Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/190 E. 2022/343 K. 08.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/190
KARAR NO: 2022/343
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: STANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/05/2017
NUMARASI: 2015/185 E – 2017/363 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 08/02/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin İstanbul ili sınırları içerisinde toplu taşımacılık alanında kamu hizmeti verdiğini, bu kapsamda müvekkilinin davalı şirketten elektrik enerjisi satın aldığını, davalı kesmiş olduğu faturalarında kayıp kaçak bedel olarak fatura toplamı içerisinde gizlice bu kalemleri tahsil ettiğini, davalının bu uygulamasının haksız bir uygulama olduğunu, haksız olarak tahsil edilen bu kalemlerin iadesinin gerektiği belirterek,geriye doğru 10 yıl için alınan bedellerden şimdilik 10.000,-TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; kayıp kaçak bedelinin tahsili konusunda Elektrik Piyasası Tüketici Yönetmeliğinin 9/4.maddesi hükmü gereğince asıl muhatabın … olduğunu, ayrıca yine kayıp kaçak bedelinin tahsilatı noktasında keyfiyetin EPDK’ya ait olduğunu, ayrıca açılan davanın idari yargıda açılması gerektiğini, tahsil edilen kalemlerin EPDK’nın yönetmelikleri ve kararları doğrultusunda alındığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; dava tarihinden sonra yürürlüğe giren yasa ile değişikliği sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece verilen kararı,davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekilince verilen istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme kararında gerekçe yapılan “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” şeklindeki kanun hükmünün istinaf dilekçesinde ayrıntıları verilen AYM kararı ile iptal edilmiş olmakla mahkeme kararının gerekçesinin ortadan kalktığı, kararın usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek,kaldırılması istenmiştir. HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; Dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir.Yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilerek, Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir. Yine, 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür. Karar tarihinden sonra 28/12/2017’de Anayasa Mahkemesi bu konudaki muhtelif mahkeme başvurularını reddetmiş olup, Anayasa Mahkemesince anılan yasanın eldeki davalara da uygulanacağına ilişkin hükmü iptal edilmediğinden davalı tarafın bu bedelleri maliyet unsuru olarak talep edebileceği hususu kesinleşmiştir. Davacının dava dilekçesindeki talebi dava konusu bedellerin haksız alındığı, hiç alınmaması gerektiği iddiasına dayalıdır. Hakim, davacının dava dilekçesinde göstermediği vakıaları kendiliğinden gözetemez (inceleyemez) ve onları hatırlatabilecek hallerde dahi bulunamaz (HMK m.25). Fakat hakim, müphem (belirsiz) veya çelişik gördüğü iddia ve sebepler (vakıalar) hakkında izahat (açıklama) isteyebilir (HMK m.31). Ancak, bu izahat isteme sadece dava dilekçesinde bildirilmiş olan vakıalar için söz konusudur. Davacının dava dilekçesinde hukuki sebebi yanlış göstermiş (ve hatta hiç göstermemiş) olmasının bir önemi yoktur. Buna karşılık, hakim, davacının dava dilekçesinde bildirdiği vakıalarla bağlı olup, davacının bildirmediği vakıaları kendiliğinden inceleyemez (HMK m.25). Davacının dava dilekçesinde bildirdiği vakıalar davanın temelidir. Çünkü, sadece bu vakıalar davanın sınırını çizmekte, hakim ancak bu vakıalar hakkında inceleme yapabilmektedir. Bu nedenle, hukukumuzda dava sebebi (hukuki sebepler değil) davacının davasını dayandırmış olduğu vakıalardır. Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başkasına karar veremez. Öğreti ve uygulamada taleple bağlılık olarak adlandırılan bu kural; sadece sonuç istem yönünden değil, sonuç istemi oluşturan her bir alacak kaleminin dayanağını oluşturan vakıalar yönünden de uygulanır (HMK m.26). Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacı, dava dilekçesinde davaya konu bedellerin yürürlükteki mevzuat uyarınca davalı tarafından kendisinden alınmasının mümkün olmadığını ileri sürmüştür. Diğer bir anlatımla, davacı davaya konu bedellerin alınamayacağı yönündeki iddiasının dayanağı olan maddi vakıayı, yürürlükte olan mevzuat hükümleri ve bu mevzuata işaret eden yargı kararları olarak bildirmiştir. Bu itibarla, davanın, davacı tarafından bildirilen vakıalar doğrultusunda incelenmesi yasal bir zorunluluktur (Dairece verilen 22/10/2018 tarihli ve 2018/3607 E. 2018/10364 K., 15/01/2019 tarihli ve 2018/5200 E. 2019/115 K., 02/07/2019 tarihli ve 2018/7002 E. 2019/6042 K. sayılı kararları da aynı yöndedir). Davacı; dava dilekçesinde dava konusu bedellerin haksız alındığı, alınmaması gerektiği iddiasına dayandığı, sonrasında tarifelere uygunluk denetimine yönelik usulüne uygun verilmiş bir ıslah dilekçesi de bulunmadığı anlaşılmaktadır.Davacı tarafın dava dilekçesindeki talebi değerlendirildiğinde, dava sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, bu alacak kalemleri yönünden dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır. Bu noktada, mahkemece; HMK’nun 331/1. maddesi uyarınca, yargılama sırasında yürürlüğe giren yasa değişiklikleri nedeniyle,kayıp kaçak ve diğer bir kısım maliyet kalemleri yönünden konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.Bu itibarla, davacının istinaf talebinin kabulü ile, karar HMK 353/1-b-2 maddesi gereği düzeltilerek yeniden esas hakkında; dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, karar HMK 353/1-b-2 maddesi gereği düzeltilerek, yeniden esas hakkında; 1- Konusuz kalan dava hakkında esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 2- Alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 170,78TL harcın mahsubu ile fazla alınan 90,08-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 3- Davacıdan alınan 80,70TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4- Davacı tarafından yargılama sırasında yapılan 76,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5- Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT uyarınca 1.980,- TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,6- Davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesine yer olmadığına,7- Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısımlarının karar kesinleştiğinde iadesine, İstinaf incelemesi ile ilgili olarak;Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf eden davacıya isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine, Davacının istinaf sebebiyle yaptığı 52,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 361.madde uyarınca gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 08/02/2022