Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1632 E. 2021/3331 K. 13.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/1632
KARAR NO: 2021/3331
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/11/2020
NUMARASI: 2017/1150 E – 2020/686 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 13/12/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında İstanbul ili, Sarıyer ilçesi, … Köyü, … Çiftliği mevkiinde kain … pafta, … parselde kayıtlı 15.320 m2, … pafta, … parselde kayıtlı 11.869 m2 arsa vasıflı gayrimenkuller ile ilgili olarak Düzenleme Şeklinde Hasılat Paylaşımlı Arsa Payı Karşılığı Bina Yapımı Ve Satış Vaadi Ön Anlaşması yapıldığını, sözleşme gereği müvekkilinin davalı şirkete toplam 350.000,00 USD ödeme yaptığını, 10.000 USD’nin şirket muhasebe sorumlusu …’a belge karşılığı teslim edildiğini, bakiye 250.000 USD’nin banka aracılığı ile şirket hesabına gönderildiğini, davalının sözleşmeyi arsa sahibi sıfatıyla imzaladığını, ancak daha sonra arsa sahiplerinin dava dışı … AŞ olduğunun öğrenildiğini, bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmenin geçersiz olduğunu, müvekkilinin Bakırköy …Noterliğinin 21/04/2017 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile durumu ihtar ettiğini, ancak davalının 350.000,00 USD’ni iade etmediğini, davalı hakkında İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, davalının borca itirazının haksız olduğunu belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına, davalının % 20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin ısrarı sonucu ve Davacı şirketin söz konusu arsalara inşaat yapacağı taahhüdüne güvenerek tüm projeler ve görüşmelere son verilerek iş davacı Şirkete verildiğini, davacı Şirketin de başlangıçta, samimi olarak işe girişip kısmi ödemeler yapmış ise de bilahare işi yavaşlatıp, taahhütlerini ihlal etmeye başladığını, davacının talebinin 818 sayılı BK’nın 126/4. maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunun kabulü halinde dahi, ödeme ve sözleşmenin feshi üzerinden 5 yıldan çok daha uzun bir zaman geçtiğinden yine davanın zamanaşımından reddi gerektiğini, davacının açtığı davada haksız olduğunu belirterek reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; taraflar arasındaki şifahi kat karşılığı bina yapım sözleşmesinin, anlaşma tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanunun 126/4 fıkrasına göre beş yıllık zamanaşımına tabi olduğu, sözleşme en baştan geçersiz olduğundan, ödemenin yapıldığı tarih itibariyle zamanaşımı süresinin işlemeye başladığı, dosyada mevcut avans ve kapora makbuzunun 11/07/2008, dekontun ise 21/08/2008 tarihli olduğu, buna göre davacının iade alacağı yönünden takip tarihi olan 27/07/2017 tarihi itibariyle beş yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, davalının zamanaşımı def’inin yerinde bulunduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.Mahkemece verilen kararı,davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekilince verilen istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşmenin Borçlar Kanunu’nun 146. maddesinde belirtilen 10 yıllık genel zamanaşımına tabii olduğu, keza yine, 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu 125. maddesi uyarınca da zamanaşımının 10 yıl olduğu, gerek mülga kanun, gerek yeni kanun hükümlerine göre dava konusu hukuki işlemler için öngörülen zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğu, bu durumda zamanaşımının ne zaman başladığı sorunu incelendiğinde; zamanaşımı süresinin, mahkeme ilamında hükmedilenin aksine fesih ile başladığı, davalının iddiasının 27.09.2010 günlü ihtarnameleri ile feshin yapıldığına yönelik olduğu, ancak bu ihtarnamenin müvekkili şirkete ulaşmamış olup, usulüne uygun bir tebligatın da varit olmadığı ,kaldı ki, bir an için davalının iddia ettiği ihtar tarihinde feshin gerçekleştiği düşünüldüğünde dahi, zamanaşımı süresinin 27.09.2020 tarihinde sora erecek olup, icra takibi ve davanın süresinde açıldığı, kararın usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek,kaldırılması istenmiştir. …nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; dava, itirazın iptali talebine ilişkindir. Davanın dayanağı olan; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyasıda; davacı tarafın davalı hakkında toplam 1.744.836,43 -TL alacağın tahsili istemiyle ilamsız takip yoluyla icra takibinde bulunulduğu, davalının yasal süresi içinde vaki itirazı sonucu icra takibinin durduğu anlaşılmıştır. Genel olarak zamanaşımı, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde kanunun öngördüğü sürenin dolmasıdır Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve alacağın dava edilebilme özelliğini ortadan kaldırır.Zamanaşımı süresi, alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren başlar. Somut olayda ,uygulanacak zamanaşımı süresi ve beşlangıcı yönünden taraflar arasındaki hukuki ilişkinin doğru şekilde nitelendirilmesi önemlidir.Zira ,bilindiği üzere eser sözleşmelerine uygulanacak zamanaşımı süresi 818 sayılı BK’nun 126/IV fıkrasında “…müteahhidin kasıt veya ağır kusuru ile akdi hiç veya gereği gibi yerine getirmemiş ve bilhassa ayıplı malzeme kullanmış veya ayıplı bir iş meydana getirmiş olması sebebiyle açılacak davalar hariç olmak üzere istisna akdinden doğan bütün davalar 5 yıllık zamanaşımı süresine tâbidir.” hükmü bulunmaktadır. Geçersiz sözleşmelerde ise , 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; taraf vekillerince dosyaya sureti ibraz edilen “Ek Sözleşme No.1” başlıklı belgenin birinci paragrafında, bu ek sözleşmenin taraflar arasında daha önce yapılmış Düzenleme Şeklinde Hasılat Paylaşımlı Arsa Payı Karşılığı Bina Yapımı ve Satış Vaadi Sözleşmesi’nin 10. maddesine uygun olarak yapıldığının belirtildiği görülmüştür. Ancak, dosya içerisinde bu ek sözleşmenin dayanağını oluşturan Düzenleme Şeklinde Hasılat Paylaşımlı Arsa Payı Karşılığı Bina Yapımı ve Satış Vaadi Sözleşmesi’nin bulunmadığı anlaşılmış, taraf vekillerince adi veya resmi yazılı şekilde yapılmış bir Düzenleme Şeklinde Hasılat Paylaşımlı Arsa Payı Karşılığı Bina Yapımı ve Satış Vaadi Sözleşmesi bulunmadığı bildirilmiştir. Bu sözleşmenin daha sonra noterde yapılacağı protokolde belirtilmiştir.Dosyaya ibraz edilen protokol,yüklenicinin yerine getireceği şartlardan sonra noterde sözleşmenin imzalanacağı belirtilerek, ön koşulları düzenlemektedir. Protokol’e konu taşınmazların, protokol tarihinde davalı adına kayıtlı olmadığı tapu kayıtlarından anlaşılmaktadır.Bu sebeple, davalının maliki bulunmadığı taşınmazlar ile ilgili olarak yaptığı ön sözleşmenin, arsa maliki tarafından icazet verilmediğinden konusunun imkansız olduğu değerlendirilmiştir. Bu sebeple, somut olayda ; eser sözleşmesi ile ilgili zamanaşımı süresi değil, geçersiz sözleşmelere uygulanacak 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği, dosyada mevcut avans ve kapora makbuzunun 11/07/2008, dekontun ise 21/08/2008 tarihli olduğu, buna göre davacının iade alacağı yönünden takip tarihi olan 27/07/2017 tarihi itibariyle 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı değerlendirilmiştir. Bu sebeplerle,tarafların esasa ilişkin delillerinin toplanarak,sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden ,davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.13/12/2021