Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1705 E. 2022/961 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/1705
KARAR NO: 2022/961
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/01/2021
NUMARASI: 2015/1243 E – 2021/163 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 31/03/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle,dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu uyarınca elektrik dağıtım faaliyetleri özel sektöre açılmış, serbest piyasa içinde rekabet sağlanması amacıyla özelleştirme programındaki elektrik dağıtım bölgeleri 21 dağıtım bölgesine bölünmüş olduğu, hal böyle iken, kamu kurum ve kuruluşlarınca kullanılan elektrik enerjisi bedellerinin artık özel şirketlere ödenmesinin gündeme geldiği, bu nedenle kamu kurumları ve resmi dairelerde kullanılan elektrik enerjisinde tasarrufa gidilmesi ve tüketim giderinin azaltılmasına yönelik birtakım tedbirler alındığını, bu çerçevede, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) tarafından alınan “21 Dağıtım Şirketi için Tarife Uygulamalarına İlişkin Usul ve Esaslar” başlıklı 29.12.2010 tarih 3002 sayılı Kurul Kararı, 31.10.2010 günlü Resmi Gazete ‘de yayımlanmış ve 01/01/2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olduğunu, söz konusu Kurul Kararı’nın “Abone Grupları ve Tanımı” başlıklı 1. Maddesinin B.l bendinde; ” Ticarethane: Ana abone grubudur. Bu usul ve esaslarda tanımlanan diğer ana ve alt abone grupları kapsamında girmeyen her türlü tesis ve işletmeler, kamu idareleri (resmi daireler), kamu kurum ve kuruluşları, şantiyeler, geçici ve gezici tesisler bu abone grubu kapsamındadır.” denilmek suretiyle “Ticarethane” grubu kapsamına girebilecek aboneler tayin edildiğini, anılan bende göre kamu idareleri ile kamu kurum ve kuruluşlarının da bu gruba girdiğinin açıkça görüldüğünü, dolayısıyla bir kamu kuruluşu olan müvekkil idarenin de “Ticarethane” grubuna girmekte olduğunu, ticarethane” grubu abonelerinin ise … Fonsuz tarifelerinin 2. maddesinde yer alan “Dağıtım sistem kullanıcılan-iletim şaft sahalarının dağıtım şirketinin kullanımındaki OG haralarına özel hattı ile tek bir tüzel kişilik durumundaki kullanıcılar” başlığı altındaki gruba girdiği ve “Ticarethane” türü abonelere kullanılan elektriğin … tarafından, fonsuz tarifelerin 2. Maddesine göre faturalandırılması gerektiğini, ancak, müvekkil idare teknik birimlerince yapılan inceleme neticesinde, Bölge Müdürlükleri görev alanında yer alan işyeri ve trafo merkezi aboneliklerinin … tarafından, 2011 yılı fonsuz tarifelerin 2. maddesi uyarınca değil, 4. Maddesine göre yapıldığı ve elektrik giderlerinin de buna göre faturalandırıldığının tespit edildiği, başka bir ifadeyle müvekkil idare, … Tarafından “ticarethane” tipi abone olarak değerlendirilmeyip başka bir grupta ele alınmış olduğu, bu şekilde davalı kurumca uygulanan yanlış tarife neticesinde müvekkil idareden fazla bedel tahsil edildiği ve bu davayla fazla ödenen bu bedelin geri alınmasının amaçlandığını, ancak daha öncesinde, teşekkülleri tarafından davalıya hitaben yazılan 28.09.2011 tarih ve 4778 sayılı yazıyla bu durumun bildirildiğini, Bölge Müdürlükleri sorumluluk alanında bulunan trafo merkezi iç ihtiyaç sayaçları abone grubunun “Ticarethane” tipi olduğu, bu gruptaki abonelerce kullanılan elektriğin …’ ın fonsuz tarifelerinin 2. Maddesi uyarınca faturalandırılması gerekirken, hatalı olarak 4. Maddesi uyarınca fiyatlandırıldığının belirtildiği ve bu durumun düzeltilmesinin istendiğini, anılan yazıya istinaden … tarafından 01/10/2011 tarihi itibariyle tarife değişikliği uygulanmaya başlandığı, daha sonra hatalı tarife grubu uygulanması nedeniyle faturalandırılma