Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1730 E. 2022/727 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/1730
KARAR NO: 2022/727
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ:İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/04/2021
NUMARASI: 2014/1409 E – 2021/269 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 09/03/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında arsa karşılığı inşaat yapmak üzere 08/08/2008 tarihli adi ortaklık ilişkisi kurulduğunu, işbu sözleşme kapsamında davacı tarafından davalıya toplam 130.000 Euro ödeme yapıldığını, bakiye 70.000 Euro’nun davalı tarafın ihtiyacının bulunmadığını bildirmesi üzerine ödenmediğini,davalının sözleşme gereği üzerine düşen edimleri tam ve zamanında yerine getirmediği gibi gönderilen parayı başka inşaatlarda finansman olarak kullandığını, inşaat tamamlandığında sözleşme gereği davacıya ödenmesi gereken anapara ve 1/4 oranında kar payı alacağının ödenmediğini, davacıdan habersiz şekilde davalı ile davacının kardeşi arasında ibra protokolü düzenlendiğini ancak davacının bu yönde yetki vermediğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle şimdilik 9.000 TL sermaye alacağının ve 1.000 TL kar payı alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 29/11/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini sermaye alacağı yönünden 44.543,58 Euro, kar payı alacağı yönünden 29.464,89 Euro olmak üzere toplam 74.008,47 Euro’ya yükselterek dava ve ıslah tarihi itibarıyla faiziyle davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında yapılmış 08/08/2008 tarihli sözleşme ile kurulan adi ortaklık ilişkisi kapsamında davalının üzerine düşen edimlerini yerine getirmediğini, sözleşme gereği vaad edilen 200.000 Euro’dan bakiye 70.000 Euro’nun ödenmediğini, bu halde eksik kalan sermayenin yüksek faizle sağlandığını ve aradan geçen zamanda inşaat maliyetinin yükseldiğini, sözleşmeden kaynaklı davacıya ödemelerin yapıldığını ve davacının yurt dışında yaşaması nedeniyle telefon ile yapılan görüşme sonrası ibralaşma sağlandığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.Mahkeme, en son heyetten alınan ve benimsenen bilirkişi kurulu kök ve ek raporu ile toplanıp değerlendirilen delillere göre; taraflar arasında yapılmış 08/08/2008 tarihli İş Ortaklığı Anlaşması başlıklı sözleşme ile Adi Ortaklık ilişkisinin kurulduğu, işbu sözleşme kapsamında inşaat tamamlandığında yapılacak satışlar sonrası elde edilecek kardan davacıya ödediği sermaye miktarı kadar kar payının ve sermayesinin ödeneceğinin kararlaştırıldığı, yine sözleşme gereği davacı tarafça davalı müteahhide yapılması gerekli 200.000 Euro’dan 130.000 Euro ödeme yapıldığı, bakiyenin ödenmediği dosya kapsamı ile sabit olup, bu konuda taraflar arasında bir çekişme bulunmadığı. benimsenen bilirkişi kurulu raporunda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, adi ortaklık konusu taşınmazların satış gelirlerinin toplam 1.308.430,24 Euro, inşaat maliyetinin 1.066.667 Euro, davalı müteahhide kalan karın ise 241.763,24 Euro olduğu, bu kapsamda davacının sermayesine oranla talep edebileceği kar payı alacağının 29.464,89 Euro olduğu; sermaye alacağı talebine ilişkin davalı tarafça yapılan ödemelerin de düşümü sonucu davacının davalıdan talep edebileceği sermaye payı alacağının ilk başta ödenen 130.000 Euro’dan, davalı tarafça yapılan 85.456,42 Euro ödeme düşüldükten sonra 44.543,58 Euro olduğu, bu durumda kar payı ve bakiye sermaye payı olarak talep edilebilecek toplam alacak miktarının 74.008,47 Euro olduğu anlaşıldığından, en son alınan bilirkişi kurulu raporunda bu miktarın dava tarihi itibariyle TL karşılığı olarak hesaplanan 207.601,16 TL olduğu,davacı her ne kadar ıslah ettiği davasında yabancı para üzerinden talepte bulunmuş ise de;,lk davayı açarken seçim hakkını TL üzerinden kullandığından ve artık talebini yabancı para üzerinden yapamayacağından, en son alınan bilirkişi kurulu raporunda dava tarihi itibariyle TL cinsinden hesaplanan davacı alacağının 207.601,16 TL olduğu gerekçesiyle; “Davanın kısmen kabulü ile, toplam 207.601,16 TL’nin (10.000,00 TL’sine dava tarihi olan 03/11/2014 tarihinden itibaren, bakiye 197.601,16 TL’sine ıslah tarihi olan 29/11/2019 tarihinden itibaren uygulanacak faizi ile birlikte) davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine” karar vermiştir.Kararı davacı vekili ile davalı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davada alınan bilirkişi