Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1587 E. 2022/1169 K. 19.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/1587
KARAR NO: 2022/1169
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/09/2020
NUMARASI: 2019/297 E – 2020/442 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 19/04/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle,dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalıya otomobil tamir bakım hiz- meti verdiğini, davalının tamir /bakım bedelinden kaynaklanan faturayı ödememesi nedeniyle Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine girişildiğini, davalının haksız itirazı nedeniyle takibin durduğunu beyanla itirazın iptalini, davalının % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ile mahkumiyetini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müvekkiline ait … plakalı aracın 03/04/2018 tarihinde baskı balatadaki arıza nedeniyle ve çekici marifetiyle davacı firmanın servisine getirildiğini, burada araca 03/04/2018 tarihli bakım formunda bahsi geçen işlemlerin yapıldığını, ertesi gün “araç tamir oldu” denilerek aracın teslim edildiğini, Bu olaydan 5 gün sonra aracın tekrar yolda kaldığını ve yine çekici marifetiyle davacının servisine getirildiğini, bu kez de araca 09/04/2018 tarihli bakım formunda bahsi geçen işlemler yapılarak yine “araç tamir oldu” denilerek aracın yeniden teslim edildiğini, Müvekkilinin bu işlemlere karşılık davacı firmanın sahibi …’a 03/04/2018 ta- rihinde; 05/09/2018 vadeli 14.000,00 TL bedelli keşidecisi … olan çek, 13/04/2018 tarihinde 2.000,00 TL nakit para, 18/04/2018 tarihinde 16/08/2018 vade tarihli, 3.490,00 TL bedelli senet verdiğini, bu işlemler için davacıya toplamda 19.490,00 TL tutarında ödeme yaptığını, hatta yapılan bu ödemelerin 03/04/2018 ve 09/04/2018 tarihli bakım formunda talep edilen rakamları bile aştığını, ödemelerin ekteki 14/11/2018 tarihli cari hesap ekstresi ile sabit olduğunu, ancak davacının ödemeler için müvekkili adına hiçbir fatura keşide etmediğini ve dava konusu faturanın da bu ekstrede yer almadığını, “Tamir edildi” denilerek davacıya teslim edilen ve tüm ödemesi yapılan araç 25/06/ 2018 tarihinde bir kez daha arıza yapınca müvekkilinin aracını bu kez …’e götürdüğünü ve burada araca 25/06/2018 tarihli ekli faturadaki işlemlerin yapıldığını, Akabinde davacı firma sahibinin yanına giden mağdur durumdaki müvekkilinin aracına yapılan işlemler, alınan paralar ve netice hususunda kendisiyle ciddi bir tartışma yaşadığını, Davacının yapmadığı bir iş için ödeme emri ekindeki 06/11/2018 tarihli, 5.638,04 TL bedelli bedelli faturayı düzenleyerek haksız şekilde alacak talep ettiğini, fatura konusu dönemde hiçbir ilişki olmadığını ve borcun husule gelmediğini beyanla davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi’nce: “Davanın REDDİNE, davacı tarafın kötü niyeti subut bulmadığından davalı tarafından kötü niyet tazminatı talebinin reddine ” karar verilmiştir. İstinaf Başvurusu: Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde: Davalı tarafın süresinde cevap dilekçesi sunmadığını ve münkir olduğunu, dava konusu faturalara süresinde itiraz etmediğini, Davalı tarafın, müvekkili şirketle akdi ilişkiye girdiğini, aldığı hizmet karşılığı öde- meler yaptığını ve hatta birden fazla kez bakım ve onarım için müvekkili şirkete başvurduğunu açıkça ifade ettiğini, davalının “sunulan hizmetin sözleşmeye uygun olmadığı, dava dışı üçüncü şirketten gerçekten hizmet aldığı, ayıp ve eksik iş iddiasını süresinde yaptığı”nı ispat ile yükümlü olduğunu, Davalının ikinci dilekçesinde “okuma yazma dahi bilmeyen saf ve temiz birisi olduğunu” iddia ettiğini, ancak araçtaki sonraki arızanın, davacı tarafça sunulan hizmetle ilgili olduğu kanaatine nereden vardığını izah edemediğini, Müvekkili şirketten sonra davalı tarafa hizmet sunduğu iddia edilen dava dışı üçüncü şirket … Otomotivin kayıtlarının incelenmediğini, aynı araç arızası ile ilgili olup olmadığının araştırılmadığını, davacı şirket faturalarıyla karşılaştırma yapılmadığını, Davalının dilekçesinde, müvekkili şirketin işyerine geldiğini ve ciddi tartışma yaşandığını iddia ettiğini, Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2019/49645 