yapılması neticesinde, artan birim fiyatlar ve ortaya çıkan “Dağıtım Sistemi Kullanım Bedeli” nedeniyle fazla bedel tahsil edildiği belirtilerek, fazla tahsil edilen bedellerin iadesi talep edildiği, ancak 01.09.2006 (fonsuz tarifelerin başlangıcı) yılından 30/09/2011 tarihine kadar olan bedelin iadesinin gerçekleşmediğini, borçlar Kanunu’nun 146. Maddesine göre “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” Hükmü gereğince geriye dönük on yıllık hatalı olarak fazla ödenen miktarların ödenmesi gerekmekte olduğunu, müvekkil kuruma ait trafo merkezlerindeki iç ihtiyaç abonelikleri için aylık olarak düzenlenen faturaların 01.09.2006 tarihinden itibaren 30.09.2011 tarihine kadar hatalı tarife grubu içerisinde faturalandırılmadan dolayı tahakkuk ettirilmiş fazla ücretlerin faiziyle birlikte müvekkil kuruma iade edilmesi gerektiğini, delil listesinin eki olarak sunulan 960 adet faturada hatalı tarife uygulaması sonucunda artan birim fiyatlar ve ortaya çıkan “Dağıtım Sistemi Kullanım Bedeli” nedeniyle fazla tahsil edilen bedellerin mevcut olduğu, Teşekkülleri bünyesinde bulunan 20 trafo merkezi için kesilen bu faturalar geriye dönük olarak 6 yıllık dönemi kapsamakta olduğu, (01/09/2006 tarihinden 30.09.2011 tarihine kadar) Bölge Müdürlüklerinin teknik birimlerince yapılan incelemeler neticesinde, bu 960 Adet faturayla fazladan alınan bu fark bedellerinin toplanması sonucunda 388.444,51 TL’lik bir meblağ ortaya çıktığını, delil listesinin eki olarak sunulan fiyat çizelgelerinde, 2 numaralı tarifeye göre hesaplanan ve olması gereken tarifeler uyarınca hesaplanan faturalar ile hatalı hesaplanan fatura bedellerine yer verilmiş ve bu iki fatura grubu arasındaki bedel farklarının toplanmasıyla talep edilen 388.444,51 TL değerine ulaşıldığını, sonuç olarak, en az yukarıdaki meblağ kadar davalı lehine tahakkuk eden bir kazanç olduğu, bu nedenle, 30.09.2011 tarihinden 6 yıl geriye yönelik olarak (01.09.2006-30.09.2011 tarihleri arası) fazladan ödenmiş ve iade edilmeyen toplam 388.444,51 TL’lik meblağın geri alınması amacıyla eldeki davayı açma zorunluluğu hasıl olduğu ifade edilmiş ve ekte sunulu faturalarla davalı kurum tarafından fazladan tahsil edilen toplam 388.444,51 TL tutarındaki haksız kazancın, muhtelif vadeli faturalara göre yapılan ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak müvekkil idareye geri verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 27.09.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 4019 sayılı Kurul Kararı ile belirlenen “Dağıtım ve Perakende Satış Faaliyetlerinin Hukuki Ayrıştırılmasına İlişkin usul ve Esaslar “da ki yöntem ile elektrik dağıtım ve elektrik perakende satış faaliyetleri 19.06.2013 tarihi itibariyle bölünme yolu ile ayrı tüzel kişilikler altında faaliyetine devam etmekte olduğunu, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 10. Maddesi ve ilgili mevzuat kapsamında, ilgili dağıtım bölgesinde bulunan tüketicilere Kurul tarafından onaylanan perakende satış tarifeleri üzerinden elektrik enerjisi satışı amaçlı olarak elektrik abonelik sözleşmesi yapma ile ilgili faaliyetler elektrik dağıtım şirketinin faaliyet konusu içerisinde bulunmamakta olduğu, söz konusu faaliyetlerin elektrik perakende satış şirketinin (nihai tüketicilere bu hizmet Anadolu yakasında … tarafından verilmektedir) faaliyet konusunu teşkil etmekte olduğunu, bu bakımdan, elektrik dağıtım lisansı kapsamında dağıtım faaliyeti ile iştigal eden şirketlerinin, davaya konu edilen taleplerin muhatabı olmadığı, tüketicilerin faturalarındaki tahakkuk ve tahsilatlar yönünden taleplerini faturalandırma işleminin yapıldığı elektrik perakende satış şirketine yapması gerektiği, davanın …’a (… A.