Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2077 E. 2021/2607 K. 11.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/2077
KARAR NO: 2021/2607
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/05/2021
NUMARASI: 2021/62 E – 2021/528 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 11/10/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkil şirketin elektrik abonesi olan davalının elektrik tüketim bedelinden kaynaklanan borcun ödenmemesi nedeniyle davalı borçlu aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası üzerinden icra takibini girişildiğini, davalının haksız itirazı nedeniyle takibin durduğunu beyanla itirazın iptal ile takibin devamına , davalı/ borçlunun % 20 ‘den az olmamak üzere icra-inkar tazminatı ile mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müvekkilinin tacir sıfatı bulunmadığından Ticaret Mahkemesi’nin görevli olmadığını, davalının adresinin bulunduğu Avcılar/İstanbul itibariyle Küçükçekmece Mahkemeleri’nin yetkili olduğunu, 04/10/2016 tarihinde takibe itiraz ettiklerini, itiraz sonrası 22/10/2016 tarihinde alacaklı vekili …ş’ın istifa dilekçesi sunduğunu,bu tarihte itirazın öğrenilmiş sayılması gerektiğini, davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi’nce: “hak düşürücü süre nedeniyle davanın usulden reddine” karar verilmiştir. İstinaf Başvurusu: Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde: Her ne kadar ilk derece mahkemesice “borçlunun 04/10/2016 tarihinde itiraz ettiği , itirazın davacı alacaklıya tebiğ edilmediği, ancak davacı alacaklının 22/10/2016 tarihinde icra dosyasına vekillikten istifa dilekçesi gönderdiği işbu sebeple de vekillikten çekilme tarihinin öğrenme tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği” gerekçesiyle hük düşürücü süre yönünden davanın reddine karar verilmiş ise de; İİK MD.67 maddesinde; “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.” denildiğini,kanunun düzenlemesine göre, itirazın iptali davasında hak düşürücü sürenin borçlunun itiraz dilekçesinin alacaklı tarafa tebliği tarihinden başlayacağını, eldeki davada itiraz dilekçesinin alacaklı durumundaki müvekkil şirkete tebliğ olmadığını, hak düşürücü sürenin işlemeye başlamadığını,takip konusu borcun ödenmediğini beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Davacı ticaret şirketi, davalı ise gerçek kişidir. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün cevabi yazısında “davalının İstanbul Ticaret Siciline kayıtlı olmadığı”, Esnaf Odası’nin cevabi yazısında ” Esnaf kaydının bulunmadığı ” bildirilmiş ise de, vergi dairesinden gönderilen cevabi yazı “davalının bilanço esasına göre defter tuttuğu” bildirilmekle uyuşmazlığın çözümünde Ticaret Mahkemesi görevlidir. Dava, İİK 67 md ne dayalı itirazın iptali talebine ilişkin olup dava hak düşürücü süre yönünden reddedilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/19-1651 E., 2019/707 K.nolu 18/06/2019 tarihli ve 2017/(19)11-949 E., 2020/621 K. Nolu 16/09/2020 tarihli ilamlarında vurgulandığı üzere; İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, normal bir alacak (eda) davasıdır. Takip alacaklısı tarafından (süresi içinde) ödeme emrine itiraz etmiş olan borçluya karşı açılır; yani davacı alacaklı, davalı ise takip borçlusudur. Davacı alacaklı bu davada, borçlunun itiraz etmiş olduğu alacağın mevcut olduğunu bildirerek, borçlunun itirazının iptaline karar verilmesini (ve istiyorsa, borçlunun icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesini) talep eder (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 251) İİK’nın 67/1. maddesi uyarınca itirazın iptali davası bir süreye tabi olup alacaklı, bu davayı, itirazın kendisine (varsa, vekiline) tebliği tarihinden itibaren bir yıl içinde açabilir. Bir yıllık süre içinde açılan dava, teknik anlamda bir itirazın iptali davasıdır ve ancak bir yıl içinde açılan davanın kazanılması hâlinde borçlunun itirazı iptal edilmiş olur. Bunun üzerine, alacaklı, itiraz ile durmuş olan icra takibine devam edilmesini (yani haciz) isteyebilir. İcra inkâr tazminatına da, yalnız bir yıl içinde açılmış olan itirazın iptali davasında hükmedilebilir. Alacaklı bir yıl içinde itirazın iptali davası açmazsa, yaptığı ilamsız takip düşer. Fakat bir yıllık süreyi geçiren alacaklının, genel hükümlere göre alacağını dava etmek hakkı saklıdır. Yani alacaklı, alacağı zamanaşımına uğramadığı sürece, genel mahkemelerde bir alacak (tahsil) davası açabilir. Ancak, alacaklı böyle bir dava sonucunda alacağı ilam ile eski (düşmüş olan) ilamsız icra takibine devam edilmesini isteyemez; yalnız ilamlı icra