Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1858 E. 2022/1488 K. 17.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/1858
KARAR NO: 2022/1488
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/04/2021
NUMARASI: 2019/882 E – 2021/415 K
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket
KARAR TARİHİ: 17/05/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle,dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Taraflar arasında Beyoğlu … Noterliği’nce düzenlenen … yevmiye numaralı 11/08/ 2015 tarihli sözleşmesi gereğince, … İş Ortaklığı (İş Ortaklığı) kurulduğunu, Söz konusu iş ortaklığının “Düzce İli, Merkez İlçesi, … Mah. … Mevkii, … Pafta, … parsel üzerinde inşaat yapım işi”nin üstlenilerek kazanç sağlama ama- cıyla kurulduğunu, İş Ortaklığı Sözleşmesi’nin 3. Maddesinde “Konu ve Amaç”ın belirlendiğini, bu kapsamda İş Ortaklığı ile arsa sahipleri …, …, …, … arasında Düzce … Noterliği’nin 24.08.2015 tarih, … yevmiye no’lu Düzenleme Şeklinde Taşınmaz Satış Vaadi ve Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi (“İnşaat Sözleşmesi”) imzalandığını, İş Ortaklığı Sözleşmesinin 7. Maddesinde projenin pilot firmasının davacı şirket olarak belirlendiğini, davacı şirketin tek ortağı ve yetkilisi olan …’in pilot firmayı temsil etmeye tam yetkili kılındığını, bununla beraber 8. maddede iş ortaklığının yönetimi ve dışarıya karşı temsilinin Yönetim Kurulu’na ait olduğu, İş Ortaklığı tarafından verilecek bütün belgelerin ve yapılacak sözleşmelerin geçerli olabilmesi için bunların İş Ortaklığın unvanı altına konmuş ve İş Ortaklığını temsil ve ilzama yetkili kişilerin imzasını taşıması gerektiğinin belirtildiğini, Davalının ortaklığı temsil ve imza yetkisini ortaklık aleyhine kullandığını , adi ortaklık işletmesinin yürütülmesi için gerekli sözleşmeleri imzalamadığını, iş ortaklığının belli dönemlerinde payına düşen ödemeleri TOKİ’ye yapmadığını, bu ödemelerin davalı şirketlerce davacı adına yapıldıktan sonra, davacı ortak şirket aleyhine yaptıkları icra takibine, davacı şirketin itiraz etmesi nede- niyle itirazın iptali davaları açıldığını, bu konuda açtıkları davaların halen devam ettiğini, davacı şirkete gönderilen ihtarların da sonuçsuz kaldığını ve davacının adi ortaklığın faaliyetlerini engelleme çabası içinde olduğunu, TBK.nun 629/1.maddesinde, ortaklık sözleşmesiyle ortaklardan birine verilen yönetim yetkisinin haklı bir sebep olmaksızın diğer ortaklarca kaldırılamayacağı ve sınırlandırılamayacağı kabul edilmekte ise de, aynı maddenin ikinci fıkrasına göre haklı bir neden olması halinde diğer ortak- lardan her birinin yönetim yetkisini kaldırabileceğini, davalılar davacı şirketin ortaklığın faaliyetlerini engellediğini ve üzerine düşen edimleri yerine getirmediğini, davalının ortaklığın malvarlığına haciz konulmasına neden olacak şekilde hareket ettiğini, ortaklık mallarını kendi tasarrufuna geçirdiğini, sermaye ödeme borcunu yerine getirmediği gibi üstlenilen inşaat işinin yapılması ile ilgili hiçbir mas- rafı ödemediğini, ortaklık yönetimine katılmadığı gibi, ortaklık aleyhine arsa sahipleri ile birlikte hareket ettiğini, 10/01/2019 tarihinde taahhüt ettiği yükümlülüklerini de yerine getirmediğini beyanla, TBK’nun 629. madde hükmü gereğince, yönetim ve temsil yetkisine sahip davalının görevini aşırı ölçüde ihmal etmesi nedeniyle temsil yetkisinin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Taraflar arasında imzalanan sözleşme ile … Ortaklığı – … İş Ortaklığının