Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1706 E. 2021/2112 K. 16.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/1706
KARAR NO: 2021/2112
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ: 03/06/2021
NUMARASI: 2021/229 E
DAVANIN KONUSU: Kayyımlık
KARAR TARİHİ: 16/07/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … A.Ş.’nin … kuruluşu olup ülke genelinde 20.000 personel istihdam eden … Grubun saygın şirketlerinden biri olduğunu, kamu ve özel kurumlarda ihale kapsamında yemek hizmetleri sözleşmeleri imzaladığını, kamu ve özel kurumlarda açılan ihalelere her bir projeye ayrı olarak ve sadece o ihale kapsamında adi ortaklık sözleşmesi imzalayarak ihalelere girdiğini, ihalelerde pilot ortağın müvekkili şirket olduğunu, (tüm maliyet ve yükümlülükler) teminat yatırılması gibi hususların müvekkilinin sorumluluğunda olduğunu, davalılardan … Ltd. Şti ile imzalanan proje gerçekleştirme amaçlı üç adet adi ortaklık sözleşmesi bulunduğunu, bu üç adi ortaklığın adresinin müvekkili şirket olan … A.Ş.’nin merkez adresi olan … Mah. … Cad. … Plaza Kat :… / 10 Beykoz İST.olduğunu, bu sözleşmelerde sadece sözleşme konusu iş ve işlemlerin yürütülmesinde sözleşmelerin 6. maddesi kapsamında yetkinin … Ltd. Şti. adi ortağın yetkilisi … TC. Kimlik numaralı …’da olacağının belirlendiğini, pilot ortak olan müvekkili şirketin sözleşmeye dayalı tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, kurumlara verilmesi gereken teminatları verdiğini, ayrıca tüm malzeme alımları dahil tüm finansal desteğin müvekkili şirket tarafından verildiğini, işlerin takibi aşamasında yetkinin …’a verilmesi nedeniyle adi ortaklıklara ilişkin Vergi Dairesi şifreleri, ticari defter tutulması gibi tüm işlemlerin … tarafından yapıldığını, pandemi sürecinde adi ortak … şirketinin ekonomik dar boğaza girmesi üzerine, kurumlardan pilot ortak olan müvekkili şirkete, personel maaşlarının … tarafından ödenmediği, SGK borçlarının ödenmediği gibi birçok şikayetler gelmeye başladığını, … şirketi aleyhine birçok icra takipleri de başlatıldığını, müvekkilinin adi ortaklığa ulaşamadığını, müvekkilinin anılan şirketin bulundukları adresi boşaltıp kaçtıkları bilgisini aldığını, bunun üzerine durumdan şüphelenen müvekkilinin her üç kuruma ihtarname keşide ederek durumdan haberdar ettiğini, ödeme yapılmaması, … ile herhangi bir işlem yapılmaması hususunu bildirdiğini, incelenmek istenen defter ve kayıtlara ulaşılamadığını, müvekkili şirketin merkez adresine Ankara …İcra Dairesinin … E. Sayılı dosyasından alınan talimat ile fiili hacze gelindiğini, işbu fiili haciz ile müvekkili şirket adi ortağının, adi ortaklığı önce kendi şirketine, sonra şahsına, sonra yakın akrabasına ve sonra yakın akrabasının şirketine 2.500.000.00TL (İki Milyon Beşyüz Bin türk Lirası) kambiyo senedi ile borçlandırdığını, müvekkili şirket aleyhine ihtiyati haciz kararı aldırttığını ve müvekkili şirket aleyhine tüm haciz işlemlerini yaptırdığını öğrendiğini, icra dosyasına vekalet sunduklarında alenen muvazaalı ve tamamen kötüniyetle düzenlenmiş kambiyo senedine vakıf olunduklarını, müvekkili şirket tarafından Ankara 1.