takibi yapabilir. Bir yıl içinde itirazın iptali davası açılması ile derdest olan ve itiraz ile durmuş bulunan icra takibi iptal edilmiş olmaz; bilâkis, takip durmakta devam eder. Davayı kazanan alacaklı, mahke- meden alacağı ilâm ile itiraz üzerine durmuş olan ilamsız takibe devam edilmesini (haciz) isteyebilir. Dava devam ettiği sürece, bir yıllık haciz isteme süresi işlemez (Kuru, s. 255). Alacaklı, itirazın kendisine tebliğinden önce de, itirazın iptali davası açabilir. Gerçekten de alacaklı, itirazın iptali (İİK, m. 67) veya kaldırılması (İİK, m. 68-68a) yoluna başvurabilmek için, ödeme emrine itiraz edildiğinin kendisine tebliğ edilmesini beklemek zorunda değildir. Ne var ki, bir yıllık itirazın iptali davası açma süresi ve altı aylık icra mahkemesine başvurma süresi, itirazın alacaklıya tebliğ edildiği tarihten itibaren işlemeye başlar (İİK, m 67/I) ( Yavuz, N: İtirazın İptali ve Tahsil (Eda) Davası, Ankara 2007, s.168). Açıklanan bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, alacaklı tarafından itirazın iptali davasının, borçlunun icra dosyasına yaptığı itirazın tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde açılması zorunludur. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27/11/2013 tarihli ve 2013/11-360 E., 2013/1605 K. sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir. İİK’nın 67. maddesinde gösterilmiş olan süre hak düşürücü süredir. Hak düşürücü süre hak sahibinin hakkın korunması için kanun veya sözleşme ile belirlenen süre içerisinde belirlenen eylem veya işlemleri yapmaması nedeniyle hakkın sona ermesi sonucunu doğuran süredir. Hak düşürücü sürelerin kanunla düzenlenmesi asıldır. Tarafların sözleşme ile hak düşürücü süreleri belirlemeleri, bu süreleri değiştirmeleri veya ortadan kaldırmaları mümkün değildir Hak düşürücü süreler hakkı tamamen sona erdiren, yok eden, düşüren sürelerdir. Hak sahibi alacaklı kanunla veya sözleşme ile belirlenen süre içerisinde öngörülen eylem veya işlemleri yapmadığı takdirde o hak tamamen ortadan kalkmakta, silinmekte düşmektedir. Artık o hakkın istenmesi, dava ve takip edilmesi mümkün değildir. Hak düşürücü sürenin sonunda hakkın sona ermesi için karşı tarafın borçlunun bir eylem veya işlem yapmasına gerek yoktur. Hak düşürücü süre geçmekle kendiliğinden son bulur (Tekinay/Akman/ Burcuoğlu/Altop: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. 2, İstanbul, 1985-1988, s. 1385 vd , Reisoğlu, S.: Genel Hükümler, İstanbul, 2002, s. 348). Hak düşürücü süreler itiraz niteliği taşırlar. Taraflar hak düşürücü süreyi davanın her aşamasında hatta kararın bozulmasından sonra da ileri sürülebilirler. Ayrıca hak düşürücü sürelerin incelenmesi tarafların iradelerine bırakılmamıştır. Hâkim tarafından kendiliğinden göz önünde tutulması, araştırma ve inceleme konusu yapılması gerekmektedir (Feyzioğlu, N. Feyzi: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. 1-2, İstanbul 1976, s. 521). Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Davacı /alacaklı tarafından davalı/borçlu aleyhine dava konusu alacağın tahsili talebiyle icra takibine girişildiği, 04/10/2016 tarihinde (süresinde) itiraz edildiği,İcra Müdürlüğü’nce 05/10/2016 tarihinde İİK 66 md gereğince takibin durdurulmasına karar verildiği, alacaklı vekili Av. …’ın icra dosyasına sunduğu 21/10/2016 tarihli dilekçesi ile dosyadaki vekalet görevinden istifa beyanında bulunduğu, davacı tarafından 19/01/2021 tarihinde tarihinde itirazın iptali davası açıldığı, ancak borçlunun ödeme emrine itiraz dilekçesinin takip alacaklısına tebliğ edilmediği anlaşılmaktadır.Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, itirazın iptali davası, bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gereken bir dava olup, açık kanuni düzenlemeye göre dava açma süresi itirazın tebliği ile başlayacaktır. Ödeme emrine itiraz, 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak takip alacaklısına tebliğ edilmez ise dava açma süresi başlamayacaktır. İİK’nın 67/1. Maddesindeki düzenleme dikkate alındığında icra dosyasında alacaklı vekilinin istifa dilekçesi sunmuş olmasının itirazın tebliği anlamına gelmeyeceği de açıktır. Bu durumda, mahkemece açılan davanın süresinde olduğu gözetilerek, işin esasına girilip sonucuna göre bir karar verilmelidir. Açıklanan nedenlerle, davacının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK 353/1-a-6 md gereğince tespit edilen eksiklikler yeniden yargılama gerektirdiğinden dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla,yukarıda izah edilen şekilde, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 11/10/2021