kurulduğunu, İş Ortaklığı Sözleşmesine göre; projenin pilot firmasının davacı şirket olarak belirlendiğini ve pilot firmayı temsilen …’e, tam yetki verildiğini, Ortaklığın Yönetim Kurulu üyelerinin ise davacı Şirketi temsilen, … (Yönetim Kurulu Başkanı) ve davalı müvek kilini temsilen, … (Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı) olarak belirlendiğini, Sözleşmenin 8. Maddesinde; iş ortaklığının idaresi, temsili, yönetimi ve dışarıya karşı temsilin Yönetim Kurulu’na ait olduğu, İş Ortaklığı tarafından verilecek bütün belgelerin ve yapılacak sözleşmelerin geçerli olabilmesi için, İş Ortaklığın unvanı altına konmuş ve İş Ortaklığını temsil ve ilzama yetkili kişilerin imzasını taşıması gerektiğinin belirtildiğini, Davacı tarafından, dava dilekçesinin 4. Maddesinde “müvekkilinin temsil ve imza yet- kisini, ortaklık aleyhine kullandığı”nın iddia edildiğini, bu iddianın kabulü mümkün olmadığını, 11 Ağustos 2015 tarihinde kurulan “İş Ortaklığı” ve 24 Ağustos 2015 tarihinde arsa sahipleri ile “Satış Vaadi ve Arsa payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi” nin tanzim edilmesiyle, davacı tara fından kendisine verilen yetki ve görevi aradan 4 yıl gibi uzun bir zaman geçtikten sonra 17 Eylül 2019 tarihinde “Kat Karşılığı Şerhi” için başvuru yapılması, davacının ortaklıktan doğan yükümlü- lüğünü yerine getirmediği sonucunu çıkarmakla birlikte, ortaklık lehine olan şerh tesisi için neden bunca zaman başvuru yapmadığı sorusunu akla getirdiğini, davalının değil davacının kendisinin ortaklık aleyhine kötü niyetli iş ve işlemler gerçekleştirdiğini, Ayrıca davacının ortaklıktan mal kaçırmak kastıyla davalının bilgisi dışında- müşterek bir karar alınmadan- 27 Mayıs 2019 tarihinde Düzce tapu Sicil Müdürlüğü’ne 10-16 adet taşınmazın satış işlemi için başvuruda bulunarak iş ortaklığından mal kaçırma teşebbüsünde bulunduğunu, Davacının adi ortaklığın unsurlarından olan “Affectio-societatis” unsuruna aykırı hare- ket ederek, müvekkilinden habersiz, bilgisi olmadan iş ve işler yaparak ortaklığa zarar verdiğini, İş ortaklığında idare, temsil, yönetim ve dışarıya karşı temsilin, Yönetim Kurulu’na ait olduğu belirtilmesine rağmen iş bu yetkiler kullanılırken davalının yok sayıldığını, tüm işlem ve eylemlerinde tek taraflı hareket ederek yetkilerini aştığını, Müvekkili aleyhine başlatılan icra takiplerinin, iş ortaklığı aleyhine değil müvekkilinin şahına ait olup buna istinaden hissesi üzerine haciz tesisi yapıldığını, müvekkilinin tüm mal varlığının ortaklıktaki hissesinden ibaret olmadığını,-kabul anlamına gelmemek kaydıyla- davalının derdest olan dosya borçlarını ödeyecek mal varlığına sahip olduğunu, Davalının iş ortaklığına zarar vermediğini, aksine projenin bu aşamaya gelmesine tek başına katkı sağladığını, Davacı tarafın, “müvekkilinin sermaye borcunu yerine getirmediği, üstlenilen inşaat işinin yapılması ile ilgili hiçbir masrafı ödemediği”ni iddia ettitiğini, ancak İş Ortaklığı Sözleşmesi’nin 6. Maddesi göre; İş Ortaklığının sermayesinin 100.000,00 TL olarak belirlendiğini, her iki ortağın da 50.000,00 TL sermayeyi nakden ve tamamen ödemeyi taahhüt ettiği, sermayenin 1/4’ünün tescilden önce ve kalanının is İş Ortaklığının tescilini izleyen üç ay içerisinde ödeneceğinin hüküm altına alındığını, Yine davacının ortaklığa konu “inşaat” hakkında hiçbir bilgisi, tecrübesi olmayan ve kendi aile fertlerini (oğlu ve gelini) yüksek maaşlar karşılığında , müvekkilin onayı olmadan-işe aldığını, ayrıca