle; dava konusu aracın bakım ve onarım hizmetinin özen yükümlülüğüne uygun olarak yerine getirildiğini, dava konusu aracın 31/03/2016 tarihinde vitese geçmeme şikayeti ile geldiğini, yapılan kontrol sonucunda arızanın şanzıman kaynaklı olduğunun görüldüğünü, arızanın diğer davalıya bildirildiğini, diğer davalının şanzımanın sökülerek gönderilmesini istediğini, 01/04/2016 tarihinde şanzımanın diğer davalıya gönderildiğini, 05/04/2016 tarihinde diğer davalının onarımı tamamladığını, geç ödeme nedeniyle 07/04/2016 tarihinde gelen şanzımanın araca davalı şirket tarafından takılarak 08/04/2016 tarihinde müşteriye teslim edildiğini, aracın 09/04/2016 tarihinde vitese geçmeme şikayeti ile geri geldiğini, aracın arıza kaydının diğer davalıya gönderildiğini, 11/04/2016 tarihinde diğer davalı firmadan gelen yetkili personel tarafından yapılarak arızanın giderildiğini ve aracın aynı gün müşteriye teslim edildiğini, davacının hatalı işlem yapıldığı iddiası ile onarım bedelinin iadesi talebinin kabul edilemez olduğunu, zira bakım ve onarım hizmetinin özen yükümlülüğüne uygun olarak yerine getirildiğini, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, zarar ve kusurun ispatının davacıya düştüğünü, araç onarımı yasal süresi içerisinde eksiksiz olarak tamamlanmış olduğundan davıcının aracın günlük kazanç bedeli adı altında tazminat talep hakkı bulunmadığını, davacı tarafından talep edilen tazminat tutarının fahiş olduğunu ve davacının sebepsiz zenginleşmesine yol açacağını belirterek mesnetsiz ve kötüniyetli davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme, davacıya ait dava konusu otobüste ilk arızanın 11/02/2016 tarihinde meydana geldiği, ancak ilk olarak servise 31/03/2016 tarihinde şanzıman arızası ile ilgili girdiği, 08/04/2016 tarihinde dava konusu otobüsün tamir edilerek teslim edildiği, bunun ardından 09/04/2016 tarihinde dava konusu otobüsün şanzıman arızası ile servise girdiği, 11/04/2016 tarihinde şanzıman hız sensörünün değiştirilerek arızanın giderildiği, 31/03/2016 tarihinde davalı … AŞ tarafından gerekli diagnostik incelemesi gerçekleştirildiği, hata kodlarının tespit edilerek şanzımanın sökülmesi suretiyle davalı … A.Ş.’ye gönderildiği, onarımın yapılmasının ardından dava konusu otobüsün teslim edildiği, teslimden çok kısa bir süre (09/04/2016) ve mesafe (85 km) sonra dava konusu otobüsün yine şanzıman arızası şikayeti ile servise girdiği, bu kez hız sensörünün değiştirilmesi suretiyle arızanın kalıcı olarak giderildiği, dava konusu otobüsün ilk servise girdiği tarihte gerekli onarımlar yapılmış ise de hız sensörü değiştirilmeyerek onarımın eksik yapıldığı bundan dolayı da onarım süresinin üç gün (09/04/2016-11/04/2016) uzadığı, buna göre verilen hizmetin ayıplı olarak değerlendirilmesi gerektiği, dava konusu otobüs ilk servise girdiğinde diagnostik arıza kayıtlarından anlaşıldığı üzere hız sensörünün de değiştirilmesi gerektiğinin anlaşıldığı, fakat hız sensörünün değiştirilmeyerek dava konusu otobüsün 09/04/2016 tarihinde tekrardan servise girerek 11/04/2016 tarihinde arıza kalıcı olarak giderilmek suretiyle servisten çıktığı, bu şekilde onarımdaki eksiklikten kaynaklı davacının 3 gün boyunca araçtan yararlanamadığı, verilen hizmetin ayıplı olarak değerlendirilmesi nedeniyle davacının oluşan bu zararının davalılar tarafından tazmin edilmesi gerektiği, davaya konu otobüsün kazanç kaybının hesaplanması için … A.Ş.’ye yazılan müzekkere ile dava konusu … plakalı aracın çalışamamış olması sebebiyle 31/03/2016-11/04/2016 tarihlerine ilişkin maddi zararının tazmini talep edilmiş olup hesaplama yapılabilmesi için söz konusu tarihlerde dava konusu otobüs ile aynı şartlarda bir otobüsün ortalama olarak hakediş miktarının ne olduğunun sorulması üzerine verilen cevapta dava konusu otobüsün belirtilen tarihlerde toplamda 1.171,58 TL hak edişinin olduğu, yine belirtilen tarihlerde dava konusu otobüs ile aynı güzergahta çalışan başka bir otobüsün hak edişinin ise 13.188,60 TL olduğunun bildirildiği, müzekkere cevabı ile davacının 3 gün boyunca araçtan