Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1734 E. 2022/724 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/1734
KARAR NO: 2022/724
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/03/2021
NUMARASI: 2018/1019 E – 2021/316 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 09/03/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket tarafından Kamu İhale Kanunu ve ikinci mevzuat hükümlerine göre 17/10/2016 tarihinde … İKN ile düzenlenen 2017 Yılı Elektrik Enerjisi’ alımı ihalesinin davacı şirket uhdesinde kaldığı, sözleşmenin 24/11/2016 tarihinde imzalandığını, işbu ihale kapsamında davalı şirketin 01/01/2017 tarihi ile 31/12/2017 tarihleri arasındaki elektrik enerjisi ihtiyacının davalı şirket tarafından karşılandığını, 30.06.2018 tarih ve 30464 sayılı Resmi Gazete ’de yayımlanan 4735 Sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununun Geçici 3. Maddesi uyarınca Hesaplanacak Ek Fiyat Farkına İlişkin Esasların Yürürlüğe Konulması Hakkında Karar ile 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununa göre ihale edilen ve ihale dokümanında fiyat farkı hesaplanabilmesine ilişkin hüküm bulunan elektrik alımı sözleşmelerinde 01.01.2016 tarihinden sonra gerçekleştirilen kısımları için ek fiyat farkı hesaplanması karara bağlandığını, mezkûr karara uygun olarak, davacı şirketçe ek fiyat farkı hesaplandığı ve hesaba ilişkin detay ile birlikte davalı şirketten ödeme talep edildiğini, ilgili yazılarında mutabakat sağlanması halinde söz konusu tutarın fatura edileceğinin bildirildiğini, ne var ki davalı tarafından 30.10.2018 tarihli cevabi yazı ile davacı şirketin Aydın Denizli ve Muğla bölgesinin görevli tedarik şirketi olma vasfı ve bu vasfın, mevzuattaki tanımının bölge bağımsız şekilde yapılmış olması nedeni ile Kamu İhale Kanununa tabi bir şirket olarak mutabık kalınmasının ve böyle bir tutarın kabulünün mümkün olmadığı, hesaptaki yöntemin de kararda öngörülene aykırı olduğu bildirildiğini, ek fiyat farkı ödenmesine dair karara uygun talebin kabulü gerekirken, davalı şirketçe verilen ve davacı şirketçe 31.10.2018 tarihinde mail ortamında haricen öğrenilen cevapta hukuka uyarlık bulunmadığını, davalı şirketin, talebin reddi yolundaki yazısına gerekçe olarak davacı şirketin, Aydın, Denizli ve Muğla İllerinde görevli tedarik şirketi olduğunu ileri sürdüğünü, ne var ki davalı şirket ile davacı şirket arasındaki sözleşmenin , davalı şirketin bölgesi dışında yer alan bir kısım tesisata enerji tedarikinden ibaret olduğunu, buna göre davacı ile davalı arasında kurulan akdi ilişkide şirketin, bölgesi dışında bir işlem yapması hasebiyle tedarik şirketi olduğu, bu bağlamda, davalı şirkete ait sözleşme konusu tesisatın bulunduğu yere göre bölgede görevli tedarik şirketi dava dışı … Aş Ve … A.Ş olduğunu hülasası, davacı, İstanbul ilinde bulunan bir tesisata hizmet verdiği esnada, adı geçen dava dışı iki şirket haricinde elektrik enerjisi tedarik eden diğer birçok tedarik şirketinden sadece biri olduğunu, diğer yandan, kamu ihalesiyle birlikte girilen akdi ilişkide, edimi yüklenenin, bir bölgede görevli tedarik şirketi ya da sadece tedarik şirketi olması arasında, işin ifası bakımından hiç bir fark olmadığını, Elektrik piyasası mevzuatı gereği, tüm tedarik şirketlerinin, serbest tüketicilere yapılan enerji tedariklerinde, enerjinin serbest piyasadan temin edilmesinin zorunlu olduğunu, dolayısıyla her bir tedarik şirketi, kamu ihalesi sonucu yüklendiği edimin ifası için temin edeceği elektrik enerjisini, serbest piyasadan bulmak durumunda olduğunu, bu