ortaklığın amacı dışında, faaliyetle ilgili olmayan şahsi harcamaların, tatil masraflarının ve buna benzer sair harcamaların ortaklık adına gider olarak gösterildiğini, bu nedenle davacının tek taraflı iş ve işlemlerine ve yine ortaklık adına tek taraflı olarak tuttuğu hesaba güven duyulmadığını, açık olmayan hesap bildirimlerinin ise fahiş ve abartılı olması, hesapların gerçeği yansıtmaması ya- pılan işlerle de orantılı olmaması sebebiyle bilançoların müvekkili tarafından kabul edilmediğini, Adi ortaklığın bir yönüyle borç sözleşmesi olmasının yanı sıra, bir yönüyle de ortak bir gayenin yerine getirilmesini amaçlayan sosyal bir birlik olduğunu, bu nedenle ticari ilişkide ortakların şahsının da önem arz ettiğini, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü tüm hususların hukuki dayanaktan yoksun kötü niyetli iddialar olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi’nce: “Davalı …’ın …-… İş Ortaklığı’nın temsil yetkisinin TBK’nun 629. maddesi gereğince kaldırılmasına” karar verilmiştir. İstinaf Başvurusu: Hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Dava dilekçesi ve tensip zaptı 13/03/2020 tarihinde davalıya tebliğ edildiğini, iş bu tarih itibari ile davalının 2 haftalık cevap verme süresinin başladığını, Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilen, Covid-19 salgını nedeniyle ülkemizde de yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla, 25/03/2020 tarihli “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” uyarınca; maddi hukuk, usul hukuku ve takip hukukuna ilişkin sürelerin 15 Haziran 2020 tarihine kadar durduğunu, bu tarihten itibaren cevap süresi 15 gün daha uzatıldığından cevap dilekçesinin 30/06/2020 tarihinde UYAP üzerinden gönderildiğini, Taraf teşkilinin sağlandığı ilk duruşma olan 21/10/2020 tarihli celsede hazır bulunmalarına rağmen yerel mahkemece ön inceleme duruşması yapılmadan, daha önce tahkikata başlanmış olan dosyaya kaldığı yerden devam edildiğini, ön inceleme aşamasında yapılması gereken hiç bir usulü işlemin yerine getirilmediğini, HMK m. 140/5 kapsamında haklarının ihlal edildiğini, hiç bir delilin toplanmadığını, cevap dilekçesinde ve delil listesinde belirttikleri kurumlara müzekkere yazılmadığını, Davacı tarafın sunmuş olduğu ve celp ettirtiği delillerle bilirkişi incelemesi yapıldığını, En nihayetinde bilirkişi raporu geldikten sonra tahkikat aşamasının son duruşmasında usülen ön inceleme duruşması açılarak davanın kabulüne karar verildiğini, 15/01/2021 tarihinde kendilerine gönderilen bilirkişi raporunun silik ve okunmaz durumda olduğunu, okunaklı bir şekilde taranarak yeniden gönderilmesi, mümkün olmadığı taktirde fiziki olarak gönderilmesi için masraf yatırılmasına rağmen yerel mahkemece taleplerinin yok sayıldığını, Yerel mahkeme tarafından usulüne uygun yargılama yapılmış olsaydı, Düzce Tapu Sicil Müdürlüğü’nden ortaklığa ait taşınmazların satış işlemlerinin kimin tarafından yapıldığının somut olarak ortaya çıkacağını, Gerekçeli kararda davalı delillerinin neden toplanmadığı hususunun belirtilmediğini, Hukuki dinlenme ve ispat hakkının ihlal edildiğini beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Yargılama usulü ile ilgili olarak; Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2017/6046 Esas, 2019/2609 Karar nolu 27/03/2019 tarihli ilamında belirtildiği üzere;6100 sayılı HMK’da ilk derece yargılamasında yazılı yargılama usulü beş aşamadan oluşacak şekilde düzenleme yapılmış olup, Bunlar; davanın açılması