Ş.) ihbar edilmesini talep ettiklerini, …’ ın Bölge Müdürlüklerinin görev alanında yer alan işyeri ve trafo merkezi aboneliklerinin müvekkil şirket tarafından 2011 yılı fonsuz tarifelerin 2.Maddesi uyarınca değil, 4. Maddesine göre yapıldığı ve elektrik faturalarının da bu tarifeye göre tahakkuk ettirilerek tahsil edildiğini iddia etmekte olduğu, bu iddiaları kabul anlamına gelmemek kaydıyla; ayrışma dönemi öncesi faaliyetlerin birlikte yürütüldüğü dönemde … tarafından bu abonelikler yapılırken hata yapılmış olsa bile; … da bir kamu kuruluşu, bir tüzel kişilik olarak yapılan aboneliklerin talep, imza ve kontrol aşamalarında, faturaların tahakkuku, tebliği ve tahsilatı aşamalarında üstüne düşen dikkat, özen ve sorumluluklarını yerine getirmemiş olduğu, bu sebeple mevzuat açısından olduğu gibi borçlar hukukuna göre de iddia ve taleplerinde haksız olduğunu, ayrışma öncesi dönemde yapılan işlemlere dair müvekkil şirkette yapılan araştırmada edinilen bilgilerde, davacı idarece 28.09.2011 tarihli ve 4779 sayılı yazıları ile iç ihtiyaç aboneliklerinin 2011 yılı fonsuz tarifeler kısmında ” İletim şalt sahalarının dağıtım kullanımındaki OG haralarına özel hattı ile bağlı tek bir tüzel kişi durumundaki kullanıcılar ” başlıklı bölümünde yer alan 2 nolu kısımdaki Ticarethane (tek zamanlı) tarifesi olarak düzeltilmesi talep edilmiş olduğu, davacı …’ın bu talebi mevcut durum ve mevzuat kapsamında değerlendirilerek 01.10.2011 tarihinden itibaren tarife değişikliği yapılarak uygulanmış olduğunu, tarife değişikliği uygulamasının başlaması akabinde …, 08.03.2011 tarihli 1362 sayılı yazılarıyla trafo merkezlerindeki iç ihtiyaç abonelikleri için aylık olarak düzenlenen faturalarda 01.09.2006 tarihinden 30.09.2011 tarihine kadarki dönemde farklı tarife uygulanması nedeniyle haksız tahakkuk ve tahsil edildiği iddia edilen bedellerin kendilerine iadesini talep etmiş olduğu, bu yazıya Müşteriler Müdürlüğü’nün 29.03.2012 tarihli ve 4672 sayılı yazısı ile cevap verilmiş, 29.12.2011 tarihli 3002 sayılı Kurul kararı ile kabul edilen ve 01.01.2011 tarihinden itibaren geçerli olan 21 Dağıtım Şirketi İçin Tarife Uygulamalarına İlişkin Usul ve Esasların 2. Maddesi Abone Grubu Tespitinde ” Şirket tarafından yapılan abone grubu tespitine ikinci faturanın son ödeme tarihine kadar itiraz etmeyen müşteri şirketin kararını kabul etmiş sayılır ve geriye yönelik bir hak talep edemez.” denilerek taleplerinin reddedilmiş olduğunu, iade taleplerinin reddedilmesi üzerine bu kez 24.04.2012 tarihli ve 2250 sayılı yazı ile 21 Dağıtım Şirketi İçin Tarife Uygulamalarına İlişkin Usul ve Esasların 2.maddesinde belirtilen durumun abone grubunun tespitinde geçerli olduğu, söz konusu trafo merkezlerinin iç ihtiyaç faturalarının düzenlenmesi sırasında esas alınan abone grubundan ziyade tarife grubunda hata yapıldığı ve bu sebeple taleplerinin devam ettiğini bildirmiş olduklarını, 04.12.2012 tarihli 9146 sayılı yazı ile bu kez Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin 23. Maddesi’nde düzenlenen ” ödeme bildirimlerine ilişkin hatalar; hatalı sayaç okunması, yanlış tarife veya yanlış çarpım faktörü uygulanması, tüketim miktarı ve /veya bedelinin hatalı hesaplanması ya da mükerrer ödeme bildirimi düzenlenmesi gibi hususlardır. Perakende satış lisansı sahibi tüzel kişiden kaynaklanan hatalı bildirimlere karşı müşteri tarafından fatura tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içerisinde itiraz edilebilir” hükmüne dayanarak, bağlantı grubu farklılığından kaynaklanan farkın 28.09.2011 tarihli yazılarının müvekkil …’a tebliğinde itibaren olmak üzere 1 yıllık geriye dönük şekilde incelenmesi ve tarife