İcra Hukuk Mahkemesinin 2021 / 429 Esas Sayılı dosyası ile teminat mukabili ihtiyati haczin kaldırılmasının talep edildiğini, verilen karar gereğince 2.500.000.-TLlik teminat mektubunun Ankara 6.İcra Dairesinin … E. Sayılı dosyasına sunularak ihtiyati haczin durdurulduğunu, ayrıca Ankara Asliye 8.Ticaret Mahkemesinin 2021/62 Diş sayılı dosyası ile menfi tespit davası öncesi ihtiyati tedbir talep edilerek icra dosyasına ödenen bedelin alacaklıya ödenmemesine dair tedbir kararı alındığını, müvekkili şirketin zararının 3 milyonu geçtiğini, …’un müvekkili şirkete hiçbir bilgi vermeksizin tüm hissesini Üsküdar …Noterliğinin 29.03.2021 tarihli ve 6599 Sayı ile tasdikli karar ile … isimli kişiye devir ettiğini sicil gazetesinden öğrendiklerini, bunun kötü niyetle yapıldığını, her ortağın diğerlerine karşı, kendi kusuruyla verdiği zararları, başka işlerde ortaklığa sağladığı menfaatlerle mahsup ettirme hakkı olmaksızın gidermekle yükümlü olduğunu, adi ortaklık ile kendisine yetki verilen diğer adi ortağın yetkilisi …’un, açıkça kanuna aykırı şekilde ve adi ortaklığın aleyhine ve zararına olacak şekilde 2.500.000.00 TL gibi fahiş tutarlarda bir bedel ile açıkça muvazaalı olarak önce adi ortaklığı, adi ortaklardan kendi şirketi olan …ye sonra şahsına sonra akrabasına şeklinde ciro silsilesi ile borçlandırarak adi ortaklığın aleyhine işlemde bulunduğunu, müvekkili şirketin adi ortaklığın kayıtlarına hiçbir şekilde ulaşamadığını, şirketi idareye yetkili olsun olmasın her ortağın TBK. M.631/f.1 fıkrası uyarınca şirketin işleyişi hakkında bilgi alma, defter ve kayıtlarını inceleme ve bu defter ve kayıtlardan örnek alma ve mali durum hakkında özet çıkarma hakkı bulunduğunu, denetleme hakkının ortadan kaldırılmasına ya da anlamsız kılacak şekilde sınırlandırılmasına ilişkin olarak TBK. m.631/f.1’e aykırı şekilde sözleşmeler yapılamayacağını, yapılsa dahi bu sözleşme, TBK. m.631/f.2’deki emredici hüküm gereği mutlak butlanla geçersiz olduğunu, ticari defter, belge ve kayıtlara ulaşamadıklarını, … tarafından işletmelere ait SGK bordrolarının da düzenlenmemesi halinde müvekkili şirketin kurumlara vermiş olduğu teminatların yanma riskinin bulunduğunu, tüm bu nedenlerle …’un , gerek adi ortaklığı borçlandırma gerekse yasal yükümlülükleri yerine getirmeyerek müvekkili şirketi mali sıkıntıya sokma ihtimalinin çok yüksek olduğunu, adreslerden kaçtığını, kendisine ulaşamadıklarını, bu nedenlerle ivedilikle tedbiren davalı adi ortaklıklara yönetici kayyum atanmasını, sonrasında ise …’a verilen yetkilerin kaldırılarak yetkinin müvekkili şirket yetkilisine verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından 09.04.2021 tarihli kararla “Dosya kapsamında davacı sunduğu deliler itibariyle yaklaşık ispat koşulunu sağlayamamıştır. Kayyım tayini aynı zamanda TMK 426 ve 427.maddelerinde düzenlenmiştir. TMK 426/3 maddesinde yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel varsa temsil kayyımı atanabileceği, 427.maddesinde ise bir tüzel kişinin gerekli organlarından yoksun kalmış olması ve yönetimin başka yoldan sağlanamaması durumunda yönetici kayyımı atanabileceği kabul edilmiştir. TMK 426 ve 427.maddelerinin uygulanmasını gerektiren bir durumda tespit edilemediği” gerekçesiyle davacı yanın adi ortaklığa kayyım