bağlamda serbest piyasada, 2016 yılı sonlarına doğru başlayan, etkisini 2017 yılından bu yana yoğun biçimde hissettiren maliyet artışları, elektrik tedarik şirketlerine ciddi sıkıntılar yaşattığını, davalı şirketten talep edilen ek fiyat farkı tutarına mahsuben, Hukuk Muhakemeleri Kanunun 109.Maddesi uyarınca fazlaya ilişkin tüm hak saklı kalması kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL + KDV’nin, ilgili talep yazısının davalı şirkete tebliğinden itibaren, 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde yazılı gecikme zammı oranı üzerinden işleyecek gecikme faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının adresi Esenler/İSTANBUL olup, Bakırköy mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacının alacak talepleri için 5 yıllık zamanaşımı söz konusu olduğunu, bu nedenle zamanaşımı itirazlarının olduğunu, iş bu davadaki alacak taleplerini belirsiz alacak davası şeklinde açamayacağı talep edilen alacaklar faturaya bağlı, net, likit ve sabit alacak talebi olduğu bu nedenle işbu davanın usul yönünden reddi gerektiğini, Yargıtay 19. ve 22. Hukuk Dairesinin emsal kararları bulunduğunu, emsal kararlara göre dava konusu edilen alacakların gerçekte belirlenebilir alacak olmaları ve belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceklerinden, ek süre verilmeden reddi gerektiğini, davacının, 20/06/2018 tarihli ve 2018/11993 sayılı kararname(ek-2) kapsamında fark alacak talebinde bulunduğunu, bahse konu kararnamenin 2. maddesinde belirtildiği üzere davacı tedarikçi firma kapsam dışı olduğunu, bu nedene, işbu davanın reddi gerektiğini, bu durumun, davacıya gönderilen bir yazı ile bildirildiğini, bahse konu yazı ile davacıya iddia ettiği hususların hukuken uygun olmadığı, … firmasının bahse konu kararnamenin açıkça kapsamının dışında olduğu, fatura kesilmesi hususuna müvekkilin muvaffakatının olmadığını, kesilmiş/kesilecek faturaya itiraz edildiği bildirildiğini, davacıyla, verdiği ihale teklifine uygun olarak “elektrik enerjisi alım sözleşmesi” imzalandığı, işbu dava konusu alacak talebinin bahse konu sözleşme ve eki niteliğindeki idari şartnameye göre çözülmesi gerektiğini, geriye dönük, 2 yıl öncesi için fiyat farkı çıkartılıp, alacak iddiasında bulunmak, hukuka ve anayasanın temel ilkelerine aykırı olduğunu beyanla; hukuki mesnetten yoksun, haksız ve yersiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Dava; taraflar arasındaki elektrik enerjisi alım sözleşmesinden kaynaklanan fiyat farkı alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkeme yetki itirazı ile zamanaşımı itirazının reddi sonrası tarafların ticari defterlerinin incelendiği talimat bilirkişi raporu ile bilirkişi heyet raporunda; taraflar arasında imzalanan arasında 01.01.2017 ile 31.12.2017 tarihleri arasında gerçekleşmesi planlanan enerji temininin kapsayan sözleşmenin 26/11/2016 tarihinde imzalandığı, davanın tedarikçi, davalının ise hizmeti alan olduğu, taraflar arasında 24.11.2016 tarihinde imzalanmış ve 01.01.2017-31.12.2017 tarihleri arasında geçerli olan sözleşmenin; “Fiyat farkı verilmesi” esasları başlıklı 14. Maddesinde “31 Ağustos 2013 tarih ve 28751 sayılı Resmi. Gazete’ de yayınlanarak yürürlüğe giren 4734 sayılı Kamu, İhale Kanununa göre ihale edilen Mal alımlarında Uygulanacak Fiyat Farkına ilişkin Esaslar uyarınca fiyat farkı uygulanacaktır. Bu kapsamda ilgili esasların fiyat farkı kısmında belirtilen formüle göre fiyat farkları hesaplanacaktır “düzenlemesine yer verilmiş, Fiyat Farkı Hesaplamaları ile İlgili 2018/11993 sayılı