yararlanamadığı yönündeki mahkeme kabulü dikkate alındığında davacının kazanç kaybı talebinde kısmen haklı olduğu, davalılar tarafından yapılan ilk arıza tespitinin ve buna bağlı olarak yapılan onarımın yanlış olması iddiasına dayalı onarım için fazladan ödenen bedelin iadesi talebi bakımından davacının haklılığını ispatlayamadığı, şöyle ki dava konusu otobüsün ilk servise girdiği tarihte gerekli onarımlarının yapıldığı, ancak hız sensörü değiştirilmeyerek onarımın eksik yapıldığı, bu haliyle davacı tarafın araçtaki arızanın doğru tespit edilmediği ve yanlış onarım yapıldığı iddialarına itibar edilemeyeceği, davacının ödediği ücretin ve arızaların sadece şanzıman ile ilgili olmadığı, ayrıca şanzıman arızası sırasında rutin olarak şanzımanın sökme takma gibi standart kontrollerinin ve bakımlarının da yapılması gerektiği ve servis tarafından bu işlemlerin de yapılması sebebiyle davacıdan ödenmesi gerekenden fazla ücret alınmadığının değerlendirildiği, davacının oluşan kazanç kaybına ilişkin zararından davalılardan birinin distribütör diğerinin ise servis hizmeti vermesi sebebiyle müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, arızanın doğru tespit edilmediği iddiasına dayalı onarım bedeline ilişkin açılan davanın ispatlanamadığı kazanç kaybına ilişkin ise 3.600,00 TL’ hesaplandığı gerekçesiyle; 1-Arızanın doğru tespit edilmediği iddiasına dayalı onarım bedeline ilişkin açılan davanın reddine, 2-Kazanç kaybına ilişkin açılan davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, 3.600,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar vermiştir. Kararı her iki davalı vekili ayrı ayrı istinaf etmiştir. Davalı … A.Ş vekili istinaf dilekçesinde; hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava konusu aracın, servise ilk olarak 31.03.2016 tarihinde girdiği hız sensörünün değiştirilmesi gerekirken değiştirilmediği ve bu sebeple ikinci arızanın meydana geldiğinin tespitinin hatalı olduğunu, aracın 31 mart tarihinde araç mekanik arıza şikayeti ile servise geldiği ve mekanik arızanın giderildiğini, daha da önemlisi sensör arızasına ilişkin, diğer davalı … 11.02.2016 tarihinde attığı mail ile onarım ve yapılacaklarla ilgili yardım talep edildiğini,diğer davalı, …in bu maili cevap dilekçesinin 1 nolu eki olarak sunulduğunu,bu maile karşı, 17.02.2017 tarihinde cevap verildiğini,mailde : “…araçta kablo bağı ve çıkış tarafındaki hız sensörünün değişimi gereklidir.” yani sensör arızası bulunduğu ve yapılacak işlemin belirtildiğini, bu bildirimden sonra ne davacıdan ne de diğer davalıdan arızanın giderilmesi ile ilgili bir talep, geri dönüş olmadığını, aracın 31 mart tarihinde sensör arızası şikayeti ile değil mekanik arıza şüphesi ile davalı şirkete geldiği ve hizmetini aldığını, 31 martta sensör arızası ile ya da mekanik arızaya ek olarak sensör arızası şikayete gelmiş olsaydı o zaman ona göre işlem yapılacağını, davacının bu mailden sonra ne bir geri dönüş yaptığı ne de aracı servise getirmediğini,sensör arızasından farklı olarak aracın mekanik arıza ile servise gelmesine kadar yani 31.03.2016 tarihine kadar geçen süreçte oavalının , davacının, gönderdiğimiz mailde bildirilen sensör arızasına ilişkin parçaları değiştirip değiştirmediğini diğer bir ifadeyle 12700 kodla ilgili bir işlem yapılıp yapılmadığını bilmesinin imkansız olduğunu,bir an için davacının sensör arızasını başka bir serviste gidermiş olduğunu varsaysak dahi bu kod arızayı gideren ilgili servisçe araç hafızasından silinmemişse diagnostik testte sürekli arıza uyarı vereceğini,davalının arızayı tespit ederek yazılı olarak da bunu bildirdiğini, bundan sonraki sürecin davacıyı bağlayan süreç olduğunu, davacının olağan tamir süresinde geçirilen süreye ilişin ödenen bedelin iadesini istediğini, mahkemenin olağan tamir süresinde ödenen bedelin iadesini reddedip doğru karar vermişken, diğer yandan hatalı olarak 09 ila 11 Nisan arasındaki 3 günlük sürede bir kazanç kaybı olduğu cihetine gittiğini, 3 günlük kazanç kaybının da reddi gerektiğini, günlük aacın çalışmadığı günler için günlük 1.200 TL bedelin