ve dilekçeler aşaması, ön inceleme aşaması, tahkikat aşaması ve sözlü yargılama aşamasıdır. Yasa yapıcı bu şekilde düzenleme ile gereksiz işlem yapılmasının ve yargılamaların uzun sürmesinin önüne geçmek için bu aşamaları sıkı kurallara bağlamış ve bir aşama bitirilmeden diğer aşamaya geçilmesini engellemek istemiştir. Mahkemece; dilekçelerin (dava – cevap – cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri) karşılıklı verilmesinden sonra, ön inceleme için bir duruşma günü tespit ederek taraflara bildirilir. Çıkarılacak davetiyede, duruşma davetiyesine ve sonuçlarına ilişkin diğer hususlar yanında, taraflara sulh için gerekli hazırlığı yapmaları, duruşmaya sadece taraflardan birinin gelmesi ve yargılamaya devam etmek istemesi durumunda, gelmeyen tarafın yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği ve diğer tarafın, onun muvafakati olmadan iddia ve savunmasını genişletebileceği yahut değişti- rebileceği ayrıca ihtar edilir (HMK Madde 139). Hâkim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder (HMK 140/1 madde). Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder; bu teşvik özellikle yasak savma ya da kanuni gerekliliğin yerine getirilmesi amacıyla değil, sonuca odaklanmak suretiyle gerçekten tarafların uyuşmazlığı bitirmeleri yönünde teşvik edecek şekilde yapılarak bu konuda sonuç alınacağı kanaatine varırsa, bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin eder (HMK 140/2 madde). Bu yönde bir kanaat edinmediği takdirde; ön incelemeye devam ederek ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh veya arabuluculuk faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşa- madıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür (HMK Madde 140/3). Ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir (HMK Madde 140/5 ). Özellikle dikkat edilmesi gereken nokta; ön inceleme duruşması tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği hususudur (HMK Madde 137/2). Ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, hâkim tahkikata başlamadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def’ileri inceleyerek karara bağlar (HMK Madde 142/1 ). Mahkemece ön inceleme aşaması tamamlandıktan sonra tahkikat işlemine gerek olmaması halinde nihai bir karar verebilir (HMK madde 138-142). İşin esasına girilerek delillerin değerlendirilmesi sonucu bir karar verilecekse, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra taraflar tahkikat için duruşmaya davet edilir. Taraflara gönderilecek davetiyede, belirlenen gün ve saatte geçerli bir özrü olmadan mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde, duruşmaya yokluklarında devam edileceği ve yapılan işlemlere itiraz edemeyecekleri bildirilir ( HMK Madde 147). Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir (HMK madde 186). Eldeki davada; ön inceleme duruşmasının pandemi sürecine denk geldiği ve mahkemece sehven ön inceleme duruşması yapılmaksızın doğrudan tahkikata geçildiği, ancak bu hatanın yargılama aşamasında fark edildiği ve 10/03/2021 tarihli duruşmada ön incelemenin yapıldığı, uyuşmazlığın çözümünde etkili delilerin de toplandığı ,bu şekilde usulü eksikliğin giderildiği tespit edilmiştir. Esasa ilişkin olarak; Dava; adi ortaklıkta, temsil yetkisine sahip ortağın, bu yetkisinin kaldırılması talebine ilişkindir. Davacı şirket ile davalı arasında imzalanan Beyoğlu … Noterliği’nin … yevmiye nolu 11/08/2015 tarihli sözleşmesi ile Düzce ili, Merkez İlçesi, … Mah. … Mevkinde bulunan … Pafta, … parsel üzerinde inşaat yapıp kazanç sağlama amacıyla …- … isimli iş ortaklığının kurulduğu, Sözleşmenin 7. maddesi ile davacı … Ltd. Şti’nin pilot firma olarak belirlendiği, …’in pilot firmayı temsile tam yetkili olduğu, Sözleşmenin 8. Maddesine göre,ortaklığın yönetimi ve dışarıya karşı dış temsilinin yönetim kuruluna ait olduğu, yönetim kurulu başkanının … Ltd. Ştini temsilen … ve başkan yardımcısının …-…’ı temsilen … olduğu, imza yetkisinin her iki ortağa müştereken ait olduğu hususu çekişmesizdir. Türk Borçlar Kanunu’nun 629.maddesine göre; ”Ortaklık sözleşmesiyle ortaklardan birine verilen yönetim yetkisi, haklı bir sebep olmaksızın, diğer ortaklarca kaldırılamaz ve sınırlanamaz. Ortaklık sözleşmesinde yetkinin kaldırılamayacağına ilişkin bir hüküm bulunsa bile, haklı bir sebep varsa, diğer ortaklardan her biri yönetim yetkisini kaldırabilir. Haklı sebepler, özellikle yönetici ortağın görevini aşırı ölçüde ihmal etmesi veya iyi yönetim için gerekli olan yeteneği kaybetmesi durumlarında vardır.” Buna göre; ortaklık sözleşmesiyle ortaklardan birine verilen temsil ve yönetim yetkisinin haklı bir sebep olmaksızın diğer ortaklarca kaldırılamayacağı ve sınırlandırılamayacağı kabul edilmekte ise de, aynı maddenin ikinci fıkrasında, haklı bir neden olması halinde diğer ortaklardan her birinin yönetim yetkisini kaldırabileceği öngörülmüştür. Davacı taraf; temsil yetkisine sahip olan davalı ortağın; a.) Kat karşılığı şerhine engel olduğu,iş ortaklığı adına yapılacak satışları engellediği, temsil ve imza yetkisini kötüye kullanarak iş ortaklığı lehine işlem yapılmasının önüne geçtiği, b.) Şahsi borçları ile ilgili kasıtlı ve muvazaalı olarak iş ortaklığı malları üzerine haciz koydurarak iş ortaklığı zararına hareket ettiği, c.) Ortaklık üzerindeki hacizlerin kaldırılması için kendisine verilen taşınmazları kendi hesabına tasarrufu etmek yoluyla kendi hesabına ,ancak şirketin zararına hareket ettiği, d.) Sermaye borcunu ve iş ortaklığının amacını gerçekleştirmesi için hiç bir maddi yükümlülüğünü yerine getirmediği, ortaklık aleyhine arsa sahipleri ve 3. Kişilerle birlikte hareket ederek ortaklığı zarara uğrattığı, kendisine ulaşılamadığı, tebligat yapılamadığı, iş ortaklığı ile ilgili hiç bir yükümlülüğünü yerine getirmediği” iddia edilmesine rağmen buna karşılık davalı ” taahhüt ettiği sermayeyi ödediğini, kendisine devredilen 14 dairenin borçların kapatılması için değil, ortak- lıktan alacağı kar payı karşılığına istinaden devredilen bağımsız bölümler olduğunu” ileri sürmektedir. Buna göre mahkemece; TBK’nun 629. maddesine göre, ileri sürülen bu iddia ve savun- ma üzerinde durulup, deliller toplandıktan sonra yapılacak yargılama neticesinde bir karar verilmesi gerekmektedir. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/20902 Esas, 2018/6793 K. Nolu ilamı) Mahkemece her iki taraf vekilinin hazır bulunduğu 21/10/2020 tarihli celsede , tarafların ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde 1 sektör uzmanı ve 1 SMMM vasıtasıyla 09/11/2020 günü bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir. 09/11/2020 tarihli Bilirkişi Yemin Ve Teslim Tutanağı’ndan , davalı tarafın mazeret bildirmeksizin incelemeye katılmadığı, defter ve kayıtlarını bilirkişi incelemesine sunmadığı, yerinde inceleme taleplerinin bulunmadığı, incelemeye sadece davacı vekilinin katıldığı ve davacıya ait 2015,2016,2017,2018 ve 2019 dönemine ilişkin yevmiye, kebir ve envanter defterleri ile …-… İş Ortaklığı’na ait 2018, 2019 yılı envanter, yevmiye ve kebir defterlerini bilirkişiye teslim ettiği anlaşılmıştır. SMMM … ve sektör bilirkişisi Yeni Yüzyıl Üni. Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku ABD Öğretim Üyesi Prof. Dr. … tarafından davacının ticari defterleri ve dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen 15/01/2021 tarihli raporda; Ortaklığın kuruluş amacının yıllara yaygın inşaat işi olduğu, yıllara yaygın inşaat işlerinde gelir ve giderlerin işin tamamlandığı yıl hesaplarına atılarak kar/zarar hesabı yapıldığı ve ortaklığın sona erdiği, Anılan yıllara ait kurumlar vergi beyannamesi ve eklerindeki mali tablolar ile mizana göre; ortaklığın kurulduğu 2015 yılından 31/12/2019 tarihine kadar geçen sürede ilgili mevzuat doğ- rultusunda hareket edilerek gelir ve giderlerin gelir tablosuna aktarılmadığı, Geçen süre zarfında alınan inşaat işi için yapılan harcamalara ilişkin finansman kay- nağı incelenirken, satışlara binaen alınan avanslar dışında iş ortaklığının taraflarından olan … Ltd.Şti tarafından gerek doğrudan, gerekse …/…/ …/… vasıtasıyla iş ortaklığının banka hesabına, iş ortaklığının kuruluş tarihinden 31/12/2019 tarihine kadar toplam 6.792.751,70 TL tutarında finansman kaynağının banka yoluyla transfer edildiği, banka yoluyla transfer edilen tutar ve …-… ortaklığının 31/12/2019 tarihli mizanında Ortaklara Borçlar hesabında yer alan tutar ile … Ltd.Şti’nin Ortaklıklardan Alacaklar hesabında görünen tutarların karşılaştırılması sonucu uyumluluk oranının yüksek olduğu, bu karşılaştırma neticesinde iş ortaklığına esas finansman desteğinin … Ltd Şti olduğu, mahkemece verilen kesin süreye rağmen … tarafından iş ortaklığına yapılan kaynak transferine ilişkin belge sunulmadığı, Davacı “davalının ortaklığa taahhüt ettiği sermayeyi aktarmadığını” iddia etmiş, davalı yan “taahhüt ettiği sermayeyi ödediğini” savunmuş olmasına rağmen davalı ticari defter ve kayıtlarını bilirkişi incelemesine sunmamış sermaye taahhüdünü yerine getirdiği yönündeki savunmasını ispat edememiştir. Yine davacı, davalının şahsi borçları nedeniyle ortaklık malları üzerine haciz koydur- duğunu, hacizleri kaldırmak üzere kendisine verilen 14 adet daireyi kendi hesabına tasarruf ettiğini , davalı ise bu dairelerin borcu kapatmak üzere değil kar payına istinaden verildiğini iddia etmektedir. Ancak iş ortaklığının kar zarar durumu ancak işin sonlanmasıyla ortaya çıkacağından bu aşamada kar payının verilmesi de söz konusu olmayacaktır. Dolayısıyla davalının bu yöndeki savunmasına itibar edilmeyecektir. Dosya içeriğine göre; uyuşmazlığın çözümüne etkili delillerin dosya kapsamında mevcut olduğu, toplanan delillerden yönetici durumundaki davalı ortağın ortaklıktan kaynaklanan yükümlülüklerini aşırı ölçüde ihmal ettiği, bu durumun temsil yetkisinin kaldırılması için haklı sebep teşkil ettiği, TBK’nun 629.maddesinde belirtilen şartların oluştuğu anlaşılmakla davanın kabulü ile davalı …’ın …-… İş Ortaklığı’nın temsil yetkisinin TBK’nun 629. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık tespit edilmemiştir. Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince verilen kararda vakıa ve hukuki değerlendirme noktasında, usul ve esasa aykırılık tespit edilmediğinden, davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 md gereğince reddine karar verilmesi gerekmektedir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL’nin istinaf eden davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.17/05/2022