Kararnamenin 1.maddesinde ” Bu Esasların amacı 05.01.2002 tarihli ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunun geçici 3. üncü maddesi uyarınca ek fiyat farkı hesaplanmasına ilişkin esasların belirlenmesidir. ” şeklinde 2/1 maddesinde ise ” 14.03.2013 tarihi ve 6446 sayılı Elektrik. Piyasası. Kanununun 3 öncü Maddesinde tanımlanan görevli tedarik şirketlerinin yüklenici olduğu sözleşmeler hariç olmak üzere İhale ilanı veya duyurusu 24.02.2018 tarihinden önce yapılarak 04.01.2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu ihale Kanununa göre sözleşmelerinin 25 05.2018 tarihi ve öncesinde fesih veya tasfiye edilmeksizin kabulünün yapılması veyahut belirtilen tarihte devam etmesi şartıyla 01.01.2016 tarihinden sonra gerçekleştirilen kısımları için ödenecek veya kesilecek ek fiyat farkı bu esaslara göre hesaplanır.” şeklinde düzenleme mevcut olup, somut olayda ilgili kararname irdelendiğinde, 14.03.2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik. Piyasası. Kanununun 3 üncü Maddesinde tanımlanan görevli tedarik şirketlerinin yüklenici olduğu sözleşmeler hariç olmak üzere, diğer yükleniciler Kararname kapsamında kabul edildiği davacı yüklenici firma … A.Ş.’nin Elektrik Piyasası Kanununun 3 üncü Maddesinde tanımlanan görevli tedarik şirketi olması nedeniyle yasal olarak fiyat farkı talep etmesine olanak bulunmadığı kanaatine varılmış yine elektrik alımı sözleşmelerinin, 25.05.2018 tarihi ve öncesinde fesih veya tasfiye edilmeksizin kabulünün yapılması veyahut belirtilen tarihte devam etmesi şartıyla 01.01.2016 tarihinden sonra gerçekleştirilen kısımları için ödenecek veya kesilecek ek fiyat farkı bu esaslara göre hesaplanacağı ilgili kararnamedeki ifadelerin uzun süreli ve henüz sona ermemiş sözleşmeleri içerdiği, davaya konu sözleşmenin bu kararnamenin çıkmasından önce ihtilafsız olarak sona erdiği ve 01.01.201731.12.2017 tarihleri arasında 12 ay süreli sözleşmenin bu kararname kapsamında olamayacağı buna göre; fiyat farkı hesap edilmesi ve talep edilmesinin yerinde olmadığı kanaatine varılmış olup, bu halde taraflar arasındaki sözleşmenin sona erdiği, karşılıklı vecibelerin yerine getirildiği ve tarafların beyanlarından sözleşme süresince bir uyuşmazlık olmadığı, bu bakımdan sözleşmenin ihtilafsız olarak sona erdiği de anlaşıldığından, daha sonra yürürlüğe giren bir kararnameye istinaden ve sözleşmede 14. Maddede yer alan fiyat farkı verilmesi esaslarını değiştiren bir kararnameye istinaden fiyat farkı talep edilmesinin, Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunun 8. maddesinde ifadesini bulan, “Sözleşmelerde yer alan fiyat farkına ilişkin esas ve usullerde sözleşme imzalandıktan sonra değişiklik yapılamaz.” hükmü uyarınca ve sözleşmeye bağlılık prensibine uygun bir talep olmadığı gerekçesiyle;”Davanın reddine” karar vermiştir. Kararı davacı vekili istinaf etmiştir.İstinaf dilekçesinde; bilirkişi raporunda her ne kadar 2018/11993 sayılı kararnamenin ikinci maddesine istinaden davacının görevli tedarik şirketi sıfatına haiz olduğu, bu sebeple ek fiyat farkından yararlanamayacağı belirtilmişse de söz konusu değerlendirmeyi kabul etmediklerini, davalı ihale makamı ile ihaleyi alan davacı şirket arasında imzalanan ihale sözleşmesinin elektrik piyasası mevzuatına göre bir ikili anlaşma olduğunu, davalı ihale makamı, serbest tüketici sıfatına haiz olup davacının ikili anlaşmada sadece ”tedarik şirketi” sıfatı ile hareket ettiğini, tedarik şirketinin bir bölgede “görevli” olabilmesi için EPDK tarafından yetkilendirilmesi gerektiğini,davacı