Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2050 E. 2021/2465 K. 29.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/2050
KARAR NO: 2021/2465
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/07/2021
NUMARASI: 2018/583 E – 2021/703 K
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 29/09/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davaya konu … plaka sayılı ve … marka … tipindeki aracın 27.11.2017 tarihinde seyir halinde iken yolda kaldığını ve davalı yetkili servise götürüldüğünü, servis tarafından yapılan tespitte motor soğutmasında kullanılan bir parçanın eridiği ve motoru kirlettiği bu sebeple motor sıvısının düzenli olarak değiştirilmesi gerektiğini belirttiği, davaya konu aracın servisin belirttiği üzere 10-15 gün aralıklarla 2 defa servise getirilerek antifiriz değişiminin sağlandığını, 3 kez aynı işlem için 30.01.2018 tarihinde servise gelindiğini ve aracın 6-7 dakika boyunca sürekli olarak yüksek devirde rölantide çalıştırıldığını ve neticesinde motorun kendim kapattığı ve bir daha çalışmadığını, servis tarafından motor içinde yapılan incelemelerde motor içerisinde çapaklarıma olduğu, motorun kullanılamaz hale geldiği, aracın pert olduğu ve ücreti mukabilinde yeni motor takılması gerektiğinin belirtildiği, yapılan servise işlemleri için 8.500 TL bedelin davalı şirkete ödendiğini, 08.02.2018 tarihinde davalıya araç bedel iadesi için ihtarname keşide edildiğini ve ardından 2018/47 D.İş sayılı dosya ile delil tespiti için başvurulduğunu ve yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde davalı tarafın Kusurlu Hizmet vermiş olduğunun belirlendiğini beyanla, davanın kabulüne, müvekkiline ait … plakalı aracın davalı yanın kusurlu ve ayıplı hizmeti nedeniyle kullanılamaz hale geldiğinin tespitine, dava konusu … plakalı aracın şimdilik kısmi 10.000,00 TL olmak üzere güncel rayiç değerinin ihtarnamenin tebliğinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, müvekkilinin aracın kullanılmaması nedeniyle yapılan ikale araç harcamaları, ulaşım bedelleri ve davalı servis bedellerine ve taraflarınca ikame edilen delil tespiti davalarının masraflarına istinaden, şimdilik kısmi 1.000,00 TL olmak üzere, ihtarnamenin tebliğinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte hesaplanarak belirlenecek maddi tazminatın davalıdan tahsiline, aracın kullanılamaz hale geldiği 30/01/2018 tarihinden itibaren müvekkili şirketin iş bu dava konusu ticari araçtan elde edeceği ancak mahrum kalınan kazancın hesaplanarak, şimdilik kısmi olarak 1.000,00 TL olmak üzere; 30/01/2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte kazanç kaybının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;Davaya konu aracın rutin 60.000 km bakımının yapılmamış olması ve son 2 genel bakımlar arasında 24.214 km fark olması nedeniyle araç sahibinin kendi sorumluluğunda olan araca gerektiği özeni göstermemesi nedeniyle söz konusu arızanın ortaya çıktığı dolayısıyla yetkili servisin davaya konu araçta oluşan arızadan sorumlu tutulamayacağı beyanla, fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak üzere davanın esastan reddine, yargılama ücreti ile vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ” davacı ve davalı tarafın karşılıklı olarak sunmuş oldukları her iki tarafın imzasını taşıyan sulh protokolünün incelenmesinde davacının iş bu dosya kapsamında herhangi bir zararının kalmadığı, davalı yandan başkaca bir alacağının bulunmadığını, davalı ve dava konusu aracın ithalatçısı … A.Ş.’yi ve tüm personelini talepleri ile ilgili olarak tamamen ibra ettiğini kabul beyan ve taahhüt ettiği, yine davalı tarafından sunulan beyan dilekçesi ile davacı yanın sulh protokolü uyarınca müvekkili şirketi ibra ettiğini, HMK’ nın 313. Maddesi uyarınca sulhe göre karar verilmesini ve karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesine, yargılama giderleri bakımından ise sulh protokolü uyarınca tüm tarafların yargılama giderleri ve vekalet ücretleri bakımından talebi olmadığını beyan ettikleri” gerekçeleriyle sulh nedeniyle dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf başvurusunda özet olarak; taraflar arasında imzalanan protokolden vekil olarak haberdar olmadığını, protokolde imzasının da bulunmadığını, kötü niyetli olarak, müvekkilinin hukuki bilgisizliğinden faydalanmak sureti ile protokolün imzalatıldığını, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun ‘Avukatlık ücreti’ kenar başlıklı 164 üncü maddesinin son fıkrasında ‘Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücretinin avukata ait olduğunu, 165. maddesinde, “sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşma ile sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde her iki taraf, avukatlık ücretinin ödenmesi hususunda avukata karşı müteselsilen sorumludurlar.” düzenlemesinin bulunduğunu, ileri sürerek kararının kaldırılarak bozulmasını, yeniden yargılama yapılarak vekalet ücreti taleplerinin kabulüne karar verilmesini istemiştir. Dava, hatalı tamir nedenine dayalı maddi tazminat talebine ilişkindir. Uyuşmazlık ise, tarafların sulh oldukları davada, vekil olarak katılmayan davacı vekiline vekalet ücreti takdiri edilmesi talebine ilişkindir. 6100 sayılı HMK’nun 323. maddesinde avukatlık ücreti, yargılama giderleri arasında sayılmış, aynı Yasa’nın 330. maddesinde ise, ” Vekil ile takip edilen davalarda mahkemece, kanuna göre takdir olunacak vekalet ücreti, taraf lehine hükmedilir” hükmüne yer verilmiş olup, anılan hükümden yargılama gideri olarak hükmolunan avukatlık ücretinin ancak “yargılamanın tarafları” arasında geçerli olacağı anlaşılmaktadır. 1136 sayılı Avukatlık Yasası’nın 164/son maddesinde; “Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti, avukata aittir….” düzenlemesi mevcut ise de, hüküm, vekil ile müvekkil arasında çıkacak ve iç ilişkiden kaynaklanan uyuşmazlıkları düzenlemek amacıyla öngörülmüştür(HGK’nun 07.04.2004 tarih ve 2004/12-213 E., 2004/215 K. sayılı kararı). Belirtilen yasal düzenlemeler karşısında, taraf lehine, yani asil lehine hükmedilen vekalet ücretinden yine asilin feragat etme yetkisinin bulunduğunun kabulü gerekir. Vekil, Avukatlık Kanunu’nun 174. maddesi uyarınca vekalet ücretine hak kazanabilmesi için ve vekalet ücreti alacağını alabilmesi için Avukatlık Kanunu’nun 164/son ve 174. maddeleri uyarınca mahkemede dava açarak ayrı bir ilam alması yada doğrudan ilamsız icra takibine başvurması gereklidir. Somut olayda, davacının davalı ile sulh olduğu ve sulh protokolünde vekalet ücretine ilişkin düzenleme de bulunduğu görüldüğünden mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygundur. Bu itibarla; ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde, istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.29/09/2021