tayini yönündeki ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davacı vekili istinaf başvurusunda önceki iddialarını tekrarla birlikte özet olarak; adi ortaklık sözleşmesi ile kendisine yetki verilen …’un açıkça yetkiyi kötüye kullanması ve adi ortaklık aleyhine iş ve işlemlerde bulunması ve adi ortaklığı ve dolayısıyla adi ortaklardan müvekkili şirketi 3. şahıslara, kendi şirketine ve daha bilinmeyen birçok şekilde borçlandırmaya devam etmesi ve ticari defterleri sunmaması, kaçması, hesap vermekten kaçınması, vergi ve SGK şifrelerini paylaşmaması ve yasal yükümlülükleri de yerine getirmeyerek adi ortaklığı ve dolayısıyla adi ortak olan müvekkili şirketi üstesinden gelinemez boyutta zarara uğratması kuvvetle muhtemel olduğunu ileri sürerek yönetici kayyım atanması taleplerinin reddine dair 12.04.2021 tarihli kararın kaldırılarak, üç adi ortaklığa yönetici kayyım atanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Dava; adi ortaklıkta, temsil yetkisine sahip ortağın, bu yetkisinin kaldırılması ile yeni temsilci atanması istemine ilişkindir. Davacı şirket ile davalı şirket arasında 3 farklı sözleşme ile sözleşme ile adi ortaklığın kurulduğu, davalı şirket yetkilisi …’un ortakların nam ve hesabına tam yetkili ve temsilci olarak atandığı sunulan sözleşmelerden anlaşılmaktadır. Türk Borçlar Kanunu’nun 629.maddesine göre; ”Ortaklık sözleşmesiyle ortaklardan birine verilen yönetim yetkisi, haklı bir sebep olmaksızın, diğer ortaklarca kaldırılamaz ve sınırlanamaz. Ortaklık sözleşmesinde yetkinin kaldırılamayacağına ilişkin bir hüküm bulunsa bile, haklı bir sebep varsa, diğer ortaklardan her biri yönetim yetkisini kaldırabilir. Haklı sebepler, özellikle yönetici ortağın görevini aşırı ölçüde ihmal etmesi veya iyi yönetim için gerekli olan yeteneği kaybetmesi durumlarında vardır.” Buna göre; ortaklık sözleşmesiyle ortaklardan birine verilen temsil ve yönetim yetkisinin haklı bir sebep olmaksızın diğer ortaklarca kaldırılamayacağı ve sınırlandırılamayacağı kabul edilmekte ise de, aynı maddenin ikinci fıkrasında, haklı bir neden olması halinde diğer ortaklardan her birinin yönetim yetkisini kaldırabileceği öngörülmüştür. O halde; davacı tarafça temsil yetkisine sahip olan davalı ortağın yükümlülüklerini yerine getirmediği, ortakları ve ortaklığı zarara uğrattığını ve ihtiyati tedbir yoluyla ortaklığa kayyım atanmasını talep ettiğine göre ihtiyati tedbir talebinin kabulü “yaklaşık ispat koşulu”nun yerine getirilmesine bağlıdır. Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlamakla yükümlüdür. (Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 2018/5411E.- 2019/1718 K.) Söz konusu davada adi ortaklığa kayyım atanmasına konu iddialara yönelik talep hakkında yaklaşık ispata dair delillerin sunulmadığı, bahsi geçen senet ve takiplere davalının kötüniyeti ile sebep olduğuna ilişkin iddianın yargılama ve bu süreçteki sunulacak tüm delillerle ayrıca değerlendirilmesi gerektiği gözetilerek, mahkemenin kayyım atanmasına dair ihtiyati tedbir talebinin reddi kararı usul ve hukuka uygun bulunmuştur. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, istinaf eden davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 16/07/2021