raporları uyarınca davalının 29.464,89 Euro kar payı ve 44.543,58 Euro sermaye payı alacağı olduğunun tespit edildiğini,bu tespite göre davanın ıslah edildiğini,davanın tamamının kabulü gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu,hükme alınan bilirkişi raporunda hatalı olarak dava tarihindeki Euro değerine göre hesap yapıldığını, Yargıtay kararları uyarınca yabancı para alacaklarında fiili ödeme günündeki kur üzerinden hesap yapılması gerektiğini, karar tarihindeki kur üzerinden değil, dava tarihindeki kur üzerinden hesap yapıldığını,dava tarihi olan 2014 yılındaki kur üzerinden alınan bilirkişi raporunu esas alarak hüküm kurulmasının hatalı olduğunu,gerekçeli kararda çelişki bulunduğunu,davanın belirsiz alacak şeklinde açıldığını,hükme esas kabul edilen bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, karar gerekçesinde ıslahın yabancı para üzerinden yapıldığının belirtildiğini ancak kararda ıslahın TL cinsi değeri üzerinden karar verildiğini,gerekçe ile kararın çelişkili olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; mahkeme tarafından yemin teklifinin reddedildiğini, davacı tarafa alacaklı olduğu miktarın ödendiğini,davacı tarafın inşaat için söz verdiği 200.000 Avro ödeme yerine 130.000 Avro Ödeme yaptığını,bu nedenle davalının kendi cebinden sermaye payı koyduğunu,davalının davacının koyması gereken sermaye payını başka şekilde finansa ederek inşaatı tamamladığının,bunun ise davalının inşaat maliyetini arttırdığını, buna rağmen davalı tarafın davacıya, bilirkişi raporunda da hesaplandığı gibi 85.457 Avro ödeme yaptığını,geri kalan 44.543 Avro alacağı için, davacının telefonda kendi sözlü talebi üzerine, kardeşi …’a dava konusu inşaattan, şuan ki değerleri 600.000 TL yi bulan iki adet daire verildiğini,davalının davacı asilin bu sözlü talebine itimat ederek herhangi bir yazılı belge almadığını, davacının kardeşi … ile yapılan ibra sözleşmesinin dosyada bulunduğunu, davacının kardeşi …’un , davacı asilin banka hesabına, davalıdan almış olduğu paraları aktardığını, bu dekontların da dosyada omasına rağmen bilirkişi incelemesinde hesaplama yapılırken dikkate alınmadığını,bu ödemelerin mahkemece de dikkate almadığını,davacının kardeşi ile arasındaki anlaşmazlığın faturasını hukuki boşluğu kullanarak, davalıya fatura etmeye çalıştığını,ayrıca davacı tarafın kardeşi …’ un tanık olarak dinlenmesini talep ettiklerini ancak bu talebin de reddedildiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre;Davada, taraflar arasındaki adi ortaklık kaynaklı ortaklık payı için ödenen sermaye bedeli ile kar payı alacağı talep edilmiştir. Taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisi bulunduğu konusunda uyuşmazlık bulunmadığı, davacı iş bitimi sonrası ortaklık payı için ödenen bedelin (sermaye) ve kar payı alacağının ödenmediğini, davalı ise, ödemenin yapıldığını, davacı ile ibralaşma yapıldığını iddia etmiştir.Son alınan bilirkişi heyet raporunda ,davalı müteahhide bırakılacak 5 dükkan ve 27’adet mesken için hesaplanan toplam satış bedelinin 1.308.430,24 Euro olduğu,. bu tutardan 1.066.667 Euro inşaat maliyetinin çıkarılması neticesinde; müteahhide|kalan karın 1.308.430,24 Euro – 1.066.667 Euro= 241.763,24 Euro bulunduğu, davacının 1.066.667 Eurodan davalı tarafa 130.000 Euro kadarını ödediği anlaşıldığından, davacının sözleşme gereği toplam karın 130.000 / 1.066.667 oranını talep edebileceği, bu durumda davacının talep edebileceği kar tutarının 241.763,24 Euro x 130.000 / 1.066.667 =29.464,89 Euro olduğu, davacı tarafın davalı taraftan sermaye geri ödemesi olarak olmak üzere toplam 85.456,42 Euro tahsilat yaptığı, davacı tarafın davalı tarafa 130.000 Euro ödemesi yaptığı, bu ödemenin 85.456,42 Euro kadarını davalı taraftan geri aldığı, davacının taraflar arasında imzalanan 08.08.2008 tarihli “İş Ortaklık Anlaşmasıdır” başlıklı belgesi gereği davalı taraftan talep edebileceği kar payının 29.464,89 Euro olarak hesaplandığı, davacının davalı taraftan huzurdaki davada talep edebileceği tutarın 130.000 Euro – 85.456,42 Euro + 29.464,89 Euro = 74.008,47 Euro olarak hesaplandığı anlaşılmıştır. Daha sonra mahkemenin 24/09/2020 tarihli duruşmasında aynı ara kararla,davanın TL talepli olarak açıldığı ancak ıslahın yabancı para talepli olarak yapıldığı anlaşılmakla, 16/01/2019 tarihli bilirkişi kurulunda görüş bildirilen alacak kalemlerinin 6098 Sayılı TBK’nın 99.maddesi hükmü gereğince fiili ödeme tarihindeki (dava tarihindeki) TC