değişikliğinin fiili olarak gerçekleştiği 01.10.2011 tarihine kadar ki tarife farkından kaynaklı fazla ödemenin kendilerine iade edilmesinin istenmiş olduğunu, bu yeni talep hakkında karar verilmek üzere oluşturulan Komisyonca alınan 13.02.2013 tarihli 435 sayılı karar ile talebe dayanak yapılan Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin 23. Maddesi doğrultusunda hesaplama yapılmış ve 100.794,50 TL ‘lik tarife farkının iade edilmesine karar verilmiş ve ödemesinin yapılmış olduğunu, 19.06.2013 tarihi itibariyle de perakende satış ve dağıtım faaliyetleri yasal olarak ayrılarak farklı iki şirket olarak yürütülmeye başlanmış olduğunu, son olarak … 28.09.2011 tarihli ve 4779 sayılı yazıları ile iç ihtiyaç aboneliklerinin 2011 yılı fonsuz tarifeler kısmında ” iletim şalt sahalarının dağıtım kullanımındaki OG haralarına özel hattı ile bağlı tek bir tüzel kişi durumundaki kullanıcılar” başlıklı bölümünde yer alan 2 nolu kısımdaki ticarethane (tek zamanlı) tarifesi olarak düzeltilmesi talep etmiş se de, …’ın aynı abonelikten beslenen ve ekteki listede verilen lojman ve ortak kullanımları da bu hat üzerinden beslenmekte olduğu, yani bu trafo merkezleri tek bir tüzel kişilik olma özelliklerini kaybetmiş olduklarını, bu nedenle de talepleri haksız ve mesnetsiz kalmakta olduğunu, davacının yapılan fark ödemesi dışında müvekkil şirketten talep edebileceği herhangi bir hak ve alacağı bulunmamakta olduğunu, bir hak ve alacağı bulunması halinde ise muhatabının … olmadığını, davanın esastan da ret edilmesi gerektiği ifade edilmiş ve açılan davanın dayanağı olan faturalandırma işleminin müvekkil şirket faaliyeti olmadığından davanın öncelikle husumetten reddine, davanın, asıl muhatap olan Perakende satış şirketi … (… A.Ş.)’a İhbar edilmesine, her ne kadar davanın muhatabı değil iseler de; Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin 23. Maddesi gereği şirket tarafından yapılan abone grubu tespitine ikinci faturanın son ödeme tarihine kadar itiraz etmeyen müşterinin şirketin kararını kabul etmiş sayılacağı ve geriye yönelik bir hak talep edemeyeceğinden, yine aynı madde gereği Perakende Satış Lisansı sahibi tüzel kişiden kaynaklanan hatalı bildirimlere karşı müşteri tarafından fatura tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içerisinde itiraz edilebilir hükmüne göre en fazla bir yıl geriye dönük itiraz hakkı olabileceğini, nitekim buna göre hesaplamanın da yapılıp 1 yıllık farkın kendilerine ödenmiş olması nedeniyle talep edilebilecek bir hakları bulunmadığından taleplerin esastan da reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesi tarafından; ” Taraflar arasında sözleşme ilişkisi olduğu, 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadan talepte bulunulduğu açıktır. Yine davadan önce davalı 100.794,50 TL lik bir tutarı davacıya iade etmişse de, taraflar arasında yazılı bir ibralaşma, mutakabat yerine geçecek bir yazılı belge düzenlememiştir. Davacının fazlaya ilişkin hakkını talep etmesine engel bir durum görülmemiştir. Uyuşmazlığın çözümünde mülga Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin 23. maddesinin uygulanacağı, buna göre de davalı dağıtım şirketinin hatasından kaynaklanan alacaklarda (yanlış tarife uygulaması) tüketimin hesaplanacağı süre konusunda herhangi bir sınırlama getirilmemiş, hatanın başlangıç tarihi itibariyle tarife farkı bedelinin hesaplanması gerekmiştir. Bu bakımdan bilirkişilerce yapılan hesaplamalar mahkememizce de denetlenerek hükme esas alınmıştır. Yargıtay 3 HD.nin yerleşik uygulamalarına (2020/1986 E, 2803 K, 2017/15754 E, 2019/2336 K) göre , 08/05/2014 tarihli Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliğinin yürürlüğe girdiği tarihten önce, elektrik dağıtım şirketinin hatasından dolayı, sayacın hatalı okunması, yanlış tarife veya reaktif ve aktif enerjiye ilişkin yanlış çarpım faktörü uygulanması, tüketim miktarı ve/veya bedelinin hatalı hesaplanması, vs. gibi hususlarda, Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği geriye yönelik alacaklarda herhangi bir süre öngörmediğinden, geriye yönelik olarak zamanaşımı süresi boyunca (zamanaşımı defi varsa en fazla 10 yıl) hesaplama yapılması yönündedir. Ancak, doğru tarifenin uygulanması için gereken dikkat ve özenin gösterilmemesi nedeniyle, 6098 sayılı TBK’nın 114. maddesi (818 sayılı BK’nun 98/2) delaletiyle TBK’nın 52. (BK’nın 44.) maddesi uyarınca, davalının da davacı ile birlikte müterafık (%50) kusurlu olduğu açıktır. (HGK’nun 22/05/2002 gün, 2002/19-340 Esas, 2002/420 Karar, 13. Hukuk Dairesinin 19/01/2004 gün ve 2003/321 Esas, 2003/72 Karar sayılı ilâmlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.)… Yapılan bilirkişi hesaplamaları üzerine 18/12/2017 tarihinde ıslah dilekçesi sunarak talebini 552.123,46 TL olarak ıslah etmiş, 19/12/2017 tarihinde de ıslah harcını yatırmıştır. Dava dilekçesine göre davacı kendi kayıtları ile inceleme yapmış 388.444,51 TL nin iadesini talep etmiştir. Davacıya davasını açıklaması için süre verilmiş, davacı 26/11/2019 tarihli beyanıyla belirsiz alacak davası açtığını ileri sürmüştür. Ne var ki dava dilekçesinin mahiyeti, yazılış şekli, talep edilen tutarın davacının kendi defter ve kayıtları ile de hesaplanabilecek türden oluşu, alacağın mahiyeti gereği “belirsiz alacak” olmadığı; bu sebeple de davacının 388.444,51 TL olarak açtığı davanın kısmi dava niteliğinde olduğu kabul edilmiştir. Davanın kısmi dava olarak kabul edilmesinin sonucu olarak da davacının 18/12/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile alacağının daha önce dava edilmemiş kalan kısmını talep ettiği kabul edilmiş ve ıslah edilen kısım için faiz ıslah tarihinden başlatılmıştır. Özetle, yukarıda bahsedilen gerekçelerle, davalının husumet, zamanaşımı itirazları isabetli görülmemiş, davacının da müterafik kurusu olduğu nazara alınarak %50 oranında takdiri indirim yoluna gidilmiştir. Davadan önce her bir fatura dönemine göre usulünce davalı temerrüde düşürülmemiş olduğundan faiz, kısmi açılan tutar yönünden dava tarihinden başlatılmıştır. Bilirkişilerce, 12/10/2020 tarihli raporda (s.9) yasal faiz uygulanması gerektiği görüş olarak belirtilmişse de, davanın mahiyeti ve tarafların tacir sayılması sebebiyle ticari faize hükmedilmiştir.” gerekçeleriyle Davanın KISMEN KABULÜNE; Davacının alacağında, TBK’nun 52 (BK’nun 44) maddesi uyarınca takdiren indirime gidilerek 194.222,25 TL’nin dava tarihinden itibaren, bakiye 81.839,48 TL’nin ıslah tarihi olan 19/12/2017 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesi uyarınca işleyecek faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı, davalı ve feri müdahil tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; yargılama sırasında dosyaya sunulan bilirkişi raporlarında da tespit edildiği üzere müvekkilinin alacağının 552.123,46.-TL olduğunu, kararda müvekkilinin de müterafik kusurlu olduğu gerekçesiyle % 50 takdiri indirim kullanılarak alacağın ancak yarısının müvekkiline ödenmesine karar verildiğini, müvekkilinin herhangi bir kusuru bulunmadığını, bunun bilirkişi raporlarında da sabittir olduğunu, davalının yanlış ve hatalı işlem yaparak müvekkilinden fazladan tahsil ettiği bedelin söz konusu olduğunu, % 50 gibi yüksek bir oranda takdiri indirime gidilmesinin hukuka, hakkaniyete aykırı olduğunu, davalının sebepsiz zenginleşmesine de sebep olduğunu, faize ilişkin hükmün hatalı olduğunu, her bir faturanın ödeme tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Davalı vekili istinaf başvurusunda özetle; müvekkili şirketin i davada pasif husumeti bulunmadığını, Elektrik Piyasası Kanunu’nun 3, Maddesi ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun 12.09. 