Soruşturma 2020/3662 Karar no’lu dosyasında, dava konusu ticari ihtilaf sebebiyle tarafların birbirine karşı kasten müessir fiil, sinkaflı hakaret, silahlı tehdit gibi iddialarının ileri sürüldüğünü, taraflar arasındaki husumetin büyüklüğü ve yalan yere yemin etme ihtimali gözetilmeksizin ve tüm deliller toplanmaksızın sırf davalının yeminine itibar edilerek karar verilmesinin hatalı olduğunu, 09/04/2018 tarihli tamir bakım formuna göre, dava konusu aracın 2007 model … marka bir araç olduğunu ve o tarihte 398.371 km’dedir. bulunduğunu, aracın yaşı ve kilometresi gereği birçok arızası ve bakım ihtiyacının olabileceğini, davalının sık sık tekrarlandığını iddia ettiği arızalarının davacının sunduğu hizmet ile bağlantılı olmadığını, Uyuşmazlıkta Tüketici Mahkemesi’nin görevli olup olmadığının değerlendirilmediğini beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Mahkemenin görevi yönünden; Dava tarihi itibari ile yürürlükte olan 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesine göre “Tüketici”: ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, “Tüketici İşlemi”: mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. 6502 Sayılı Yasanın 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa Tüketici Mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.Bir hukuki işlemin sadece 6502 Sayılı Yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığı Tüketici Mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 Sayılı Yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Diğer yandan 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için, uyuşmazlık konusu işin, taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Yine, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. 6335 Sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5 . maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemeleri’nce görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi gereğince kamu düzenine ilişkin olduğundan, ilk derece mahkemesi, istinaf ve temyiz aşamasında re’sen incelenir. Eldeki davada; davacı ticaret şirketi, davalı ise gerçek kişidir. Dosya içinde mevcut 11/02/2019 tarihli Ticaret Sicili kaydının tetkikinde, davalı …’in İstanbul Ticaret Odası’nda 601409/0 sicil nosuyla gerçek kişi tacir kaydının bulunduğu ve “şehir içi taşımacılığı” alanında faaliyet gösterdiği, davanın her iki tarafının tacir olduğu ve uyuşmazlığın ticari nitelik arz ettiği, davanın da Ticaret Mahkemesinde açılıp karara bağlandığı tespit edilmekle davacının göreve ilişkin istinaf itirazı yerinde değildir. Esasa ilişkin olarak; Dava, İİK 67 maddesine dayalı olup takip ve dava konusu alacak araç tamir ve bakım bedelinden kaynaklanmaktadır. Araç tamir ve bakım sözleşmeleri TBK’nın 470 vd. md anlamında eser sözleşmesi niteliği arz etmektedir. TBK’nun 470 maddesinde Eser Sözleşmesi:”Yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir” şeklinde tanımlanmıştır. Eser sözleşmesinde, işin uzmanı sayılan yüklenici, yapımını yüklendiği işi, özen borcu gereği olarak fen ve sanat kurallarına, sözleşme hükümlerine, kendisine duyulan güvene ve beklenen amaca uygun şekilde yapmakla yükümlüdür. Eser sözleşmelerini diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran önemli hususlardan birisi sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdüdür. Zira; eser sözleşmesinde bir eserin, sonucun yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girilmektedir. Bu borcun altına giren taraf yani yüklenici, işin mahiyeti gereği işi sadakat ve özenle yerine getirmek zorundadır. Sadakat borcu, yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapması ve ona zarar verecek her türlü eylemden kaçınmasıdır. Eserin, sözleşmede kararlaştırılan niteliklerine, ya da iş sahibinin beklediği amaca uygun olmaması veya lüzumlu bazı vasıflardan bir ya da bir kaçının bulunmaması halinde ayıplı yapıldığının kabulü gerekir. Eser sözleşmesinde, yüklenici belli bir sonucu (eser) taahhüt ettiğinden sonuç gerçekleşirse, yüklenici borcunu ifa etmiş sayılır ve ücrete hak kazanır. Eldeki davada; taraflar arasındaki uyuşmazlık 5.638,04 TL bedelli 06/11/2018 tarihli … nolu “satış faturası” içerikli fatura içeriği