şirketin İstanbul bölgesinde görevli tedarik şirketi olmadığını, görevli tedarik şirketinin , ikinci ve asıl sıfatı olan tedarik şirketi sıfatıyla bölge ayrımına tabi olmaksızın yurt genelinde “serbest tüketici” niteliğini kazanmış tüm tüketicilerle ikili anlaşmalar kapsamında indirimli elektrik enerjisi temin edebildiğini,görevli bir tedarik şirketi, görevli olduğu bölge dışında katıldığı tüm ihalelerde “tedarik şirketi” sıfatıyla hareket ederken, ihale makamının indirimli elektrik enerjisi temini maksadıyla çıktığı bu yolda serbest tüketici sıfatıyla hareket ettiğini, EPDK tarafından çıkarılan ve 30.05.2018 tarih 30436 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliğinin, kapsam başlıklı ikinci maddesinin ikinci bendinde, tedarikçiler ile serbest tüketiciler arasında, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu kapsamında yapılacak ikili anlaşmalarda düzenlenmeyen hususlar hakkında Yönetmeliğin ikili anlaşma başlıklı üçüncü bölüm hükümlerinin uygulanacağının düzenlendiğini, davalı ihale makamının serbest tüketici olduğu, imzaladığı ihale sözleşmesinin de bir ikili anlaşma olduğu hususunda duraksama yaşanmaması gerektiğini,söz konusu sözleşmede davacı şirket “tedarik şirketi” sıfatıyla hareket etmekte olup, zaten davacı şirketin kendi bölgesi dışında bir bölgede “görevli tedarik şirketi” sıfatı ile işlem yapmasının mümkün olmadığını, davalı ihale makamına ait davacı şirketin görev bölgesi dışındaki bir kısım tesisata enerji tedariğini konu edinen ve davaya konu olan kamu ihale sözleşmesine ilişkin olarak … sayılı kararnamenin uygulama alanı bulacağını,mahkeme tarafından her ne kadar davacı şirketin görevli tedarik şirketi olması sebebiyle yasal olarak fiyat farkı talep etmesine olanak bulunmadığı kanaatine varılmışsa da, davacı şirketin işbu uyuşmazlıkta Elektrik Piyasası Kanunu’nun 3. maddesinde tanımlanan “görevli” tedarik şirketi sıfatına haiz olmadığı, davalı ile arasındaki sözleşmeyi sadece “tedarik şirketi” sıfatıyla akdettiği sabit olup davaya konu fiyat farkı talebinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını, mahkeme tarafından; davaya konu sözleşmenin ilgili kararnamenin çıkmasından önce ihtilafsız olarak sona erdiği ve 01.01.2017 tarihleri arasında 12 ay süreli bu sözleşmenin kararname kapsamında olamayacağı, buna göre fiyat farkı talep edilmesinin yerinde olmadığı, bu talebin Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nun 8. Maddesi uyarınca sözleşmeye bağlılık ilkesine uygun bir talep olmadığından bahisle davanın reddinin gerektiği kanaatine varılmışsa da, mahkemenin kararına konu olan söz konusu değerlendirmenin kararname hükmünün yanlış yorumlanması neticesinde vuku bulduğu açık olup, 2018/11993 sayılı Kararnamenin 2. Maddesini açıklanmasında;MADDE-2 ”… sayılı Kamu İhale Kanununa göre sözleşmelerinin 25.05.2018 tarihi ve öncesinde fesih veya tasfiye edilmeksizin kabulünün yapılması veyahut belirtilen tarihte devam etmesi şartıyla 01.01.2016 tarihinden sonra gerçekleştirilen kısımları için ödenecek veya kesilecek ek fiyat farkı bu esaslara göre hesaplanır. ”görüldüğü üzere söz konusu kararnamede sözleşmelerin uzun süreli ve henüz sona ermemiş olması gerektiğine ilişkin herhangi açık bir ifade bulunmamakla birlikte devam etmemiş olsa dahi 25.05.2018 tarihi öncesinde imzalanmış olmasının yeterli kabul edildiği,söz konusu 2. madde gereğince ”fesih ve tasfiye edilmeksizin” ifadesi sözleşmesinin fesih ve tasfiye edilmeden başka bir nedenle sona ermiş olmasını koşul olarak kabul ettiğini, uyuşmazlık konusu akit süreli bir sözleşme olup sürenin sona ermesi sebebiyle son bulduğunu, sözleşme fesih ya da tasfiye edilmeksizin sürenin sona ermesi sebebiyle sona ermiş olup söz konusu maddenin kapsamı dahilinde olduğunu, Türk Borçlar Kanunu madde 26 gereğince ‘‘Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.’’ hükmü sözleşme serbestini açıkça öngördüğünü,kanunda öngörülen sınırlar ise sözleşmenin emredici hukuk kurallarına, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına uygun olması ile konusunun imkansız olmaması gerektiğini, ek fiyat farkının davacı şirket tarafından talep edilebileceği ise sözleşmenin 14. Maddesi ile düzenlenmiş olup davalı ihale makamı tarafından 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa göre ihale edilen mal alımlarında uygulanacak fiyat farkına ilişkin esaslar uyarınca fiyat farkı talep edilebileceğinin kabul edildiğini,davalı ihale makamı ileride yürürlüğe girecek kararnamelerin uygulanacağını, işbu ihale sözleşmesinin fiyat farkına ilişkin kararnamelerin kapsamı dahilinde olduğunu, dayanağını Anayasa ve Türk Borçlar Kanunundan alan sözleşme serbesti çerçevesinde kabul ettiğini, MADDE 14 – Fiyat Farkı14.1. Fiyat farkı hesaplanacaktır.31 Ağustos 2013 tarih ve 28751 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ”4734 sayılı Kamu İhale Kanununa göre ihale edilen Mal Alımlarında Uygulanacak Fiyat Farkına İlişkin Esaslar” uyarınca fiyat farkı uygulanacaktır. Bu kapsamda ilgili esasların fiyat farkı kısmında belirtilen ”Formül” formüle göre fiyat farkı hesaplanacaktır.” hükmüne göre görüldüğü üzere davalı ihale makamı tarafından fiyat farkına ilişkin esasların uygulanacağı sözleşme serbesti dahilinde kabul edilmiş olup, davacı şirket tarafından davalı tarafla yapılmış olan sözleşme kapsamında davaya konu fiyat farkı talebinin hukuka uygun olduğu nu,davacı şirketin söz konusu ek fiyat farkı talebinin keyfi bir talep olmayıp zorunluluktan kaynaklandığı,hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ve sözleşme serbestliği ilkelerinin kabul edilldiğini,sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge şartların sonradan olağanüstü derecede değişmesiyle davacı şirket aleyhine katlanılamayacak kadar büyük ölçüde bozulduğunu,davacı şirket bakımından beklenmeyen hal ve aşırı ifa güçlüğü durumları meydana geldiğini,bu durumda B.K m. 138’de belirtilen ”aşırı ifa güçlüğü”nün 6098 Sayılı Kanunun 138. Maddesi ”Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.” hükmünü ihtiva ettiğini,söz konusu maddede de açıkça belirtildiği üzere borçlu tarafından öngörülemeyen ve öngörülmesi beklenemeyen olağanüstü halin vuku bulması halinde taraflar için sözleşmeye bağlılık ilkesinin istisnalarına ilişkin hakların doğumunun söz konusu olduğunu, Elektrik Piyasası Mevzuatı gereği tüm tedarik şirketlerinin serbest tüketicilerle yapılan enerji tedariklerinde, enerjinin serbest piyasadan temin edilmesinin zorunlu olduğunu, her bir tedarik şirketi, kamu ihalesi sonucu üstlendiği edimin ifası için temin edeceği elektrik enerjisini, serbest piyasadan bulmak durumunda olduğunu,serbest piyasada 2016 yılının sonlarına doğru başlayan ve etkisini 2017 yılından bu yana yoğun bir şekilde hissettiren maliyet artışları, elektrik tedarik şirketlerine ciddi sıkıntılar yaşattığını,USD/TL kur değişikliğinin olağanüstü derecede istikrarsız seyrettiğini,döviz kurundaki dalgalanmalar ve yine kura bağlı artan ve ödenmesi mecbur olan ”Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması (YEKDEM)” fiyatları, enerji tedarik maliyetini öngörülemez ve engellenemez