2012 tarih ve 4019 sayılı Kararı uyarınca, Elektrik Piyasası’nda dağıtım ve perakende satış faaliyetlerinin 19.06.2013 tarihinden itibaren ayrı tüzel kişilikler alttında yürütülmesine karar verilmesi üzerine anılan tarih itibariyle … A.Ş. (…”) ve … A.Ş. (…”) olarak hukuki ayrışma sağlandığını, müvekkili şirket ile ihbar olunan şirket … A.Ş. arasındaki bölünme, hukuki bir bölünmenin yanında, mevzuat kapsamında zaruri bir bölünme olduğunu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu kararı ile dağıtım ve satış faaliyetlerinin iki ayrı tüzel kişilik altında yürütülmesine karar verilmesi nedeniyle, hukuk ayrışma sağlanmasının zorunlu kılındığını, dolayısıyla müvekkili şirketin işbu davada taraf sıfatı bulunmadığını, -Davada 01.09.2006-30.09.2011 tarihleri arasındaki fazla ödemenin iadesinin talep edildiğini, zamanaşımı süresinin 1 yıl olarak uygulanması gerektiğini, -Belirtilen tarihte yürürlükte bulunan, Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin 23. Maddesi “Hatalı bildirimde bulunulması başlıklı 23. maddesinin “Ödeme bildirimine ilişkin hatalar; hatalı sayaç okunması, yanlış tarife veya yanlış çarpım faktörü uygulanması, tüketim miktarı ve/veya bedelinin hatalı hesaplanması ya da mükerrer ödeme bildirimi düzenlenmesi gibi hususlardır. Perakende satış lisansı sahibi tüzel kişiden kaynaklanan hatalı bildirimleri karşı, müşteri tarafından fatura tebliğ tarihinden 1 yıl İçerisinde itiraz edilebilir.” düzenlemesinin bulunduğunu, davacıya yana mevzuat hükümleri kapsamında fark bedel ödemesi yapıldığını ve davacı ile mutabakata varıldığını, – Anılan 23. Madde gereğince tebliğ tarihinden itibaren olmak üzere 1 yıllık geriye dönük şekilde incelenmesi ve tarife değişikliğinin fiili olarak gerçekleştiği 01.10.2011 tarihine kadarki tarife farkından kaynaklı fazla ödemenin kendilerine ödenmesi talep edildiğinde, müvekkil şirketin ilgili birimlertince yapılan hesaplamada, 100.794,50 TL fark bedel olduğu belirlenerek davacıya ödeme yapıldığını, davacının başkaca talepte bulunma hakkı olmadığını, -Dava konusu alacağın kaynağının elektrik enerjisi piyasası olduğunu, dolayısıyla özel hukuk türü olan elektrik enerjisi piyasası mevzuatı incelenmeksizin verilen kararın hatalı olduğunu ileri sürmüştür.Feri müdahil vekili istinaf başvurusunda özetle; -Davacının talebi tarihinde elektrik piyasasında geçerli olan mevzuata uygun şekilde işlem yapıldığını, davacının iade talebi haksız ve dayanaksız olduğunu, gerekçeli kararda davacının iade talebinin yerinde olup olmadığı değerlendirilmediğini, – İşlem tarihinde yürürlükte olan Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 23. Maddesinin ve 1 yıllık sürenin değerlendirilmediğini, -Elektrik piyasası mevzuatına hakim basiretli tacir olan davacının, fatura bedelini ödedikten yıllar sonra iadesini istemesi ticaret hukuk çerçevesinde de kabul edilebilir olmadığını, – Hükme esas alınan bilirkişi raporuna yapılan itirazlar giderilmeksizin karar verildiğini, bilirkişi raporunda yapılan hesaplamanın hatalı olduğunu, – davalı şirketin ilgili birimlerince yapılan hesaplamaya bilirkişi kök raporunun 12. sayfasında yer verilmiştir, bu hesaplamada 625.908,60 TL. toplam ödenen, 525.114,10 TL. ödenmesi gereken ve 100.794,50 TL. de fark bedel olduğu belirtildiğini, hesaplama kriterleri ve hesaplamaya esas olan veriler aynı iken, hesaplama sonucunda