Merkez Bankası’nın efektif satış kuru üzerinden TL karşılığının belirlenerek ek rapor düzenlenmesi için dosyanın belirtilen tarihli raporu veren bilirkişi kuruluna günsüz olarak tevdi ile bu konuda ek rapor alınmasına karar verildiği, aynı bilirkişi heyetinden alınan ek raporda ise; davacı tarafın, tevzi formu ile dava tarihinin 20.11 2014 olduğu,Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası 20.11.2014 tarihli EURO efektif satış kuru,1 Euro’nun 28051 TL olduğu, kök raporda, davacının davalı taraftan bu davada talep edebileceği tutarın 74.008,47 Euro olarak hesaplandığı,74.008,47 EURO x 2.8051=207.601,16 TL olarak belirlendiği, davacının davalı taraftan davada talep edebileceği tutarın 74.008,47 Euro’nun 20.11.2014 dava tarihi itibari ile TL karşılığının 74.008,47 EURO x 2.8051=207.601,16 TL olduğu belirtilmiştir. TBK’nın“Ülke parası ile” başlıklı 99. maddesinde “Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir.Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm uyarınca, yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde, alacaklının bu alacağını aynen, vade veya fiili ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile ödenmesini isteyebileceği kabul edilmiştir. Konuya ilişkin benzer 2020/6059 E. 2021/7438 K.sayılı ilamında”TBK’nın 99/3 (BK’nın 83/3) maddesi gereğince; “Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiili ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.” hükmü getirilmiştir. HGK’nın 10/04/2013 tarihli 2012/12-1072 E. 2013/496 K.sayılı kararında; “Alacaklının, Borçlar Kanunu’nun 83 ve TTK’nın 623. maddesi uyarınca seçimlik hakkını, fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden ödeme yapılması yönünde kullanması halinde, dava konusu alacak tahsil tarihine kadar yabancı para alacağı olarak değerlendirileceğinden, alacaklı, bu alacağa 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince vade tarihinden fiili ödeme tarihine kadar devlet bankalarının o para birimi ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranına göre faiz isteyebilir” denilmiştir.Somut olayda; davacının, 2006-2011 dönemine ait apart suit kullanım bedelini USD cinsinden icra takibine konu ettiği, sadece harca esas değerin belirlenmesi için icra dosyasına takip tarihindeki kuru belirttiği, buna göre davacının döviz cinsinden olan alacağının fiili ödeme günündeki rayiç üzerinden ödenmesini istediği gözetilerek davacının gerekçesiyle yukarıdaki madde hükümleri uyarınca hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile döviz cinsinden alacağın takip tarihindeki kur üzerinden TL’ye çevrilmesi suretiyle bulunan miktar üzerinden takibin devamına karar verilmesi suretiyle hüküm tesisi yoluna gidilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” hususları vurgulanmıştır. Davacı taraf davadaki TL olarak belirttiği talebini ıslah dilekçesi ile Euro’ya çevirerek, bu kez tüm alacak talebini arttırarak ancak tamamını Euro cinsinden talep ettiğini bildirmiş,eksik harcı ikmal etmiş ve tüm davadaki taleplerini ıslah ettiğini beyan etmiştir.Bu durumda davacı davasının tamamını ıslah etmiştir.. Bunun doğal sonucu olarak, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması gerekecektir. Davalı iddiası açısından davacının kardeşi …’a dava konusu inşaattan iki adet dairenin davacının beyanı ile verildiği ileri sürülmektedir. Davacının kardeşi …’un tapudan bu taşınmazları edinme nedeni de belirlenerek,bu konuda davacının kardeşi … ile davalı arasında dosyadaki ibra belgesinin irdelenmesi ,ayrıca davacının kardeşi …’un davacı adına davalıdan aldığı ve davacının banka hesabına gönderdiği iddia edilen para kapsamında ise kardeş …’un ilgili dönem banka hesap kayıtlarının değerlendirilmesi gerektiği ortaya çıkmıştır. Somut davada , davacının kardeşine yapılan banka havalesi ile davacının kardeşine devredilen taşınmazlara yönelik alınan ibranamenin davacı alacağına etkisi karar gerekçesinde tartışılmamıştır. Mahkemece eksik inceleme ile karar verildiği görülmüştür. Bu nedenle davacının ve davalının istinaf talebinin kabulü ile karar HMK 353/1a-6.madde gereği kaldırılarak,belirtilen hususlarda yargılaya devam edilerek bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine geri gönderilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının ve davalının istinaf başvurusunun kabulü ile kararın HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edenlere isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.09/03/2022