fahiş olduğunu,yakıt bedelinin düşmediğini, günlük kazanç olarak 1.200 TL’yi esas alıp aracın çalışmadığı 3 günlük süre ile çarpıp bir sonucu ulaşmasını hatalı olduğunu, diğer davalı … aracın satıcısı ve üreticisi olduğunu ve … vasıtasıyla davalı şirket servisine geldiğini, aracın satıcı ve üretici olan diğer davalının, davacının aracına bakan ilk kişi ve hata kodlarını davalı şirkete bildiren taraf olduğunu,ayrıca kazanç kaybı kabul edilse dahi bunun tek sorumlusunun davalı şirket olmadığını,söz konusu mail karşısında davacının, diğer davalının müterafik kusurlarının nazara alınarak bir karar verilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesi için kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı …şirket vekili istinaf dilekçesinde; bilirkişi raporuna itirazlarının değerlendirilmediğini,bu davalının kusursuz sorumluluğunun bulunmadığını, kararda, müvekkil şirketin distribütör olduğundan bahisle diğer davalı tarafından yapılan eksik onarımdan sorumlu olacağına yönelik kararın dosya münderecatının taraflar arasındaki ilişkinin anlaşılamadığını gösterdiğini,arıza tespitini kusursuz biçimde yapan ve müşteri ile olan ilişkisi bu tespit ile sona eren bu davalı şirketin, hangi hukuki gerekçe ile diğer davalının kusurundan dolayı sorumlu tutulabildiğinin anlaşılamadığını, yargılama esnasında alınan tüm bilirkişi raporlarında davalı şirketin üzerine düşen “arıza tespiti” işini kusursuz yaptığının tespit edildiğini,buna rağmen bu davalı şirkete sorumluluk yüklenebilmesinin mümkün olmadığını, diğer davalı ilebu davalı şirket arasında herhangi bir bağ olmaması karşısında kusursuz sorumluluk atfedilmesinin de mümkün olmadığını,diğer davalının kusurundan sorumlu olmadığını,bu davalının distribütör sıfatına haiz bulunmadığını,bu davalı şirketin tek sıfatının yetkili servis olarak arıza tespiti yapmak olduğunu,davalı şirketin, … A.Ş.’nin yetkili servisi olması nedeniyle bu davalı şirketin , davacı … arasındaki sözleşme ilişkisinde bu davalı şirketin üstlendiği edimin ; …’a ait aracın arızasını tespit etmekten ibaret olduğunu,tespit edilen arızanın onarımının ise tamamen … Servisin üstlendiği edim olduğu, yalnızca tespit işlemini yapan bu davalının distribitör olduğundan bahsile sorumluluk yüklenilmesinin yerinde olmadığını, kaldı kı ayıplı tespit yapıldığı iddiasının da bulunmadığını,zarar hesabının hukuka aykırı olduğunu,onarım süresi 11 gün olup 3 günde aracın yani sürenin 1/4 kadar zamanda aracın onarılarak davalıya teslim edildiğini belirterek davanın bu davalı yönünden reddine karar verilmesi için kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava hatalı onarım bedelinin iadesi ve kazanç kaybının tahsiline ilişkindir. Dava belirsiz alacak davası olarak açılmış ise de,3.600,00 TL kazanç kaybının davalılardan tahsiline ilişkin söz konusu kararı sadece her iki davalı vekili istinaf etmiştir. Dava dosyası istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmiş ise de, 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunununda Bazı Değişiklikler Yapılmasına Dair 6763 sayılı yasa ile, HMK 341. madde 2. fıkrasında “Miktar veya değeri üçbin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir” şeklinde yapılan yasa değişikliği 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Karar tarihi itibarıyla, kesinlik sınırı ise 5.800,00 TL’dir. Somut uyuşmazlıkta, davalılar tarafından istinaf edilen davanın değeri 3.600,00 TL olup, karar tarihinde davalılar yönünden miktar itibarıyla karar kesindir. Bu itibarla, istinaf konusu kararın HMK 341. ve 346. maddelerine göre kesin olması sebebiyle, her iki davalının istinaf dilekçesinin HMK 341, 346 ve 352/1-b maddeleri uyarınca ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalıların istinaf dilekçesinin, HMK 341, 346 ve 352/1-b maddeleri uyarınca ayrı ayrı karar kesinlik sınırı altında kaldığından reddine, Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf edenlere isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesin olmakla istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.14/04/2022