varılan rakamların bu denli farklı olmasının izaha muhtaç olduğunu, aynı bilirkişinin geriye dönük 1 yıl için Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin 23. maddesine göre yaptığı hesaplamada da fark bedelinin, davalı şirketin hesapladığı rakamdan (100.794,50 TL) farklı olarak 117.691,34 TL. şeklinde hesapladığını, – Davacı şirketin talebi davalı şirket tarafından karşılandığını, bunu aşan talebin haksız olduğunu, – Davacının talep ettiği alacağın zamanaşımına uğradığını, – Davacı lehine takdir edilen vekalet ücretinin asıl alacak tutarına göre hesaplanması gereken vekalet ücretinin çok üstünde hesaplandığını ileri sürmüştür. Dava, hatalı fon grubu ve hatalı tarife sonucu fazladan tahakkuk ettirilen bedellerin iadesi istemine ilişkindir. Elektrik Tarifeleri Yönetmeliğini yürürlükten kaldırarak 01/03/2003 tarihinde yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 23.maddesinde ise; ” Ödeme bildirimine ilişkin hatalar; hatalı sayaç okunması, yanlış tarife veya yanlış çarpım faktörü uygulanması, tüketim miktarı ve/veya bedelinin hatalı hesaplanması ya da mükerrer ödeme bildirimi düzenlenmesi gibi hususlardır. Hatalı bildirimlere karşı, müşteri tarafından fatura tebliğ tarihinden itibaren (1) yıl içerisinde perakende satış şirketine itiraz edilebilir. İtirazın yapılmış olması ödeme yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. İtiraza konu tüketim bedeli ile müşterinin bir önceki tüketim döneminde ödemiş olduğu tüketim bedeli arasındaki farkın yüzde otuzdan fazla olması durumunda müşteri, bir önceki dönem tüketim bedeli kadarını son ödeme tarihinden önce ödeyebilir. Bu durumda müşteriye 24. madde hükümleri uygulanmaz. İtiraz, perakende satış lisansı sahibi tüzel kişi tarafından başvuru tarihini izleyen en geç (10) iş günü içerisinde incelenerek sonuçlandırılır. İtirazın dağıtım şirketini ilgilendiren hususlarla ilgili olduğunun tespit edilmesi hâlinde, itiraz geliş tarihinden itibaren perakende satış lisansı sahibi tarafından iki iş günü içerisinde dağıtım şirketine iletilir. Dağıtım şirketi itirazın kendisine ulaştığı tarihten itibaren (10) iş günü içerisinde inceleme sonuçlarını perakende satış şirketine bildirir. İnceleme sonuçları perakende satış şirketi tarafından en geç (3) iş günü içerisinde müşteriye yazılı olarak bildirilir. İnceleme sonucuna göre itirazın haklı bulunmaması hâlinde, itiraza konu tüketim bedelinin eksik tahsil edilen kısmı, müşteriden tahsil edilir.” hükmüne yer verilmiştir. Yönetmelik maddesi incelendiğinde, dağıtım şirketinin hatasından kaynaklanan alacaklarda (yanlış tarife uygulaması) tüketimin hesaplanacağı süre konusunda herhangi bir sınırlama getirilmediği, 01/03/2003 tarihli yönetmeliğe göre ödeme bildirimine ilişkin bu ve benzeri hatalar açısından, hatanın başlangıç tarihi itibariyle tarife farkı bedelinin hesaplanması gerektiği açıktır. Bu nedenle davalının zamanaşımına yönelik istinaf itirazı yerinde değildir. Davalının husumete yönelik istinaf itirazlarına gelince; davalılar arasındaki işletme hakkı devir sözleşmesinin19.06.2013 tarihinde yapılmış olduğu ve25.12.2015 tarihinde açılan davanın, dava tarihinden geriye doğru 10 yıllık haksız yere tahsil edilen bedelin tahsiline ilişkin bulunduğu, bu itibarla işletme hakkı devir sözleşmesi tarihi öncesine ilişkin davalıya husumet yöneltilebileceği nazara alındığında bu itirazlar yerinde görülmemiştir. Esasa ilişkin istinaf itirazları yönünden yapılan değerlendirmede ise; Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) tarafından alınan “21 Dağıtım Şirketi için Tarife Uygulamalarına İlişkin Usul ve Esaslar” başlıklı 29.12.2010 tarih ve 3002 sayılı Kurul Kararının “Abone Grupları