hizmetin davalıya sunulup sunulmadığı noktasında toplanmaktadır. İspat hususuna gelince; Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtla- makla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlamakla yükümlüdür. Somut olayda, ispat yükü davacı tarafa düştüğünden davacı alacağın varlığını ve miktarını ispat ile yükümlüdür. Alacağın ispatı yönünden davacının davalı adına düzenlediği fatura tek başına yeterli olmayıp , fatura içeriği hizmetin davalıya sunulduğunun da ispatı gerekmektedir. Her iki taraf delil listesinde ticari defter ve kayıtlara delil olarak dayanmış olmakla ilk derece mahkemesince tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir. Mali Müşavir … tarafından ibraz olunan 25/09/2019 tarihli bilirkişi raporunda; ” Davacı vekili tarafından davacı şirkete ait 2017-2018 yılına ait ticari defter, kayıt ve belgeleri incelemek üzere yerinde inceleme talep edildiği, 29/08/2019 tarihinde yerinde inceleme yapmak üzere şirketin yasal defter bilgileri ibrazının istendiği fakat defterlerin ibraz edilmediği ( HMK 222. Md) Davalı şahsın dava konusu dönem olan 2018 yılına ait yasal defterinin işletme defteri ve matbu olarak, yasal süresi içerisinde usulüne uygun bir şekilde tutulduğu, 6100 sayılı HMK 222. Maddesine göre delil kudretine haiz olduğu, Davacı şirket yetkilisinin 06/11/2018 tarihli … nolu faturanın resmi diğer fatura ve işlemlerin gayri resmi olduğunu belirttiği, davacı şirketin yasal defterleri incelenemediğinden ilgili faturanın yasal defterlerinde bulunup bulunmadığının tespit edilmediği, Davalı şirket vekilinin cevap dilekçesi ekindeki cari hesap özetinin davalı şirketin cari hesap özeti ve dava konusu fatura olan 06/11/2018 tarihli … numaralı fatura haricindeki işlemlerle uyumlu ve birebir aynı olduğu, yapılan işlemlerin gayri resmi olmasından dolayı davalı şirketin davacı şirketten almış olduğu faturaların ve dava konusu 06/11/2018 tarihli … numaralı faturanın da davalı şahsın işletme defterinde kayıtlı olmadığı ” belirtilmiştir. Davacı şirketin cari hesap ekstresinde davalı tarafın 13/04/2018 tarihli 14.000,00 TL çek ödemesi, aynı tarihli 2.000,00 TL nakit ödemesi ve 18/04/2018 tarihli 3.490,00 TL lik senet ödemelerinin bulunduğu görülmüş olup bu ödemeler davalı tarafın savunmalarını doğrulamaktadır. davacı tarafın cari hesap kayıtlarına göre 06/11/2018 tarihli … evrak nolu 5.638,04 TL lik satış faturası sonrasında bakiye alacağın 5.738,05 TL olarak görünmekte ise de, davacı bu fatura içeriği hizmeti davalıya sunduğu ticari defter ve kayıtları, vs yazılı delil ile ispat edememiştir. İddia edilen alacak miktarı HMK’nun 200.maddesinde belirtilen tanıkla ispat sınırının üzerinde kaldığından yasal olarak tanık deliline başvurma imkanı bulunmamaktadır. Her ne kadar, davacı vekili istinaf dilekçesinde “davalının akdi ilişkiyi kabul edip ödeme yaptığını, uyuşmazlık konusu hizmetin ayıplı olarak verilen hizmete ilişkin olduğunu beyan ettiğine göre ispat yükünün karşı tarafa geçtiğini” iddia etmiş ise de, davalı uyuşmazlık konusu fatura içeriği hizmetin ayıplı olarak sunulduğunu değil, fatura içeriği hizmeti almadığını savunmaktadır. Buna göre ispat yükü davalıya geçmeyecektir. Dolayısıyla ayıp olgusunun araştırılması noktasında davalının hizmet aldığı dışı şirket kayıtlarının incelenmesi yargılamaya katkı sağlamayacaktır. Davacı tarafın iddiasını kesin deliller ile ispat edemediği ve dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanması nedeni ile yemin delili hatırlatılmış, davacı tarafça yemin deliline başvurulmuş olmakla davalı usulüne uygun bir şekilde yemin eda etmiştir. Dosya içeriğine göre, davacı takip ve davanın dayanağı olan fatura içeriği hizmeti sun- duğunu ispat edememiştir. Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince verilen kararda vakıa ve hukuki değer- lendirme noktasında, usul ve esasa aykırılık tespit edilmediğinden, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 md gereğince reddine karar verilmesi gerekmektedir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,Davacıdan alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,4‬0 TL’nin istinaf eden davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 19/04/2022