bir şekilde artırdığını, olağanüstü piyasa koşulları, artan maliyetler, döviz kuruna endeksli yaşanan fiyat dalgalanmaları davalı kurum ile yapılan işlemin temelinin çökmesine, davacı şirket aleyhine katlanılamayacak derecede bozulmasına neden olduğunu,davacı şirketten kaynaklanmayan, sözleşmenin yapılması sırasında öngörülemeyen, sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguların kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kuralına aykırı düşecek şekilde aleyhe değiştirilmesi ve ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarımızı saklı tutarak ifa edememiş olmamız sebebiyle ek fiyat farkı talep etme zarureti olduğunu,davanın kabulüne karar verilmesi için kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Yüksek Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin kararlarında belirtildiği üzere; Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturmaktadır. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Türk hukukunda da öteden beri MK.nun 2 ve 4. maddesinden de esinlenilerek, hem Clausula Rebus Sic Stantibus ilkesi, hem de İşlem Temelinin Çökmesi Kuramı uygulanmak suretiyle, uyarlanma davalarının görülebilir olduğu benimsenmiştir. 6098 Sayılı Yasanın 138. maddesinde “Aşırı İfa Güçlüğü” madde başlığı altında düzenlemiş, “ Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. Maddeye göre”Uyarlamanın bütün koşulları gerçekleşmişse borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteyebilir. Bunun mümkün olmaması hâlinde borçlu, sözleşmeden dönebilir; sürekli edimli sözleşmelerde ise kural olarak, fesih hakkını kullanır.” denilmektedir. Ancak davacı tarafça uyarlama ile ilgili dava yoluna başvurulmamıştır. Ayrıca ,bilirkişi heyet raporunda Elektrik Piyasası Kanununun 3 üncü Maddesinde tanımlanan görevli tedarik şirketi olması nedeniyle yasal olarak fiyat farkı talep etmesine olanak bulunmadığı yine elektrik alımı sözleşmelerinin, 25.05.2018 tarihi ve öncesinde fesih veya tasfiye edilmeksizin kabulünün yapılması veyahut belirtilen tarihte devam etmesi şartıyla 01.01.2016 tarihinden sonra gerçekleştirilen kısımları için ödenecek veya kesilecek ek fiyat farkı bu esaslara göre hesaplanacağı ilgili kararnamedeki ifadelerin uzun süreli ve henüz sona ermemiş sözleşmeleri içerdiği, davaya konu sözleşmenin bu kararnamenin çıkmasından önce ihtilafsız olarak sona erdiği ve 01.01.201731.12.2017 tarihleri arasında 12 ay süreli sözleşmenin bu kararname kapsamında olamayacağı buna göre; fiyat farkı hesap edilmesi ve talep edilmesinin yerinde olmadığı, taraflar arasındaki sözleşmenin sona erdiği, karşılıklı vecibelerin yerine getirildiği ve tarafların beyanlarından sözleşme süresince bir uyuşmazlık olmadığı, bu bakımdan sözleşmenin ihtilafsız olarak sona erdiği , daha sonra yürürlüğe giren bir kararnameye istinaden ve sözleşmede 14. Maddede yer alan fiyat farkı verilmesi esaslarını değiştiren bir kararnameye istinaden fiyat farkı talep edilmesinin, Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunun 8. maddesinde ifadesini bulan, “Sözleşmelerde yer alan fiyat farkına ilişkin esas ve usullerde sözleşme imzalandıktan sonra değişiklik yapılamaz.” hükmü gözetilerek sözleşmeyle bağlılık ilkesine göre talep edilemeyeceği belirlenmekle,bilirkişi heyet raporunun taraf,mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli olduğu anlaşılmıştır. Yeni bilirkişi incelemesinin davaya katkısı olmayacaktır. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 361.madde uyarınca gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 09/03/2022