ve Tanımı” başlıklı 1. Maddesinin B.1) bendine göre; Davacı TEİAŞ İstanbul 4. İletim Tesis ve Grup Müdürlüğü görev alanında bulunan Trafo Merkezlerinin İç ihtiyaç aboneliklerinin ” Ticarethane” Grubuna girdiği, Ticarethane” grubu abonelerinin ise Fonsuz Tarifelerinin 2. maddesinde yer alan “Dağıtım Sistemi Kullanıcıları – İletim şalt sahalarının dağıtım şirketinin kullanımındaki OG baralarına özel hattı ile bağlı tek bir tüzel kişi durumundaki kullanıcılar” başlığı altında bulunan ” Ticarethane “ grubuna girdiği, ancak davacıya ait Trafo Merkezi aboneliklerinin davalı … tarafından Fonsuz Tarifelerin 4. Maddesine göre yapıldığı ve elektrik giderlerinin de buna göre faturalandırıldığı, esasen bu hususta taraflar arasında ihtilaf da olmadığı, bilirkişi hesaplamasına fazla alınan bedelin yapılan iadenin mahsubu sonrası 552.123,46 TL olduğu anlaşılmaktadır. Bilirkişi raporu ve heyet raporunun dava konusu dönem içinde fazla tahsil edilen bedeller yönünden birbirini doğruladığı nazara alındığında davalı ve feri müdahilin sübuta yönelik istinaf itirazları yerinde görülmemiştir. Davalının vekalet ücretine yönelik istinaf itirazları yönünden yapılan değerlendirmede ise; Karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’nin 13. maddesi; “Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin İkinci Kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri ile onikinci maddenin birinci fıkrası,onaltıncı maddesinin ikinci fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.” Davanın tamamen veya kısmen kazanılması ya da reddedilmesi halinde, nispi vekalet ücreti kabul ya da reddedilen müddeabihin değeri üzerinden hesaplanır. Somut olayda, dava açılırken 388.444,51 TL TL olan dava değeri, ıslah ile 552.123,46 TL ye yükseltilmiş, davacı tarafça bu bedel üzerinden harç yatırılmıştır. Mahkemece takdiri indirim nedenleri sonrası hükmedilen miktar üzerinden vekalet ücreti hesabı usul ve yasaya uygundur. Davacı dava dilekçesinde fazlaya ait haklarını saklı tutarak 388.444,51 TL(‘nin tahsili talebiyle açmış, fazla tahsil edilen bedellerin tespiti ve tahsiline yönelik istemde bulunmamıştır. Kaldı ki davacının kayıtları üzerinde yapacağı inceleme ile alacağı belirlemesi mümkündür. Bu sebeple davanın kısmi dava olduğu ve mahkemece faiz başlangıç tarihlerine dair hükmün usule uygun olduğu görülmektedir.Hakkaniyet indirimine yönelik ise; davacının basiretli tacir olarak uygulanna tarifeyi tespit edebilecekken uzun süre doğru tarifenin uygulanması için gereken dikkat ve özenin gösterilmemesi nedeniyle, 6098 sayılı TBK’nın 114. maddesi (818 sayılı BK’nun 98/2) delaletiyle TBK’nın 52. (BK’nın 44.) maddesi uyarınca, davalının da davacı ile birlikte müterafık (%50) kusurlu olduğu açıktır.Bu itibarla; dosya kapsamına göre ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, tarafların istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının, davalının ve feri müdahilin istinaf başvurularının HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine, Davacıdan alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,4‬0 TL’nin istinaf eden davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, Davalıdan alınması gereken 5.590,45 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 4.715,45 TL harcın mahsubu ile bakiye 875,00 TL’nin istinaf eden davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, Feri Müdahilden alınması gereken 5.590,45 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 4.715,45 TL harcın mahsubu ile bakiye 875,00 TL’nin istinaf eden davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 361.madde uyarınca gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.31/03/2022